Kayıt Ol

Üç Elmas

Çevrimdışı Derufin

  • **
  • 78
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Üç Elmas
« : 06 Ekim 2011, 14:20:58 »
800 yıldır mavimsi bir ışık ile parıldayan Güneş, yerini bir kez daha bırakıyordu gecenin sessizliğine ve ayın hükmüne. Ama bugün, ağaçların yaprakları ve dereleri oluşturan milyonlarca su damlacığı gibi muhteşem bir zerafet ve uyuşuklukla hareket ediyordu sanki. Bulunduğu yerden hiç ayrılmak istemiyordu. Tarihin kaderini değiştirecek bu olaya şahitlik etmek isteyen binlercesi gibi.

Şu an Güneşi en çokta Kadimlerin ve yıllanmış Bilgelerin Ormanı Yvorless arıyordu. Gecenin Karanlık Ecesi Selwyn Ormanı ikiye ayıran geniş patikada onlarca büyücüsüyle birlikte huzursuzca ilerliyordu. Kulağına takılan her yaprak hışırtısıyla birlikte etrafını bir kez daha kolaçan ediyordu. Sadece bir kaç mil ötesinde ona sonsuzluğu kazandıracak olan sırlar bulunuyordu. Yıllardır hüküm sürdüğü gezegeni sonsuza kadar yönetmesi için tek ihtiyacı olan şeye, gücünün ve hükmünün asıl kaynağı olan kolyenin 3 elmasından sonuncusuna işte bu kadar yakındı. Ama peşisıra gelen olaylar zincirinde, henüz bilmediği bir halka Eceyi yok oluşa sürüklüyordu...

Selwyn ve yanındaki büyücüler sarsılan toprak ve kulaklarını turmalayan yaprak hışırtılarıyla birlikte bir kaç adım gerileyip korkuyla çevreyi taramaya başladılar. Selwyn altın sarısı gözlerini önündeki çatlamış olan toprağa dikmişti. İlk başta sadece küçük bir çizgi niteliğindeki çatlak git gide büyüyüp derinleşiyordu. Sadece saniyeler sonra sağır edici bir patlamayla birlikte yarılmış topraktan fırlayan onlarca kişi Selwyn ve büyücülerinin etrafında belirdi. Selwyn`in tıknaz ve rahipleri andıran büyücülerinin aksine hepsi uzun boyluydu. Cübbeler yerine zırh kullanıyorlardı ve hepsi aynı kırmızı pelerini takmıştı. Her birinin elinde kendi boylarınca asalar vardı. Sadece biri haricinde ki her birinin...

Selwyn`in gözlerini diktiği yarıktan yükselen adam diğer hepsinden çok daha farklıydı. Orta boylardaydı. Gümüşi renklerde zırhlara bürünmüş kafasına aynı renkte bir kask geçirmişti. Bir elinde uzun bir kılıç diğerindeyse üzerinde kartal süslemeleri olan toprak rengi bir kalkan vardı. Topraktan fırladığı gibi sağ elindeki kılıcı, gece mavisi kıyafetlerinin içindeki düşmanın boğazına doğru götürdü.

Selwyn adamın hızlı manevrasını yılların ondan söküp alamadığı çevikliğiyle karşıladı. Sağ eli gözle görülemeyecek bir hızla belindeki kısa kılıcı kınından ayırıp düşmanın hamlesini savuşturdu. Altın sarısından kızıla dönen gözleri adam bir hamleye yeltenemedem onu eskinin hatıralardan silinmiş büyüleriyle mıhladı. Selwyn kaskatı kesilmiş adama arkasını dönüp iki elini birden havaya kaldırdı. Boynundaki kolye kendini belli ediyordu şimdi. Selwyn`in avuçlarından fışkıran büyülerle çevrelerindeki büyücülerin yarısı yerlere serilmişti. Büyü gücü hat safhada olan kadın derin bir kahkaha attı. Ama bu uzun sürmeyecekti. Sık ağaçların arasından sayısı yüzlere varan büyücüler patikaya doluşmuşlardı. Her yer ışık kümeleriyle ve son nefeslerini veren büyücülerin tiz çığlıklarıyla inledi. Selwyn durduğu yerden büyülerinin ulaştığı her büyücüyü katlediyordu. Ama bu da diğer bir çok şey gibi uzun sürmeyecekti.

Selwyn sırtında oluşan ani acıyla yeri ve göğü inleten bir çığlık attı. Sağ elinde ki kısa kılıç yere düşmüştü. Tüm vücudu titriyordu. Gözleri hastalıklı bir beyaz rengine dönmüş parıldıyordu. Ağzı kanla dolup taşmıştı. Ama asıl önemlisi ölümün soğukluğunu kalbinden parmak uçlarına kadar, her yerinde hissediyordu. Artık onu boynundaki kolye de kurtaramazdı. Yavaşça dizleri üzerine düştü. Göz kapakları sonsuza dek kapandı. En sonunda da müthiş bir cızırtıyla yok oldu. Bedeni yaptıklarının bedeli olarak küle dönüşmüştü. Yaydığı enerji çevredeki tüm büyücüleri öldürmüş büyük bir araziyi çürümeye mahkum etmişti. Tüm bu olayların sonucunda ise Kolye üç yüz yıl sürecek bir yalnızlığa hapsolmuştu...