Sifaus
Yapılan araştırmalar, bu üç kardeşin dünyaya gelişi hakkında çok az bilgi vermektedir. Verilen bilgiler, çoğunlukla tahminler, karanlıkta duyulan fısıltılar ve gerçeklerin başka evrenlerdeki yankılarıdır. Bunları görenler ve yaşayanlar, ne olduğunu anlamak üzere çalıştılar.
Buraya başlamadan önce, şimdinin içine kapanıp uzak ada krallığı olan Illadanes Krallığının buzlar üzerinde yaşayan halkının Kış ve Kan Tanrılarının mitolojisinde söylendiği gibi olduğunu unutmamak gerekir. En azından, Üç Kardeşin hikayesi bu mitoloji ile oldukça kesişmektedir.
Söylenen ilk şey, Sifaus'un eski bir deniz krallığında, gelmiş geçmiş en büyük krallardan birinin Başbüyücüsü olduğudur. Alev üzerine yoğunlaşmış ve o yolda ilerlemiş bir büyücüydü Sifaus. Pek çok konuda bilgin olduğu söylenirdi diğer diyarlarda.
O zamanların Kış Tanrısı, Murlkân, onun rüyalarına girmişti böyle bir zamanda. Aklını çelmiş ve ülkesinin yok olduğunu göstermişti. Sifaus kaçtı, uzaklara, çok uzaklara kaçtı. Yıllarca gezindi ve Murlkân'ı araştırdı ancak hiç bir şey bulamadı. Sonunda geri döndüğünde, ülkesini yıkılmış buldu. Atalatanes adası batmıştı.
Bunun üzerine, gücü eline alıp, yola çıktı Sifaus. Bir kez daha gördü dünya alemlerini, alimlerle konuştu ve ülkeleri gezdi. Sonunda Kuzeyden Gelen o fırtınayı duydu. Bir kez daha duydu Murlkân'ın sesini. Tekrar fısıldadı kulağına. Sifaus kuzeye gitti, dağların üzerinden ve en derin mağaralardan, bir kez bile yolunu azıcık bile doğuya kaydırmadan. Sonunda, denizin ötesindeki o diyarı gördü.
Illadanes adası.
Adaya doğru ilerledi, denizin üzerinden yürüdü Sifaus. Çünkü Atalatanes krallığının baş büyücüsü her ne kadar bir Alev büyücüsü olsa da, tüm elementlerde hükme sahipti. Sonunda orada iki halk buldu.
İlki, Illadan halkıydı. Sert, buzun üzerine tarla kurabilecek insanlar. Damarlarında sanki kan yerine kar akıyordu. Illadanes adasının en içlerinde, buz platolarının üzerine kurmuşlardı kabilelerini. Diğeri ise Nordda halkıydı. Kıyılarda, balıkçılıkla gelişip dünyanın uzak uçlarına limanlar kurmayı severdi bu halk. Atalatanes denizcileriyle bolca savaşları olmuştu, Sifaus onları tanıyordu.
Sifaus, adanın derinliklerine gitti. Platolara tırmandı ve Illadan halkının en büyük kabilesinin liderini öldürdü. Onun yerine geçtiğinde, kimse gıkını çıkarmadı. Çünkü Alev Büyücüsü görmemişlerdi ve Sifaus'dan korktular.
Sifaus böylelikle Illadan kabilelerini yavaş yavaş birleştirmeye başladı. On üç büyük kabile vardı ve bunlar savaşmadan pes etmeyecek kadar barbar halklardı. Ancak Sifaus, sonunda hepsini birleştirdi. Nordda halkını bu adadan tamamen atmak üzere planlar kurarken, bir yandan da en büyük platoda bulunan lider kabilenin olduğu yere, buzdan bir tapınak yaptırmaya başladı.
Temelde kullanılan bu iki büyünün nesilden nesile geçmesini büyücüler tapınağındaki eğitmenler sağlarlar. Eğitmenler hiç dışarıya çıkmazlar ancak aileleri vardır Tapınağın içinde. On üç tane Eğitmen ailesi vardır ve her biri platoların bir tanesinden gelen soylardır.
Büyücülük tapınağı düzgün bir on üçgendir. Piramitimsi bir şekilde yükselir ancak yerden 15-20 metre sonra bir bıçakla kesilmiş gibi düzdür tepesi. Basamaklı değil, düz duvarlara sahiptir. Her kenarda bir kapı vardır ancak en büyük kapı kuzeye bakandır. Tapınak gayet uzaktır. Tapınak, Kral Platosu denen ve Buz Tahtının bulunduğu platonun kuzeyindedir.
Eğitim sırasında büyücü olmak isteyenler, 'Eskilerin' şehrinde rastgele bir yere bırakılırlar. Karmaşık ve anlaşılamaz büyüklükteki 'Eskilerin' şehrinden çıkabilecek kişiler akıl sağlıklarını koruyabilen ve büyü yapmaya uygun olan kişiler olacaktır. Bu kişiler alınır ve iki günlük bir istirahata bırakılır.
Bu iki günlük dinlenmeden sonra Çırak ünvanını alır ve 13 Eğitimci ailesinden, kendi kökenlerinin ait olduğu ailenin eğitimine başlar. Bu eğitim 13 ay sürecektir ve ona bütün temelleri öğretecektir. Bu eğitimin ardından 12 ay boyunca diğer 12 Aileden birer ders veya görev alınır. Bu 25 ay tam bir başarıyla geçilirse Çıraklar "Magi" adını alırlar. Magi olamayanlar, ailelerinin tapınak içinde köleliğini yapmak zorunda kalırlar.
Magi olanlar, istedikleri bir ailenin yanında bir sene fazladan çalışmak isterlerse, o ailenin evladı kabul edilirler. Böylelikle o ailenin yanında kalmak şartıyla Okültist veya Eğitmen olma şansları vardır. Okültistler büyü araştırmaları ve deneyler yaparlar. Eğitmenler ise yeni Çıraklara yol gösterirler. Her eğitmenin aynı anda en fazla bir öğrenciyi alması şeklinde bir karar vardır.
Magiler "Kış Rahibi" olmak içi 13 platoyu gezmeli ve her birinin Liderlerinden önemli görevler almalıdırlar. Bu görevler tamamlanırsa bu ünvanı alırlar. Kış Rahipleri, kendi Platolarının soyundan olan Yüksek Kış Rahibi'ne hizmet ederler.
Yüksek Kış rahipleri her platoda yani her soyda birer tanedir. Ölene kadar yerlerine başkası geçemez. Yüksek Kış Rahibi olmak ise çok zordur. Yüksek Kış Rahibini öldürmek Murlkân'ın tam bir öfkesini üzerine çekmek demek olacağından, kimse Yüksek Kış Rahibi'ne dokunmak istemez.
Yüksek Kış Rahibi doğal yollarla öldükten sonra, ölen Rahibin tüm hizmetçileri (Yani Kış Rahipleri) büyük bir arenada savaştırılırlar. Kazanan ve diğer hepsini öldüren Yüksek Kış Rahibi olmaya aday kazanır. Böylelikle doğal seçilimin yasası uygulanır; En güçlü olan soyunu devam ettirir.
Böylelikle büyücülük Illadan halkında yüksek bir güç olmaya başladı ve rahipler böylelikle halkın arasında Murlkân'ın kelamlarını yaymaya başladılar. Ancak Sifaus, hala huzur bulmamıştı. Murlkân, rüyalarını rahatsız ediyordu hala.
Platoların arasındaki vadilere bir anda yaptığı baskın ile, Nordda halkını kıyılara sürmeyi başardı Sifaus'un orduları. Böylelikle on üç buz platosunun üzerinde Kış Tanrısının beyaz bulutları toplandı ve sonsuz kış ilk defe orada başladı. Asla durmayan bir kar yağışı ve fırtına.
Sonra, bir gün Murlkân onu çağırdı, gizli bir mağaraya; Kuzeyin Dağlarındaki.