Kayıt Ol

Kommageneli Hizmetkarın Günlüğü

Çevrimdışı Alorka Greenleaf

  • ***
  • 603
  • Rom: 6
  • End of the Ergenism
    • Profili Görüntüle
    • f
Kommageneli Hizmetkarın Günlüğü
« : 19 Eylül 2011, 18:39:45 »
Kommageneli Hizmetkarın Günlüğü

Mitoloji, Tarih, Savaş, Aşk, Gerçek, Hayalgücü.

Önsöz

        Ben Demogri. Bir çocuktan yaşlı, evlilik için henüz çok gencim. Ailemi II. Sames dönemindeki kıtlıkta kaybettim. Kralın oğlu I. Mitridat tarafından saraya alındım. Konuşmayı bile bilmeyen bir bebekmişim. Saray çamaşırcıları tarafından büyütüldüm. Daha sonra saray aşçısı Sagescuir' in yanına verildim. Sages her gün kral için lezzetli yemekler yaparken ben de ona yardım ediyorum. Yemeğin pişirilmesine, sofranın kurulmasına, servislerin yapılmasına ve bulaşıkların yıkanmasına yardım ederim. Kısacası mutfakta görevli bir hizmetkarım.
        "Yeryüzü sonsuzdur." der Katib' in yardımcısı Commidius. En yakın dostumdur. Aslında tek arkadaşımdır. Okuma yazmayı Katib öğretmişti ikimize. Bahsettiği sonsuz yeryüzünün belki de en güzel krallığında yaşıyorum. Kommagene Krallığı' nda. Soğuk Günler' de başken Samosat' ta yönetilir krallık. Sıcak Günler' in gelmesiyle de yazlık başkent Arsemia' ya taşınırız. Arsemia' yı daha çok seviyorum. Kral odası, Katib odası ve mutfak Arsemia' daki Yeni Kale' de yer alıyor. En güzeli de Yeni Kale' den Değirmenbaşı Deresi' ne gizli ve kestirme bir yol var. Ben ve Commis çoğu zaman bu yoldan Değirmenbaşı' na gideriz. Orada balıklar gibi yüzmek gerçekten de keyif verici. Tabi yıkanan çamaşırcı kızları gözetlemekse daha da keyifli.
        Toprak Halkı daha çok madencilik, biraz tarım ve çok az da hayvancılıkla uğraşır. Altın, gümüş ve sedir ağacından tahtalar krala vergi olarak verilir. Toprak ekilip de hasat zamanı gelince hasat yapılır. Ürün Nemrut zirvesinde, Tanrıların önünde üçe ayrılır. İlk pay Nemrut' ta gündoğumuyla birlikte yakılır. Yakılan ürünler gözden kaybolarak tanrılara ulaşır.
        İkinci kısım krala sunulur. Bu kısım Sages içindir. Sages bu ürünlerle askerleri doyurur. Güzel ürünler olursa da krala ayrılır. Tabi kralın kendi hayvanları ve tarım alanları da var.
        Son kısım ise Toprak Halkınındır. Soğuk Günler boyunca insanlar bununla yaşar.

Rehber
Anlaşma
Olimpiyat Ateşi _ Krallık Güvende

Savaş
Yenilmezler _ .....

Son
..... _ .....

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kommageneli Hizmetkarın Günlüğü
« Yanıtla #1 : 19 Eylül 2011, 19:02:32 »
Merhaba, öncelikle yeni hikayende başarılar dileyeyim.

Hikaye içinde fantastik ögeler barındıracak gibi görünüyor, Kurgu İskelesinde olması daha uygun olurdu onu söyleyeyim. Herhangi bir yöneticiye mesaj atarak konunun taşınmasını isteyebilirsin eğer gerçekten öyleyse. Bunun dışında iki üç farklı konu olması hoş durmaz, biraz da kirlilik olur diye düşünüyorum. Bence hikaye konularında uzun sayfaların olması kötü olmaktan ziyade hoş bir şey.

Bunların dışında, kesme işaretlerinden sonra normalde boşluk bırakılmaz, ona da dikkat edersen daha güzel olacaktır. Aynı şekilde paragrafların arasında bir boşluk kalması yazının okunaklığını artırır. Bunları ''Ve sizden ricam okuyup yorum yapmanız. Yorumlar gerçekten çok önemli benim için. Olabileceğiniz kadar acımazsız olun.'' sözünden dolayı yazıyorum, amacım daha iyi olması için yardımcı olmak. Son bir eleştirim de başlığa olacak, pek ilgi çekici görünmüyor bana kalırsa. Elbette bu yazarın kendi tercihidir, ben sadece kendi fikrimi belirteyim dedim.

Bu kadar negatif yorumdan sonra hikayeye gelirsek ilgi çekici göründüğünü söyleyebilirim. Elbette henüz çok küçük bir kısmı olduğundan kapsamlı bir yorum yapmak zor, fakat aklında sağlam bir kurgu olduğu belli oluyor. Bakalım devamı nasıl gelecek.
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Gilderoy

  • ***
  • 416
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
    • Kuyutorman
Ynt: Kommageneli Hizmetkarın Günlüğü
« Yanıtla #2 : 19 Eylül 2011, 19:14:53 »
Hikayenin biraz gerçek, biraz hayal gücü, biraz tarih, biraz da mitoloji olduğunu söylemişsin. Bu dörtlüyü nasıl birleştireceğini merak ediyorum açıkçası. Konusu fena değil, hoşuma gitti diyebilirim. 3 bölüm olacağından bahsetmişsin ve başlık "Kommageneli Hizmetkarın Günlüğü". Bu üç bölümde mutfakta çalışan bir hizmetkarın günlük yaşamından bahsetmemeni umuyorum :).

KoyuBeyaz'ın "Bunun dışında iki üç farklı konu olması hoş durmaz, biraz da kirlilik olur diye düşünüyorum. Bence hikaye konularında uzun sayfaların olması kötü olmaktan ziyade hoş bir şey" görüşüne harfiyen katılıyorum.

Başarılar dilerim yeni hikayende. Zaman buldukça takip etmeye çalışacağım.
to see world in a grain of sand
and a heaven in a wild flower
hold infinity in the palm of your hand
and eternity in an hour
-William Blake

Çevrimdışı Alorka Greenleaf

  • ***
  • 603
  • Rom: 6
  • End of the Ergenism
    • Profili Görüntüle
    • f
Ynt: Kommageneli Hizmetkarın Günlüğü
« Yanıtla #3 : 19 Eylül 2011, 21:24:20 »
Yorumlar için teşekkürler. Yorum istemedeki tek amacım kendimi geliştirmem. 3 bölüm olacak. onlar da kendi için de iki bölüm. Ama dediğiniz gibi tek bir yerde derli toplu olması daha iyi. Hemen topluyorum.
@KoyuBeyaz: Fazla mitolojik ve fantastik değil. Yani aslında ben de çözemedim nasıl bir şey olduğunu tam. Karışık bir şey olacak. Ama şahsen büyük bir özgüven geldi birden. çok güzel olacak gibi hissediyorum. :)
@Gilderoy: İşte hikayenin farkı. :) Hepsi birleşince cidden güzel oluyor. Ama birbirinden kopuk değil.

Çevrimdışı Alorka Greenleaf

  • ***
  • 603
  • Rom: 6
  • End of the Ergenism
    • Profili Görüntüle
    • f
Ynt: Kommageneli Hizmetkarın Günlüğü
« Yanıtla #4 : 19 Eylül 2011, 21:31:25 »
Bölüm 1 ~ Anlaşma

Olimpiyat Şöleni
     "III. Kral I. Midridat dönemi. Krallığın belki de en sakin günleri. Derin bir sessizlik var. Çok derin. Öyle derin ki kralın gözlerinden kuşku akıyor. Yemekleri eskisi gibi iştahla yemiyor. Sürekli düşünüyor. Yapması gereken çok önemli birşeyler var. Her neyse çok önemli.  Bir an önce yapmalı."

     Tahta arabalar meyve, sebze ve et doluydu. Şehrin dışındaki tarladan sebze ve meyveler geliyordu. Otlaktan ise kesilip temizlenen hayvanların etleri taşınıyordu. Olimpiyat için hazırlanan şölen her zaman olduğu gibi bir öncekinden görkemli olmalıydı. Uzun sofralar kurulacak, tüm Samosata halkı Sages' in leziz yemeklerinden tadacaktı. Şehrin genç erkekleri ve kızları sürekli bir yenisi gelen arabalardan sebze ve meyveleri mutfak avlusuna taşıyordu. Avluda etler doğarınırken sebzeler yıkanıp temizleniyordu. Mutfakta dört ocak kuruluydu. Hepsi fokur fokur kaynarken 35-40 yaşlarındaki, göbekli, kısa ve tepesinde bir tutam saçı bulunan Sages bir kazandan ötekine geçiyordu.

"Demogri! Seni sersem kertenkele! O bıçakların altına seni de yatırmadan hemen gel buraya serseri. Baş yardımcıma bakın hele! İşi gücü kızlarla gevezelik. Bari git..." Demogri etle didişirken bir yandan da kendisine laf yetiştiren esmer kızın yanından hızla mutfağa geçip Sages' in arkasına geçti. Sages' in sözünü keserek devam etti;

"Bari git göle atla da başkaları çalışabilsin en azından."
"Bana bak serseri! En ufak yalanımla seni Samosata' nın ortasında yaktırırım!" Demogri sırıtarak;
" Yapma Sages! Hayatımı kurtarabilmek için ölümü göze alabilecek kadar çok seviyorsun beni." Sages elindeki koca kaşığıyla ikinci ocaktan üçüncüsüne geçerken gür sesiyle bir kahkaha patlattı;
"Aaaa! Tabiii... Şu kaşık kadar faydalı olmayan biri için ölüm nedir ki? Hadi sus da etleri getir. Su iyice tuzunu çekti."

     Yahni suyunu dalgın dalgın karıştırırken yüzüne yumuşak bir tebessüm yayıldı Sages' in. Bir babanın oğlunu sevdiğinden daha çok seviyordu Demogri' yi. Hiç ailesi olmamıştı. Kendiyle aynı kaderi paylaşan bir çocuk görünce dayanamamıştı. Ömrü yemek pişirmekle geçiyordu. Sevdiği bir oğlana bir şeyler öğretmeye çalışmak hayatındaki tek renkli şeydi.  Her ne kadar öğrencisi "serseri" olsa da.

     "Hey! Tembel şey. Kalk da hasırları serelim." dedi Demogri kayanın üzerinde oturup etrafını izleyen Commis' e. Commis sarı ve bukleli saçlara sahip Demogri' nin aksine düz ve siyah saçlara sahipti. Demogri' den biraz daha uzun ve zayıftı. Şölen için her ev birer hasır getirir hep. Demogri ve Commis halkın yığdığı hasırlardan ikişer tane aldılar. Koltuk altlarına sıkıştırdıkları hasırlarla serili hasır yolun ucuna yürümeye koyuldular.

"Yazı işleri nasıl bakalım?"
"Mutfağı tercih etmek isterdim. Şimdilik bir şey yok. Ama Perre' den büyük tabletler gelmeye başladı. Yakında çok yorulacağımız bir yazı işi var."
"Kral bildiği her sözcüğü yazırmayı mı düşünüyor?" dedi Demogri dalga geçercesine.
"Belki de. Katib bir anlaşmadan bahsetti. Ama açıklamadı. Eminim ağzından kaçırmıştır yine."

     Demogri' nin suratı ciddi bir hal aldı. Kralın üzerinde uzun zamandır düşündüğü şey bu muydu? Sırf bu yüzden mi yemeklerden tat almıyordu? İyi de kiminle, ne için anlaşacaktı kral? Demogri toparladı kendini. Commis' e şimdilik bir şeyden bahsetmek istemiyordu.

"Hey! Siz ikiniz! Sallanmayın!" dedi iri yarı, elinde kılıcı olan bir adam.
"Ama ben Aşçının başyardımcısıyım."
"Ben de Katibin."
"Kılıcımın baş kurbanları olmaya ne dersiniz?" dedi adam. Sages ve Commis hasırlarını serdiler kıkırdayarak. Yenisini alma bahanesiyle geri dönerlerken yol kenarındaki büyük kayanın arkasına geçtiler. Yine kaytaracaklardı. Yere uzanıp gökyüzünü izleyerek uykuya daldılar.
"Bölüm 1: Anlaşma" iki hikayeden oluşuyor. Bundan sonraki Anlaşma'nın ikinci hikayesidir.

Çevrimdışı Alorka Greenleaf

  • ***
  • 603
  • Rom: 6
  • End of the Ergenism
    • Profili Görüntüle
    • f
Ynt: Kommageneli Hizmetkarın Günlüğü
« Yanıtla #5 : 01 Ekim 2011, 12:55:09 »
Bölüm 1 ~ Anlaşma

Krallık Güvende



"Kuşku, endişe ve korku dalga dalga yayılmaya başladı. Fısıltılar çoğalıp yükseliyor. I. Mitridat oimpiyatlara çok düşkün birisi. Ama bu yıl olimpiyatlar umrunda bile gözükmüyordu. Halk durumdan rahatsız. Korkuyorlar. Esir olmatan korkuyorlar. Kommageneli birisi için ölüm daha caziptir. Verilecek olan kararın kral için çok zor olduğu belli."

   Olimpiyat şöleninde leziz yiyecekler yenilmiş, oyunlar oynanmış, yarışmalar yapılmıştı. Her tarafta koşuşturan insanlar vardı. İki adam yerdeki hasırın kime ait olduğuyla ilgili harareti bir tartışma başlatmışlardı. Demogri gölün kıyısında bulaşıkları yıkamaya koyulmuştu. Son kaseyi de yıkayıp arabaya fırlattı. Orta yaşlı, cüsseli bir adam arabayı mutağa doğru çekmeye başladı. Mutfağın bulaşıları ayrıştırıldıktan sonra "Hayır! O elindeki benim kaşığım!" kavgasının çıkacağı belliydi. Demogri elini yıkayıp bitkin bir halde ayağa kalktı.

"Yardım ister misin?"
"Commis! Kes dalgayı. Hangi ara kayboldun?"
"Oyunlar bittikten sonra. Sen burada suyla oynarken ben zımparalanan tabletlerin tozunu yutuyordum."
"Şu anlaşma işi... Bu yılın koşu birincisi çok hızlıydı değil mi?"
"Evet. Ama kimse onu konuşmuyor. Herkes kralın halinden bahsediyor.
"Haksız sayılmazlar ki. Sages hep kralın olimpiyat düşkünü olduğunu söylerdi. Zaten kralın olimpiyatlarda hop otorup hop kalkmasını bilir herkes. İzlerken yerinde duramazdı."
"Bu sefer şampiyonların çoğuna madalya takarken tebrik etmeyi bile unuttu."

   Gevezelik yapa yapa yola koyuldular. Kral konusu kapanmıştı çoktan. Halinden bezmiş bir asker tartışma konusu olan hasırı ikiye ayırarak bölüştürdü. Adamlar söylene söylene evlerine girdiler.

   Olimpiyatların bitiminden üç gün sonra kral Samosata'dan  Arsemia'ya doğru yola koyulmuştu. Yolculuk iki gün sürdü. I. Mitridat uzun süredir kendisini meşgul eden anlaşma için Nemrut Dağı'na çıkacaktı. Askerler dağ yolunda beleyece ve ne olursa olsun kimsenin geçişine izin vermeyeceklerdi.
   
   Sıcak Günler gelmemişti henüz. Dağ karla kaplıydı. Kralın gün doğumundan önce zirveyevarması gerekiyordu. Çetin bir yürüyüşün ardından ulaştı doruğa. Güneş usul usul doğmaya başlamıştı. Bir kor gibi parlayan güneşin huzmeleri huzur vericiydi. Buz gibi havaya rağmen insanın içini ısıtıyordu.

   Eşsiz manzarası bir parça karabulut tarafından kapatıldı. Fakat hayır! Bulut değil, bir kartaldı. Kuş yaklaştıkça kral ürperdi. Başkası olsa çoktan çıldırmıştı. Sıradan bir kartalın yaklaşık yirmi katı büyüklüğündeydi. Gök Tanrısıydı bu. Karakuş. Bir kükreme duyuldu ardından. Öyle bir kükremeydi ki büyü kar kütleleri koparak aşağıya yuvarlandı. Eşi benzeri olmayan büyüklükteki aslan tırmandı zirveye. Yer Tanrısıyd bu. Aslan. Sonrasında da kısa aralıklarla gümbürtü sesleri duyuldu.  Sesler yaklaştı ve kralı tek eliyle kaldırabilecek bir insan belirdi. Sol elinde kalkanı, sağ elindeyse titreşen yıldırımdan oluşan mızrağı vardı. Savaş Tanrısıydı bu. Zeus.

   Kral yanyana duran üç tanrının  önünde başına eğerek konuşmaya başladı;

"Tanrılarım. Tüm insalığın tanrıları. Kommagene Krallığı yok olma tehlikesi yaşıyor. Büyük krallıklar ülkeme göz dikmiş durumda. Halkın içinde uyumsuzluk, saldırganlık ve kötülük salgın gibi yayılmaya başladı. Neden burada olduğumu biliyorsunuz. Yapılması gereken yapılsın."
"Anlaşmayı hepimiz biliyoruz. Karakuş  krallığının göklerini koruyacak. Aslan'ın yapacağıysa topralarını güvence altına almak. Ben de ülkeni savaşlardan koruyacağım. Ayrıca Kommagene eskiden olduğu gibi mutlu ver huzur dolu olacak."

   Anlaşma yapıdı. Kral ülkesini koruma altına aldı. Anlaşmayı öğrenen halk kendinlerini Tanrılarca seçilmiş olarak gördü. Bu durum birçok farlı kökten gelen  insanlardan oluşan  Kommagene Krallığı'nı yeniden birleştirdi. Uyuşmazlık ortadan tamamiyle kalktı. Kral ülkenin farklı yerlerine tapınaklar yaptırdı. Yapınaklarda ayinler düzenlendi, Tanrılara kurbanlar yapıldı, dualar edildi. III. Kral I. Mitridat yönetimi boyuncu savaş, kıtlık ya da başka kötü bir şey yaşanmadı.

Çevrimdışı Alorka Greenleaf

  • ***
  • 603
  • Rom: 6
  • End of the Ergenism
    • Profili Görüntüle
    • f
Ynt: Kommageneli Hizmetkarın Günlüğü
« Yanıtla #6 : 01 Ekim 2011, 13:00:31 »
Bölüm 2 ~ Savaş

Yenilmezler



"Krallıkta bir dönem kapandı. III. Kral I. Mitridat yerine oğlu I. Antiokhos geçti. I. Mitridat sessiliğiyle akıllarda aldı. Yeni kral taç giyme töreninde kendine tanrı, Theos unvanını verdi. Artık Kommagene bir tanrı tarafından yönetiliyor. Küçük Krallığımız göze batmaya başladı. Özellikle de Yenilmezler Kommagene'yi istiyor."

   Krallık soğuk günleri yaşıyordu. Kışın en sevilen misafiri güneş sessizce doğarken siyahlara bürünmüş, sükût içindeki insan seli Samosata'dan  Perre'ye akmaya başlamıştı. Krallığın zengin insanları bu şehirde yaşardı. Görenleri hayrete düşüren bir yerdi burası. Devasa taş yatağı ustaca oyularak görkemli Taş Şehir haline getirilmişti. Küçük bir yerdi Perre. Ama etrafındai güçlü surlar, taşran yapılma mezar odaları, evler ve krallık odaları dillere destan olmuştu.

   Kommagene halkı Perre'ye varınca uğultular çıkararak tören alanına yayıldılar. Taş Şehir'in en kuzey ve en yüksek  yerinde bir mezar odası yapılmıştı. Antiokhos eline bir taş küp alarak halka döndü. Dualardan sonra Antiokhos taş küpü mezar odasına götürdü. Odadaki lahitin kapağı kaldırıldı. Kral babasının küllerinin içinde bulunduğu taş küpün örtüsünü kaldırıp, külleri lahitin içine yaydı. Ölüm haberinden beri ilk defa akan tek damla gözyaşı küllerin üstüne düştü. Damlanın düşüşüyle çıkan ses Antiokhos'un beyninde yankılanarak yükseldi. Çıldırdığını düşündü bir an kral. Fakat sonra, aslında tam tersi olduğunu anladı. Aklı başına gelmişti. Babasının mirasını unutulmaz kılacaktı. Lahitin kapağı çekilerek kapatıldı. I. Mitridat altın ve gümeşten olan tasları, tabakları, sürahileri ve diğer sevdiği eşyaların bulunduğu odada, sonsuz uykusuna çekildi.

* * * * *

Yenilmezler özel eğitimli, güçlü ordusuyla küçük devletleri birer birer topraklarına katmaya başlamıştı. Yeryüzünde korku salmayı sürdürürken aç gözlülükle daha büyümek istiyorlardı. Kendi  halindeki ufak krallıklar Yenilmezler tarafından vahşice ele geçiriliyordu. Bu yüzden Roma Ordusu'na bu isim verilmişti. Vahşi ve kurnazca yöntemlerini kimse yenemiyordu. Yeni hedefleri Kommagene'ydi. Küçük bir yerdi, fakat zengindi. Toros Dağlarındaki yolların kavşağı, alınabilecek birçok toprağın kapısıydı. Üstelik Kommagene'nin hiç savaş tecrübesi yoktu.

* * * * *

   Sages bir sabah yatağından kalkamamıştı bir türlü. Demogriona bakmaya gittiğinde çığlıklar atmıştı. Koşuşturan askerler Sages'in öldüğünü görmüştü. Kral babasının çok sevdiği bu adamın ölümünden sonra ükesinde bir günlük yas ilan etmişti. O gün ülkenin hiç bir yerinde yemek pişirilmemişti. Sarayda bile ocaklar kurulmamıştı.
   Sages'in ölümünden sonra Demogri başaşçı olmuştu. Antiokhos onu aşçısı deği, arkadaşı olarak görürdü hep. Lezzet ustası her serviste mutlaka kralın tabağını doldurmak için can atardı. Saray sofrası kuruldu. Antiohos yerine geçmiş, yemeği bekliyordu. Demogri içeri girip selam verdikten sonra tabağı doldurmaya başladı. Kral;

"Demogri! Sakalına ne oldu?"
"Yemek için yağı ateşe vermiştim. Yaşlandım artık, unutmuşum. Mutfağa girip ocağa koştum Ateş yağa sıçrayınca birden tutuştu. Hayatımda ne gördüm, ne de duydum. Hiç yağ yanar mı? Fenerler koyduğumuz Kara Su değil ki bu. Artık çanakların tutuşacağından korkmaya başladım."
"Dikkat et kendine Demogri. Bir kralın açlıktan ölmesi komik olur."  Gülümsemeye çalıştı kral Ama belli ki o da tuhaf bulmuştu bu durumu.

   Yemekler için odun ateşi, aydınlatmalar içinse Kara Su kullanılırdı. Arsemi yolu üzerindeki keskin kokulu, simsiyah, ufacık su birikintisi yanıcıydı. Üstelik çok uzun süre yanıyordu. Ama çok azdı. Sadece saray aydınlatmalarında kullanılıyordu. Yağın yanması kralın hoşuna gitmişti. Antiokhos gizli çalışmalar başlatmıştı. Yenilmezlerin kuşatma hazırlığında olduğunu biliyordu. Krallığın yok olmasından korkmuştu. Ama bir planı vardı. Kara Su ve hayvan yağları depolanmaya başladı. Aydınlatma en aza indirilmişti. Yenilmezler isimlerini keybedecekti.  En azından Antiokhos böyle düşünüyordu.

   Beklenen olmuştu. Roma Ordusu Samosata surlarının ardında dizilmişti. İpek kıyafetleri ve parlak kalkanları Kommagene güneşi altında ışıdıyordu. Çok asil bir görüntüleri vardı. Ama soluk tenlerinin kapladığı vücutları kadın, zenginlik ve kan için vahşice arzularla doluydu. Kommagene askerleri sayıca çok azdı. Üstelik karşılarında da Yenilmezler duruyordu. Fakat ellerinde uçları hayvan yağı ve Kara Su karışımından  bir maddeyle kaplı okları vardı. Neredeyse hepsi; ellerindeki silahın gücünü bilmedikleri için, korkuyordu. Antiohos askerlerinin önünden yürümeye başlayarak;

"Kommagene askerleri! Tanrıların askerleri! Biliyorum, çoğunuzun içi korku dolu. Evet.Her devleti yok edece bir ordu vardır elbet. Lakin Kommagene için henüz çok erken. Batıdan, büyüyerek, devleşip gelen bu zalimler sizin düşmanınız değil. Onlar sizin avlarınız! Tek ve en büyük düşmanınız içinizdeki korkudur. Tanrılar bizimledir. Unutmayın ki kralınız da bir Tanrı! Şimdi, yenilmezlerin ünlerini, ellermizdeki görülmemiş silahla alma vaktidir. Kommagene alevi, zalimlerin sonu olacak!"

"Yenilmezlere ölüm! Tanrılar bizimledir!" çığlıkları yükseldi.

   Kara Suyla ıslatılan bezler odunlara sarılarak meşaleler yapılmıştı. Yirmi kadar genç asker meşaleciler olarak görevlendirilmişti. Meşaleciler koşuşturarak hızlı bir şekilde okları tutuşturdu. Yenilmezler olan biteni göremiyordu. Yaylar gerildi, oklar fırlatıldı. Roma Ordusu üzerine alevyağmur yağmaya başladı adeta. Romalı askerlerin ağızları açık kalmıştı. Komutanları daha da şaşkındı. Ama soğukkanlılığını  korumaya çalıştı. Okçularına "fırlat" emrini verdi. Surlara fırlatılan oklar gölge gibi düştü Kommageneli askerlerin üzerine. Kalkanları ordunun büyük bir bölümünü korumuştu. Ama yine de kayıplar veriliyordu.

   Antiokhos için büyük silahını kullanma vatiydi şimdi. Yere yatırılmış, iple gerilmiş dev kaşığın ucuna Kara Su vehayvan yağı karışımından  oluşan büyü bir yığın yerleştirilmişti. Meşaleciler yığını tutuşturdu. Kommageneli askerler bile korkmuştu bu ürkütücü silahtan. Antiokhos yaklaştı silahına. Gururlu ve mutlu görünen kral, zafer kazanmış gibi kaldırdığı kılıcını üplere vurdu. İki tanesini kesince diğerleri de dayanamadı. Alev yığını Yenilmezlerin üzerine fırladı. Romalı askerler "Kaçın! Güneş tepemize düşüyor!" diye çığlıklar atmaya başladı. Artık direnmeye çalışmanın bir anlama yoktu. Yenilmez ordu çok büyük kayıplarvermişti. Binlerce askerlerini, isimlerini ve itibarlarını kaybetmişlerdi.

   Demogri dışarıdan gürültüler duyunca korkmuştu. Roma ordusunun surları aştığını düşündü bir an. Korkuyla fırladı kapıdan. Gördükleri gözyaşlarına boğdu onu. Sevinç ve zafer çığlıkları, kahkaları taşıyordu Kommagenelilerden. Avluda olup biteni yalnız başına izleyen tek kişi Demogri değildi. Kendisi gibi orta yaşlarda olan, uzun sarı saçlı bir kadın da dudağında tebessümü, gözünde yaşıyla izliyordu etrafını Demogri ile göz göze geldiler. Birbirlerine doğru yaklaştılar iyice.

"Kazandık. Yenilmezler yenildi." dedi kadın.
"Bunu fark etmemek mümkün mü ki Helena?"

   Akılları terk etmişti ikisini de. Zafer, şaşkınlık ve aşkla sarhoş olmuşlardı. Birbirlerine sarılıp öylece durdular. Kommagene kim bilir daha nelere şahit olacaktı.

Çevrimdışı Gedwesverdar

  • **
  • 189
  • Rom: 5
  • Bestrafe Mich
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kommageneli Hizmetkarın Günlüğü
« Yanıtla #7 : 03 Ekim 2011, 19:30:45 »
        Başlamak için sanırım gözüme en çok takılan unsuru eleştireceğim. Son bölüm de dahil tüm bölümlerde bolca harf eksiği var. Mesela "vaktiydi" yazacakken "vatiydi" olmuş. 3. ve son bölümde (değişiklik oldu mu?) en çok buna dikkat etmeni öneririm.

       İkinci olarak, betimleme yönünden biraz eksik gibi... Olaylar çok hızlı geçiyor ve bu kadar sade bir anlatım okuyucunun alacağı zevki azaltır.

       Hikayenin gideceği yeri tahmin etmek imkansız! Bu yüzden kurgu için henüz bir şey diyemem ancak neler olacağını gerçekten merak ediyorum. :)
Neden ki bu anlamsız yaradılış,
Yok olacaksa bir gün her yaratılmış?

Çevrimdışı Alorka Greenleaf

  • ***
  • 603
  • Rom: 6
  • End of the Ergenism
    • Profili Görüntüle
    • f
Ynt: Kommageneli Hizmetkarın Günlüğü
« Yanıtla #8 : 03 Ekim 2011, 21:02:37 »
Yorum için teşekkürler.
Ben de yazım hatalarından nefret ederim açıkçası. Yalnız netbook bozuk. Evdeki hurda laptopla yazmaya çalıştım. Çok uğraştım ama maalesef harflere sert vurmak lazımmış. :)

Betimlemeye bundan sonra dikkat etmeye çalışacağım. Son zamanlarda betimlemesi bol olankitaplara çok ara verdim. Hemn devam edeceğim. :)

Hikayemin benim en çok hoşuma giden tarafı da bu zaten. :)