Kayıt Ol

Kavalcı Horag'ın Şarkısı

Çevrimdışı Althar

  • **
  • 70
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
    • http://grimaden.blogspot.com/
Kavalcı Horag'ın Şarkısı
« : 23 Mayıs 2012, 23:07:10 »
16 Mayıs 2006 tarihli bir yazım.

Uzun Yol evreninde, Susayanın Uyanışı'ndan sonraki bir dönemden... Kavalcı namlı savaşçı ozan Horag'ın günlüğünden bir bölüm...

****

Bitmiş bir savaşın ardından sabah çiyi ile kaplanmış çimenlerin üzerine yığılırcasına oturuyorum. Şafak kızılı henüz yeni parlıyor. Kaçınılmaz biçimde aklımda düşünceler birbiri ardına geçit resmine katılıyor. Böyle zamanlardan nefret ediyorum. Sık sık kıçı kırık elfler gibi derinlere daldığım şu günlerde bir yanım gülümseyerek eski günlerimi arıyor... Cüceler gibi sadece küpümü doldurmakla uğraştığım; daha az düşünce ve daha çok hareketle dolu olan amaçsız, basit zamanları...

Ateşin başına oturmuş geçen günü ve olanları düşünürken içimde bu gün bu savaş meydanında ölen her iki taraftaki iyi kişiler için hüzün duyuyorum... Keder değil sözünü ettiğim şey... Ben buna hüzün diyorum. Ama hüznüme rağmen olması gerekenin bu olduğunu biliyorum ve bunun bir parçası olmaktan huzur da duyuyorum.

Huzur... Bu önümde yatan ve bana sonsuzmuş gibi gelen kana, ateşe, ölüme boyanmış savaş alanında bu sözcük garip geliyor... Garip, garip ama bir o kadar da doğru. Tıpkı bir doğumun sancıları gibi yaşanması gereken bir şey bu yaşadıklarımız. Yeni bir yaşam için mücadele ediyoruz. Ona değer biçiyoruz. Onu kıymetlendiriyoruz. Onu hak ediyoruz.. Yeni bir yaşamı kanlarımızla kutsayarak kazanıyoruz.

Güzel günleri yaşamayı, güzel bir yaşamı delicesine isterken o günlere ulaşmak için ölüyoruz. Güzel günleri istiyoruz... Ve güzel günleri en değerli varlıklarımız olan yaşamlarımız pahasına istiyoruz. Bu tıpkı ilahi bir şaka gibi.. Yada bir ceza... Bunca zaman kötülüğe göz yummanın bir bedeli belki de. Bilmiyorum.

Benim bildiğim uzun yıllardır ilk kez gerçekten yaşıyor gibi hissettiğim ve sanıyorum ki buradaki herkes de buna benzer şeyler hissediyor. Yoksa ne diye bütün bu ölüm ve acılara rağmen, bu karanlığa ve gözyaşlarına rağmen hala ayakta ve hala savaşa hazır durabiliyoruz ki... Ben bunun nedenini biliyorum... Nedeni umut. Güzel günler umudu... İşte bu umut bizi ayakta tutan şey... İşte bu umut hüznümüze rağmen bizi yolumuzda yürüyor tutan şey. İşte bu umut yiten güzel dostlara, iyi hayatlara, kaybettiğimiz bütün iyilik ve güzelliklere, yitirdiğimiz değerlere rağmen bizi karanlık derinlerde boğulmaktan alıkoyan şey...

Buz gibi esen soğuk yayla rüzgarında; ateşin karşısında, düşman dağlara doğru pipomu tüttürüp çayımı yudumlarken bir şarkı söylemeye başlıyorum. Ve bu şarkıyı bize umudu geri getiren kişiye, dostuma adıyorum. Büyücü’ye... Yaşam çiçeğini canlı tutmanın yegane yolunun, canlarımızı ve kanlarımızı onun uğrunda akıtmak olduğu bu günde, ölümü kutsayarak, mutlulukla söylüyorum bu şarkıyı. Ölüm, ölüm, ölüm, ölüm... Hoş geldin, sefalar getirdin..
"Hayat yaşandığı kadar vardır. Gerisi ya hafızalardaki hatıra ya hayallerdeki ümittir. Hüsranı ise birtek yerde kabul ediyorum. Yaşamak varken yaşayamamış olmakta."

Uzun Yol - Susayanın Uyanışı (https://rapidshare.com/files/2985198102/Susayanin_Uyanisi.pdf)

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Kavalcı Horag'ın Şarkısı
« Yanıtla #1 : 26 Mayıs 2012, 23:18:12 »
2006 yılında yazıldığını düşünürsek eleştirim ne kadar yerinde olur bilemem ama üç nokta işaretini gereksiz yere fazla kullanmışsınız. Yarım kalan cümlelerin, mesela hikayenizde geçen "Güzel günler umudu..." gibi cümlelerin bu işaretle bitmesinde sıkıntı yok. Lakin "Sık sık kıçı kırık elfler gibi derinlere daldığım şu günlerde bir yanım gülümseyerek eski günlerimi arıyor..." ya da "Ben bunun nedenini biliyorum..." ve benzerleri sadece nokta ile bitmeli.

Yanlış anlamayın, eleştirmek için yazmıyorum. Dikkatimi çekti ve belirteyim dedim. Bunun dışında sonu açısından gayet hoş bir hikayeydi. Kaleminize kuvvet.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Althar

  • **
  • 70
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
    • http://grimaden.blogspot.com/
Ynt: Kavalcı Horag'ın Şarkısı
« Yanıtla #2 : 27 Mayıs 2012, 22:16:03 »
Sevgili mit
Bugün olsa o yazıyı senin de dediğin gibi daha derli toplu yazabilirdim ama o zamanın şartlarında değerlendirmek gerek. 34 bir yazar için genç bir yaş. Yazarak öğreniyoruz yazmayı.

Dilbilgisi konusu bence her yazarın bir noktadan sonra kendi dilini şekillendirken kendince eğip büktüğü ya da bükmesi gereken bir sınırlama. Elbette temel bazı şeyler var. Noktasız ve virgülsüz yazmaya karşıyım. Ama ben bu dilbilgisi kurallarını resimdeki akımlara benzetiyorum; Kübizm, realizm, romantizm, falanfilanizmm, kadirizm... vs.

Bir yerden sonra kişinin tarzı bazı şeyleri çok kullanıyor ya da az kullanıyor. Ressamlardan biriyle ilgili bir belgeselde adamın hayatının bir döneminden sonra insanların kusurlarına bir tepki olarak çizimlerde insan ellerini çok baştan savma ve yarım yamalak çizdiğini duymuştum... Bir örnek bu.

Benim fikrim, kendi inancım şudur; Bir editörün düzeltebileceği harf hataları, noktalama işareti hataları yazara eleştiri olarak yönlendirilmemelidir. Yani "aha yanlışını buldum şunu çakayım hemen gözüne sokayımdan" ziyade "bu adam nasıl yazmış, ne anlatmış, anlatabilmiş mi, hissettirebilmiş mi, okurken bana ne hissettirdi" gibi bir yorum-eleştiri yazar için daha faydalıdır, okura gelecek eserlerin kalitesine de büyük katkı sağlayacaktır.

Hemindway gibi beni eleştirenleri dövecek değilim, sen de yanlış anlama "mit". Yorumuına teşekkür ediyorum, bu yazıyı beğenmene sevindim.

"Hayat yaşandığı kadar vardır. Gerisi ya hafızalardaki hatıra ya hayallerdeki ümittir. Hüsranı ise birtek yerde kabul ediyorum. Yaşamak varken yaşayamamış olmakta."

Uzun Yol - Susayanın Uyanışı (https://rapidshare.com/files/2985198102/Susayanin_Uyanisi.pdf)

Çevrimdışı Kharas

  • **
  • 53
  • Rom: 3
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kavalcı Horag'ın Şarkısı
« Yanıtla #3 : 27 Mayıs 2012, 22:24:27 »
Benim fikrim, kendi inancım şudur; Bir editörün düzeltebileceği harf hataları, noktalama işareti hataları yazara eleştiri olarak yönlendirilmemelidir. Yani "aha yanlışını buldum şunu çakayım hemen gözüne sokayımdan" ziyade "bu adam nasıl yazmış, ne anlatmış, anlatabilmiş mi, hissettirebilmiş mi, okurken bana ne hissettirdi" gibi bir yorum-eleştiri yazar için daha faydalıdır, okura gelecek eserlerin kalitesine de büyük katkı sağlayacaktır.


Hocam doğru diyorsun, fakat bazen de okuyucunun çok gözüne batıyor böyle şeyler. Bu üç nokta meselesi özellikle insanı bir yerden sonra yazıdan kopartıyor. Hani üç nokta yazılara belli bir duygusal anlam katar ya, pek çok cümlede kullanıldığında bu defa acıtasyona giriyor gibi oluyor.

Aynı şekilde bir editörün düzelteceği harf ve imla hatalarına maalesef buradaki amatör yazarlar sahip değil. O nedenle kendi bacağımızdan asılmamız gerekiyor diye düşünmekteyim.

Tabii burada cevabı mit'e vermişsiniz. Söz hakkı üstadın olmasına rağmen, bir münasebetsizlik edip araya karıştım. Affola.
Sadece internet aleminde bu üç nokta durumunun çok farklı biçimlerde kullanımına o kadar sık rastlıyorum ki fikrinizi görünce kendiminkini belirtmek isterim.


Hikaye için yapacağım yorumu da belirteyim; lirik bir akıntısı olan bir öykü. Birinci tekilden anlatılan öyküleri her zaman daha çok sevmişimdir. Burada da karakterin bakış açısının dingin bir akış içerisinde verilmesi öykünün kendini okutan bir nitelği olarak öne çıkıyor.

Ellerinize sağlık.