Kayıt Ol

Hezeyan

Çevrimdışı Daarlan Gardan

  • ***
  • 722
  • Rom: -1
  • to hell with gatech
    • Profili Görüntüle
Hezeyan
« : 23 Şubat 2013, 02:55:37 »
1-) ''ben ne zaman öleceğim tanrım! / sabah olunca mı?''

  Ağustos. Karga sesli şarkıcıların, cümleleri taklacı güvercinler kadar dönek pop parçalarının haber fonlarına koyulduğu vakit. Bangır bangır çalıyorlar. Bangır bangır Ferdi çaldırsanız ya evde?

  Haberlerde tren var. Arka fonda pop parçaları cıyaklamıyor. İnsan sesleri nerede acıklı ve ağlamaklı yürekleri sömüren bir haber olsa devreye giren Requiem for a Dream müziği eşliğinde dövüşüyor.

  Sesler dövüşüyor.

  Bağırışlar. Öyle çok istediği hâlde balon alınmayan çocuk bağırışları değil.

  Feryat.

  Figan.

  Elleri kumanda tutmuş bir hezeyan.

2-) ''sanki soldan sağa ölmüş gibiyiz bu bilmecede.''

  On dokuz yaşındaki bir çocuğun doğumuyla aynı sene devrilmiş bir tren hakkında yeni gelişmeler ortaya çıkmış. Arızalıymış. Makinistin gözbebeklerinde rüya oynatmışlar. Raylarda bir problem varmış. Ray. Öykünün bu bölümünde size bahsedemeyeceğim derece ağır küfürler sıralıyorum. Raylarda bir problem varmış. Gereğinden fazla mal ve can taşınıyormuş.

  Vuran malı vurmamış canı vurmuş.

  Telefon boks maçlarında içine deli kaçmışçasına çalan zil gibi zırlıyor.

  ''Alo? Merhaba! Orada mısın?''

  Bu ses, yenilmiş bir meyvenin tadının unutulması ve aylar sonra kokusunu içimize çektiğimizde tadının dilimize gelmesi gibi bir şey.

  ''Merhaba! Sesiniz bir yerden tanıdık geliyor?''

  Karşı taraftan ses gelmedi. Erkek sesin sahibi kişi heykelin biriyle bir anlaşmaya oturmuş ve bedenini heykel yapmış, canını da heykele satmış olabilirdi.

  Absürd bir benzetme.

  Kadın sessizliğin ortasına haberlerdeki pop parçalarından birini atmaya niyetliydi.

  ''Allah aşkına ne bu samimiyet? Benim gibi sizli bizli konuşun! Üstelik benzer kanalları izliyoruz sanırım. Arkadan tren sesleri geliyor.''

   Televizyonda hâlâ tren kazasıyla ilgili haber dönüyordu. Renkleşen haber, trenin eski görüntüleri veya başka bir trenin görüntüleriyle kararıyordu.

  ''Trendeyim zaten! Haber filan izlediğim yok. Buradaki en ilginç şey makinistin hiçbir durakta yolcu almaması.''
 
   Kadın heyecanlı nefes alışlarını düzenlemeye çalışıyordu. Ekrana göz attığında haberin gözden kaybolduğunu, yaza özel eğlence programlardan birinin reklamının başladığını ve anlaşmalı ajanslardan getirilen, orada olmaktan mutlu olmadığı görünen seyircilerin ''of ulan daraldım'' bakışlarını gördü.

  ''Şey, Kadim sen misin? Sesin ağbinin sesine benziyor. O olaydan sonra trenlere küstüğünü söylemiştin. Başka şeyler de söylemiştin.''

  ''Selin, ben saçları seyrek Kadim değilim. Saçlarım yok. Uzun zamandır yok.''

  Kadının gözlerinin önüne bir sinema perdesi düştü. Görüntülerde televizyonda gördüğünden daha güzel bir tren gidip gelmekteydi. İçinde Cem'i gördü.

  Cem.

  ''Cem?'' dedi sesi perdenin düşmemesi için hayal gücüne dua ederken.

  ''Kaygan bir hafızaydı. Hâlen öyle. Korkma, evet ben oyum. Burada saatler çok hızlı ilerliyor. Birkaç gün önce kaza yaptığımız yerin üstünden sayısını hatırlayamadığım kez geçtik. Rüya ve büyülerle uğraşan biriyle oturuyorum. Makinisti uyardı. Devamlı oradan geç, dedi. Devamlı. Bir şeyler olacak, dedi. Oldu mu?''

  ''Evet. Haberlerde kaza yapan ve senin içinde bulunduğun treni gösterip durdular. Gelişmeler varmış. Bunu yapmayı kesin. Buradakiler saçmalıyorlar. Buradakiler.''

  ''Seni nasıl aradığı mı sormayacak mısın?''

  Sorular katlanarak büyük cevap geleceğini bildirmez.

  ''Evet olabilir, nasıl?''

  ''Böyle durumlarda böyle şeyler oluyormuş. Garip durumlar. Aranabiliyormuş. Numara farklı olsa, telefon bir denizin dibinde olsa bile çalıp duruyormuş. Normal bir çalma değil, zil gibi çalıyormuş. Duygusuzum. O yüzden kızma. Dinle! Çekirdek ailemizden biri tren kazasında ölmüş. Makinisti uyaran adam söyledi. Kim öldü?''

  Kadının aklına trenle üniversiteye kayıt yaptırmaya giden oğlu Cenk geldi.

  Cenk.

  Tren.

  Telefondaki adamın sesi boşluğa düştü.

3-) ''kara yaz! karanlık yaz! kararan vücutlardan / rıhtıma varmayan ceset elbette hatırlanmaz.''

  Televizyon kanallarında on dokuz yıl önce aynı yerde gerçekleşen tren kazasının haberleri patlamaktaydı.

  Cenk de trendeydi.

  Selin o an orada değildi. Fakat biliyordu.

  Bir telefon görüşmesi için kendini bilmeyerek de olsa feda etmişti.

  Feryat.

  Figan.

  Elleri kumanda tutmuş bir hezeyan.


1-) Didem Madak, İris'in Ölümü.
2-) Altay Öktem, Masal.
3-) İsmet Özel, Akdenizin Ufka Doğru Mora Çalan Mavisi.
''Civilizations have the morality and ethics they can afford.''

 — Larry Niven & Jerry Pournelle, ''Lucifer's Hammer''

''These colonies in nature can reach at least two million individuals at a time, last for decades, and occupy a hundred cubic meters of space. It was a wonderful achievement to see a fragment of this world captured all around you, so that you almost had the experience of being inside the ant colony when you were in that room.''

 — Robert Trivers, ''Natural Selection and Social Theory'', p. 162

''... Bu amaç doğrultusunda nükleer santraller hedeflenecekse, yapılması gereken şeyler vardır. Çünkü nükleer elektriğe geçiş bir hobi değil, bir akademik egzersiz hiç değil, temel bilimlerden yaygın endüstriyel alt yapıya açılacak bir uygulamadır.''

Ömer Faruk Ağa Yarman 1993

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Ynt: Hezeyan
« Yanıtla #1 : 03 Mart 2013, 18:00:02 »
Tebrik ederim. Bana eski öykülerimdeki ben'i anımsattı. Bu hoş. Göndermeler hoş. Şiyirler hoş. Trenler, kazalar, kurgular hoş. Daha iyisi de olacak, böyle devam et.