Kayıt Ol

Ölümden Kaçmak

Çevrimdışı Black Helen

  • ***
  • 782
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ölümden Kaçmak
« : 23 Nisan 2010, 16:25:35 »
***Bir hikaye yarışmasına gönderdiğim bir hikayemdi.Konusu vampirler olsa da umarım beğenirsiniz...

ÖLÜMDEN KAÇMAK  

  Karanlık gecenin ağır ve hüzünlü sessizliğini telaşlı ayak seslerim bozdu.Soluk soluğa, ayaklarım yer yer çatlamış, ıslak asfalta değmeden koşuyordum. Buz gibi ayazda ağzımdan hızlıca verdiğim nefesim ince bir sis tabakası halinde göğe yükseliyordu. Bacaklarımdaki kaslar oksijen yetersizliğinden isyan çığlıkları atıyor ve sanki kızgın bir maşayla dağlanmış gibi alev alev yanıyordu.

  Şu kısa hayatımda bedevi şansım hep başıma bela açmıştı. Arkamdaki vampir buna örnek olarak gösterilebilirdi. Eğer durursam ya da tek bir defa dahi ardıma bakarsam ölümün kendisiyle yüz yüze gelirdim.Yine de beynimin panikten uyuşmamış bir tarafı kaçışımın boşuna bir yarış olduğunu tekrarlıyordu durmadan. Ölümden hızlı koşamazdım. Kaçış yoktu ve ben bu terk edilmiş ücra kasabada kapana kısılmıştım.

  Tavşan her zaman kaplumbağayı yenerdi. Mutlu sonlar masallara özgüydü. Ne yazık ki hayat bir çocuk masalı değil korku romanıydı. Hele ki benim tavşanım gözü kan bürümüş bir vampirse.

  Gökyüzünü kaplayan sis bütün ışıkları söndürmüştü. Öyle ki nesillerdir atalarıma yol göstermiş Kuzey Tacı’nı bile göremez olmuştum. Umutsuzluk attığım her adımda somutlaşmış gibi beynime sızıyor, ağzıma, burnuma, kulaklarıma doluyor ve görmemi engelliyordu.

  Sonunda bir anlık dikkatsizliğimin ve paniğimin kurbanı oldum. Ayağım kaldırımın yamuk taşlarından birine takıldı. Yüzümün yan tarafını kaldırıma çarpacak biçimde yere düştüm. Ayakkabılarım ayağımdan kurtulup ulaşamayacağım bir uzaklığa fırlamışlardı. Demek ki neymiş, disko topuklu bir ayakkabıyla vampirlerden kaçılmazmış. Üstüne üstlük yanağımdan çeneme doğru ılık ve yoğun bir sıvı akıyordu.

  Arkamdan zevkle boğuklaşmış yumuşak tınılı bir ses “ Mmm nefis kokuyorsun. Tıpkı fırından yeni çıkmış Fransız çörekleri gibi.” dedi.

  Belli ki başım bayağı dertteydi. Özellikle bir vampir tarafından yiyeceğe benzetiliyorsam. İyice paniklemiştim. Sendeleyerek yerden kalktım ve tekrar yüz üstü yere yapışmaktan son anda kurtulup yeniden koşmaya başladım.

 Arkamdaki ses sessiz gecede çınlayan küçük bir kahkaha attı. Bu cılız çabalarım onu eğlendiriyordu. Kafama dank eden düşünce bütün iç konuşmalarımı ve kara mizah diyaloglarımı bir ustura kadar keskin bir biçimde  yırttı. Ölümüne bahis oynuyordum. Arkamdan koşturan herifin tek derdi kanımı mideye indirip beni bu dünyadan postalamaktı.Ailemi, arkadaşlarımı ve küçük kedimi bir daha asla göremeyecektim. Bu kadar büyük bir darbeyi hafife alabilecek güçte değildim.

  Yaptığım yanlışların bedelini ödüyordum. Tüm hayatımda yaptığım sapkınlıkların karşılığı bir cezaydı bu çektiğim. Üniversiteye başladığımdan beri şımarık, kendini beğenmiş, züppe bir kızdan başka bir şey olamamıştım. Eğer böyle bir kız olmasaydım büyük ihtimalle bu gece diğer zengin çocuklarıyla alem yapmak için bir bara gitmeyecek ve en sona kalıp yolumu kaybetmeyecektim.

  Şimdi sanki geçmişimden ve yaptığım hatalardan kaçıyormuşçasına koşuyordum. Ardımdaki vampir her an yanımda bitebilirdi. Bu onun için avlanmak kadar kolay olurdu. Aklımdan geçen düşünceler tüylerimi gecenin yakıcı soğuğundan bile daha etkili bir biçimde diken diken etti. Benimle eğleniyordu. Kaçmama izin veriyordu. Sonunda pisikolojimin beni tuzağa düşüreceğini farkındaydı. Bu ona göre küçük bir eğlenceydi işte. Benimse son oyunum.

   Kurtulacağıma dair hiçbir umudum ve kaslarımda enerjinin zerresinin kalmadığı bir anda ufacık ve dar bir sokaktan gelen ışığı gördüm. Orada birileri olabilirdi. Bana yardım edebilecek birileri. Belki de o dar sokak işlek bir caddeye açılan bir geçitti. Her iki durumda da bunun anlamı kurtuluş demekti.

   Kaslarıma hiç bilmediğim ani bir güç doldu. Paniğimin yerini umut ve heyecan aldı. Artık çok eski çağlardan bana miras kalan bir içgüdünün gücü besliyordu beni. Vücudum tıpkı yaz gecelerinde ateşe doğru uçan pervaneler gibi ışığa çekiliyordu. Dönüşe üç metre kalmıştı. İki metre, bir metre…Tam tur dönüp sokağa girdim. Tam ciğerlerimi şişirmiş yardım çağıracaktım ki  tuğlalardan ötülmüş, sokağı boydan boya geçen duvarı gördüm. Çıkmaz sokak. Gözlerime inanamıyordum. Kurtuluşa bu kadar yaklaşmışken maraton bitmişti. Sonum gerçekten de pervanenin sonu gibi olmuştu. Kendisini yakıp yok edeceğini bile bile aşkla ateşe atlayan pervanenin sonu gibi. Ne olur ne olmaz diye duvara kadar koştum. Tuğlaları yumruklayıp yardım çağırıyordum. Ben farkında bile olmadan geç kalmış yağmurlar gibi göz yaşları dökülüyordu yanaklarımdan.

Duvarın dibine yığılıp kaldım. Arkamı dönüp baktığımda sokağın başındaki karanlık gölgelerin biçimlendiğini gördüm. Önce bir ayak, sonra yavaşça kollar, bacaklar, gövde ve en son da kafa çıktı karanlığın içinden.

Karşımda duran adam nefesimi kesecek kadar biçimli bir vücuda ve yüze sahipti. Kaslı kolları olmamasına rağmen rahatça ağaçları yerinden söküp atabilecek bir havası vardı. Siyah saçları ipeksi bir ışıltıyla parlıyordu. Dudakları hafif bir gülümsemeyle kıvrılmıştı. Aslında korkutucu değildi. Hatta şirin bile sayılırdı. Gözleri dışında.Gözleri tıpkı hiç durmadan etrafını yakıp kül eden alevler gibi kıpkırmızı parlıyordu.

  Onu karşımda görünce korkuyla duvara sindim. Sanki beni daha fazla korkutmamaya çalışıyormuş gibi yavaşça bana doğru yürüyordu.Bir yandan da “Şşş sakin ol. Canın yanmayacak.Hatta hiçbir şey hissetmeyeceksin.” diyordu. Onu uzaktan gören biri sevecen olduğunu hatta biraz fazla sevecen olduğunu düşünebilirdi. Fakat açık bir biçimde aç ve kana susamış bakan gözleri hiç de sevecen değildi. Zaten beni en çok korkutan da onun gözleriydi.

  Hala yavaşça bana yaklaşıyordu. Etrafıma bakındım ve yerde bulduğum üzerine çiviler saplanmış sopayı alıp savunma pozisyonuna geçtim. Eğer öleceksem ki kesinlikle ölecektim, en azından kendimi savunmuş olarak ölmeliydim. Babamın hep dediği gibi bir savaşa başlamadan o savaşı kaybedemezdin.

  Vampir elimdeki tahta sopaya bakıp yeniden bir kahkaha attı. Sonra da ben daha gözlerimi kırpamadan müthiş bir hızla yanımda belirdi. Şaşkınlık ve korkuyla bir çığlık atıp sopayı gövdesine savurdum. Darbem karşısında tek kasını bile oynatmamıştı. Kırılan onun kemikleri yerine sopam olmuştu.

  Elini uzatıp elimdeki sopayı alıp uzağa savurdu. Gözlerindeki karanlık ışıltı fazla sabrının kalmadığının göstergesiydi. “ Senin gibi güzel bir kızın telef olmasını istemezdim ama seni dönüştüremeyecek kadar açım.”dedi, hem karanlık hem de özür diler bir edayla.

  “ Senin gibi leşçil bir canavara dönüşerek yaşamaktansa ölmeyi tercih erdim. “ diye tısladım korktuğumu belli etmemeye çalışarak. Dik başlılığım ölümün kıyısında olsam bile bırakamadığım huylar listesinde sadece küçük bir bölümdü.

  Vampir gözlerini kısıp “ O zaman sana ölümü tattırmamda bir sakınca görmezsin. “ diyip cevap vermemi bile beklemeden üzerime atladı. Onun ağırlığıyla yere yıkıldım. Bir dağ kadar ağırdı.

Tıpkı normal bir erkek gibi kokuyordu. Biraz sabun, biraz deodorant ve biraz da nane.

Fakat çok daha eski ve rahatsız edici bir koku daha vardı bu karışımın içinde. Bu ölümün kokusuydu. Ölüm tıpkı yıllarca havalandırılmamış bir tavan arası gibi kokuyordu.

   O üstümdeyken çırpınıp kurtulmaya çalışıyordum. Fakat boşuna enerji harcamam bir yana onu daha da fazla kızdırıyordum.En sonunda yüzünü boynuma gömüp dişlerini geçirdi. Fazla acı verici değildi. Yerine saplanan bir iğne gibi bir anlık bir ürperti vermişti sadece.

  O zevkle kanımı emerken ben çırpınmaya devam ediyordum. Sonra yavaş yavaş kollarıma bir ağırlık çöktü. Gücüm kırılıyor ve giderek bitkinleşiyordum. Sonunda mücadele edecek halim bile kalmayınca kollarım yere düştü ve gözlerim yıldızsız karanlık gök yüzünü son kez görerek kapandı. Belleğimdeki anılar tıpkı mezarlarından fırlayan zombiler  beynime üşüştü. Eskiden film şeridi olayıyla çok dalga geçerdim. Şimdi bu deneyimi birinci elden yaşayınca yersiz eleştirilerimin gereksizliğini  ve ne kadar saçma olduğunu anlıyordum.

 Zaten kısa olan hayatımın gözümün önünden geçmesi saniyeler bile almadı. Sonrasında ise boşluk ve sek karanlık kapladı her yanı. Arta kalan tek şey ise sonsuzluğun verdiği uyuşukluk ve ebedi rüyalar oldu.

Spoiler: Göster

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölümden Kaçmak
« Yanıtla #1 : 23 Nisan 2010, 16:41:22 »
Alıntı
Ölüm tıpkı yıllarca havalandırılmamış bir tavan arası gibi kokuyordu.

Gayet jeneriklik, alıntı kitaplarını süsleyesi bir söz olmuş bu.

Hikayeye gelirsek, fazla sınırlar içinde kalmaya çalışan, tam bir "One Shot" öykü olmuş, yarışmalara katılan ve derece alan (bu birinci olmuş sanırım) öyküler üzerine yorum yapılmaz pek. Konsepte uygun demek ki. Lezzetli bir öykü. Tebrikler.
try again fail again fail better

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Ölümden Kaçmak
« Yanıtla #2 : 23 Nisan 2010, 16:45:30 »
Gerçekten harika olmuş. Amras'a katılıyorum Ölüm öyle mi kokuyordur acaba gerçekten... =) Ben, o kokuyu hep sevmiştim, şimdi aklıma hep ölüm gelicek...

 Hikayen de kurgun da manyak olmuş. "Ölüm" teması da bir rastlantı olmalı... Aynı anda yayınladık. :)

Eline koluna sağlık... :)
May the force, be with you.

Çevrimdışı Berre

  • ****
  • 1340
  • Rom: 34
  • Güle güle fermuar!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölümden Kaçmak
« Yanıtla #3 : 23 Nisan 2010, 16:50:09 »
Şimdi ne yorum yapsam bilemiyorum. Hikâye gerçekten çok güzel bu yüzden de yorum yapmadan geçmek de istemiyorum.
Gerçekten de güzel bir kurgusu var. Kız koşmasının boşu boşuna olduğunu bilmesine rağmen koşuyor. Aynı şekilde yararı olmayacağını düşünüyor ama kendini savunmaktan geri durmuyor. Düşünüyorum da sanırım ben de onun gibi davranırdım.
Gayet güzel bir hikâye olmuş tebrik ederim :)

Çevrimdışı Black Helen

  • ***
  • 782
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölümden Kaçmak
« Yanıtla #4 : 23 Nisan 2010, 16:51:16 »
Gayet jeneriklik, alıntı kitaplarını süsleyesi bir söz olmuş bu.

Hikayeye gelirsek, fazla sınırlar içinde kalmaya çalışan, tam bir "One Shot" öykü olmuş, yarışmalara katılan ve derece alan (bu birinci olmuş sanırım) öyküler üzerine yorum yapılmaz pek. Konsepte uygun demek ki. Lezzetli bir öykü. Tebrikler.

Teşekkürler.Beğenmenize sevindim.Özellikle yorum yapılması için paylaştım.Çünkü yazılarımın eleştirilmesinin ve başkalarının fikirlerini almanın her zaman yararlı olduğunu düşünüyorum.Yorumunuz için teşekkürler.
Spoiler: Göster

Çevrimdışı Black Helen

  • ***
  • 782
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölümden Kaçmak
« Yanıtla #5 : 23 Nisan 2010, 16:59:44 »
Şimdi ne yorum yapsam bilemiyorum. Hikâye gerçekten çok güzel bu yüzden de yorum yapmadan geçmek de istemiyorum.
Gerçekten de güzel bir kurgusu var. Kız koşmasının boşu boşuna olduğunu bilmesine rağmen koşuyor. Aynı şekilde yararı olmayacağını düşünüyor ama kendini savunmaktan geri durmuyor. Düşünüyorum da sanırım ben de onun gibi davranırdım.
Gayet güzel bir hikâye olmuş tebrik ederim :)

Karakterlere, özellikle kendi yapacağım şeyleri aktardığımda öykünün daha enerjik ve gerçekçi olduğunu farketmiştim.Bunu da ona göre yazdım.Yorumun için çok teşekkürler..

Gerçekten harika olmuş. Amras'a katılıyorum Ölüm öyle mi kokuyordur acaba gerçekten... =) Ben, o kokuyu hep sevmiştim, şimdi aklıma hep ölüm gelicek...

 Hikayen de kurgun da manyak olmuş. "Ölüm" teması da bir rastlantı olmalı... Aynı anda yayınladık. :)

Eline koluna sağlık... :)

Teşekkürler.Ölümün hep eski bir şey gibi koktuğunu düşünmüşümdür.(Sürekli bunun üzerine düşünüyormuşum gibi oldu  :xD)Aklıma ilk gelen şey de tavan arası oldu.Hikayeyi bir aya yakın bir süre önce yazıp bir yarışmaya göndermiştim.Beğenmene gerçekten sevindim. :)
Spoiler: Göster

Çevrimdışı mrbe__123

  • *
  • 29
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölümden Kaçmak
« Yanıtla #6 : 07 Mayıs 2010, 17:27:28 »
hoş bi trz bnce bnm hoşuma gitti :D
Eger "dokuz" CanLı oLsaydın biLe En fazLa "sekiz" kez kaçabiLirdin öLümden
BiLki "yedi" düveLe suLtan oLsan dahi Yerin "aLtı" mekan oLacak sana En fazLa "beş" metre kumaş götürebiLeceksin
Kapatacaksın "dört" açsanda gözünü
Bu dünya "üç" günLük dünya AzraiLin yanında "iki" kat oLup yaLvarsanda nafiLe
ELbet "bir" gün öLeceksin
İşte o gün herşey "sıfır"dan başLayacak..!

Çevrimdışı Raine Rachel Tallentyre

  • *
  • 26
  • Rom: 0
  • Delirmek bazen gerçekliğe verilebilecek en uygun t
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölümden Kaçmak
« Yanıtla #7 : 26 Temmuz 2012, 23:09:29 »
hikayeyi çok beğendim devamı olsa sevinirdim:D:D
Delirmek bazen gerçekliğe verilebilecek en uygun tepkidir…