Kayıt Ol

Koloni

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Koloni
« : 25 Mayıs 2011, 23:31:25 »

Giriş: Uyanış

Yolcu 13 gözlerini açtı ve acıyla tekrar kapattı. Yolculuğu boyunca uyumuştu ve gözlerinin ışığa alışması için zamana ihtiyaç vardı. Gözlerini kısık bir şekilde tekrar açtı ve bir kaç göz açıp kapatmayla beyaz spot ışıkları asılı tavan net bir şekilde görünür oldu. Yattığı yerden yavaşça doğruldu ve gerindi. Dünya'dan Mars'a yolculuk şehirler arası yolculuğa hiç benzemiyordu elbette. Kim bilir kaç saattir kıpırdamadan yatıyordu. Bacaklarındaki uyuşukluğa bakılacak olursa, çok uzun bir süredir kıpırdamadan yatıyordu. Yataktan kalktı ve sertleşmiş vücudunu bir kaç gerinme hareketiyle açtı. Son olarak dizlerini bükmeden ayaklarına değmeye çalıştı ve belinin kütürdemesiyle beraber doğruldu. Vücudu kısmen kendine gelince, etrafına bakındı ve gülümsedi.

Eşyaları çoktan yerleştirilmişti. Duvarlardaki posterler, masasında duran fotoğraf ve gardrobun önünde, içinde özenle katlanılmış kıyafetleri duran bavulu o daha uyanmadan hazırlanmış olmalıydı. Kıyafetlerini dolabına yerleştirdikten sonra çalışma masasının karşısındaki sandalyeye oturdu ve iki yıl önce, Central Park'ta çekilmiş fotoğrafı eline aldı. Eşi Jenny ile beraber oldukça mutlu gözüküyorlardı. Jenny'i böyle gülümserken görmek onu daha ilk günden özlemesine sebep olsa da bu projeye gönüllü olarak katılmıştı. Hükümet, Mars'ta kurulmuş ilk kolonide 10 yıl boyunca çalışacak gönüllülere hayal edemeyecekleri bir meblağ ödüyordu. Yani eve döndüğünde, geri kalan hayatı boyunca - hatta henüz doğmamış çocucuğunun da tüm hayatı boyunca - çalışmasına gerek kalmayacak kadar çok paraydı bu. Bu yüzden, Jenny'e duyduğu özleme dayanabilirdi.

Fotoğrafı öptü ve yerine yerleştirdi. Ayağa kalkıp tekrar gerinen Yolcu 13 odanın çıkış kapısına yöneldi ve kapının yanındaki ekrana dokundu.

Lütfen elinizi ekranın üstüne yerleştiriniz.

Söyleneni yapan Yolcu 13, sabırla beklemeye başladı.

El izi analiz ediliyor... Sonlandı.

Ekranda Yolcu 13'ün kişilik bilgileri ve resmi gözüktü. Sonra ekran kapandı ve yeni bir görüntüyle tekrar açıldı. Bu, takım elbiseli kel bir adamın görüntüsüydü.

" Merhaba. Ben John A. Kendall. Titanium Girişim'in sahibi. Öncelikle Mars'ta ki ilk koloniye hoş geldin. İnsanlık tarihinde yaşanan en büyük olaylardan birisinin bir parçası olman eminim senin için çok gurur verici bir olaydır. Ben bizzat, bu projeye katılmandan dolayı seninle gurur duyuyorum.

Yolculuğun oldukça zor geçmiş olmalı. Ne de olsa Dünya'dan Mars'a yolculuk şehirler arası yolculuğa benzemez. Hahahaha! Bugünlük dinlen ve binayı istediğin gibi dolaş. Yarından itibaren görevin başlıyor.

Sevgili Yolcu. Tekrar hoşgeldin. Seninle gurur duyuyoruz.
"
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Koloni
« Yanıtla #1 : 26 Mayıs 2011, 00:10:51 »
Niye kısa? :/
#rekt

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Koloni
« Yanıtla #2 : 26 Mayıs 2011, 09:33:40 »
Güzel bir giriş bölümü olmuş az birazcık, ucundan da olsa yolcu 13'ü bize tasvir etseydin çok daha iyi olabilirdi. Onun dışında devam bölümlerini merakla bekliyorum. Turuncu kumlar arasında bakalım nasıl bir macera bizi bekliyor.

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: Koloni
« Yanıtla #3 : 29 Mayıs 2011, 16:20:48 »

Bölüm 1 : Kontrol Odası

Yolcu 13, gelişinin ilk günü kolonide kısa bir gezintiye çıktı fakat vücudundan bir türlü atamadığı yorgunluk nedeniyle, keşif gezisini başka bir güne bıraktı ve odasına çekildi. Günün neredeyse tamamını odasında, eşyalarını yerleştirerek geçiren 13, ertesi güne oldukça dinlenmiş bir şekilde gözlerini açtı.

Göğüsünün üstünde 0013 yazan tulumunu giydi ve kafasını kaldırıp odasının çıkış kapısının üstündeki dijital saate baktı. Saat, Dünya saatiyle 06:32 idi. Dün gece tablet bilgisayarına gelen e-maile göre en geç 07:30 da görev yerinde olmalıydı. Bu da gösteriyordu ki, kahvaltı yapacak zamanı vardı.

Koloni binası yerin altına uzanan 10 kattan oluşuyordu. 10. kattan itibaren, düzensiz oyuklar başlıyordu ki buralar madencilerin çalıştığı yerlerdi. 8. ve 9. katta kolonide yaşayanların odaları vardı. Sonraki 4 kat yemekhaneler, spor salonları, marketler gibi yerleri barındıran sosyal yaşam yerleriydi. 2. ve 3. kat üst düzey işlerin görüldüğü yerleri barındırıyordu. Güvenlik görevlilerinin merkezi, kontrol odası, haberleşme merkezi gibi koloninin kilit noktaları bu katlara konuşlanmıştı. Ve en üst kat olan 1. katta, şimdilik Koloni'nin aktif Müdürü, Richard Ninox'un odası vardı.

Yolcu 13, 8. katta bulunan odasından ayrılıp asansöre bindi ve paneldeki numaralardan 4 numarayı tuşladı. Yol boyunca tanımadığı bir kaç kişiyle selamlaştıktan sonra sonunda ulaşmak istediği yere varmıştı; 4. kat yemekhanesi.

Yemekhane işlerine gitmek üzere erkenden uyanmış bir sürü "yolcu" ile dolup taşmıştı. Kimisi uyku mahmurluğunu üzerinden atamamış bir şekilde yemeğine gömülmüştü, kimisi ise oldukça gürültülü bir şekilde yanındakilere bir şeyler anlatmakla meşguldü. Kahvaltı tabağını alıp diğerlerine göre oldukça boş bir masaya yönelen 13 alglerden oluşmuş kırmızı bir topağı afiyetle midesine indirdi. Marsta yetiştirilen ilk bitki olan Kırmızı Alglerin besin değeri oldukça yüksekti. Yine de kızıl kumlarda bulunmayan bazı mineraller yüzünden vücudu tam anlamıyla besleyemiyordu. Bunun çaresi ise basitti, kırmızı hap. Mineral ve vitamin deposu olan kırmızı hapını ve sindirim sistemini yavaşlatarak emilimi arttıran yeşil hapını ağzına atıp bir bardak suyu içtikten sonra her şey tamamdı, kahvaltı sona ermişti.

Dünya'da yaptığı kahvaltıları anımsayınca istemsizce gülümsedi 13. Jenny ona her kahvaltıda omlet hazırlardı. Belki vücuda çok yararı yoktu o kahvaltının fakat bu alg topundan lezzetli olduğu kesindi.

"Nereye kayboldun sen!?"

Tulumunun ön tarafı açık, göğsünü ve göbeğinin üst tarafını tamamen gözler önüne seren orta yaşlarının sonlarına ulaşmış bir adam kaşlarını çatmış ona bakıyordu. Adamı farklı kılan sadece kıyafetindeki özensizlik değildi, görünüşüyle de bu kalabalıkta rahatlıkla seçilebilecek birisiydi. Saçları nispeten uzundu ve günlerdir yıkanmamış gibi gözüküyordu. Kirli sakalı ise, kolonideki tüm titizliğe isyan edercesine adamın suratına oturmuştu.

"Pardon?"

Adam bir an için hayal kırıklığına uğramış gibi gözüktü. 13'ün anlayamadığı bir üzüntüyle kafasını salladı ve bir daha konuşmadı. Şaşkın bakışlarını tekrar tabağına çeviren 13 bu sefer karşısından gelen bir sese doğru yöneldi.

"2 ile tanıştın demek. Dediklerine çok dikkat etme. Bir kazada kafasına kaya düşmüş, aklını tamamen kaybetmiş durumda. Herkesi tanıdığını düşünüyor, yeni gelenleri bile."

Adam elindeki çatalı tabağının yanına bıraktı ve elini uzattı.

"Yeni gelenler demişken, sanırım sen de dün gelenlerdensin. Koloniye hoş geldin, ben 54."

54'ün elinin havada kalmasına izin vermeden sağ eliyle adamın elini sıktı ve gülümsedi.

"Teşekkürler, ben de 13. Tanıştığımıza memnun oldum."

54, oturuyor olmasına rağmen etraftakilere biraz tepeden bakıyordu, normal insan standartlarına göre uzun sayılabilecek birisiydi. Özenle yana taranmış saçı, tertemiz yüzü ve oldukça nazik konuşma tarzıyla 2 ile tamamen zıt bir yolcuydu.

"Ee, görev yerin neresi?" dedi adam sevecen bir tavırla.

"Kontrol Odası. Sen?"

"Ah evet, bilgisayarlardan birisi uzun zamandır boştu. Demek o boşluğu sonunda doldurdular. Eh, pek de uzakta değilsin o zaman. Ben de aynı katta, koridorun diğer ucunda sağlık bölümündeyim."

13 tekrar gülümsedi. Jenny de doktordu.

"Demek doktorsun?"

Adam kahkaha attı ve 13'ün şaşkın bakışlarına cevap verdi.

"Dünyada öyleydi. Burada basit bir mühendisim, hemen hemen her işi makineler yapıyor. Doğu İsyanı'nda sıhhiye olarak görev yaparken o kadar dikiş atmıştım ki artık bu işte uzman olduğumu düşünüyordum. Sonra buraya geldim ve benim yaptığım işin daha kusursuzunun yaklaşık 5 saniyede bir makine tarafından yapıldığını gördüm. Doktor muyum sen söyle artık."

13 tam cevap verecekti ki yemekhanenin duvarını kaplayan camsı madde bir parlamayla beraber aydınlandı. Bir görüntü tüm yemekhaneye gösteriliyordu, kıpkırmızı bir görüntü. Çıplak gözle olmasa da 13 ilk defa Mars'a bu kadar yakından bakıyordu.

"Günaydın yolcular!" dedi neşeli bir bayan sesi ve tüm yemekhane sessizliğe gömülüp görüntüyü izlemeye ve kadın sesini dinlemeye başladı. 2 hariç. 2 başını ellerinin arasına gömmüş öfkeyle bir şeyler mırıldanıyordu.

"18 Mart 2112, Mars'taki 6773622. gün."

13, diğerlerinin aksine tam olarak dikkatini ekrana veremiyordu. Onun gözleri şimdi kafasını kaldırmış ve tüm dikkatiyle kadını dinleyen 2'nin üzerindeydi. Gün sayısını duyunca gözlerini kapattı ve kendi kendine bir şeyler mırıldandı. Sonra gözlerini açıp kafasını 13'e çevirdi ve acıyla gülümsedi. 13 yanlış anlamadıysa, 2 ona "-11 derece. Fırtınalı. Meteor yağmuru riski yüksek." gibi bir şeyler söyledi ve tekrar kafasını ellerinin arasına gömdü.

Bu sırada kadın konuşmaya devam ediyor, günleri ve ayları sıralıyordu. Sonra koloni hakkında kısa bir bilgilendirme yaptı ve yakın tarihte yaşanan kazalardan bahsetti. Dikkat edilmesi gerekilen kuralları sıralamaya başlayınca yemekhanedekiler yarım kalan sohbetlerine devam etmeye başladılar.

"Her gün aynı kuralları dinleyince, insan biraz sıkılıyor tabi." diyerek gülümsedi 54. Sonra görüntünün üst tarafındaki saati görünce bir ıslık çaldı.

"Saat 07:15 olmuş, ben gitsem iyi olacak. Görüşürüz 13."

13 bu yeni tanıştığı, belki de kolonideki ilk dostunu oldukça sevmişti. Boş bir anında yanına uğramayı aklına not ederek ayağa kalktı ve tabağını bulaşıkhanenin önündeki kirli alanına bıraktı. Saat 07:30'a geliyordu ve ilk günden işe geç kalmak istemiyordu. Bu yüzden etrafına çok dikkat etmeden hızla yemekhaneden çıktı ve asansöre yöneldi.

"Ve son olarak hava durumu; "Mars'ta bugün hava -11 derece. Oldukça fırtınalı bir gün bizi bekliyor. Bugün Meteor yağmuru olması yüksek o yüzden geçici sarsıntılar yaşanabilir. İyi günler yolcular!"

***

"Hoşgeldin! 13'tü değil mi?"

Tulumunun numara yazan yerin üstünde mavi bir sekizgen işareti olan gözlüklü ve sıska bir adam gülümseyerek 13'ün elini sıktı.

"Şu boştaki bilgisayar senin işte, 26'nın hemen yanı. Ben 88, Kontrol Odası'nın şefi. Eğer bir sorun ya da ihtiyacın olursa, kapım her zaman açıktır."

88 gülümseyerek Kontrol Odasının arka tarafındaki kapalı bölüme gitti. 13, her ne kadar sıcak davransa da adamın samimiyetten çok uzak olduğunu hissetmişti. Belki de yönetici sınıfından olduğunu gösteren mavi sekizgen yüzünden bir önyargı oluşmuştu ama 13 hislerine güveniyordu.

Bilgisayarına yönelen 13 koltuğunu kendisine çevirdi ve kendini rahat koltuğa bırakıp etrafı inceledi. Bir sürü ekran ve bilgisayarla dolu oval bir odadaydı ve ortadaki yuvarlak hologram sahasının etrafındaki bilgisayarlar dışında tüm bilgisayarlar doluydu. Bütün yolcular, dikkatlerini bilgisayarlara vermişler gözlerinde holo-gözlüklerle durmaksızın çalışıyorlardı.

"Sonunda birisini yolladılar, çok sıkılmaya başlamıştım tek başıma."

13 yavaşça koltuğunu çevirdi ve yanındaki bilgisayarı kullanan yolcunun holo-gözlüğünü çıkartmış, kendisine gülümsediğini gördü.

"Merhaba, ben 26."

26, 20'li yaşlarının ortasında sarışın bir kadındı. Biraz süslense ve bir tokayla tutturduğu saçlarını açsa güzel sayılabilecek birisiydi. Tulumunun cebinden çıkarttığı gözlüğünü taktı ve kısılmış gözlerini genişçe açarak 13'ün tulumunun isimlik kısmına baktı.

"13? Ne güzel, ne güzel! Tekrar hoşgeldin."

13 herhangi bir cevap veremeden tüm ekranlar kendiliğinden karardı ve aynı anda, tüm ekranlarda aynı görüntü yayınlanmaya başladı.

50'li yaşlarda, saçları yanlardan dökülmeye başlamış hafifçe tombul bir adam gözündeki gözlüğü çıkartıp kafasını ekrana yaklaştı.

"Rapor?"

Odasından fırlayan 88 hızla bir ekranın önünde hazır ola geçti ve elindeki dosyayı açıp hızlıca okumaya başladı. Koloni'nin durumu, Dünya ile olan iletişimi ve yolcuların ya da iş yerlerinin yaşadığı ufak tefek sorunlardan bahseden 88'i, ekrandaki adam kıpırdamadan dinledi. Hatta öyle ki, rapor okunduktan bir 10 saniye kadar daha adam kıpırdamamıştı.

"Tamam. Bu söylediklerinin üzerinde çalışacağım, rahatsız etmeyin. İyi çalışmalar."

Ekran kapandıktan sonra 88 tuttuğu nefesini bıraktı ve çalışanlara döndü.

"Patronu duydunuz. İş başına!"

88 elindeki dosyayı sallaya sallaya odasına giderken 13, 26'ya döndü.

"O kimdi?"

Gözlüğünü tekrardan çıkartmış ve cebime sokmuş, elinde holo-gözlük çalışmaya hazırlanan 26 şaşırmış bir şekilde yeni iş arkadaşına baktı.

"Onu tanımıyor musun yahu? Richard Ninox, tüm haşmetiyle az önce bizimle konuştu." Kıkırdayarak holo-gözlüğünü takan 26 çalışmaya devam edince, 13 de holo-gözlüğünü taktı ve ekrana baktı.

Kısa bir açılma seasından sonra ana ekrana ulaştı 13 ve hızlı bir sistem kontrolü yaptı. Bilgisayar aylardır açılmamış gibi duruyordu, bu yüzden bir kaç güncelleme yapmaya başladı. Bu sırada ana ekranın kenarına iliştirilmiş, sistemle alakası olmayan bir dosya gördü. Dosyanın üzerinde "Sakın Silme!" yazıyordu. Sistem dosyaları gibi mühim dosyalar haricinde tüm fazlalık dosyalar işlemciye yük olmaması için silinmeliydi fakat üzerinde böyle bir uyarı olunca, 13 merakına yenik düştü ve dosyaya girdi. İçerisinde "OKU!" başlıklı bir belge vardı. 13 sadık bir çalışandı, ona verilen emirleri her zaman yerine getirirdi. Dosyayı silmek yerine araştırmaya çalışması, merakından dolayı değil de bu iş aşkından dolayıydı. Ya da böyle düşünerek vicdanını rahatlatıyordu.

Şifre: .........

13'ün bir kaşı havaya kalktı. Madem okunması gereken bir dosyaydı, niye şifre korumalıydı?

Holo-gözlüğünü çıkartıp 26'nın omzuna dokundu. 26 da holo-gözlüğünü çıkarttı ve soran gözlerle 13'e baktı.

"Sende de böyle bir dosya var mı? Ya da genel olarak kullanılan bir şifre var mı? Bana böyle bir bilgi verilmedi de."

26 dosyaya girip belgeyi açmaya çalıştı. Tekrar şifre isteyen kutucuk çıktığında 888888888 yazıp onaylama tuşuna bastı ama bir işe yaramadı.

"Bu şefimizin şifresi. Tüm bilgisayarlarda işe yarar normalde. Herhalde senden önce burada çalışan yolcunun özel dosyasıydı. Ama o çoktan gitti. Yani ben burada çalışmaya başladığımda da boştu bu bilgisayar."

Duraksadı ve kafasını sallayarak işinin başına döndü.

"Dert etme, Bilgi-İşlem bugün öğleden sonra bilgisayar kontrolü için gelecek. Yaptıkları temizlik sırasında kurtulursun dosyadan. Aslında dün gelip temizlemeleri gerekiyordu ama tembel tenekeler işte."

13 tekrar holo-gözlüğünü takıp bir süre daha ekrana baktı. Tamamen içgüdüsel olarak tablet bilgisayarını kullandığı bilgisayara bağladı ve bilgisayar bağlantı için şifre istedi. Az önce tüm kapıları açan anahtarı ele geçirmiş olan 13 gülümsedi ve 888888888 yazdı. Bağlantı sorun çıkmadan sağlandı.

Şifreli dosyayı bilgisayarına aktaran 13, güncellemeleri ve rutin kontrolleri yapmak üzere tekrar işinin başına döndü.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Ynt: Koloni
« Yanıtla #4 : 29 Mayıs 2011, 16:48:58 »
 Aslında şu an tamamını okumadım ama dikkatimi çeken iki şey oldu. İlki insanların yosun yemesi ikincisi de meteor yağmurları bunlardan nasıl korunuyorlar yani meteor yağmuru nasıl bir yağmur bir de dünya daki gibi sıradan gözle görünemeyen olduklarını sanmıyorum. Bir başka konu da 2 nin kafasına kaya düşmüş dedi 54 kaya bu nasıl hayatta kalıyor ve onu nasıl çalıştırıyorlar. Son eleştirim de yazının klasik bilimkurgu olması kötü bir şey değil elbet ma farklı bir şey daha çok mutlu ederdi. Düşmanca söylemiyorum yanlış anlama lütfen.
Gri

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: Koloni
« Yanıtla #5 : 29 Mayıs 2011, 17:13:03 »
Aslında şu an tamamını okumadım ama dikkatimi çeken iki şey oldu. İlki insanların yosun yemesi ikincisi de meteor yağmurları bunlardan nasıl korunuyorlar yani meteor yağmuru nasıl bir yağmur bir de dünya daki gibi sıradan gözle görünemeyen olduklarını sanmıyorum. Bir başka konu da 2 nin kafasına kaya düşmüş dedi 54 kaya bu nasıl hayatta kalıyor ve onu nasıl çalıştırıyorlar. Son eleştirim de yazının klasik bilimkurgu olması kötü bir şey değil elbet ma farklı bir şey daha çok mutlu ederdi. Düşmanca söylemiyorum yanlış anlama lütfen.

Şu sorularının ve eleştirilerinin cevabını hikaye bitince vereceğim. Keşke biraz daha sabretseydin.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı Demigod

  • **
  • 253
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Koloni
« Yanıtla #6 : 29 Mayıs 2011, 17:27:59 »
Evet klasik ama ilgi çekiyor. Yalnız bu insanlara verilen numaralar neye göre. Anlamadım. Yani bir düzen olmalı değil mi? Mantıksal olarak en son gelenin sıradaki numarayı alması gerekmez mi? Ya da ne bileyim. Nasıl işliyor bu düzen mesela diğer kişilerden bahsedilmese ben bu 13'ün oraya gelen 13. kişi olduğunu düşünürdüm.
“Bu basit ama anlatması pek de kolay olmayan bir hikaye. Tıpkı bir masal gibi. Masallarda ne kadar hüzün varsa o kadar hüzünlü ve en az masallardaki kadar çoşkulu bir hikaye.”
-La vita è bella

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: Koloni
« Yanıtla #7 : 29 Mayıs 2011, 17:38:25 »
Okul numaran 125 diyelim. Sen mezun olduktan sonraki dönemde okula kaydolan öğrencilerden birisi o boştaki numarayı alır. Seninle beraber kaybolmaz yani sayı.

Aslında şu detayları soruyor olmanıza sevinsem mi yoksa üzülsem mi bilemedim. Sabır diyebiliyorum sadece. Kısfmet.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Ynt: Koloni
« Yanıtla #8 : 29 Mayıs 2011, 17:41:58 »
 Ne yapayım dayanamadım. :D
Gri

Çevrimdışı Demigod

  • **
  • 253
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Koloni
« Yanıtla #9 : 29 Mayıs 2011, 18:01:01 »
Evet olabilir düşünemedim :) Aklıma direk sırasıyla olması gerektiği geldi.
“Bu basit ama anlatması pek de kolay olmayan bir hikaye. Tıpkı bir masal gibi. Masallarda ne kadar hüzün varsa o kadar hüzünlü ve en az masallardaki kadar çoşkulu bir hikaye.”
-La vita è bella

Çevrimdışı Victoria

  • **
  • 316
  • Rom: 3
  • Peynir!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Koloni
« Yanıtla #10 : 30 Mayıs 2011, 01:25:55 »
2 nin kafasına kaya düştüğüne pek inanmadım. Bu bir yalan bence.
Yolcuların(özellikle 13) hafızaları silinip, yerine başka yapay anılar konmuş olabilir.
Ve 2 nin gerçekleri bildiğini düşünüyorum. O bir deli değil.
Ya da benim hayal gücüm ya da uydurma potansiyelim var.
Spoiler: Göster

''I do not suffer from insanity, I enjoy every minute of it."
- Edgar Allan Poe

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Koloni
« Yanıtla #11 : 30 Mayıs 2011, 12:06:26 »
Sıradan bir bilim kurgu yorumu gelmiş. Ben ise bunun yazarın bizi düşündürmek istediği şey olduğunu sanıyorum. Hikaye normal bir bilim kurgu gibi devam ederken değişik gizemler ortaya çıkıp bizi şaşırtacak gibi. Özellikle de 2'nin delice konuşmaları diye tabir edilen şeyler aslında gerçeği yansıtıyor olabilir.

Şöyle de bir ayrıntı yakaladım ya ipucu ya da gözünden kaçmış yazarın.

"18 Mart 2112, Mars'taki 6773622. gün."

2112-2012= 100  // 100x365=36.500  // Bu küçük işlemden çıkan sonuca göre marsta geçirilen gün sayısı kat ve kat fazla bu da ya ufak bir hata ya da kurgu içinde değişik süprizlerle karşı karşıyayız...

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Koloni
« Yanıtla #12 : 30 Mayıs 2011, 18:25:10 »
Ben buraya kadar olan kısmı oldukça beğendim doğrusu. Alt yapısı oldukça sağlam, hikaye de bayağı meraklı bir şekilde ilerliyor. Klişe yakıştırılması yapılmış ama ben öyle olacağını sanmıyorum. Hem öyle olsa bile böylesine güzel başlayan bir hikaye yine aynı güzellikte ilerleyecekse ben sıradan olmasına bile razıyım.

Mars'ta geçen hikayeler ister istemez Doom çağrışımı yapıyor ben de... O kızıl gezegenin atmosferi, mars üsleri, dar koridorlar vs. hemen gözümün önünde kolayca canlanıveriyor. Senin tasarladığın üs de güzel düşünülmüş gerçekten. Aşağı doğru olması vs. hepsi küçük ama güzel ayrıntılar.

Kişilerin numaralarla adlandırılması da hoşuma giden bir ayrıntı oldu. Özellikle 13... Hafif de olsa Fallout'u yad etmeme neden oldu. Bu da hikayeyi daha da bir sevmemi sağladı.

2 numaranın kafasına kaya düşmesi konusu benim de aklıma takıldı. "Neden geri göndermemişler ki?" diye düşündüm bir ara. Ama o gizemli mırıldanmaları ile 2 numara cevabı kendisi verdi; "benim bu hikayede hala oynayacak rolüm var."

Kısacası okuduğum yere kadar oldukça beğendim. Devamını da merakla bekliyorum.

Kalemine sağlık...
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Koloni
« Yanıtla #13 : 31 Mayıs 2011, 17:03:50 »
Bilimkurgulardaki klişe eleştirisi sıkıyor biraz artık. Yapmayın. Bırakın yazsın yazar, güzel de yazıyor, bir hikaye anlatıyor size. Dinleyiciliğinizi kaybetmek kötü bir şey. Size gelecekte baskının hüküm sürdüğü bir devlette geçen bir hikaye anlatacağım desem klişe dersiniz. Ama birbirinden farklı zamanlarda yazılmış üç kült var (1984, Cesur Yeni Dünya, Fahrenheit 451). Okuyun diyorum sadece, gayet güzel, sürükleyici ve merak uyandırıcı gidiyor. ^^

Bu arada Malkavian bir mars yılı 690'a yakın sanırım. Tam hesap yapmak doğru olmayabilir o yüzden :/
try again fail again fail better

Ynt: Koloni
« Yanıtla #14 : 31 Mayıs 2011, 22:24:18 »
 Yani şimdilik öyle demiştim. İleride değişmeyeceği kesin değil ama kötü bir amaçla demedim zaten ve okumaya da devam ediyorum yazının iyiliği konusunda diyecek bir şeyim yok zaten.
Gri