2021 yılının yaz aylarında aniden ortaya çıkan bir salgın önce uzak doğuyu, ardından bütün dünyayı kasıp kavurdu. Yamyam virüsü dedi bilim adamları adına. 2-3 günlük kuluçka döneminden sonra hızla tüm vücuda sirayet eden bu virüs, insanı için için yiyerek tüketiyordu. Ne aşı ne de ilaç tedavisi mümkün olmadı. zaten ne olduğu anlaşılmadan yüzmilyonlarca insanı çoktan öldürmüştü. Hastaların iç organları kemirgen saldırısına uğramış gibiydi. Virüs kalbe yerleşmişse şanslıydı hastalar. çok kısa süre içinde aniden ölüyordu. Diğer organlara yerleşmişse ölüm acılı ve nispeten uzun sürüyordu. Son safhada kan kusarak ölüyordu insanlar.
Dünyayı yöneten gizli örgütlerin işi dedi kimileri. Kimilerine göreyse yolunda gitmeyen bir deneyin sonucuydu bunlar. Biyolojik bir silah olduğunu söyleyenler ise az değildi. Bir kaç ay içinde dünya genelinde resmi olarak açıklanan ölü sayısı 1.500.000.000 olsa da, sayının aslında daha fazla olduğu düşünülüyordu. bu kadar kısa sürede böyle bir kıyım ne görülmüş ne duyulmuştu.
Virüsün ortadan kaybolması tıpkı ortaya çıkması gibi ani oldu. İlk ortaya çıktığı günden yaklaşık 7 ay sonra salgın nerdeyse ortadan kalmıştı.
Sürgünler ve sınırdışılar başladı akabinde. İlk olarak şüpheli olarak görülen Asyalılar sınır dışı edilmeye başlandı. Özellikle Amerika kıtasında yaşayan asyalılar için durum oldukça kötüleşti. İnsani olmayan yöntemlerle ülkelerine gönderilmeye başlandılar.
Tüm dünyada sistemetik bir sürgün etme faaliyeti başlamıştı. Ülkeler kurtulmak istedikleri tüm azınlıkları sürmeye başladı. İşin garip tarafı Asyalılar la başlayan sürgün, giderek ırkçılığa dönüşerek etnik kimliği farklı olanın sürülmesi şeklini aldı. Sınır kapıları kapatıldı. Dünyaın gelişmiş ülkeleri yeni yeni teknolojilerle topraklarını ve insanlarını korumaya almaya başladılar. Sürülenler ve sürenler arasında adı konmamış bir savaş başlamak üzereydi. Nefret tohumları dünyanın her yerine atılmış, hızla filizlenmekteydi.
Küresel ısınma alt üst olan iklimler, ozon tabakasındaki deliğin büyümesi, salgınlar ve üzerine başlayan küresel ırkçılık dünyayı iyice yaşanmaz hale getirirken, patlak veren enerji krizi, savaş baltalarının tekrar ortaya çıkmasına neden oluyordu. Karşılıklı tehditler, soğuk savaş döneminde bile bu kadar ayyuka çıkmamıştı. Alternatif enerji kaynaklarına hücum edilmesi an meselesiyken, belki de yıllardır beklenen Nükleer savaş kapıdaydı.
Zaten yorgun düşmüş dünya nın cehenneme dönmesine ramak kalmışken, İnsanlık bir avuç insanın iki dudağı arasındaki kaderine razı olacakmış gibi görünüyordu. Protesto gösterileri adı altında patlak veren isyan ve yağmalar günden güne heryeri sarıyordu.
İnsanın İnsanla imtihanı başlamak üzereydi...