Kayıt Ol

Fısıltılı Ormandan Sonra (Buz ve Ateşin Şarkısı)

Çevrimdışı Acmert

  • **
  • 268
  • Rom: 24
    • Profili Görüntüle
Bu öyküyü, kitapta olandan tamamen farklı bir şekilde kurgulayarak yazdım. Yorumlarınızı bekliyorum.



JAIME


Kollarını sıkı sıkıya bağlanmıştı Jaime’nin. Onu İri Jon’un atının arkasına iple bağlamışlar ve ona kahkahalarla gülerek düşmemesini söylemişlerdi. Hadi bakalım Kral Katili! Merak etme kılıçlarımız kınında. Seni arkana sokmayız!

Jaime’nin elleri yaralarla dolmuştu. Öldürdüklerini düşündü. Bu onu gülümsetmiyordu. Öldürmeyi seviyordu fakat insanların hayatlarına son vermeyi değil. O, onlar için üzülüyordu. Onlardan biri Karstark olmalıydı. Çünkü askerlerin ona bakarak konuşmalarının arasında Lord Karstark’tan bahsettiğini duymuştu birkaç kez.

Hızla ilerliyorlardı ağaçların aralarında. Bacakları yorgunluktan bitap düşmüştü. Çarpışmadaki heyecan, öldürme içgüdüsü gitmişti. Artık yaşamıyorum, dedi kendi kendine. Ağaçlar git gide seyrekleşmeye ve bodurlaşmaya başladı. Biraz sonra artık düz bir alana gelmişlerdi. Burası Stark’ların kamp kurdukları yer olmalıydı. Ve sancakları gördüğünde bunun doğru olduğunu anladı.

“Özgürlüğe ve temiz havaya elveda de, Kral Katili,” dedi İri Jon. “Demir parmaklıklar ya da kılıcın keskin tarafı. Daha iyi seçenekler de görmüştüm.”

“Akıllı Lann’ın demiri aklıyla erittiğini duymuş muydunuz?” dedi Jaime, nefes almakta zorlanarak. Atın peşinden koştuğu yetmezmiş gibi bir de konuşuyordu.

“Hayır, Lann’ın insan olduğunu sanırdım,” Umber esprisinin komik olduğunu düşünüyor olmalıydı ki bunu herkesin duyabileceği bir ses tonuyla söylemişti.

“Ah!” atını bir anda hızlandırmıştı ve ellerini ata bağlayan halat bileklerini kesmeye başlamıştı. “Ben de öyle sanıyordum.”

“Neymiş peki?”

“Doğruyu söylediğimi mi sanıyordunuz? Lannisterlar bile zekasıyla demiri eritemez, Lordum.”

Lord Umber ona cevap vermeye yeltenmedi, Jaime de onunla uğraşmadı. Lord Stark’ın Ulu kurdunu izledi. Daha sonra da gözleri kurdun yanındaki Robb’a kaydı. Zeki biriydi. Stratejisi de başarılıydı. Beni aldatabilecek kadar zeki. Ama bu onun galip olduğunu göstermezdi. Savaş henüz yeni başlamıştı ve Jaime’nin burada ölmeye niyeti yoktu.

Jaime kendini zorladı ve ileri baktı. Birkaç kişi vardı çıkmaya başladıkları tepede. Ortalarında da bir kadın gülümsüyordu. Bu Catelyn Stark olmalıydı. Üzerinde mor bir elbise vardı. Eteklerine doğru genişliyordu ve bu paçalarındaki çamurun nedenini açıklıyordu.

Jaime düşünmemeye çalıştı. Fiziksel yorgunluk zaten yetiyordu. Birkaç dakika sonra tepeye varmışlardı. Lord Umber atından indi ve Jaime’yi ata bağlayan halatı çözdü. Adam sırıtıyordu. Jaime de kendini zorlayarak ona tatlı tatlı gülümsedi.

Jaime’yi kolundan tuttu ve Catelyn’in önüne attı. Jaime başını kaldırdığında üç yüz gördü. Robb Stark ve Leydi Stark. Yanlarında ise Brynden Tully ve Theon Greyjoy vardı. Karabalık, diye düşündü Jaime. Catelyn, doğrudan onun gözüne bakıyordu. Bu onu rahatsız etmedi. Ona sırıttı. Kadının yüzünde oluşan ifade onu tatmin etmeye yetiyordu.

“Kral Katili!” diye duyurdular.

“Lord Karstark’ın yerinde kalmasını sağlayın, Lord Umber,” dedi Robb, Jaime’ye tiksintiyle bakışla bakarak.

Catelyn Jaime’den ayırdığı gözüne bakarak, “Neden bunu yapsın?” dedi.

“Onları öldürdü,” dedi Robb gözlerini Jaime’den ayırarak.

Arkalardan biri açıklama yaptı “Lord Karstark’ın oğullarını.” Ses Galbart Glover’e aitti.

“İkisini de.” Robb’un sesi acı doluydu. “Torrhen ve Eddard’ı.”

“Kral Katili, kaybettiğini anlayınca vadiyi tırmanmaya başladı. Lordumuzu öldürmeye çalışıyordu.  Neredeyse başaracaktı,” diyerek açıklamayı sürdürdü Glover.

“Ancak araya Torrhen ve Eddard girdi,” dedi Robb. Sesinde suçluluk duygusu vardı. Sör Jaime ikisini de katletti.”

Jaime’nin gözlerinin önünde bunları konuşmaları onu şaşırtıyordu. Ancak insanlrda tepki oluşmasını istemiyordu. Öfkeyle kınından çıkan bir kılıcın neler yapabileceğini biliyordu.

“Onlar yapmalarını gerekenleri yaptı, lordum,” dedi Karabalık. “Eminim şu an huzurlulardır.”

Jaime konuşmayı bölmesi gerektiğini düşündü. “Kardeşim nasıl, Leydi Stark?” dedi.

“Hücresinde çok huzurlu, sör.” Dedi Catelyn, bir gülümsemeyle. “En azından hücresinde rahat nefes alabiliyor.”
“Ah, umarım Ned Stark da öyledir,” dedi Jaime sırıtarak.

Catelyn Glover’e döndü. “Bu tutsağı ne yapacağınızı biliyorsunuz. Gözlerimin önünde olmasına katlanamıyorum.”

Jaime kendisine doğru gelen Glover’i görünce bunun belki de son şansı olduğunu anladı.

“Kendini suçlu görüyorsun, Stark,” dedi Robb’u kışkırtmaya çalışarak. “Binlerce adam senin yüzünden öldü. Hepsini ben ve diğer Lannisterlar yaptı. Ancak bunların hepsi senin suçun... Bu savaşı burada bitirebilirsin. Binlerce kişiyi öldürdük. Binlercesini daha öldürmemiz gerekmez. Silahını sen seç.”

Catelyn bir anda Robb’a döndü. Onun bu fikri kabul etmesini istemiyor gibiydi. Robb’un gözlerinde ise şüphe vardı. Ancak kafasını yerden kaldırıp, Jaime’ye baktı.

“Kabul ediyorum Kral Katili,” dedi. “Theon, Sör Jaime’ye bir kılıç ver.”
Herkes Robb’un bu kararına şaşırmış görünüyordu.

“Lord Robb?” dedi Theon şaşkınlıkla. Ama Robb bunu umursamıyor gibiydi. Theon başka çaresinin olmadığını düşündü ve kılıçla önce bileklerindeki ipi kesti, sonra da o kılıcı Jaime’e verdi.
Etraflarındaki tüm askerler ve lordlar açıldı. Catelyn ise bunları şaşkın ve çaresiz bir şekilde izliyordu. Bu sırada arkadan Richard Karstark’ı tutmaya çalışan İri Jon gözüktü.

“Lordum!” diyerek haykırdı Karstark. “Onu öldürme görevini bana vermenizi talep ediyorum.”
Robb ona cevap vermedi. Lord Karstark olduğu yerde bekledi ve düello başladı. Bileklerindeki acı veren ip kesiklerine rağmen elinde kılıç varken güçlü hissediyordu Jaime.

İlk hamleyi de o yaptı. Kılıcın keskin tarafıyla Robb’un bacaklarına doğru bir hamle yaptı. Robb da buna karşılık verdi ve çelikler çarpıştı. Robb bu hamleyi savuşturduktan sonra elindeki uzun kılıcı hızlı bir şekilde Jaime’nin karnına yönlendirdi. Jaime’de ustaca savuşturdu bu hamleyi.

Henüz bu onun için çok erken, diye düşündü Jaime. Robb bu hamleden sonra hızlıca gerilemişti. Jaime bir nefes aldı ve kılıcıyla şekiller çizerek Robb’un aklını karıştırmaya başladı. “Hadi ama, Stark! Savaşta bu kadar korkmuş görünmüyordun! Burada Torrhen ve Eddard yok! Burada o piç kardeşin ya da Sör Rodrik yok! Burada baban yok! O hücresinde ölümü bekliyor!”

Robb ağzını açmadı ancak öfkelendiği her halinden belli oluyordu. Kılıcını Jaime’nin beline doğru o kadar hızlıca savurdu ki, az kalsın yarım bir adam olacaktı Jaime.

“Beni Tyrion’a mı benzetmeye çalışıyorsun, Stark? Tek yapabildiğin bu mu?”

Robb hızlıca birkaç yönden saldırıp, Jaime’nin açığını arıyordu. Ancak Jaime bunları ustalıkla karşılıyordu. Robb biraz sonra yorulacaktı. Ve yorulduğunda, Eddard Stark’ın varisi kötürüm bir çocuk olacaktı.

Robb kılıcını Jaime’nin ilk hamlesi gibi bacağa yapmaya çalıştı ancak Jaime bunu da savuşturdu. Ardından da Robb Stark’ın karnına var gücüyle bir tekme atarak onu yare düşürdü. O yere düşerken, kılıcı da elinden fırlamıştı.
 
Jaime zaferin ve özgür olma düşüncesinin verdiği mutlulukla, kılıcını yerde yatan Robb’un boğazına götürdü.

“Ölüm bu kadar yakınken, korkuyor musun, Stark?” dedi kimsenin duyamayacağı bir şekilde. Ancak biri duymuş görünüyordu. Birisi Jaime’nin boğazından tutarak onun nefessiz kalmasını sağladı.

Adam konuştuğunda bu sesin Lord Karstark’a ait olduğunu anlamıştı Jaime.
“Ya sen korkuyor musun Lannister?”

Çevrimdışı

  • *
  • 7
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Fısıltılı Ormandan Sonra (Buz ve Ateşin Şarkısı)
« Yanıtla #1 : 26 Eylül 2012, 18:04:23 »
Gerçekten çok iyi yazmışın Halil,ama Karstrak araya girmeseydi iyiydi :D

Çevrimdışı Acmert

  • **
  • 268
  • Rom: 24
    • Profili Görüntüle
Ynt: Fısıltılı Ormandan Sonra (Buz ve Ateşin Şarkısı)
« Yanıtla #2 : 26 Eylül 2012, 18:07:42 »
Yorumun için teşekkürler. :D