Kayıt Ol

Harry Potter ve Son Ruhun Nesnesi-1

Çevrimdışı bells_lestrange

  • *
  • 18
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Harry Potter ve Son Ruhun Nesnesi-1
« : 01 Şubat 2008, 22:32:54 »
Öncelikle şunu belirtiyim bu yazılar benim editörlüğünü yaptığım bir arkadaşımın yazıları =) ve onun yazılarını burda ben yayınlıyorum.. umarım beğenirsiniz ;)




Harry doğum gününü Privet Drive 4 numarada arkadaşları ile kutluyordu. Bu arkadaşları Ron ile Hermione’ydi. Bu yaz  Harry ile, onun  eniştesi ve teyzesinin evinde kalıyorlardı. Harry trenden indiklerinde Dursleyleri nasıl ikna edebileceklerini düşünüyordu; ama aklına Ron ile Hermione’nin asa çekmesinin yeterli olacağı gelmişti. Hermione’nin annesi ve babasını ikna etmek kolay olmuştu ama Mrs Weasley sorun çıkarmıştı. Neyse ki Harry, Dumbledore’un bir sene  önce, yani ölmeden önce Harry’i almak için uğradığı  zaman,  Dursleylerle Harry’i rahat bırakmaları konusunda konuştuğunu, bu konuşmadan sonra onların Ron ile Hermione’nin kendilerinde kalmalarına tek kelime bile etmeyeceklerini söyledi Weasleylere. Bu yarı yalan, yarı doğruydu. Harry onların asla Ron ile Hermione’nin (reşit olmuş iki büyücünün) evlerinde kalmalarına karşılarında asa çeken bir büyücü olmadıkça izin vermeyeceğini biliyordu. Vernon enişte, fazladan iki kişi arabaya bindiğinde Ron asa çekene kadar bağırıp çağırmıştı. Eve geldiklerinde onlara sabah bir kalıp peynir akşam yemek artıklarını vereceğini, Harry’nin odasından çıkmamalarını (tuvalete gitmek dışında) söylemişti. Tabi ki aç kalmamışlardı. Reşit olan Hermione ve Ron’un yiyecek ve içecek yaratma büyüleri sayesinde pek açlık çektikleri söylenemezdi. Günler böyle geçmişti. Arada bir Hermione ve Ron Privet Drive’ın dışına çıkmak zorunda olsalar bile oraya kadar yürüyüp cisimlenip Diagon yoluna gidiyorlardı. Privet Drive’ın dışına yürüyorlardı; çünkü Privet Drive’da artık cisimlenilemiyordu. Bakanlık, Harry’nin saldırıya uğramaması için 4 numaranın kapısına Harry’nin tanımadığı, daha doğrusu yeni tanıştığı bir seherbaz dikmiş ve bu sokakta cisimlenmeyi engellemek için bazı büyüler yapmıştı. Tabi bununla da kalmamış, bir büyü yapıp, Privet Drive’a kolunda karanlık işareti olanların girmesini engellemişti.  Bu arada Ron cisimlenme sınavını geçmişti. Harry ise sınava girememişti; çünkü o zamanlar daha reşit olmamıştı. Günlerdir Harry ve arkadaşlarının aklında bir şekilde ortalıktan kaybolup hortkulukları aramaya başlamak vardı. Ama bu zor olacaktı, hem de çok; çünkü kimsenin bundan haberi olmaması gerekiyordu. Harry diğer insanlara söylememekte kararlıydı. Nerde mi hortkulukları bulacaklardı? Sadece önce bakanlığa izlerini kaybettireceklerdi. Bunun için, işte bu günden yani Harry’nin doğum gününden 1 gün sonrayı bekliyorlardı Kaçmaları için Harry’nin reşit olması gerekiyordu ki büyü yaptığında veya cisimlendiğinde yeri belli olmasın. Hortkulukların devamını arayacaktı.  Artık işler çığırından çıkmıştı. Hogwards belki bu seneliğine kapanacaktı. Kapansa da, kapanmasa da Harry bu sene arkadaşlarıyla birlikte o okula gitmeyecekti. Onları o zorlamamıştı, onlar hortkulukları aramaya gelmek istemişlerdi ve Harry kendine uymayan bir davranışla bunu kabul etmişti. Son günlerde olan olaylar bütün dünyayı, başka ülkeleri bile sarsmıştı. Dumbledore’un ölümü üzerine halk ayaklanmış, isyanlar çıkmış ve büyücüleri bir korku sarmıştı.  Muggle’ların yaşadığı bir köye 200’den fazla ruh emici saldırmıştı. (ruh emiciler hala çoğalıyorlardı.)  Saldırı çok geçmeden püskürtülmüştü (bakanlık hemen haberi alıp yüklü sayıda seherbaz göndermişti, hatta Harry olayların olduğu sırada kapılarındaki seherbazında gittiğini fark etti) ama sadece koskoca köyde 38 kişi hayatta kalmıştı. Harry büyücülerin bu Muggle kaybını Mugglelara nasıl açıkladığını merak ediyordu. Ayrıca iki dev bakanlığa saldırmıştı ama ölen olmamıştı. Bunlara benzer bir sürü saldırı daha olmuştu. Harry’nin fark ettiği bir şey vardı. Kapılarındaki seherbaz,  her saldırı olmadan yarım saat önce ortadan kayboluyordu. Bakanlık eğer saldırıları önceden tespit edip seherbazlarını gönderiyorsa neden saldırıları durduramıyordu?  Arkadaşlarıyla tıkıştıkları bir odada doğum gününü kutluyorlardı. Hermione bugün Diagon yoluna cisimlenmiş ve küçük bir pasta almıştı. Tabii ki hem kendininkini  hem Ron’un sipariş verdiği hediyeyi unutmamıştı. Ron Harry’i yalnız bırakmamak için gitmemişti.  Ayrıca artık seçilmiş kişi olduğunu gelecek postasına söylemek zorunda kalmıştı, zaten bunun uygun olacağını düşünmekteydi çünkü her yerden ona mektup geliyordu. Kehanet öğrenildiği zaman halk arasında bir umut doğmuştu ama sihir bakanlığı belli ki daha kötü durumda kalmıştı. Mektupların hepsi ‘seçilmiş kişi sen misin?’ diye soruyordu ve gelecek postası bununla ilgili sürekli haber yapıyordu. Harry seçilmiş kişi olduğunu gelecek postası muhabirlerine söylediğinde (Hep Dursley’lerin kapısının dışarısında görünmezlik pelerinleri içinde bir şeyler duymayı bekliyorlardı. Harry en sonunda dışarı çıkıp söylemişti.) Hepsi çılgına dönmüş gibi koşturup haberi yetiştirmişler ve hemen öbür gün basmışlardı. Artık odası ya hayran mektuplarıyla, yada “Madem seçilmiş kişisin, o zaman gidip onu öldür burada oturacağına” diyen çığırtkanlarla doluyordu. Ayrıca Harry’nin başka uğraşması gereken şeyler vardı.
R.A.B’nin bıraktığı nota kafa yoruyordu.
Kimdi bu R.A.B? Aylarca düşünmüş ama bir şey bulamamıştı. Ama Harry’nin doğum günü olduğu gece o odadaki herkesin aklından şu R.A.B çıkmış görünüyordu. Hepsi yarın akşam nasıl bu evden kapının önünde bir seherbaz varken çıkacaklarını düşünüyorlardı. Hermione “Harry, yarın buradan gitmeye ve hortkulukları aramaya devam etmekte ciddi misin? Bak bu çok tehlikeli, yani bence bir Mcgonagall’a danışsak diyorum yada-” diyorken Harry onun sözünü keserek “Evet Hermione kararlıyım ve kimseye de bir şey sormayacağım, onların git mi diyeceğini sanıyorsun ha, eğer sorarsak  tabii ki asla hortkulukları aramamıza izin vermezler ayrıca  hortkuluklardan haberleri yok! Ben gidiyorum, ya gelin ya gelmeyin size kalmış.” Dedi. Bunun üzerine odaya bir sessizlik çöktü. Ron “Tamam da abi  peki nereden bulacağız bu hortkulukları, Dumbledore hayatta olsaydı  ondan daha önce yaptığı araştırmalar hakkında bilgi alırdık, Dumbledore’nin onların hakkında bildikleri vardı. Ama şimdi biz sıfırdan başlamış gibi olacağız ayrıca Hortkulukların nerede olduğuna dair hiçbir bilgimiz yok! Yarın nereye gideceğiz.” dedi. Harry Ron’un haklı olduğunu anladı. Ne salaklık ki, Hep hortkulukları arayacağız, ama kapının önünde bir seherbaz varken nasıl bu evden çıkacağız diye düşünmüştüler, ama buradan çıktıklarında ne yapacağız, hortkulukları nerede arayacağız diye düşünmemiştiler. Önce Godric’s Hollow gideceklerdi ama sonra hortkulukları nerede arayacaklardı? Harry’nin hortkuluklar hakkında tek bildiği, onların birinin Tom Riddle’ın güncesi, birinin yüzük, birinin madalyon, kupa, yılan ve Dumbledore’un tahminine göre Ravenclaw’ın yada Gryffindor’un  olan bir hortkuluk daha olabileceğiydi. Birden “Peki Ron Bill ile Fleur’un düğünü ne olacak?” Diye sordu Harry. “Doğru düğünleri vardı dimi, yani- o da benim öz abim değil mi? Anneme söz verdim. Yani  şey diyorum, birkaç gün daha bekleyemez miyiz?” dedi Ron. Harry bunu kabul etti. Partiye ‘tüküren bilye’ oynayarak devam ettiler. Sonra sohbet ettiler. Hermione ile Ron bir kavgaya tutuşunca Harry de dayanamayıp, “Hadi uyuyalım!” dedi. Onun sözünü dinlediler. Tıkıştıkları odada o yatağında, Hermione ile Ron yere koydukları minderlerin üzerinde uyudular. Ayrı odalarda yatma gibi bir şansları yoktu. 20 santim arası olan minderlerin üstünde Hermione ile yan yana olmanın Ron’un canını sıkmadığını fark etti Harry. Hermione de buna hiç aldırmıyor gibi görünüyordu. Şımarık bir kız gibi, bu yaz normalden soğuk olan İngiltere’de, hırkasıyla birlikte kıvrılmış sakin, sakin nefes alıyordu. Tabi bunda en az bir aydır Dursley’lerde olmasının da payı vardı. Alışmıştı artık o şekilde rahatsız, rahatsız uyumaya… Harry birden uzun zamandır olmayan bir şeyin yüzünden gece yarısı havaya dikildi. Yara izi çok fena yanıyordu. Kendini tutamayıp bir acı çığlığı attı. Uzun zamandır olmadığı için, ne kadar kötü bir şey olduğunu yeni hatırlamıştı. Bu acı narasıyla Hermione ve Ron da uyandı. “Harry n’oldu?” Bu endişeli ses Hermione’den çıkmıştı. Ama Harry kimseyi dinleyecek halde değildi. Birden bu acının eskisi gibi olmadığını fark etti. Harry birinci sınıftayken yara izi nasıl acıyorsa öyle acıyordu. Ama Voldemort burada olamazdı değil mi? Hem eski haline dönerken Harry’nin kanını kullanmıştı. Böyle bir şey bu yüzden olamazdı. Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Gözleri, sanki önünde bir perde varmış da hiçbir şey göremiyormuş gibi etrafı tarıyordu. Zorlukla pencerenin yanına gitti. Ve bir dehşet ifadesiyle onu korumak için gönderilen seherbazın yerinde olmadığını gördü. Hermione ile Ron’a baktı. Korkmuş ve meraklı gözlerle ona bakıyorlardı. Birden Harry’nin odasının kapısını kırmızı, yuvarlak yüzlü, 4 numaranın dışında nöbet tutan seherbaz tarafından açıldı. Adamın  yüzü kırmızı olması gerekirken beyazdı. Gözleri ise kahve rengi yerine kırmızıydı. Ama yüz hatları eskisi gibiydi. Harry bu yüz hatlarının yavaş yavaş değiştiğini fark etti. Burun delikleri yılanımsılaşıyordu yuvarlak yüzlü adamın. Etrafına dehşet bir güç dalgası yayıyordu. İnsanın konuştuğunda titremesine yol açan soğuk bir sesi vardı. Uzun parmaklarını sanki daha da uzatabilecekmiş gibi kasmıştı. O şişman seherbazın cüppesi, artık omuzlarından düşüyordu neredeyse.   Harry’nin alnındaki acı bir anda geçti.  Artık görünüşü Voldemort’un halini alan adam- yada gerçekten Voldemort, iğrenç tiz sesiyle bir kahkaha attı ve “Kapının önündeki yuvarlak yüzlü tatlı seherbaza çok güveniyordun değil mi Harry?” dedi, sonra bir kahkaha daha savurdu. “Birazdan bu evden parça parça ölü bedeni çıkacak büyük Potter, kehanette adı geçen çocuk, hani şu beni öldürmesi gereken çocuk yada benim onu öldürmem gereken çocuk.” Sesini değiştirerek devam etti; “Öleceksin Potter, sonsuz bir işkenceyle!”Bu sefer gülmemişti. Yılların nefreti gözlerinden okunuyordu. Sonra Harry’nin zihnini okumuş gibi “Peki, önce sorularınızı cevaplayacağım ondan sonra seni öldüreceğim. Kabul mü?”dedi. Ron yanında tir tir titrerken, Hermione gözleri yaşlı yanında ağlarken tek bir korkusu kalmış olan Harry bir şey diyemedi. Ama adam onun zihnini okumuştu. “Yanlış!!! O adam dediğin kişi her gün bakanlıkta seherbazlık bürosunda masa başı işi yapıyor. Saç tellerini nasıl aldığımı birazdan öleceğine göre bile bilirsin. Sizler fark etmeseniz bile seherbazlık bürosunda tam iki yıldır adamım vardı. Çok zayıfsınız… Dumbledore da artık olmadığına göre sorun yok! O adamım sayesinde, iş arkadaşının saç telini ele geçirdim. Yani bakanlık bu sokakta cisimlenmeyi önleyecek büyüler yapmayı ve karanlık işareti olanları bu sokağa sokmamak için bir engel koymayı yeterli buldu. Ve senin için çok yazık ki ben bunu bakanlıktaki adamım sayesinde biliyordum. Ondan orada çalışan ve pek tanınmayan birinin saç telini almasını istedim. O aldı ve bana ulaştırdı. Ne yazık ki bakanlık sadece karanlık işareti olanların sokağa girmesini engellemişti. Tabi bu benim işime yaradı. O kendilerini büyücü zanneden Muggle severler çok özlü iksiri düşünmemişlerdi. Buraya girerken çok özlü iksiri karanlık işareti olmayan birinin saç teliyle içince bedenimden karanlık işaret kayboldu. (burada kolunu açıp Harry’e gösterdi). Bende rahatlıkla sokağa girdim. Ve size seni Voldemort’tan korumak için görevlendirilmiş olduğumu söyledim. İnandınız! (yine Harry’nin gözlerinin içine baktı ve yine onun zihnini okumuş gibi-) Bu arada  doğru yakınında olduğumdan dolayı yara izin yandı. Ama haklısın kazana koyulan kanın seninki olduğuna göre yara izin yanında olsam bile acımamalıydı. Bunun bir açıklaması var, çok özlü iksirin süresi bitince onu kullanan insan yavaş yavaş normale döner. Ve Harry şu anda damarlarımda akan kan sırf senin kanın değil, hatta çoğu benim eski kanım. Lord Voldemort’un asil kanı, eğer hepsi senin kanın olsaydı senin gibi düşünürdüm. Ama senin kanının sadece sana dokuna bileyim diyeydi. E, tabi bu gün yavaş yavaş eski halime dönerken önce damarlarıma kanımın çoğunluğu doldu, insanın çok özlü iksir bitince yavaş yavaş eski haline dönmesi sırf dışında değil içindede olur. Benim kanım o adamın kanıyla yavaş yavaş değişmeye başladığında önce içimdeki kanın çoğunluğu oluştu. Yani sırf benim kanım, işte senin kanında devreye girene kadar yara izin acıdı. İkinci sorun buydu değil mi  Potter, hala iyi bir zihnibendar olamamışsın.  Aaah işte üçüncü sorunu cevaplamayacağım. Zaman kalmadı, bu yüzden. Şimdi gelelim asıl konuya, (Ron inledi Hermione daha beter hıçkırdı. Kimse asalarını çekemiyordu. Voldemort her zamankinden güçlü görünüyordu! Dumbledore’un ölümü gücünü ikiye katlamıştı sanki) evet şimdi asamı çıkaracağım ve sizi öldüreceğim, bu arada Potter iyi bir zihnibendar olamadığını söylemiştim. Ama şimdi tekrar söylüyorum, ve aklından geçenin cisimlenmek olduğunu biliyorum. Ama cisimlenme engelleyici büyü yapılmış bir sokakta nasıl cisimlenirsin sorabilir miyim?” dedi ve Harry’nin bembeyaz kesilmiş yüzünü görünce kahkaha attı. Harry kafasından ne salaklık diye geçirdi. Nasıl unuta bilmişti ki bu sokakta cisimlenme engelleyici büyüler olduğunu? Artık hiç şansı kalmamıştı. Voldemort bir tuhaftı zaten, konuşması falan çok değişikti. Onu gördüğünde içinde çok büyük bir nefret kabarmıştı.  Bunu bir süre gizli tutmayı yani, Voldemort’un  beceremediğini söylediği zihnibend’i  kullanarak  gizli tutmayı başarmıştı. Artık tek şansları olduğunu düşünen Harry asasını çekti, ama Voldemort ondan daha hızlı çekip  “Expelliarmus” diye bağırmıştı. Harry Ron ve Hermione’nin asaları onların ulaşamayacakları yerlere uçtu. “Sonunuz geldi, annene ve babana benden selam söyle Harry! ‘AVADEKEDAV-’
Voldemort büyüsünü tamamlayamadı çünkü tam o sırada koridordan uzanan bir beysbol sopası onun kafasına indi ve Voldemort yere düşüp bayıldı. Harry ölümü beklerken önünde bir karanlık büyücü bir sopayla bayıltılmıştı! Vernon enişte onlara da  vurmak için  onlara doğru geliyordu. Mosmor olmuş yüzündeki seğiren ağzından şu kelimeler döküldü. “Ben- ben- benim ev - evimde sihir y-yok” Sinirden kekeliyordu. Harry yatağın üzerine uçmuş asasına atladı ve söz kullanmadan artık yapabildiği expelliarmus büyüsünü yaptı. Vernon eniştenin elinden beysbol sopası uçtu. Vernon enişte biraz önce söylediği sözleri tekrar etti. (daha fazla kekeleyerek) Harry beklemedi ve hemen Vernon enişteye engelleme büyüsü yaptı. Olduğundan 20 kat yavaş hareket eden Vernon enişteye takmadan Voldemort’a doğru döndü. İnanamadı, fırsat elindeydi, onu şimdi öldürecekti, nihayet biri diğerinin elinde can verecekti. Harry “AVADEKE-” oda sözünü tamamlayamadı, bir Expelliarmus büyüsü onu vurdu. Asası elinden uçtu. Harry büyük bir sinirle o büyüyü yapan Hermione’ye döndü. “NE YAPTIĞINI SANIYORSUN? O BENİM ELİMDE, ÖNÜMDE BAYILMIŞ YATIYOR VE SEN BENİ DURDURMAYA ÇAIŞIYORSUN ÖYLEMİ, O ZAMAN SÖYLE KİMİN TARAFINDA OLDUĞUNU VE ÇEK GİT! İNTİKAMIMI  ALACAĞIM HERMİONE, O ADAM ANNEMLE BABAMI, CEDRİC’İ VE DUMBLEDORE’U ÖLDÜRDÜ. NEVİLE’İN ANNESİ VE BABASINA İŞKENCE YAPIP  KAFAYI YEMELERİNİ SAĞLADI. ŞU ANA KADAR BELKİ ÖLDÜRDÜĞÜ MUGGLEERİN SAYISI 1000’İ GEÇİYORDUR VE SEN ONDAN İNTİKAMIMI ALACAKKEN, ONU KEHANETTE OLDUĞU GİBİ YANİ OLMASI GEREKTİĞİ GİBİ ÖLDÜRECEKKEN BANA ENGEL OLUYORSUN, ONUN TARAFINDANSAN GİT! AMA BULANIKLRI KADROSUNA ALDIĞINI SANMIYORUM!!!!” diye kükredi. Hermione ağlayarak odadan çıkarken “Ben sadece katil olmanı istemediğim için öyle söylemiştim. Onu sersemletip bakanlığa götürebiliriz.” Dedi ve odadan çıktı. Tam o anda asasına kavuşan Ron Harry’e sanki onu hiç tanımıyormuş gibi gözlerle bakarak, “Ne  dedin sen! Ona bulanık dedin değil mi? Voldemort’u öldürmesi gereken kişi kalkıp muggle’dan doğma  birine bulanık mı diyor. Seni hiç tanımamışım!”dedi. 15 dakikaya yakın bir süre boyunca sessiz bir şekilde, yerde Voldemort yatarken onlar yatağa oturup düşündüler! Hermione’nin onu silahsız bırakma büyüsüyle arkadan vurduğunda ne kadar sinirlediğini, kendini kontrol edemediğini ve daha önce aklından böyle bir şey geçmediğini ve geçmeyeceğini, sadece onu Hermione’yi üzmek için söylediğini açıkladığında Ron ikna olmuş gözüküyordu. Hala Voldemort’un baygın vücudu yerde yatıyordu. Başından kan süzülüyordu. Engelleme büyüsünün etkisinden kurtulan Vernon enişteyi sersemletmişlerdi. Tam o sırada dışarıdan gelen güzel bir şarkı duydular ikisi de. Fawkes idi bu ama Harry’nin    beklemediği şekilde onun yatak odasının camını kırarak içeri daldı ve kuyruğunu Voldemort’a  deydirdiği  anda onunla birlikte gözden kayboldu. Harry bir çığlık attı. Voldemort onun önünden, ayaklarının ucunda baygınken, onu Dumbledore’un anka kuşu Fawkes kurtarmıştı. Dumbledore’a sadık olan kişilere yardım eden anka kuşu (ikinci sınıftayken Harry’e yardım etmişti) gidip Voldemort’u kurtarmıştı. Harry bunu daha önce Dumbledore’un  yaptığını hatırladı. Ankanın  kuyruğuna  tutunup yok olmuştu yaklaşık 2 yıl önce Dumbledore. Bunu cisimlenmenin yapılamadığı bir yerde yani Hogwards’ta yapmıştı. Bu sokakta cisimlenilemiyordu. Ama Voldemort anka sayesinde cisimlenir gibi ortadan kaybolmuştu. Ron “Harry bu-bu Dumbledore’un anka kuşu değil mi? Yani kim olduğunu bilirsin sen’e-” diyordu ki Harry onun sözünü keserek “Evet Ron bende anlamadım. Geçen sene Dumbledore’un yaptığı gibi birden yok oldu. Ama nede-” diyordu ama bu sefer hızla odaya dalan Hermione onun sözünü kesti ve “Ne, kaçtı mı yani?! Ee, şey kapı dinliyordum dışarı çıktığımdan beri.”dedi. Harry sinirle kıza baktı ama düşünmesi gereken daha önemli şeyler vardı. Nedense kızdan özür dileme gereği duymuyordu ama Hermione bu olay hiç olmamış gibi davranmaya başlamıştı. Harry, Ron ile Hermione o gece bavullarını toplayıp çabucak kovuğa 20-30 seherbazın eşliğinde gönderildi. Bu sırada seherbaz gurubunun içinde bulunan Moody’e her şeyi anlattılar. Bakanlık da ki hain’den Voldemort’un kaçışına kadar. Cisimlenerek gitmemişlerdi çünkü hem Harry sınava girmemişti, hem de Kovukta bile artık cisimlenilemiyordu. Harry’nin oraya gideceği nedeniyle oraya da bir engel koyulmuştu. Hatta bu sefer çok özlü iksir önlemi alınarak… Kovuk’a vardıklarında nerdeyse sabah olmuştu. (kovuk’a kadar bakanlık arabaları ile gitmişlerdi.) Hemen eşyalarını yukarı taşıyıp uykularını telafi ettiler.
                                                    

Ynt: Harry Potter ve Son Ruhun Nesnesi-1
« Yanıtla #1 : 26 Şubat 2009, 19:34:53 »
hoş bir öykü olmuş fakat arkadaışın kendini biraz daha geliştirmesi gerek yazının devamı varsa belki bu gelişmeyi orda görebiliriz paylaşım için teşekkürler..
Sizin almayı düşlediğiniz Oscar'ları biz vermeyi düşünmüyoruz..


Çevrimdışı Nirnaeth

  • ***
  • 848
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Harry Potter ve Son Ruhun Nesnesi-1
« Yanıtla #2 : 27 Şubat 2009, 17:07:23 »
Böyle biraz karışık görünüyor ve biraz da gözü yoruyor sanki. Paragrafları düzenli ve gerektiği şekilde ayırıp aralarına da birer satır boşluk koyarsan hem daha kolay okunur, hem daha rahat anlaşılır. Öykü idare eder ama.