Kayıt Ol

Kozmik Katatoni

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
Kozmik Katatoni
« : 08 Haziran 2015, 15:13:00 »
“Bir fahişeye ne olduğunu en iyi şekilde hissettirmek için ideal yöntem onu bağırtarak arkadan düzmektir.” Dedi dürüst olan.

“Ya da suratının ortasına öyle olduğunu söylemek.” Diye yanıtladı kurnaz kişi.

“O da bir diğer alternatif tabi.” Diye atıldı görev bilinci tanrı katına ulaşmış olan.

“Kurtlarla dans etmeyi bilen, masa adabından hoşlanmaz,” derken çalı kaşlara sahip.

“Gördüklerime neden inanmıyorsunuz ha! Yoksa görmeyi mi unuttunuz!” diye atılırken sabırsız.

“Gül kokulu bahçelerde gezdim. İpekten yumuşak tenlerle sabahlara kadar seviştim. Kadehler dolusu şarap, litrelerce, durmadan. Tarihçelerde var olan hakiki ilme vakıf oldum. Kazanlarda altın eritip, ayyaşlara boyunduruk vurdum. Prenslerin suratına tükürüp, çiftçi kızlarının bacaklarının arasını yaladım. Yaşam, korkunç ve kahrolası bir şakadan ötesi değildir. Haydi dostlarım. Zehrimi paylaşın benimle,” derken ne olduğu belirsiz adam, zehir dolu kupayı içerek geberip gitti.

“İyi konuştu.” Dedi yufka yürekli.

“Bir bilge gitti, üç ahmak ihya oldu.”  Diye söylendi çelimsiz.

“Pek de kuvvetliydi.” Dedi görgüsüz.

“Güç,” dedi felaket görmüş. “Sözlerdir. İncelikli, cüretkâr ve haince kelimelerin oluşturduğu habis bir burgaç yumağı.”

“Lordumuz geliyor!” diye bağırdı çığırtkan.

Gördüler, eğildiler, sustular.

Çevrimdışı azizhayri

  • ***
  • 581
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kozmik Katatoni
« Yanıtla #1 : 08 Haziran 2015, 16:48:27 »
Kelime cambazı olduğunuz belli ama argo dozu fazla kaçmış sanırım. Ben böyle deyince sizde meyhanelerde batakhanelerde daha kibar bir dil bulamazsınız diyeceksiniz. Güzel ama beni rahatsız eden bir kelimeyi sözlemeliyim. Altın veya benzeri metaller kazanlarda değil Potalarda eritilir...
"İnsanlığın en büyük trajedilerinden biri ahlakın din tarafından ele geçirilmesidir." Sir Arthur Charles Clark

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
Ynt: Kozmik Katatoni
« Yanıtla #2 : 08 Haziran 2015, 19:52:01 »
Yorumunuz için teşekkür ederim. Bence ufak bir keskin ton -argo- abartıyı biraz daha şiddetlendirmiş diye düşünüyorum. Nitekim orada konuşma yapan kişi palavra sıkmaktan başka bir şey yapmıyor.

Açıkçası altının neyin içerisinde eritildiğini bilmiyordum. Belirtmeniz iyi oldu bir araştırayım. Ama palavracı orada yalanlar uydurduğu için o anda söylediklerinin gerçekliğinin hiçbir önemi yok diye düşünüyorum. Aslında bir prensin yüzüne de tükürmedi ya da en ufak bir bilgiyle bile karşılaşmadı. Her şeyi gördüğünü sanmakta. Altının ne olduğunu bile bilmiyordur belki :)

Eleştiriniz için teşekkür etmekle birlikte söylediklerinizi sonrası için dikkate alacağımı da belirteyim.

Ynt: Kozmik Katatoni
« Yanıtla #3 : 09 Haziran 2015, 21:57:08 »
Ben aksine argoyu sevdim, çünkü azizhayri'nin de diyeceğimizi tahmin ettiği gibi tasvir ettiğin ortamlarda farklı bir konuşma şekline rastlamak pek olası değil. Ki ben konuşmaları oldukça güzel buldum. Hikaye de tabiri caizse tam tadında 'abstract' olmuş, beğenerek okudum.

Haddim olmayarak bir iki ufak noktaya da değinip kaçacağım;

'Tabii' yerine 'tabi' kullanılması oldukça yaygın bir yanlışlıktır. 'Elbette, doğallıkla, haliyle...' anlamlarında kullanılan 'tabii'dir.

Bir de (bu tamamen şahsi tercih meselesidir) ben olsam diyalogları aktarırken '... dedi' şeklindeki sık tekrardan kaçınarak, devrikleştirirdim biraz. Yani demem o ki,

"“Ya da suratının ortasına öyle olduğunu söylemek.” Diye yanıtladı kurnaz kişi.

“O da bir diğer alternatif tabi.” Diye atıldı görev bilinci tanrı katına ulaşmış olan."

yerine,

"“Ya da suratının ortasına öyle olduğunu söylemek.” Diye yanıtladı kurnaz kişi.

“Görev bilinci tanrı katına ulaşmış olansa hemen atıldı: "“O da bir diğer alternatif tabi.”"

gibi.

Çok konuştum, kaleminize sağlık. Sizden daha fazlasını da görmek isterim.
"The woods are lovely, dark and deep,  
  But I have promises to keep,  
   And miles to go before I sleep,  
    And miles to go before I sleep."

Sentetik Distopya tüm kitap sitelerinde mevcuttur a dostlar. (Ayrıca, daginikoda.com'a bir bakın derim)

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
Ynt: Kozmik Katatoni
« Yanıtla #4 : 10 Haziran 2015, 01:07:34 »
Beğenip yorumlamanız karşısında deli mutlu oldum. Sağ olun.

Açıkçası bir hikaye veya herhangi bir yazıda en çok dikkat ettiğim özelliktir sözcüklerin doğru kullanımı, hatta kimi zaman içerikten önce bile gelir. Tek bir şapkalı a bile eksik görünce tedirgin olurum.

Belirtmeniz üzerine 'tabi' sözcüğüne baktım lakin pek büyük yanlışlık göremedim. 'Tabi' ve 'tabii', ikisi de dediğiniz anlamlarda kullanılabilir durumda. Günlük kullanımlardan ötürü olsa gerek iki sözcük arasındaki farkı vurguya yüklüyoruz. Elbette arada ufak bir fark var ve doğrusu sizin dediğinizi kullanmak yazılarda.

'Dedi' konusu benim için tam bir muammadır. Bazen dediğiniz yöntemleri deneyerek tekrara düşmekten kaçınıyorum ama durup geriye baktığımda bu kaçınmanın bir yapaylığa kaçış olduğunu düşünüyorum kimi zaman. Sırf aynı sözcüğü kullanmamak için türlü yollara başvuruyorum diye kendimi suçluyorum. İnanın bu hikaye de bittikten sonra bakıp ben de sizin gibi düşündüm. Ama değiştirmeye kalkıştığımda olmadı, ikiyüzlülük gibi geldi. Bir de tırnak içindeki cümleyi önce yazdığımda o cümleye daha fazla odaklanılıyor diye düşünüyorum ve benim istediğimde sade bir şekilde okuyucuların direkt bu cümlelere yoğunlaşması.

Gördüğünüz eksiklikleri belirtmeniz çok hoşuma gitti. Keşke daha çok eleştirseydiniz :) Öneride bulunduğunuz kısma ise daha fazla kafa yorup üzerinde çalışacağım.

Okuduğunuz ve eleştiride bulunduğunuz için gerçekten teşekkür ederim.

Çevrimdışı azizhayri

  • ***
  • 581
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kozmik Katatoni
« Yanıtla #5 : 10 Haziran 2015, 08:22:56 »
Şu "dedi" "Söyledi" konusunda bende muzdaribim maalesef. Azaltmaya çalışıyorum da yine de yazıda bir sürü "dedi" kalıyor. tesellim ise büyük yazarların eserlerine baktığımda bu durumun onlar tarafından da yapıldığını görüyorum.
"İnsanlığın en büyük trajedilerinden biri ahlakın din tarafından ele geçirilmesidir." Sir Arthur Charles Clark

Çevrimdışı Light

  • **
  • 359
  • Rom: 7
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kozmik Katatoni
« Yanıtla #6 : 10 Haziran 2015, 11:15:01 »
Ben de argoyu sevdim ve yapacağım yorum andreyfyodorovich rumuzlu üyenin yaptığı gibi olurdu, tamamen o yönde gördüğüm yanlışlıklar var.

"Dedi", "söyledi" konusundaysa usta yazarların böyle hatalar yaptığını düşünmüyorum. Bizim usta yazardan kastımız kurguyu harika inşa eden beyinler, usta yazar asla böyle bir hata yapmaz, o zaman usta yazar olmaz. Mesela Elantris'i okuyorum şu an(KR sağolsun), diyaloglar yapmacık, ama yazar kendi içinde doğal. Bunu yazar geliştirdikçe hem diyalogların içi, hem de diyalogları ortaya atış biçimi gelişecektir zaten. Yazdıkça kendince bir yol bulacaktır bunu açığa vurmak için yazar. Bu yüzden yazın diyorum Rosemary. Doğallığa önem verin, içinizden nasıl geliyorsa onu bize geçirin, bence burada bu güzeldi.

Edit: Sevgili Rosemary, hatadan kastım, yapaylıktı. Dediğim gibi doğal bir şekilde içimizden nasıl geliyorsa, nasıl aktarılması gerekiyorsa öyle aktarılmalı diyorum zaten ben, ustalık budur ve bu bir hata değildir ama daha da geliştirilir, göze batmaz. :) Yerimizde saymayız yani, bunun bence burada hata olup olmadığını belirtmişim.
Alıntı yapılan: W.S.
Yet do thy worst, old Time; despite thy wrong
My love shall in my verse ever live young.

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
Ynt: Kozmik Katatoni
« Yanıtla #7 : 11 Haziran 2015, 02:06:00 »
Yorumun için teşekkür ederim sevgili Light.

Burada yanlışlık diye değerlendirdiğin durumun, benim isteyerek,özenle ve farkında olarak yapmış olduğum bir tercih olduğunu belirteyim. Hata demen düşüncelere sevk etti beni, iyisi mi üstüne biraz daha düşüneyim nitekim her daim bir ders çıkarılabilir.

Aklıma geldi, bir gün Uluslararası İktisat dersindeyiz. Hocamızda konuyla bağlantılı görerek çıkıştı ve şöyle dedi, 'ben hayatımda hiç hata yapmadım', hatta muhteşem gördüğü bu söze karşılık bir dakikalık saygı duruşunda bulunmuştu. O an karşımdaki zihni bilgi dolu yaşını almış adamın aslında ikiyüzlü bir et parçası olduğunu düşündüm. Neyse.

Bence büyük yazarlar da hata yapar hatta en çok onlar yapar diye düşünüyorum. Çünkü onların yazdıkları en büyük kitleye hitap ediyor. Kim bilir belki de bazı durumlarda büyük yazarların hataları onların büyüklük merdivenine çıkmalarına olanak sağlayan ilk basamağı oluşturmuştur. Mesela Paul Auster'in Sunset Park adlı romanında şöyle bir paragraf var.

Spoiler: Göster
Onun yüzüne tekrar bakabilmenin sevinci, ona tekrar sarılmanın sevinci, gülüşünü tekrar dinlemenin sevinci, sesini tekrar duymanın sevinci, yemek yiyişini tekrar seyretmenin sevinci, ellerine tekrar bakmanın sevinci, çıplak vücuduna tekrar bakabilmenin sevinci, çıplak vücuduna tekrar dokunmanın sevinci, çıplak vücudunu tekrar öpmenin sevinci, kaşlarını çatışını tekrar görmenin sevinci, saçlarını fırçalayışını tekrar seyretmenin sevinci, tırnaklarını boyamasını tekrar görmenin sevinci, tekrar onunla birlikte duş yapmanın sevinci, onunla tekrar kitaplardan söz etmenin sevinci, gözlerinin sulanmasını tekrar seyretmenin sevinci, yürüyüşü tekrar izlemenin sevinci, Angela’ya verip veriştirmesini tekrar dinlemenin sevinci, ona tekrar yüksek sesle kitap okumanın sevinci, geğirişini tekrar duymanın sevinci, dişlerini fırçalamasını tekrar izlemenin sevinci, onu tekrar soymanın sevinci, ağzını tekrar onun ağzının üstüne kapamanın sevinci, onun boynuna tekrar bakmanın sevinci, tekrar birlikte sokakta yürümenin sevinci, kolunu tekrar onun omzuna atmanın sevinci, memelerini tekrar emmenin sevinci, onun içine tekrar girmenin sevinci, tekrar onun koynunda uyanmanın sevinci, tekrar onunla matematikten söz etmenin sevinci, ona tekrar giysiler almanın sevinci, onu tekrar okşamanın ve tekrar okşanmanın sevinci, tekrar gelecekten bahsetmenin sevinci, bu günü tekrar onunla yaşamanın sevinci, kızın onu sevdiğini tekrar söylemesinin sevinci, kızın onu sevdiğini tekrar söylemesinin sevinci, kıza onu sevdiğini tekrar söylemenin sevinci, tekrar onun sert bakışlı kara gözlerinin karşısında olmanın sevinci, sonra da onunla tekrar birlikte olmanın nisana kadar, üç aydan fazla bir süre sonraya kadar gerçekleşmeyeceğini bilerek Üç Ocak öğleden sonra onu Port Authority terminalinden otobüse binerken görmenin acısı.


Bu paragrafı çok severim. Defalarca kez okudum ve her yeni okuyuşumda daha çok seviyorum. Kimi kelimeler defalarca kez yinelenmiş. Belki de bu tutkulu yinelemelere vurulmuşumdur. İşin tuhaf yanı kimi ağızlardan bu yazılanın gereksiz laf salatası olduğunu da işittim. Kendilerince haklılardır. Eminim yazar, anlattıklarının tekrardan birileri tarafından defalarca okunmasının sevincini yaşıyordur. :)

Aslında değinmek istediğim bir karşı nokta da, bazen karşıdan bize hata gibi gözüken şey esasında bir biçimin veya tevazunun en doğal görünümü olabilir.

Umarım konudan sapmamış ve yanlış bir söz etmemişimdir.

Konu üzerine çok defa düşünmemi sağlayan yorumlar için herkese tekrardan teşekkür ederim.

Çevrimdışı azizhayri

  • ***
  • 581
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kozmik Katatoni
« Yanıtla #8 : 11 Haziran 2015, 08:23:40 »
Ben de argoyu sevdim ve yapacağım yorum andreyfyodorovich rumuzlu üyenin yaptığı gibi olurdu, tamamen o yönde gördüğüm yanlışlıklar var.

"Dedi", "söyledi" konusundaysa usta yazarların böyle hatalar yaptığını düşünmüyorum. Bizim usta yazardan kastımız kurguyu harika inşa eden beyinler, usta yazar asla böyle bir hata yapmaz, o zaman usta yazar olmaz. Mesela Elantris'i okuyorum şu an(KR sağolsun), diyaloglar yapmacık, ama yazar kendi içinde doğal. Bunu yazar geliştirdikçe hem diyalogların içi, hem de diyalogları ortaya atış biçimi gelişecektir zaten. Yazdıkça kendince bir yol bulacaktır bunu açığa vurmak için yazar. Bu yüzden yazın diyorum Rosemary. Doğallığa önem verin, içinizden nasıl geliyorsa onu bize geçirin, bence burada bu güzeldi.

Edit: Sevgili Rosemary, hatadan kastım, yapaylıktı. Dediğim gibi doğal bir şekilde içimizden nasıl geliyorsa, nasıl aktarılması gerekiyorsa öyle aktarılmalı diyorum zaten ben, ustalık budur ve bu bir hata değildir ama daha da geliştirilir, göze batmaz. :) Yerimizde saymayız yani, bunun bence burada hata olup olmadığını belirtmişim.

Şöyle bir baktım evdeki romanların bazılarına. Haklısınız büyük yazarlar "dedi" veya söyledi" diye eklemeler yapmıyorlar. Demek ki neymiş "dedi"lerden kaçmak gerekiyormuş...
"İnsanlığın en büyük trajedilerinden biri ahlakın din tarafından ele geçirilmesidir." Sir Arthur Charles Clark