Kayıt Ol

İdrak Eşiği

İdrak Eşiği
« : 21 Eylül 2015, 00:45:38 »
Her şeyin korkunç, iğrenç bir şekilde kötüye gittiğini tam olarak hangi noktada idrak edersin? İstediğin kadar düşün, öyle veya böyle aynı şekilde olur.

Uzun bir iş gününün sonunda, patronunun bağırırken saçtığı tükürükler beyaz yakanda daha hala nemli nemli parlıyorken, nihayet eve vardığında yapmak istediğin tek şey karına sarılıp çocuğunu öpmektir. Bunun için yaşıyorsun. Eve adım atar atmaz, ortada bir sorun olduğunu, korkunç bir şeyin gerçekleşmiş olduğunu anlamazsın. Hayır efendim, öyle basit değil.

İçeriye girersin. Görünürde her şey yolundadır. Eşinin, dün geceki yıldönümü kutlamanızın ardından ne kadar akşamdan kalma olsa bile mutfak tezgahında harıl harıl havuç doğrayışında her şeyi değer kılacak huzuru görüyorsun. Ki, bu kadın öyle akşamdan kalma ki, terliklerini ters giymiş, dalgın gözlerle kestiği havuçları seyrediyor; ama bir şekilde bu sabah yataktan kalkabilmiş, bebeğinizin altını değiştirmiş. Bununla kalmamış, hiç yapmasına gerek olmamasına rağmen evi fırında yavaş yavaş kızaran tavuk derisinin çıtırdamalarıyla, nar kırmızısı kabuğun altında pişen sulu, yumuşak etin baş döndürücü kokusuyla doldurmuş.

Kötü hiçbir şey olmuş olamaz ki. Bu tür şeyler hep başkalarının başına gelir. Ayakkabılarını çıkarıyorsun, filmlerdeki gibi siyah çantanı koltuğa atıyorsun ve eşinin beline sarılıyorsun. Boynundan öpüyorsun ve o öyle dalmış gitmiş ki, eve geldiğini daha o an fark ediyor. Patates doğruyor şimdi de, şarkı mırıldanıyor. Ayaklarını kahve sehpasına koyup akşam haberlerini izliyorsun.

Yarım saat sonra diyor ki, yemek pişmek üzereymiş, sofraya gelecekmişsin. Fırından yayılan hafif kekikli, domatesli sos kokusundan kendini koparıyorsun ve fazladan fazladan salgılanmaya başlayan ağız sıvılarını kontrol altında tutmaya çalışıyorsun.

Dönüp baktığında, eve adımını attığın an bir şeylerin geri dönüşü olmayacak biçimde ters gittiğini anlamalıydın. Ama anlamıyorsun işte.

Bebeğinin beşiğine yaklaşıp içeride yatan, altına bebek bezi bağlanmış tavuğu gördüğünde anlıyorsun.

Artık çok geç olduğunda.
"The woods are lovely, dark and deep,  
  But I have promises to keep,  
   And miles to go before I sleep,  
    And miles to go before I sleep."

Sentetik Distopya tüm kitap sitelerinde mevcuttur a dostlar. (Ayrıca, daginikoda.com'a bir bakın derim)

Çevrimdışı u.aslan

  • **
  • 101
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: İdrak Eşiği
« Yanıtla #1 : 21 Eylül 2015, 01:13:05 »
Akşam akşam iştah açıcı bir hikayeyle merhaba demen sevindirici :)  Ne yalan söyleyim iğrenç ama güzel kurgu :)

Ynt: İdrak Eşiği
« Yanıtla #2 : 21 Eylül 2015, 17:18:46 »
Akşam akşam iştah açıcı bir hikayeyle merhaba demen sevindirici :)  Ne yalan söyleyim iğrenç ama güzel kurgu :)

İştah açıcı olması için özellikle çabaladım :D Biliyorsundur, güzel ve iğrenç benim için zıt kavramlar olmak zorunda değildirler :P
"The woods are lovely, dark and deep,  
  But I have promises to keep,  
   And miles to go before I sleep,  
    And miles to go before I sleep."

Sentetik Distopya tüm kitap sitelerinde mevcuttur a dostlar. (Ayrıca, daginikoda.com'a bir bakın derim)

Çevrimdışı azizhayri

  • ***
  • 581
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: İdrak Eşiği
« Yanıtla #3 : 21 Eylül 2015, 18:15:37 »
İşlerin yolunda gittiğini düşündüğümde hep korkmuşumdur. Bunun bir adı da vardı ama şimdi anımsamıyorum. İşte bu kısa hikaye öyle bir yazı olmuş. Tanımlamalar, betimlemeler iyi, anormal bir sonuç bekledim yazı boyunca buna rağmen ürpermedim desem yalan olur. Sert bir hikaye, kalemine sağlık.
"İnsanlığın en büyük trajedilerinden biri ahlakın din tarafından ele geçirilmesidir." Sir Arthur Charles Clark

Çevrimdışı

  • ***
  • 581
  • Rom: 47
  • Hayvan Yemeyelim!
    • Profili Görüntüle
    • http://bulentozgun.blogspot.com/
Ynt: İdrak Eşiği
« Yanıtla #4 : 21 Eylül 2015, 18:50:13 »
Yazdıklarınızı beğeniyorum. Kısa yazmayı ve etki bırakmayı çok istemişimdir her zaman. Lakin öykülerinizden belirli bir sayıda okuduktan sonra artık sonunu tahmin etmeye ve  alâmet-i fârikanız "şok edici son"dan etkilenmemeye başlıyorum. Sonunu bildiğim bir kurgudan hoşlanmamı sağlayan öğe ise atmosfer, öykü kişisi ve dildir. En çok da dil. Tabi tüm bunların beni etkileme eşiği öykünün uzunluğuna kısmen bağlıdır.

Özetle, kısa yazmaya devam edecekseniz (ki okur için büyük nimet) daha iyi sonlar bekliyorum. Daha iyi bir son bulamadıysanız (ki bu da çok doğaldır) uzun bir öykü yazıp yukarıda belirttiklerimi kullanarak etki yaratmaya çalışmanızı temenni ederim.


Ynt: İdrak Eşiği
« Yanıtla #5 : 21 Eylül 2015, 19:09:42 »
İşlerin yolunda gittiğini düşündüğümde hep korkmuşumdur. Bunun bir adı da vardı ama şimdi anımsamıyorum. İşte bu kısa hikaye öyle bir yazı olmuş. Tanımlamalar, betimlemeler iyi, anormal bir sonuç bekledim yazı boyunca buna rağmen ürpermedim desem yalan olur. Sert bir hikaye, kalemine sağlık.

Murphy kanunu diyeceğim ama o biraz farklıydı. 'Anticipated Anxiety' diye bir şey vardı, belki o olabilir. Bilemedim ben de :) Okuduğunuz için teşekkür ederim. Yorum yazan parmaklarınız dert görmesin. İşin ilginç yanı, benim için, sonunun çok da anormal olmaması aslında. Dalgınlık bu, oluyor sonuçta. Çocuğunu arabasında unutup çocukları pişmiş bir vaziyette bulan insanlar o kadar çok var ki, geçen araştırırken denk geldim. Korkunç, ama çok yaygın.

Okuduğunuz ve yorumladığınız için tekrar çok teşekkür ederim.

Yazdıklarınızı beğeniyorum. Kısa yazmayı ve etki bırakmayı çok istemişimdir her zaman. Lakin öykülerinizden belirli bir sayıda okuduktan sonra artık sonunu tahmin etmeye ve  alâmet-i fârikanız "şok edici son"dan etkilenmemeye başlıyorum. Sonunu bildiğim bir kurgudan hoşlanmamı sağlayan öğe ise atmosfer, öykü kişisi ve dildir. En çok da dil. Tabi tüm bunların beni etkileme eşiği öykünün uzunluğuna kısmen bağlıdır.

Özetle, kısa yazmaya devam edecekseniz (ki okur için büyük nimet) daha iyi sonlar bekliyorum. Daha iyi bir son bulamadıysanız (ki bu da çok doğaldır) uzun bir öykü yazıp yukarıda belirttiklerimi kullanarak etki yaratmaya çalışmanızı temenni ederim.



Bülent Bey merhabalar. Gece gündüz kafamı kurcalayan bir noktaya değindiniz, kanayan bir yaradır bu benim için. Hemingway'in birkaç kelimelik kısa hikayesi vardı, bilirsiniz, "Satılık, bebek ayakkabıları, kullanılmamış," şeklinde. Bunu hatırlayıp hatırlayıp kendimi gaza getiriyorum sıklıkla.

Ancak dediğiniz gibi bir yerden sonra beklenmeyen son olayı çok garip bir hal alıyor. "Beklenmeyen son olmasını bekleyecekler, o yüzden beklenmeyen sonu bekletip başka bir beklenmeyen son yapayım, ama ya onu da beklerlerse?" diye uzayıp giden sonsuz bir düşünce trenine binip gidiyor insan. Hele bir de Omen, Fight Club gibi kült filmlerden sonra, okur ilk cümleden sonu anlayabiliyor.

Şahsen yazım şekli olarak hep minimalist olmak istedim. Az kelime, çok anlam şeklinde. Okuru elinden tutup bir dünyaya götürmek yerine, dünyanın kapısını açık okuru içeriye ittirip, kapıyı ardından kapatmayı tercih etmişimdir hep. Ama işte dediğiniz gibi bir yerden sonra sıkıntıya dönüşüyor. Dediğiniz gibi daha değişik şeyler üretmeye çalışacağım bu yüzden. (Zaten dediğinizi düşünüyordum ben anlamında söylemiyorum, yanlış anlaşılma olmasın :) ) Hatta daha az önce yeni bir üslup denediğim bir hikaye ekledim foruma. Bakalım o nasıl olacak.

Öte yandan, genel olarak söylediğiniz doğruyken, bu hikayenin sonunun öngörülebilir olduğunu hiç düşünmemiştim. Neyin ele verdiğini sormamda sakınca var mıdır acaba?

Zamanınız ve emeğiniz için çok teşekkür ederim. Sizden yorum almak günümü her zaman güzelleştiren bir şeydir.
"The woods are lovely, dark and deep,  
  But I have promises to keep,  
   And miles to go before I sleep,  
    And miles to go before I sleep."

Sentetik Distopya tüm kitap sitelerinde mevcuttur a dostlar. (Ayrıca, daginikoda.com'a bir bakın derim)

Çevrimdışı Bars Elsa

  • **
  • 318
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: İdrak Eşiği
« Yanıtla #6 : 10 Ekim 2015, 02:10:21 »
Beklenmeyen son beklemek gibi bir huyum yoktur genelde, Stephen King'in de dediği gibi, öyküyü okuma serüvenini daha çok severim; zaten foruma da çok az girerek -artık her yazışımda bunu demeye başladım ben de, gariptir- az öykü veya şiir okuyarak forum yazarlarının genelinin üslubuna hakim olamıyorum. Ama senin tarzını az çok bildiğimden 'bakalım yine ne psikopatlıkla karşılaşacağım' diye okudum, sonunda da gerçekten ürperdim.

Minimal öyküler iyidir; ama bence bu çarpıcı yazım şeklini biraz daha uzun öykülere yedirmeye başlamalısın -kişisel isteğim.- Okuru havaya sokup gözde canlandırma işinde zaten başarılısın, ismin de ilgi çekici. Bence bir dosya hazırlayıp yayınevlerine sunsan havada kapılır.

Aslında öyküye yorum yapmayacaktım, yani söyleyecek bir şey bulamadım, puan verip sessizce alkışlayacaktım; ama yorumları okuyunca birkaç şey söylemek istedim sadece.  Ellerine, hayal gücüne sağlık. Mu'dan sonra namütenahi -en sevdiğim eski sözcüktür :)- okuyacağım yazarlardan birisisin. :)

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: İdrak Eşiği
« Yanıtla #7 : 25 Mart 2016, 17:22:11 »
hahaha o nası bi kafaymış valla imrendim. o kafadan istiyorum. ne içtiyse aynısından istiyorum.

şaka bi yana senin son cümlede kafayı koparan hikayelerinin gizli bir fanıyım. yani tüm hikayeyi okuyorsun, kelime oyunları vs ile kafa allak bullak oluyor derken son cümle adamı yere seriyor. bir baba olarak irkildiğimi belirtmek isterim. belki fırın biraz fazla fantasitk olmuş ama çamaşır makinasına kardesini atan cocuk haberlerini hatırlattı bana. eline sağlık.

Çevrimdışı

  • ***
  • 581
  • Rom: 47
  • Hayvan Yemeyelim!
    • Profili Görüntüle
    • http://bulentozgun.blogspot.com/
Ynt: İdrak Eşiği
« Yanıtla #8 : 26 Mart 2016, 09:46:35 »
Benim için tahmin edilebilir olması tamamen kişisel sebeplerden. Yoksa öyküde hiçbir açık yan yok. Bir filmde benzer bir sahne görmüştüm (aslında çok az benzer) ve birden çağrışım yaptı. Dediğiniz gibi çağımızda şok edici son konusunda o kadar çok eser üretildi ki artık zihnimiz bağışıklık kazandı.