Kayıt Ol

Kaçış

Çevrimdışı Godex

  • **
  • 108
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Kaçış
« : 18 Eylül 2012, 02:56:02 »
   Gündüzün kavurucu sıcağından uzak bir çöl gecesi. Etrafta ılık ve kuru esen rüzgârın uğultusu dışında hiç bir ses yok. Gözün alabildiğine kum denizi ve etrafta tek bir adam dışında hiçbir canlı yok. Öylece durmuş Doğu ufkuna bakıyor. Hiç kıpırdamadan, sanki nefes bile almıyor. Kalın bacakları, kolları ve boynu, uzun boyuna karşın hiçte garip durmuyor. İri yapılı ve dazlak adamın üzerinde dizlerinin altına varan siyah bir pardesü, altındaysa vücut hatlarını belli eden pantolon var. Üzerinde ne bir çanta ne de cep, çöl kadar düz ve sade bir varlık.

   Güneşin doğuşuna yakın, tüm çölü kaplayan kanın tüten buharı yüzünden ayak bilekleri hizasında ince bir sis, tüm çölü örtmeye başladı. Adam bunun doğal bir koza ya da kuluçka evresi olduğunun farkındaydı. Doğu ufkundan başlayan pembe deniz yavaşça belirmeye başlıyordu. Bu koca kum çölünün üstü kalın ve koyu bir kan tabakasıyla kaplıydı ve şimdi ince sis her şeyi gizlemeye çalışıyordu.

   Adam 'Artık harekete geçme vakti geldi.' dercesine başını öne eğip kaldırdı ve baktığı ufkun aksine Batı'ya dönüp yürümeye başladı. Hareketleri vahşi bir hayvana dokunmaya çalışan biri kadar dikkatli ve yavaştı ama acele etmesi gerektiği, kirpiksiz göz kapaklarının altındaki kara yuvarlaklardan belli oluyordu, gözlerinde korku ve endişenin parıltıları vardı. Tüysüz ve gri bir vücuda sahipti, kendi ırkı gibi  Gözbebekleri olmayan kara gözleri vardı ırkının ve düz bir kesikten oluşan ağızları. Kulaklarının olması gereken yerde ''Y'' harfine benzeyen ve pasta dilimi şeklinde üç delik vardı. Kulak deliklerinin içinde siyah ve akışkan bir sıvı.

   Ufuk her zamankinden daha vahşi bir kırmızıya sahipti ve Doğu ufkunda yağmur yağıyordu. Güneşin dokunduğu bulutlar kararıyor ve gökyüzünü karartıyordu  Yağmur damlaları insan kadar olmalıydı ki adamın olduğu yerden bile fark ediliyordu. Yerde ki sisin altındaki kan hareketlenmeye başlamış ve etrafı garip bir uğultu kaplamıştı. Yerin derinliklerinden gelen İnsan seslerinin karmaşası ve coşkusundan sadece '' İn'' ve ''Kan'' kelimeleri ayırt ediliyordu. Adam hızlanmaya başladı, artık 'Av ' olduğunun farkındaydı. Koşar adım Batı'ya ilerliyor ve ardına bakmıyordu. Güneşin ona ne getirdiğini görmek istemiyordu ama altından gelen sesler neler olduğunu tek kelimeyle anlatıyor gibiydi ''Kan''.

   Ardından gelen yağmurun yaklaştığını hissedip artık koşmaya başlamıştı. Kulak deliklerindeki sıvı hareket ederek tüm sesleri algılamaya çalışıyordu ve tehlikenin ne kadar yakında olduğunu anlaması için görmesine gerek yoktu ama görmekten tiksindiği bir şeyi görmek hiç bu kadar rahatlatıcı olmamıştı, yaklaşık üç bin adım ileride ki yeşilliği zar zor seçiyordu. Güneş onu yakalamadan 'Yeşil Anıt'a varmalıydı, diğer ırktan kalan son şeydi bu anıt.

   Hiçbir şey düşünemez durumdaydı, içinde bulunduğu durumu hak etmemişti. Çok anlamsız geliyordu olanlar, hiçbir zaman dindar biri olmamış aksine çok günahı varken 'Seçilmiş' olamazdı ama anladığı bir şey varsa her şey Lanetin bir parçasıydı.

   Yorulmaya başlamıştı ama fazla yolu kalmamıştı, dayanabilirdi. Ne kadar yolu kaldığını hesaplamaya çalışırken ileri de sis olmayan bir boşluk fark etti ve ''Tılsım?'' diye sordu kendi kendine. Yeşil Anıt ile birlikte geriye kalan başka bir şey olabileceğini unutmuştu. Yeşil Anıt'tan daha fazla tiksindiği bir şey varsa o da bu tılsımdı ve tılsımı taktığı için Devl'den de tiksiniyordu. Kaybedecek ve düşünecek zamanı olmadığı için koşmasını kesmeden ve hızla eğilip tılsımı aldı ama elini kapatmamış sadece uzun ve tırnaksız parmaklarıyla dokunmuştu. Avuçlarının içi yapışkandı ve bu yüzden sadece dokunması yetmişti. Tılsım'ı aldığı sırada istemeden de olsa ardından gelen 'Lanet'i görmüş ve dehşete kapılmıştı. Kulakları onu yanıltmıştı, bulutlardan yağmur değil ruhlar yağıyordu ve kanın içine düşen her ruh kandan beden halinde ayaklanıyordu. Yüzleri ve vücut hatları belli olmayan sadece kol, bacak be kafaları oluşturan uzantıları olan bedenler. Bedenlerin içindeki ruhların hepsi bir ağızdan '' İntikam'' diye bağırıyorlardı.

   Koşabileceğinden daha hızlı koşuyordu artık, gördüğü Lanet'in etkisiyle. Hiç bir şey görmek istemiyor ve sadece Yeşil Anıt'ı düşünüyordu. Dünyasını Lanet yok etmeden önce bu anıtın etrafı yüksek insan kemiklerinden duvarlar ile çevriliydi ama her şey gibi duvarda eriyip toprağa karışmıştı. Lanet'te söylendiği gibi olmuştu her şey '' Bizden alınan bize dönecek'' . Anıta girdiğinde her tarafı kandan bedenler ile çevrilmişti ve gökyüzünden hâlâ ruhlar yağıyordu. Anıt uzun gövdeleri ve tepelerinde yeşil yaprakları olan ''Bitki''ler ile çevriliydi ve bitkilerin ortasında ''Su'' birikintisi vardı. Bu isimleri, anlatılan hikâyelerden biliyordu, kendi ırkının yok ettiği ve bu gezegenin gerçek sahiplerinin kullandığı isimlerdi bunlar. Bu anıtta onlara aitti ama hiçbir beden anıtın içine girmiyor, kan olmayan yere geçemiyorlardı. Uzun bir tedirginliğin ardından güvende olduğunu hissetti ve suyun yanına oturup fısıltıları dinledi '' İntikam…'' ve etrafındaki lanete uyum sağlarcasına mırıldanmaya başladı, ağzını oluşturan ince kesik açıldığında içinin kulaklarındaki sıvıyla dolu olduğu görülüyordu, bu sıvı ağız hareket ettikçe bir gölge gibi titreşiyordu.

   '' Kızıl günün şafağı diriliş yağacak, bizden alınan bize dönecek. Seçilmiş olan savaşacak yok oluş adına.'' diye mırıldanırken yorgun adam uykuya daldı.



Çıldıran Sadece Tanrılar Olsa Keşke ...



Atlıkarınca'nın atları, mankafa!
Çocukluğumda bulaştı, bana da.
... öyleyse git !
Bundan başka dünyalar da var ...

Çevrimdışı Scyther

  • **
  • 160
  • Rom: 4
  • "Zira yürümeye değer bir yolum var!"
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kaçış
« Yanıtla #1 : 19 Eylül 2012, 19:53:41 »
Öncelikle Forum'a hoş geldin arkadaşım. :)

İlk hikayen olmasına rağmen beni çok etkileyen bazı bölümlerin var tebrik ediyorum. :)
Forumda ki ilk hikayen olduğu için paragraf boşlukları falan gibi küçük yazım ve biçim hatalarını göz ardı edebiliriz. :)

Söz ettiğim bölümlerden biri de "Güneşin doğuşuna yakın, tüm çölü kaplayan kanın tüten buharı yüzünden ayak bilekleri hizasında ince bir sis, tüm çölü örtmeye başladı." bölümüydü. Çöl her zaman için zarif bir görüntü göstermiştir bana. Sis ise altındakini koruyup saklamaya çalışan ama onu sıkmamak isteyen bir anne eli gibi gelmiştir ikisi birlikte çok güzel olmuş oradaki atmosferi çok iyi yakalamışsın ama biraz fazla hızlı geçmiş o kareler.

Atmosferleri biraz daha uzun tutarsan olaylar daha etkili oluşur okuyucunun kafasında. :)
Hayalince oku. Hayalinle yaz.

Çevrimdışı Godex

  • **
  • 108
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kaçış
« Yanıtla #2 : 19 Eylül 2012, 20:31:04 »
Hoş buldum ve teşekkür ederim :)

Yazım ve imla kuralları üzerine eksiklerim var farkındayım ve  bunları hızlı bir biçimde  gidermeye çalışıyorum :D

Karakterin giyimini tasvir etmekte biraz zorlandım açıkçası, zihnim bu konuyla çok fazla meşgul olduğundan,  mekan ve atmosferi fark etmeden göz ardı etmişim :/
Bu konuda daha dikkatli olmalıyım :)
Çıldıran Sadece Tanrılar Olsa Keşke ...



Atlıkarınca'nın atları, mankafa!
Çocukluğumda bulaştı, bana da.
... öyleyse git !
Bundan başka dünyalar da var ...

Çevrimdışı Scyther

  • **
  • 160
  • Rom: 4
  • "Zira yürümeye değer bir yolum var!"
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kaçış
« Yanıtla #3 : 19 Eylül 2012, 21:21:55 »
İlk yazısı mükemmel olan birisi üçüncü dördünücü yazısından sonra kabak tadı verir. Tolkien usta'nın bile üçlemesini okursan geliştiğini görürsün.

Yeni başlayanların en büyük hatası bence aksiyonları  bıçak yarası yapmaları ani ve keskin. Oysa diş ağrısı gibi yoğun ve uzun olan aksiyonlar çok daha iyi tutulur. Örneklerim çok saçmadır her zaman kabul ediyorum ama kafam böyle çalışıyor kusuruma bakma . :) Ne yalan söyliyim kulaktaki sıvı biraz iğrendirdi beni. :D
Hayalince oku. Hayalinle yaz.

Çevrimdışı Firari

  • *
  • 13
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kaçış
« Yanıtla #4 : 20 Eylül 2012, 14:10:57 »
Yayın olarak mı forum da ilk yazın yoksa hani normal de ilk yazın mı merak ettim ? Bunun cevabı ile asıl yorumumu sunacağım.
Ama gene de tebrik edemeden geçemem :) Tebrik ederim kalemine sağlık

Çevrimdışı Godex

  • **
  • 108
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kaçış
« Yanıtla #5 : 20 Eylül 2012, 14:27:35 »
Teşekkür ederim :)

Kaleme aldığım ilk yazım bu, evet ve forumda da yayınladığım ilk yazım :D
Çıldıran Sadece Tanrılar Olsa Keşke ...



Atlıkarınca'nın atları, mankafa!
Çocukluğumda bulaştı, bana da.
... öyleyse git !
Bundan başka dünyalar da var ...

Çevrimdışı Firari

  • *
  • 13
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kaçış
« Yanıtla #6 : 20 Eylül 2012, 14:44:33 »
Kaleme aldığın ilk yazı :D Bence ilk olmasına rağmen çok güzel ve akıcı :) Ufak tefek yazım ve biçim hatalarının olması gayet doğal :)

Devamının gelmesini dileyerekten tekrar tebrik ederim :)