Kayıt Ol

Ejderha'nın izinde

Çevrimdışı Ejderfelaketi

  • **
  • 359
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Ejderha'nın izinde
« : 23 Ağustos 2012, 16:21:44 »
                                                         1)Ayrılık

"Ne oluyor ne oluyor dedim sana" diye kükredi Axeager klanın lideri Belster Axeager."ee Efendim ee" "GEVELEMEDE konuş!" diye haykırdı şef cüce Paneak Battlebeard'a. "Efendim goblinler" Tam o sırada şef'in yanına bir goblin oku düştü. Baltasını kaptığı gibi koştu peşinden oğlları Belgeon ve Belnan Axeagerlar geliyordu. Goblinler kamplarının etraflarını sarmışlardı. Her yandan mızrak oklar fırlıyodu. Belster Axeager baltasını kafasının üstüne kaldırıp saldırdı ve bir goblini indirdi. Karşıdaki beş gobline saldıracaktı fakat onların sarmaşıklara boğulduğunu gördü ve anladı ki druid Davnan Underfoe büyü yapıyordu.

 Chult'u kaplayan balta girmemiş ormanlarda yaşayan vahşi cücelerden Axeager klanına saldırılmıştı.Goblin şef Markul ve yüzlerce goblini elli kişilik klanın üstüne ölüm gibi çökmüştü. Belster'ın küçük oğlu Belnan Axeager baltasıyla bir goblin mızrağını yana savuşturdu ve çok yaklaşan gobline okkalı bir yumruk attı. Goblin geriledi fakat Belnan ilerledi ve sert bir darbe için kolunu açtı tek el baltasını goblinin kafasına doğru savurdu. Zavallı goblin mızrağını kaldırdı fakat balta çok hızlıydı. Balta sopayı kırdı ve açısı değişti boynuna saplandı. Goblin Maglubiyet'i gururlandırdığına inanarak ölmüştü.

Ama savaş şiddetleniyordu. Goblinler baskın üstünlüğüyle daha şimdiden bir düzine cüceyi öldürmüştü. Belster kampın sağındaki ulu bir çınar ağacının altında bir savunma kurmuştu. Belgean Axeager ise daha talihsizdi. Etrafını dört goblin sarmıştı. Baltalı kargısını sola doğru savurmuş ve etrafında dönerek tam bir tur attı. Goblinler geriledi ve gerileyemecek kadar yavaş olan bir goblinin bacağını yardı.Geriye kaçan bir goblin mızrağını fırlattı Belgeon'un göğsüne saplandı. Vahşi cüceler zırh giymezdi ve katıksız gücle dövüşürdü. Bu basit goblin silahı bile onu yaralayabilmişti.Kargalı baltasını silahsız kalan gobline doğru sapladı ve goblin karnını tutarak yere yığıldı.Bu sırada bir kaç cüce daha yanına gelip etrafında saf tuttu. Paneak Battlebeard: "buradan gitmeliyiz "dedi Belgean: "ya geride kalanlar..." diyecekti ki Paneak atıldı "çocukları ve savaşamayacakları alık öbürleri çarelerine baksınlar hem benim yeğenim de orada fakat ben ona güveniyorum şimdiden beş şavaşçıyla goblin hattını yarıp kaçmıştır bile" diye umutla bitirdi sözlerini o da pek inanmıyordu.

Bu sırada Belnan ve çocukluk arkadaşı Kevorin Battlebeard ile güneye kaçış yolu açmaya çalışıyorlardı. Belnan kaçmazlarsa klanın yok olacağını düşünüyordu. Ama bir keçi gibi inatçı olan babası Belster Axeager'ın lugatında kaçmak kelimesi yoktu. Belster bir goblini daha al aşağı ettiğinde iki yerinden okla vurulmuştu. Ve üstüne gelen bir goblin mızrağını savuşturarak kafasını goblinin yüzüne gömmüştü. Tam bu sırada sırtına bir goblin binmiş ve elinde bir hançer tutuyordu.

Belgeon Axeager kargısını çekip geriye kalan on beş cüce ile (ki bunları yarısı savaşamayacak durumdaydı.) kuzeye doğru kaçtı. Peşlerinden goblinler geliyordu ve Davnan Underfoe arkalarını ağaçlar yardımı ile kapatıyordu.Belgeon uzun süredir eğitiliyordu ve akıllı bir cüceydi geriye kalanlarla hızlı bir şekilde uzaklaştılar.  Gittikleri yöne dair bir işaret bıraktılar pek ummasalarda bir kaç mülteci daha olur diye.

Belnan babasını gördü ve tek yapabildiği "baba" demek oldu goblin hançeri boğazından içeriye saplayarak cüce şefini Moradin'in Salonlarına göndermişti. Belnan'ın dizlerinin bağı çözüldü. Yere düşecek gibi oldu. Anlamıyordu altmış yıldır yaşıyordu ve babasız kalmıştı.Doğumundan beri öksüz oan Belnan şimdi de yetim kalmıştı. Öbür vahşi cüceler gibi sakalı bırak yere değmeyi çenesinin altından on santim inmemişti bile. Ve bu yıkım onu çok üzdü. Savaşı bırakmayı babasının yanına koşmayı istedi ama yapamadı gücü bitmişti. Gücünü bitiren şey babasının ölümü değil omzuna saplanan fırlatılmış bir cirit olmuştu. Arkadaşı Kevarin Battlebeard sırtlayıp onu güvenli bir yere götürdü. Fakat bir daha geri dönmedi çünkü dönmeleri için bir sebep kalmamıştı. Evleri yok olmuştu.

Savaş alanından geriye ölü elli goblinin yanında Moradin'in Salonlarına geçmesi için Fûg Düzlemine gitmiş yirmi altı cüce kalmıştı. Goblinler kaçanların peşlerine düşmektense yağma yapmayı tercih ettiler. Şef Markul bağırdı goblince:"İyi bir ziyafet çekeceğiz...


"Siyah Kare"  saldırıya uğrayan cüce klanının yerini  "siyah püskürtü" ise Belnan Axeager ile Kevarin Battlebeard'ın kaçış yönünü göstermektedir.

Not: Hikayem "Ormanın Sırrı" adında devam edecek                                                        1)
Kumarı sadece oynatanlar kazanır sadece oynatanlar

Çevrimdışı Ejderfelaketi

  • **
  • 359
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ejderha'nın izinde
« Yanıtla #1 : 28 Ağustos 2012, 19:02:26 »
                                                  2)Ormanın Sırrı

"Ne oldu"dedi.Güçsüz bir şeklinde çıktı Belnan Axeager'ın sesi. Kevarin Battlebeard sırtını dayadığı kayadan ayrılıp dostunun yanına gitti. Yüzünde bir hüzün vardı. Belnan o yüzü gördüğünde hafızaları yerine geldi. Ve aniden yaralandığını hatırlayıp soluna baktı. Sargılıydı ve çevresi de dar bir mağaraydı. O zaman anlamaya başlamıştı ve toparlanarak sordu:"Bizden başkasına rastladın mı?" Kevarin kafasını olumsuz anlamda salladı iki gündür mağaradaydıalr ve sadece on kişilik bir goblin grubu görmüştü. Şanslarına goblinler uzun bir yolun yorgunluğu ile yere bakarak ilerlemişlerdi ve bir böğürtlen çalısının arkasındaki mağarayı görememişlerdi. Kevarin biraz sonra arkasına döndü ve kızarttığı tavşanı getirdi. Tavşanı kastederek "Ye dostum ye de sonra yola çıkalım". Belnan buna itiraz etmedi ve dostuna aç mısın diye sormayarak atıldı. Gerçekten açtı ve iyi bir aşçı olan Kevarin'in yemeklerine de bayılırdı.
                                    ***
"Sevgili Seb Strif misafir kabul eder misin" diye sordu Belgeon Axeager ayrıldıklarından beri yollardaydılar ve amaçladıkları yere ulaşmışlardı artık. "Ne demek buyrun buyrun" dedi ve karısına seslendi. Strif Ailesi kuzeydeki tepelerin alçak kısmında yaşayan sekiz kişilik bir vahşi cüce ailesiydi. Bu zorlu diyarda sahip oldukları bir kaç hayvan ve bitmeksizin etraflarını kaplayan doğa ile geçiniyorlardı. Seb içeri geçip mağaranın en büyük odasında otururlarken sordu:"Neler oldu bu hâl nedir dostum? Beni hiç böyle ziyaret etmemiştin." "Sorma başımıza gelenleri goblinlerin saldırısana uğradık geriye bu kadar kaldık" dedi ve Seb'in gözleri büyüdü ve hemen sordu:"Bu kadar?" iç geçirdi ve "çok üzüldüm dostum istediğiniz zamana kadar benim misafirimsiniz" dedi.
"Teşekkür ederim dostum sen olmasan" lafını böldü Seb "şhhh dostlar böyle günler içindir.Babanı bilirdim şüphesiz ben böyle bir duruma düşseydim siz de aynı karşılamayı yapardınız" babasının ismi geçmesi oğul Axeager'ın suratını buruşturmasına sebep oldu. akıbetin ne olduğunu kestiren Seb üstelemedi fakat Belster Axeager'ın hayatında tanıdığı en inatçı kişi olduğunu ve ölüm konusunda bile inat ederek bu dünyadan ayrılmayacağını sanıyordu. "Dostum tekrar hoş gelin" dedi ve böğürtlenden yapılma içkisinden bir yudum alarak dostuna uzattı. Dostu bunu kabul ederken geleceği düşünüyordu.
                                    ***
Belnan ve Kevarin dostlar batıya doğru yola koyulmuşlardı. Şimdiye kadar gözü dönmüş bir ayıdan sakınmak dışında hiç bir tehlike altında kalmamışlardı. Yolları çevrede yaşıyan herkesin bildiği Derin Yar uçuruma rast gelmişti.  "Sandığımdan daha da güneydeymişiz kuzeye ilerleyip köprüden geçelim" dedi Kevarin ve Belnan kabul etti. Amaçları kabilesinin eski yerinden güvenli bir uzaklıktan geçip kuzeye yönelmek ve aile dostları Striflere gitmekti. Köprüye yaklaştıklarında Seluné yeni yeni göğe yükselmeye başlamıştı. Ve Belnan Kevarin'i giydiği geyik derisi kıyafetinden tutup çalılara çekti. Bir Kertenkele(Lizardfolk)
Spoiler: Göster
köprünün başında, taşıdığı büyük bir çivili sopayı omzuna dayamış bir şekilde duruyordu. Kevarin sessizce "bu da n...?" diye soracakken Belnan lafını keserek cevapladı: Köprü bekçisi. Geçiş için ücret isteyecektir. Ona verecek bir mücevherim yok" Kevarin atıldı: "sadece bir taneyse onu yenebiliriz" dedi ve çalının içinden çıktı Belnan da takip etti. Kertenkelehalkı cüceleri görür görmez dikleşti ve bağırdı bozuk ortak lisanda: "Durun! Geçmek istoyasan cüceler ödemeli bana hazineler"yol kesenlerin yaygın deyimini değiştirerek söyledi. Belnan bir adım öne çıktı ve bağırdı pek konuşamadığı ortak lisanda: "Sen biliyon mu ki beni da konuşuyon engel koyuyon bena ben Axeager klanından Belnan Axeager şimdi yolumdan kaykıl babam ve grubumun öncüleriyiz ve yolda karşılaşmayı sevmez senin gibi hayvanlarla babam." Kertenkele biraz gerilese de bu blöfü yemeye razı değildi ve dedi:"o zaman baban gelecence geçecen sen de yoksa ödeycen güzel bir..."kelimeyi unutmuştu ve aklına gelince devam etti"ha! ücret bana bücür."  Belnan çok sinirlendi ve hiddetle bağırdı:" Bücür ha! Sene bir bücür tarafından katladılmış bir hayvan yapmasam bana da Belnan demesenler" Ve baltasını çekti konuşmayı dinleyen Kevarin de ağır tokmağını sırtından çıkardı ve omzuna dayadı. Kertenkelehalkı çivili sopasını başının üstüne kaldırdı ve koşmaya başladı. Çalıların arkasından çıkan ve bir mızrak taşıyan ırkdaşı da koşmaya başladı. İlk geleni tokmağı havadan aşağıya hızlı bir şekilde indirerek Kevarin karşıladı. Sopa ile tokmak buluştu ve tekrar ayrıldı. Kertenkelehalkı bir tane savurmak için sola doğru kollarını gerdi bu sırada Belnan baltası ile Kertenkelenin dizini kesti. Bu sırada zor durumdaki arkadaşına yetişem kertenkelehalkı mızrağını Belnan'a doğru sapladı fakat Belnan yana yuvarlanarak kurtuldu.  

Sopası ile Kevarin'e vurmayı başaran yaralı kertenkele hiddetle bir dağa sopasını savurdu eğilen Kevarin için yüksekte kalan sopaya karşılık Kevarin tokmağı ile kertenkelenin ayağına vurdu.Kertenkele ayağını tutarak beş adım geri sekti. Bu sırada yan yatmış bir ağacın üzerine basıp ayakları ile kendini iten Kevarin tokmağını dik tutup rakibinin çenesine vurdu. Kertenkele o darbeyle yıkılıp yere düştü. Kertenkele'nin işini bitirebilecekken Belnan'ın kötü durumda olabileceğini düşünüp duraksadı. Gerçektende Belnan mızrak ile bir iki sıyrık almıştı ve omzundaki yara kanamaya tekrar başlamıştı.Omuz diye düşündü ve sırtına asılı duran ciriti alıp Kertenkeleye doğru  iki adım atarak zıpladı ve fırlattı. İvmesi ile kendisi de bir adım atmak zorunda kaldı ve cirit kertenkelenin karnına saplanmıştı. Ve biran şaşıran kertenkele sağ baldırına bir balta darbesi yiyince tekrar kendine geldi. Arkasını dönünce Kevarin ayağa kalkmış olan çenesi yamuk kertenkelenin üstüne geldiğini gördü. Irkının ortalamasına göre çok daha uzun ve şişman olan Kevarin tokmağını kaldırıp hücüm için ileri atıldı.Kertenkele bu darbeyi karşıladı ve kuruğunu savurarak Kevarin'i devirdi. Kevarin sağa kaçarak kafasını ağır soğa ile parçalanmaktan kurtardı fakat darbeyi omzuna yemesine engel olamadı.

Belnan bu sırada yere düşürmüş olduğu ve ayakları tutmayan kertenkelenin baltası ile boğazını deşti. Geri döndüğünde hiç düşünmeden baltasını dostunun başına musallat olan kertenkele doğru fırlattı. Balta sanki Tanrı thor'un çekiç fırlatışı gibi bir hızla ilerledi ve kertenkelenin kafasının arkasına saplandı ve kertenkele en yakındaki kuşların uçmasına sebep olan bir çığlık kopardı. Belnan öldürdüğü kertenkelenin mızrağını alıp önünde duracak şekilde koşmaya başladı. Hiddetlenen ve acı çeken kertenkele sopası ile Kevarin'in sağına vurdu ve kevarin sol yana doğru üç kez takla atacak kadar savurdu. Artık arkasındaki düşman için dönebilirdi ve döndüde. Fakat döndüğünde kalbine büyük bir mızrak saplanmıştı. Gözleri karardı ve gücü kayboldu cücenin ivmesiyle geriye doğru yıkıldı.

Kevarin gözlerini açtığında karanlığa bakıyordu bir ara bir beyazlık gördü ve oranın Moradin'in Salonları olduğunu anladı. Ve ışık arttı arttı. Cennette miyim diye düşünüyordu ve karşısında Belnan'ı görünce ürktü. O da mı ölmüştü fakat arkası ormandı ve amcasından dinlediği kadarıyla Moradin'in Salonu böyle bir yer değildi. Bura orası değildi. Ve ölmediğini fark etti. Yüzü güldü. Belnan şaşırdı ve "dövüldükten sonra gülen tek cüce sensindir herhalde" dedi ve Kevarin kafasını sağa sola salladı fakat cevap vermedi.Aklında bir soru vardı:Peki o gördüğü beyazlık neydi. Belnan'ın kendisini çevirmeden önceki yere toprağa baktı. Ve toprağı eşeledi.Belnan ne yaptığını anlamamış bakıyordu.Kevarin bir kağıt buldu eski bir parşömen bir harita ormanın sırrına götüren bir harita...  



Siyah Kare Axeager klanının tuzağı düştüğü yeri, siyah yuvarlak Strif ailesinin evini,siyah çizikler Belnan ile Kevarin'in yolunu gösteriyor.

Öykümüz "Zorlu yollar" ile devam edecek
Kumarı sadece oynatanlar kazanır sadece oynatanlar

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Ejderha'nın izinde
« Yanıtla #2 : 29 Ağustos 2012, 17:08:43 »
Selamlar;

Hikaye yazmadaki azminizi takdir ediyorum. Hayal kurmak, kafanızdan geçenleri kağıda aktarmak ve başkalarıyla paylaşmak gibisi yoktur. Bununla birlikte uzun soluklu bir öykü yazmak için fazla aceleci davrandığınızı düşünüyorum. Öncelikle daha kısa, deneme tarzındaki öykülerle üslubunuzu geliştirmeniz sizin açınızdan daha faydalı olacaktır. Neden derseniz bir-iki örnekle açıklayayım:

Alıntı
"Ne oluyor ne oluyor dedim sana" diye kükredi Axeager klanın lideri Belster Axeager."ee Efendim ee" "GEVELEMEDE konuş!" diye haykırdı şef cüce Paneak Battlebeard'a.


Birincisi iki farklı karakterin konuşması aynı satırda yazılmaz çünkü okurda kafa karışıklığına yol açar. İkincisi ilk konuşma cümlesini bir noktalama işaretiyle ayırmanız daha doğru olurmuş. Ayrıca pek çok noktalama işaretinin yerinde de yeller esiyor. Yani doğrusu şöyle olmalıydı:

"Ne oluyor? Ne oluyor dedim sana!" diye kükredi Axeager klanın lideri Belster Axeager.
"Ee... Efendim... Ee..."
"GEVELEME DE KONUŞ!" diye haykırdı şef, cüce Paneak Battlebeard'a.

Yorumumu yanlış değerlendirip yazmaktan vazgeçmeyin sakın. Sadece daha çok okuyun, cümle kuruluş biçimlerine dikkat edin ve daha ufak şeylerle kendinizi geliştirmeye gayret edin.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Ejderfelaketi

  • **
  • 359
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ejderha'nın izinde
« Yanıtla #3 : 29 Ağustos 2012, 20:58:39 »
Demek istediğinizi anladım, fakat ben her konuşmayı bir alt satıra geçirirsem yazdığımın tiyatro metnine benzemesinden korkuyorum
Kumarı sadece oynatanlar kazanır sadece oynatanlar

Çevrimdışı Althar

  • **
  • 70
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
    • http://grimaden.blogspot.com/
Ynt: Ejderha'nın izinde
« Yanıtla #4 : 30 Ağustos 2012, 12:06:03 »
Selam

Sevgili Ejderfelaketi, hikayende beni çekecek, sürükleyecek bir kahraman aradım; Etkileyici, hikayeyi birlikte yaşayacağım birisini aradım. Ama yoktu. Karakter portrelerinin eksik olduğunu düşünüyorum. Aksiyon kısımlarında sorunun yok ama bence aksiyon için hem bir sahne yani arkaplan, hem de oyuncular yani karakterlerin çizilmesi gerekir. Sadece el havaya kalktı-kılıç indi, büyü havaya fırladı, düştü öldü, kaçtı kurtuldu olması olmuyor.
Sen yazan olduğun için hikayeyi, çevreyi, karakterleri zaten biliyorsun. Bizim gözümüzle bak bir de. Ben buraya çok yabancıyım. Ben neredeyim?, Ne zaman burası? Bunlar kim? Hava nasıl, çevremde ne var? Ne yapıyorum, ne hissediyorum? Ben kimim?
Hikaye ve anlatım gereği bu soruların hepsine cevap vermeyebilirsin ama okuyucunun aklına öyküyü kuracak ya da onu çekip sürükleyecek kadar bir şey kurmak zorundayız.
Ben hikayelerin estetik olması gerektiğine inanıyorum. Bir güzellik, bir çekicilik olmalı içinde. Bir şey anlatmalı, ne bileyim ana fikri olmalı, ya da yeni bir kapı aralamalı... Yani okuyana bir şeyler vermeli. Yeni bir coğrafya ya da yeni karakterler, bir dünyanın başka bir yüzündeki hayatlara dair bir şeyler de olabilir.

Özetlersem: Sende istek var, malzeme var, yapabilecek potansiyel de var ama satış için hepsini biraraya getirip bir ürün olarak ortaya koyarken okura kendini daha albenili kılmalısın.

Bu benim yorumum.

Selam ve Saygılarımla.
"Hayat yaşandığı kadar vardır. Gerisi ya hafızalardaki hatıra ya hayallerdeki ümittir. Hüsranı ise birtek yerde kabul ediyorum. Yaşamak varken yaşayamamış olmakta."

Uzun Yol - Susayanın Uyanışı (https://rapidshare.com/files/2985198102/Susayanin_Uyanisi.pdf)

Çevrimdışı Daarlan Gardan

  • ***
  • 722
  • Rom: -1
  • to hell with gatech
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ejderha'nın izinde
« Yanıtla #5 : 05 Eylül 2012, 15:18:44 »
Ejderhafelaketi,

Ormanın Sırrı, Ayrılık bölümünden daha güzel ve okunaklı olmuş, ilk bölümde bulunan yazım yanlışları, iki karakterin konuşmasının yan yana olması okurken beni zorlamıştı. Anladığım kadarıyla bir hayran hikayesiydi, Unutulmuş Diyarlar ile ilgili, böyle olduğu için üzerinde pek konuşmaya gerek yok aslında, yazan kişi mutlaka belli şeylere bağlı kalmaya çalışır, çünkü bu gerekmektedir, farklı bir şey yazarsa (kendi hayal gücünden) hikayenin geçtiği dünyada çok sırıtabilir, bu da diğer hayranların dikkatini çekebilir. Bu yüzden hayran hikayesi yazmak zordur zannımca. Buna ek olarak; karakterlere bağlanamadım, bağlanmaya çalıştım fakat olmadı.
Althar'ın dediği gibi, hem istek, hem malzeme var. Yakın zaman içerisinde daha iyilerini yazacağına inanıyorum.
''Civilizations have the morality and ethics they can afford.''

 — Larry Niven & Jerry Pournelle, ''Lucifer's Hammer''

''These colonies in nature can reach at least two million individuals at a time, last for decades, and occupy a hundred cubic meters of space. It was a wonderful achievement to see a fragment of this world captured all around you, so that you almost had the experience of being inside the ant colony when you were in that room.''

 — Robert Trivers, ''Natural Selection and Social Theory'', p. 162

''... Bu amaç doğrultusunda nükleer santraller hedeflenecekse, yapılması gereken şeyler vardır. Çünkü nükleer elektriğe geçiş bir hobi değil, bir akademik egzersiz hiç değil, temel bilimlerden yaygın endüstriyel alt yapıya açılacak bir uygulamadır.''

Ömer Faruk Ağa Yarman 1993

Çevrimdışı Ejderfelaketi

  • **
  • 359
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ejderha'nın izinde
« Yanıtla #6 : 05 Eylül 2012, 16:46:27 »
                                  Zorlu Yollar

 "Delirdin mi dostum?" diye sordu Belnan Axeager en iyi arkadaşı Kevarin Battlebeard'a. Kevarin yarım saattir ona bu seyehatin onun kaderi olduğunu ve gitmesi gerektiğini söylüyor hiçbir cücenin Moradin'in yazgısından kaçmaması gerektiğini söylüyordu. Kevarin, "dostum ya peki senin amacın ne Striflere gidip neler yapacaksın? Büyük ihtimal orada sıkıntıdan ölene kadar oturacaksın" derken Belnan kafasını olumsuz anlamda sallamaya başlamıştı bile.Belnan söze başladı: "Oraya gidip abimi ve amcanı ve geriye ne kaldıysa onları bulacağız sonra hayatımıza devam edeceğiz." bu sefer söz kesme sırası Kevarin'deydi. Kevarin:
-Oraya bir hazineyle döndüğümüzü düşünsene hem erken dönüp o angarya işlere başlamak mı istiyorsun?
-Bak oraya gidelim kurulalım sonra... Kevarin sesini yükselterek:
-Sonra falan yok oraya gittik mi bu yolculuk biter. Hem ben bu kağıdı buldum ve beni nereye götürürse oraya gideceğim.Hıh!
-Keçi gibi inatçısın git de git nereye gideceksin. Myrkul'un Diyarına birinci asrını görmeden gitmek istiyorsan durma defol git! Dedi ve sırtını döndü. Kevarin'de batıya doğru yol almaya başladı on adım gitmişti ki Kevarin arkasına baktığında isteksizce kendisini takip eden Belnan'ı gördü. Kevarin sırıttı ve Belnan ona yetişince,"Bak gör çok güzel bir yol olacak" dedi. Dostlar Kertenkelelerden buldukları erzak ve üç beş parlak taşı sırtlandılar. Yollarına doğru büyük bir şevkle yürümeye başalyan Kevarin'in sırıtışı bulaşıcı oldu ve Belnan da bunun kötü bir yolculuk olmayacağını düşünmeye başladı.

               ***
   Strif ailesine misafir olmuş on beş mülteci cüce aralarında iş bölümü yaparak olabildiğince az yük olmaya çalışıyorlardı.Meyve topluyor, ava çıkıyor, devriye geziyorlardı. Öbür akrabalarının tersine vahşi cüceler bir yere bağlanmayı hele kapalı bir yerde yaşamayı hiç sevmezlerdi. "Belgeon!Belgeon!" diye bağırdı Panak Battlebeard.
-Ne oluyor? Diye sordu Belgeon Axeager.
-Geldi. Druid Underfoe geri dödü. Davnan Underfoe kabilelerinin yıkıma uğradığı yere keşfe gitmişti.
-Hoş geldiniz sefalarla geldiniz ve umarım iyi haberlerle geldiniz. Şeklinde karşıladı kabilenin ihtiyar ozanı Shag Swet gelen Druid Underfoe'yu.Undefoe kafasıyla selamlıyarak mağradan çıkan Belgeon ve Paneak'a seslendi:
-İsterseniz içeri geçelim.Sonra etrafına bakınarak "Hepimiz" diye ekledi. Herkes elindeki işi bırakıp mağranın en geniş odasına yerleşti ve druid gördüklerini anlatmaya başladı:
-Oraya vardığımda kampı terk edilmiş buldum. Goblinler bütün arkadaşlarımızı birer ağaca asmıştı. Tek tek saydım ve kimliklerini kontrol ettim. Kırk sekiz kişiden yirmi altısını gördüm.Burada da on beş olduğumuza göre kayıp yedi cüce var demektir. Daha sonra tek tek gördüğü ölü cücelerin adlarını tek tek okudu. Isimleri okurken herkes endişeleniyor ve sonra hüzünleniyordu. Gördüklerini de anlattıktan sonra kardeşinin ismini duymayan Belgeon nereye gitmiş olabileceklerini sordu. Druid ise üçünün izleri doğuya gidiyordu galiba beraberler. Ve iki iz de güneye. Etrafı arasam da öbür izleri göremedim büyük ihtimal dağılan goblin izleri altında görünürden kaybolmuşturlar.Belgeon rahatlatıcı bir sesle,"Kayıp arkadaşlarımızın buraya döneceğine eminim onlar için endişelenmeyin.Babam bize hepimize kendi çaresine bakmayı öğretti ve bu hayatta Belster Axeager'dan daha çetin bir öğretmen olacağını düşünmüyorum" dedi.Shag Swet doğaçlama sözler ile yavaşça başladı ağıdına:

Ah! Ah! Gitti aramızdan yirmi altı nefer.
Onların hepsi birbirinden daha da çetiner.
Zalim düşman sarmış etrafımızı o kara günde.
Moradin'e doğru yol tutmuş bizim yiğitler.

Orada ölenler kardeşlerimiz, analarımız, babalarımız.
Onlar bizim sahip olduğumuz her şeyimiz balımız arımız.
Onlar bizim hayat dostlarımız onlar bizim kocamız karımız.
Onlar bizi felaketten koruyan et ve kemikten kalkan zarımız.

Ah. Ah. Nasıl devrilir yüz yıllık meşe.
Nasıl da soldu yüzlerdeki neşe.
Çocuklarımız birer açmamış menekşe.
Onlar için kalbimize yer açıyoruz eşe eşe.
               ***
  Dostların Kertenkelelerden aldıkları erzakları bitmişti. Kevarin yenilebilir bulduğu mantarları yemişlerdi ve yollarını devam ediyorlardı. Neredeyse yarım ongündür yoldalardı ve hiçbir sorunla karşılaşmamıştılar yolların eğimini ve Kevarin'i sokmaya yeminli gibi görünen zehirli bir yılan dışında. Belgeon dostunu dürterek:
-Duydun mu?
-Neyi duydum mu?
-Kükreyişi duymuyor musun? İkisi de kulak kabartarak önlerindeki bu sesi çözmeye çalışıyordu bir kuş haykırışına benziyordu fakat sesi çok şiddetliydi.
-Gel bir kuşsa yiyelim,dedi Belnan ve seslerin peşine düştüler. Bir kaç çalıyı aşıp yıllınmış bir çınar arkasında durarak izlemeye başladılar. Bu bir baykuşayısıydı.*Vücudu tüylerle kaplı ve iki ayak üzerinde duran devasa kanatları ile uçamayan doğal bir hayvandı. İkisi birbirinden şaşırmıştılar karşılarındaki bu yaratığa. Fakat baykışayısı onları fark etmemiş kovanına saldırdığı arılarla uğraşıyordu. Acıkmıştı ve bal istemişti ve arıların saldırılarına alışkındı ta ki bir tanesi gözünün hemen altını sokup derisini şişirtene kadar. Belki balını bizimle paylaşır, diye düşündü Kevarin ve biraz daha yaklaştı arkasından daha çekingen adımlarla Belnan geliyordu.Ve Kevarin kuşa hayran hayran bakarken adımını boşa attı ve yana doğru dengesizce yuvarlandı ağır vücuduyla bir kaç dalı kırdı ve bir dal sırtına acı verecek bir şekilde batınca da haykırdı. Baykuşayısı bütün dikkatini bu yabancıya vermişti şimdi. Kovandan uzaklaşarak Kevarin'e aralarında on adım kalana kadar yaklaştı ve göğsünü şişirerek cüceye meydan okudu. Acıkmadıkça veya rahatsız edilmedikçe hırçınlaşmayan bu hayvanlar yemek yerken gizli bir misafir tarafından izlenmesi hiç hoşuna gitmemişti.Bir de hâlâ açtı. Baykuşayısı biraz daha yaklaştı kevarin hemen doğruldu ve yavaşça "beeeen düüşmaaanın deeeğiiiliim" dedi fakat ayı üzerinde hiçbir tesiri olmuşa benzemiyordu. Ve ayı ile arkadaş olmaya çalışan Kevarin Druid Underfoe'nun dediklerini hatırladı. "Doğal yaratıklara ne yaparsın onu alırsın onlara saldırırsan onlar da sana saldırır onlara yardım edersen onlar da sana eder" Kevarin'in aklınabir fikir geldi ve sırtına astığı çıkınını indirdi.İçinden dün Belnan uyurken topladığı meyveleri çıkardı ve ayının ayağının dibine fırlattı. Ayı başta saldırdığını düşünüp tedirgin oldu fakat sonra attıklarının bir silah yerine meyve olduğunu görünce onları gagasıyla alıp yedi ve başını yukarı kaldırarak besinleri taşlığına doldurdu. Tekrar Kevarin'e dönmüştü fakat bu sürede Kevarin gerisin geri koşmaya başlamıştı. Baykuşayısı bunu gördü fakat umursamadı ve kovanlarını beladan kurtardığını düşünen arıları yanıltacak bir şekilde kovana uzanıp pençesiyle biraz daha bal çaldı.

Saklanan Belnan ortaya çıkıp kaçan Kevarin'in yanına gitti,"Dostum çok ballısın o ayı mı kuş mu bilmediğim o canavar seni canlı canlı yerdi."Kevarin somurtarak yanıtladı: "Yaa ne demezsin çok şanslıyım."Elbette sözleri sitemliydi.'Kaç cüce böyle bir yaratık görmüştü ve bunun önünden hiçbir şey olmadan kurtulmuştur' diye düşündü.Evet kesinlikle anlatacağı iyi bir öyküsü olacaktı fakat bu olay yaşayacakalrının yanın da devede kulak bile kalmazdı.

Not: Hikayem Devam edecektir.


*: ing:Owlbear.
Kumarı sadece oynatanlar kazanır sadece oynatanlar