Bu yazı çok sevdiğim bir ablam tarafından yazılmıştır, sizinle paylaşmak istedim.
Benden bir tane daha var. O güler, ben ağlarım... Güneş yüzüme ılık ılık vurur bazen ve ben düşünürüm. Gördüklerimi görmemek isterim, bildiklerimi bilmemek ve bazen de sevdiklerimi sevmemek... Bir iprk yumağı olsam ve bir tahtaya sarılı olsam, biri gelse beni yavaşça çözüp işlese. Emek olsa, sabır olsa ve en önemlisi sevgi olsa... Ve o ipek yumağı her zaman beyaz olsa, her zaman masum kalsa, dünyanın bütün çirkinlikleri ona değip lekelemese... Ben ağladıkça o güler, o güldükçe ben... ağlarım.
Benden bir tane daha var. O konuşur, ben susarım... Rüzgar kasvetini gösterir bazen, hırçın bir ayaz çıkar ve ben düşünürüm. Ruhumu tartarım çok ağır gelir. Bir kilo demir mi daha ağır, bir kilo pamuk mu? İkisini aynı kaba koysam ruhumun ağırlığına eşit olur mu? Kaba saba bir insan gölgesi görürüm bazen zifiri karanlıkta ve ona özenirim. Taşıyamayacağın bir ruha sahip olmaktansa bir gölge olmayı tercih ederim. Sonunda dipsiz bir kuyuda bulurum kendimi ve bu ışıksız yerde bir gölgeye dönüşürüm. Işığın saltanatı ağır ruhum artık çok uzaklardadır ve ben onu her yansımada görürüm. Ben sustukça o konuşur, o konuştukça ben... susarım.
Benden bir tane daha var. O gider, ben kalırım... Sonunda gece yerini aydınlığa bırakır ve beraberinde bütün dayanılmayanları, anlaşılmayanları ve savaşılmayanları götürür ve ben düşünürüm. Hep güle hasret ömrm ve bülbülün sevdası yüreğim sonunda kanat çırpmakta. Asla gelmeyecek diye umudumu yitirdiğim günler geri gelmekte. Erikler çiçek açmış ve bahçede o herkese en güzel baharını yeniden yaşatan taze çilek kokusu. Yapraklar hiç solmamak üzere yeşermiş, su gürül gürül akmakta ve bahçenin en güzel goncası hiç kapanmamak üzere açılmış ve ben düşünmekteyim. Benden bir tane daha var, evet! O yolcu, ben hancı. O her zaman gitmeye mahkum... Ben ise her baharda yeniden filizlenen umudumla onun diğer güzde gelmesini bekliyorum. Ama şimdi bahar ve her baharda o gider, ben kalırım...