Kayıt Ol

Düş ile Düşüş Arasındaki Uyku Tutulması

Çevrimdışı Sayhh

  • **
  • 189
  • Rom: 15
  • Her şey başladığı yere döner.
    • Profili Görüntüle
Düş ile Düşüş Arasındaki Uyku Tutulması
« : 29 Mayıs 2014, 02:58:11 »
İya, yeryüzünde yaşayan bir kadındı. Ellerinin etrafında küçücük bir gökyüzü vardı. Parmaklarını beyaz, köpük köpük bulutlar sarmıştı. O bulutların arasında saçılıydı yüzlerce yıldız ve kocaman, parlak bir ay dönmekteydi sol avucunda. Bu ona verilmiş bir armağandı. Bir de hiç bilemediği bir nedenden dolayı cezalandırılmıştı. Büyük bir delik açılmıştı önce karnında. O delik kenarlarından yana yana büyümüş, zamanla gövdesinde kocaman bir kül çukuruna dönüşmüştü. Bu yüzdendir ki korlar alevlenmesin diye hiç koşmazdı İya, ama hep yürürdü. Yürürdü çünkü gökyüzüne çıkabileceği bir yol arardı. Denizleri, okyanusları boydan boya geçer, yorulmazdı.

Bir gün çöle vardığında buldu aradığını. Gökyüzünden sarkıtılmış upuzun bir ip merdiven… Tırmanmaya başladı. Bulutsuz göğün altında, sıcaktan bunalarak ama kararlı bir şekilde hava kararana kadar uğraşını sürdürdü. Gece olunca da iplere sarılarak uyudu yıldızların altında. Sonraki günleri de aynı şekilde geçirdi. Günlerce, aylarca tırmandı bir değişiklik olana dek. Sonunda ta yukarda, mavinin ortasında bir karaltı gördü. Yaklaşınca onun bir insan olduğunu anladı. Yaşlı bir bilgeydi iplere asılmış duran. İya onun karşısına gelip de gözlerine bakınca anladı bilgenin tüm sırrı bildiğini. Bakışlarında ışık vardı ve sağ elini uzattı bilge. Sıcak, sarı bir güneş dönüyordu avucunda. İya  seçtiği bu yolda devam edebilmesi için güneşi alması gerektiğini anladı, ama güneşe bakarken bile kendi bedeninden uçuşan küllerin ve ateş tutabilen insanlardan olmadığının farkındaydı. Nazikçe geri çevirdi onu. Yeni bir yol bulması gerekliydi. Bir karar verdi. Merdiveni bırakan kişinin yukarı doğru da düşebileceğini hatırladı ve bilgeye veda edip merdiveni bıraktı. Umduğu gibi gökyüzüne doğru düşmüyordu ama yine de gördüğü her yer sadece maviydi. Gözlerinin gördüğüyle kendini kandırmayı seçti ve aksi yöne düştüğünü hayal etti. Sonsuz maviliğe düştüğü bir düşe uyandı.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Düş ile Düşüş Arasındaki Uyku Tutulması
« Yanıtla #1 : 30 Ekim 2014, 11:02:36 »
Merhaba :),

Öncelikle öykünüzün adı çekti beni. Sonra yazar kısmında sizin adınızı görünce daha bir meraklandım. Böylece bu minicik masalı okudum gitti.

Başlarken Not: Bu öyküyü Kurgu İskelesi'ne taşısak daha uygun olur.

Şimdi yoruma geçebilirim.

Yazınızı okurken sık sık avatarınıza baktım. Acaba bir ilişkileri var mı? Ben pek bir bağdaştırdım. Bu bağdaştırma da hoşuma gitti doğrusu.

Ben böyle masalsı ve bir şekilde satır aralarına anlamlar sığdırmış yazıları seviyorum. Bu bakımdan kafamda bir melodi belirleyerek okudum yazınızı. Ancak müsaadenizle birkaç eleştirim de olacak.

Öncelikle bazı yerlerdeki virgül eksiklikleri okurken beni sekteye uğrattı. Yazıdaki akışkanlığı baltalıyor bu durum. Yazınızı bu bakımdan tekrar okuyup bir elden geçirin derim :).
Sonrasında, bir anlam karmaşası yaşadım. Şöyle ki,

Alıntı
İya, yeryüzünde yaşayan bir kadındı. Ellerinin etrafında küçücük bir gökyüzü vardı.
(...)
Yürürdü çünkü gökyüzüne çıkabileceği bir yol arardı.

Şimdi İya yeryüzünde yaşıyor olsa da ellerinin etrafında küçücük bir gökyüzü var. Bu durumda İya neden gökyüzüne çıkmak istiyor? Ya da ellerindeki gökyüzüne sadece ellerini göğe doğru kaldırdığında mı sahip oluyor? Bu kısımların yeterince açıklanmadığını düşünüyorum. Bende büyük soru işaretleri bıraktı.

Aynı şekilde bilmediği cezası da bir sonuca varmadı. Yani başta gösterilen silah patlamadı :). Keşke onunla ilgili de sonlara doğru bir sinyal verilseydi bize.

Alıntı
Bu yüzdendir ki korlar alevlenmesin diye hiç koşamazdı İya, ama hep yürürdü.

"Koşamazdı" değil de, "koşmazdı" daha hoş geldi gözüme. Çünkü korlar alevlenmesin diye koşmaması gerektiğinin farkında. "Koşmazdı" diyerek İya'nın aldığı önlemi görmek daha güzel olur (bence). Sizin kullandığınız şekliyle, cümle başında (bana) yapamadığı bir eylemin hissini zaten veriyor. Cümlenin sonunda o önlemi görmek isterken engel bir daha ortaya çıkıyor. Burayı tam anlatamadım sanırım :D.

Son olarak, İya'nın o güneşi de alıp yanışına son noktayı kendi özgür iradesiyle koymasını arzuladığımı belirteyim. Bu sadece benim yorumum. Burada bir eleştiri ya da öneri yok :).

Kısa ve tatlı bir okuma seyriydi. Yazınızdan daha uzun bir yorum yazmama da ne demeli bilemedim. Ellerinize sağlık.

Çevrimdışı Sayhh

  • **
  • 189
  • Rom: 15
  • Her şey başladığı yere döner.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Düş ile Düşüş Arasındaki Uyku Tutulması
« Yanıtla #2 : 31 Ekim 2014, 12:57:58 »
Merhaba,

Her şeyden önce yorumunuz için çok teşekkür ederim.

Kafamın içindekileri yazıya aktarmak benim için hep zor olmuştur. Nadiren yazarım bu nedenle ve ortaya çıkan şeyler de genelde içime sinmez. Bu masalda da durum böyleydi. Dolayısıyla ciddi ve detaylı bir yorum alınca çok ama çok mutlu oldum.  :)

Eleştirilerinizden yola çıkarak bazı düzeltmelerde bulunacağım, hatta zaman yaratabilirsem baştan yazma yoluna da gidebilirim.
 
Bu arada benim de yazarken yakıştırdığım bir müzik vardı.  :)


Yazınızı okurken sık sık avatarınıza baktım. Acaba bir ilişkileri var mı? Ben pek bir bağdaştırdım. Bu bağdaştırma da hoşuma gitti doğrusu.


Foruma ilk katıldığım zamanlarda da melekli bir avatar seçip, melek üretimi/doğumu üzerine bir öykü paylaşmışım. Aralarındaki bağı aylar sonra fark etmiştim. Yine aynı şey olmuş galiba.  Bilinç düzeyinde olmasa da denk gelmişler biraz.


Alıntı
İya, yeryüzünde yaşayan bir kadındı. Ellerinin etrafında küçücük bir gökyüzü vardı.
(...)
Yürürdü çünkü gökyüzüne çıkabileceği bir yol arardı.

Şimdi İya yeryüzünde yaşıyor olsa da ellerinin etrafında küçücük bir gökyüzü var. Bu durumda İya neden gökyüzüne çıkmak istiyor? Ya da ellerindeki gökyüzüne sadece ellerini göğe doğru kaldırdığında mı sahip oluyor? Bu kısımların yeterince açıklanmadığını düşünüyorum. Bende büyük soru işaretleri bıraktı.

Aynı şekilde bilmediği cezası da bir sonuca varmadı. Yani başta gösterilen silah patlamadı :). Keşke onunla ilgili de sonlara doğru bir sinyal verilseydi bize.


Bunları kısa yoldan nasıl açıklarım bilmiyorum, uzun uzun anlatacağım o nedenle. Metin, arkaplanda dualite üzerine kurulu. Bir tarafta dişil, karanlık, siyah, yeryüzü, toprak, ay, sol yan, kötülük, sezgisellik vb. varken, diğer tarafta eril, aydınlık, beyaz, gökyüzü, hava, güneş, sağ yan, iyilik, akılcılık vb. var.

Pek çok kültürde kadın, ilk günahı işleyen dişi atasından dolayı lanetli kabul edilir. İya’yı anlatırken, onun dişil yanını vurgulayabilmek için cezasından bahsetmiştim. Cezalandırılma biçimi de volkanlarla bütünlüğü yırtılmış yeryüzü toprağı gibi göstermeyi amaçlıyordu İya’yı. Bu durumu tanımlama yapabilmek için yazmıştım ama olay akışına da dahil edebilirdim belki, haklısınız.

Elinde taşıdığı gökyüzü için de benzer şeyler söyleyebilirim. Şeylerin, bir miktar karşıtlarını da içlerinde barındırdıklarına inanılır. Yin ve yang sembolünü gözünüzde canlandırabilirsiniz bunun için.
 
İya kadındı (yin, semboldeki siyah kısım) ve bu sebeple yeryüzünü temsil ediyordu. Kendini tamamlayabilmek için eril olana (yang, semboldeki beyaz kısım), yani gökyüzüne ulaşmaya ihtiyacı vardı. Buna karşın yangın bir kısmını (yin-yang sembolünde, siyah kısımda duran beyaz nokta) zaten kendi içinde taşıyordu.


Son olarak, İya'nın o güneşi de alıp yanışına son noktayı kendi özgür iradesiyle koymasını arzuladığımı belirteyim. Bu sadece benim yorumum. Burada bir eleştiri ya da öneri yok :).


Yetersizliği kabullenme, vazgeçmeyi bilme ve çok iyi olmasa da yeni bir yol bulup devam etmeyi anlatabilmek için bu kurguyu oluşturmuştum. Böyle olunca önerdiğiniz son, seçenek olarak aklıma gelmemişti yazarken. Benim öykülerimin sonunda karakterlerim bir şekilde yanıyor genellikle, farkında olmadan aynı durumu oluşturmuşum yine ama bu kez yanmasına izin vermemişim. Belirttiğiniz konu üzerine düşüneceğim.

Sanırım ben de, yoruma cevap yazma konusunda sınır tanımadım. :) Tekrar teşekkür ederim ve evet, daha uygunsa eğer Kurgu İskelesi'ne taşıyabiliriz.