Kayıt Ol

-Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
« Yanıtla #45 : 08 Ocak 2010, 23:51:18 »
Geçmiş,gelecek ve zaman Lost'tan hayranı olduğumuz bir kavram bu :) Flashbackler olsun Flashforwardlar olsun Zamanda Yolculuklar olsun Lost sayesinde alıştık buna :)

Zaman kavramının yeri ayrı zaten işin bilinmezliğini oluşturuyor. Hikayenin yeni bölümüde güzel olmuş bu arada kaynadı o bak :) Ellerine Sağlık yeni bölümleri bekliyoruz.

:) Teşekkürler... Hakketen kaynatmışsın bir yerde x)

Zaman ayırıp okuduğun ve yorum yaptığın için teşekkür ederim :)
May the force, be with you.

Çevrimdışı knsptk

  • *
  • 6
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: -Oluşum- Bölüm 4
« Yanıtla #46 : 23 Ocak 2010, 22:12:53 »
Oluşum - Bölüm 4

Doğan...

Eve gittim, teyzemin “ Nerede kaldın yine? “ sözlerine aldırış etmeden odama gittim ve kapıyı çarparak kapattım. Sonra birden durdum. Çantam elimden sarkmış, kravatım gevşemiş, gömleğimin uçları pantolonumun ucundan çıkık –her zamanki gibi- bir şekilde duruyordum.

Sinirli miydim?

Hayır!

Peki, heyecanlı mıydım?

Evet! Hem de fazlasıyla..!

Çantamı bir kenara fırlatıp, yüzümü gölgeleyen bakır rengi saçlarımı kafamın çevik bir hareketiyle arkaya doğru attım. Okul formasını çıkarmadım –yine her zamanki gibi- yatağa uzandım. Yorgundum ve haklı olarak merak etmiştim her şeyi. “Zamandan geliyorum…” demesini hala duyar gibiydim. İnsanlar zamandan gelebilir miydi? Zaman soyut bir kavram değil miydi ha? Hadi “Geçmişten geliyorum.” diyen film kahramanları görmüştüm. Gelecekten gelenler de olmuştu tabii ama zamandan gelmek biraz abartılı değil miydi?

  Bu bir şaka olmalıydı. Okulda zaten herkes dalga geçerdi benimle ! Niye yine o berbat şakalardan biri olmasın ki? Evet, evet bu bir şakaydı bunu biliyordum. Soruları sormaya ne gerek vardı ki? Soru sordukça kafam karışıyordu. Yapmam gereken tek şey bunun bir şaka olduğunu anlamak ve kabul etmekti.

  Yorgunluktan bayılmak üzereydim. Gözlerimi kapattım ama gözlerimi kapattığım anda eflatun ile çevreli koyu, mor renk bir enerji dalgası sanki flaş patlamış gibi çaktı gözümde. Çakmasıyla birlikte gözlerimi açtım. O da neydi?

  Uykusuzluktan ölmek üzereydim, itiraf etmeliyim ki merakım, gözlerimi yeniden kapatmam için daha büyük önem taşıyordu. Gözlerimi yavaşça yeniden kapattım ve mor-eflatun enerji yeniden patladı gözlerimde. Gözlerimi açmadım, dayandım çünkü merak denen şey insanı deli eder !

   Birden mor ışığa doğru çekildiğimi sandım ve gözlerim kapalıyken görüyordum sanki. Sonra, bir titreşim hissetmeye başladım, yanlış anlamayın titremiyordum, titreşen bir şeyin içine giriyordum ve ortam da sıcaklaşıyordu. Mor-eflatun enerjiye yaklaştıkça yaklaştım.  Birkaç saniye sonra, artık enerjiye yaklaşmak veya uzaklaşmak diye bir şey yoktu. Artık, ben, o mor-eflatun ışıktım, o mor-eflatun ışık da bendim. Sonra geri dönmek istediğimi fark ettim. Sıcak ve titreşime alışık değildim üstelik görüşüm de bulanıktı. Arkamı dönmeye çalıştım fakat çalışmaktan başka bir şey yapamadım. İçimden Arkamı dönmeliyim diye geçirdim ve arkamı döndüm.

  Gördüğüm şey karşısında şok oldum ! Bedenim, sanki cansızmışcasına yatakta uzanıyordu,  Oradaki bedenimse ben nasıl buradaydım? Bu her neyse bunun bir açıklaması olmalıydı.Sakinliğimi korumalı ve sakin düşünmeliydim.Ama nasıl? Yoksa öldüm mü? O anda aklıma gelen en iyi fikir teyzemden yardım istemekti. Nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde teyzemi düşündüğüm an, yanında bitiverdim. Yaşadığım ikinci şok bile beni kendime getirmeye yetmedi. Teyzem salonda televizyon izliyordu…

  Peki ben neydim? Bedenim var mıydı? Diye düşünürken gözlerim ellerimi aradı.Ama hiçbir şey göremedim.Yine ne olduğunu anlamadan huzur dolu bir çekilme hissine kapıldım.O aşık olunacak renk,  mor-eflatun renk etrafımı sardı.Ölmek böyle bir şey olmalıydı yada yeniden doğmak.Yaşadığım şey hakkında en ufak bir bilgim yoktu.Şuan yaşıyor muydum? onu da bilmiyordum…

  Adeta bir sis gibi etrafımı saran bu renklerin ardından biri belirdi.Vücudum var mıydı bilmiyordum ama hareket edemediğim kesindi.Yapabildiğim tek şey, onun gelmesini sabırsızlıkla beklemekti.Biraz sonra, iyice yaklaştığında, karşımdakinin mavi gözleri, inanılmaz gülümsemesiyle ortaya çıkan gamzeleri ve tüm çekiciliğiyle bir kız olduğunu anlamıştım…

  Daha gözlerimi ondan yeni alabilmişken, boynundaki kolye beni adeta büyüledi. Muhteşem parıltısıyla, onu öyle güzel taşıyordu ki, ayrılmaz bir bütün gibiydiler.İlk defa bu kadar karanlık ve öte yandan aydınlık bir yerdeydim.Burası bir mekan mıydı? Onu da bilmiyordum. Bu sırada hoş ses tonuyla ve nazik sesiyle bir şeyler söylemeye başladı.
“Buna, buradakilere ve burada olacaklara alışmalısın.Aksi taktirde ne zamanı yakalayabilirsin yakasından, nede mekansızlıkta yol alabilirsin zamanı umursamadan…” Söylediklerinden tek bir şey anlamamıştım.Bir şey hariç! Bu yaşadığım bir son değil, sadece başlangıçtı…

  Bir süre sustuktan sonra yeniden konuşmaya başladı, “Nizipli Doğan!.Ben zamanın ve mekanın dışından geliyorum.Senin gitmen gereken yerden geliyorum.Senin de tahmin yaşadığın olayların bir nedeni ve açıklaması var…” Tam bu sırada aramıza giren siyah bir duman ve ardından bir sarsıntı geldi. Kızın kolyesi bir anda hiç olmadığı kadar parlamaya başladı ve ellerini kaldırıp bir şeyler yaptı.Aramızdaki şey, her neyse buna dayanamayıp gitti…

  Cesaret edip, “Oda ne?” diyebildim.

“Nomalar! Onların ele geçirdiği her şey, zamanın ve mekanın esiri olmaya mahkum olur. Onların bir sıfatı ve kişiliği de yoktur. Sadece istediklerini veren kişiye itaat ederler…” dedi. Artık yorulduğumu belirterek, gitmek istediğimi söyledim.Bir yanım burada kalmak istiyordu ancak gerçekten yorulmuştum ve kafam çok karışmıştı. “Peki genç XX, gitmek için bedenini düşünmelisin.Sert bir çekilme hissi ile kendine geleceksin…”.

  Tam bedenimi düşünmek üzereydim ki tekrar eğildi ve bir kağıt uzattı –parşömen parçası demek daha doğru olur- parşömeni alırken elim bir an eline değdi ve işte o an karşı konulamaz bir biçimde ona âşık oldum. Sanki beni duyuyormuş gibi gözlerimin içine bakıyordu. Onlardan ayrılmak o kadar imkansızdı ki ! Parşömeni aldım ve geriye doğru çekilmeye başlamıştım. Çekilirken son anda seslendim. “Peki ya senin adın nedir güzelim?”

Bana baktı ve fısıldarcasına konuştu… “Adım Esra, Doğan, umarım tekrar görüşürüz…” Hala çekiliyordum ve son bir gayretle bağırmayı başardım  “UMARIM !”

Odama tekrar gelirken sanki yataktan 2 metre yukarıdan aşağıya doğru serbest bırakılmışım da düşmüşüm gibi bir şeyler yaşadım. Bedenime gelince irkilerek doğruldum. Aklım hâla Esra’daydı ama söylediklerini de çözmeye çalışıyordum. Esra ile o kadar çok fazla ilgilenmiştim ki söylenenlerden hiçbir şey anlamamış gibiydim! Nedense birden sağ elimin yumruk halinde olduğunu ve içinde bir parşömen parçasının saklı olduğunu fark ettim. Ahmak herif! Tabi aklını kızdan alamazsan böyle olur diye iç geçirirken bir yandan da kâğıdı açtım.

   “Her yer çam ağacı, Kozalak ile doludur etrafı, Çok yakın teyzenin evine, Sıkıldığın zaman gittiğin yolu bir düşünsene ...—“ Telefonun titreşimiyle kafamı kaldırmak zorunda kaldım. Bari şimdi rahat bırakın da bir şey okuyalım!diye iç geçirdim. Telefonu elime aldım. Yeni Mesaj simgesine tıklayıp mesajı okudum. Yazan, telefondaki yazısını bile kargacık burgacık yapmayı becermiş arkadaşım Gülşen’di. Nbr Knk İi Akşmlr çK cNm SkıLıYo YhaAa Yazan mesajı çözmem birkaç saniyemi aldı. “Ne haber kanka iyi akşamlar çok canım sıkılıyor ya” yazmak istemiş olmalıydı. Alelacele cevap yazdım. “Kanka, neler yaşadığımı bilemezsin, sonra görüşelim…”

Mesajın gönderildiğini belli eden “biip…”  Sesinden sonra parşömene geri döndüm. “Her yer çam ağacı, Kozalak ile doludur etrafı, Çok yakın teyzenin evine. Sıkıldığın zaman gittiğin yolu bir düşünsene! Bir tane meşe ağacı var o yol üzerinde. Açılır altından o mutlu yol herkese, Çam ağaçlarından, meşeye gözlerini çevirebilenlere….” Yazı burada bitiyordu. Fakat ben de bitiyordum ! Olanlardan Gülşen’e bahsetmeliydim. O, hep iyi olurdu… Beni anlayan sayılı insanlardan biriydi belki de… Sımsıcak gülümsemesiyle gülümser ve bir çare bulurdu bana. Dostlar böyle günler için değil miydi zaten? Uzun kıvırcık saçlarının altından gülümseyişini gerçekten özlemiştim. Dışardan bakan birine pasaklı gözükebilirdi ama saçlarını yatıştıramaması onun suçu değildi tabi ki !

Telefonu elime aldım ve seri bir şekilde mesaj yazdım. Çamlığın oradaki bankta buluşalım, anlatmam gereken önemli şeyler var. Mesajı yolladığım anda üzerimi giyinmeye başladım. Üzerime aldığım siyah montu giyerken, uzun dar koridorda zorla ilerledim ve hızla ayakkabılarımı alıp, kendimi evin dışına attım.Hiç bu kadar hızlı yürüdüğüm ve öte yandan çok uzun süren bir yürüyüşüm olmamıştı.Oraya vardığımda – her zaman ki gibi – benden önce gelmiş, beni bekliyordu. Kahverengi gözlerinin içi gülüyordu. Yanına gittiğim de, bana sıkıca sarıldı. Ben yaşadıklarımın şaşkınlığıyla sarılmayı unutmuşken, o sevdiğim kahkaha sesi beni kendime getirdi…

Sıkıca sarıldım, onu çok özlediğim söyledim. Elimden tutup, beni kendine çekti.Hadi oturalım da, hemen anlatmaya başla.Gülşen’in en sevdiğim yanlarından biri de, sabırsızlanırken çocuksu yanının ortaya çıkmasıydı.”Şey! hımm…” Diyebildim sadece.”Eee hadi anlat!” demesiyle başlamaya ikna oldum.
“Gülşen, çok garip şeyler oluyor.Haftalardır bir sürü garip olay yaşıyorum.Bugün ise olay patlak verdi.Yatağımda uzanıyordum ki, ne olduğunu anlamadan kendimi bedenimi seyrederken buldum ve ondan sonra olanları tahmin bile edemezsin… Anlamam gereken bazı şeyler var. Bana yardım eder misin?” Bunları dedikten sonra, bana doğru dönüp, ellerimi tuttu.”Sonuna kadar yanındayım. Ama nasıl yardım edebilirim?”

Bir an elleri ellerimdeyken tereddüt ettim. O, bana aşık mıydı? Ya da ben ona..? Milisaniye geçmemişti ki tereddütler kafamdan silindi. Hayır, bu kesinlikle en içten dostluktan daha öte bir şey değildi…  Tereddütlerden kurtulan kafamı Gülşen’e çevirdim ve o matrak yüzüne bakarken gülmemek için kendimi tutarak olanları anlatmaya başladım…
 
Ruhsuz bir insanın, bedensiz gözlerinden bakıyorum

Olur ya kargaşaya yenik düşer bu yorgun kalbim
Olur da durursa hiç sonu gelmeyecek gibi atarken
Ve ben ayrılırsam bir gün bu acımasız dünyadan
İşte o zaman bakıyor olacağım sadece
Size bakıyor olacağım o uzak diyarlardan
Ve ben bedenimi özlerken bir yerlerde
Bakıyorum olacağım bedensiz gözlerimden...

Çevrimdışı knsptk

  • *
  • 6
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
« Yanıtla #47 : 23 Ocak 2010, 22:13:29 »
Alperenle beraber yazmaya devam ediyorum.
Bilmenizi istedik...

Uzun sürdü ama sonunda bitti.
Ruhsuz bir insanın, bedensiz gözlerinden bakıyorum

Olur ya kargaşaya yenik düşer bu yorgun kalbim
Olur da durursa hiç sonu gelmeyecek gibi atarken
Ve ben ayrılırsam bir gün bu acımasız dünyadan
İşte o zaman bakıyor olacağım sadece
Size bakıyor olacağım o uzak diyarlardan
Ve ben bedenimi özlerken bir yerlerde
Bakıyorum olacağım bedensiz gözlerimden...

Çevrimdışı Elerki

  • ***
  • 441
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
« Yanıtla #48 : 23 Ocak 2010, 23:01:20 »
knsptk ve aNTiSePTiK,

Arkadaşlar, öncelikle iki kişi olarak bir hikaye için uğraşmanın zorluğunu ancak tahmin edebiliyorum diyeyim. :) Emeğinize sağlık.

Hikayeyi basit anlatıyorsunuz ve bence hikayeyi anlatan karakterin yaşıyla bağlantı kurulabilmesini sağlıyorsunuz kullandığınız üslupla. :) Gülşen ile mesajlaşma kısmı da bu açıdan bir renk olmuş ayrıca. ;D

Alıntı
“Buna, buradakilere ve burada olacaklara alışmalısın. Aksi takdirde ne zamanı yakalayabilirsin yakasından, ne de mekansızlıkta yol alabilirsin zamanı umursamadan…” 

Bu hoş olmuş, çok beğendim cidden! :)

Konu olarak astral seyahati alacağınızı önceki bölümlerden biraz çıtlatmıştınız. Şimdi tam da olan bu.

Yazım hatalarına dikkat ederseniz -ki gerekli düzenlemeleri yapacağınızı biliyorum, titizleniyorsunuz- sizin için ve okuyucular için daha güzel olacaktır diye düşünüyorum.

Güzel bir bölüm daha okumuş oldum. Elinize sağlık. :) Yeni bölümleri bekliyoruz...
Let the Dragon ride again on the winds of time.

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
« Yanıtla #49 : 24 Ocak 2010, 15:10:49 »
knsptk ve aNTiSePTiK,

Arkadaşlar, öncelikle iki kişi olarak bir hikaye için uğraşmanın zorluğunu ancak tahmin edebiliyorum diyeyim. :) Emeğinize sağlık.

Hikayeyi basit anlatıyorsunuz ve bence hikayeyi anlatan karakterin yaşıyla bağlantı kurulabilmesini sağlıyorsunuz kullandığınız üslupla. :) Gülşen ile mesajlaşma kısmı da bu açıdan bir renk olmuş ayrıca. ;D

Bu hoş olmuş, çok beğendim cidden! :)

Konu olarak astral seyahati alacağınızı önceki bölümlerden biraz çıtlatmıştınız. Şimdi tam da olan bu.

Yazım hatalarına dikkat ederseniz -ki gerekli düzenlemeleri yapacağınızı biliyorum, titizleniyorsunuz- sizin için ve okuyucular için daha güzel olacaktır diye düşünüyorum.

Güzel bir bölüm daha okumuş oldum. Elinize sağlık. :) Yeni bölümleri bekliyoruz...

Elerki,
Gerçekten çok titizleniyoruz ve bir bölüm yazana kadar ölüyoruz. Hikayeyi basit anlatmak filan, bunlara dikkat etmiyoruz kendiliğinden gelişen şeyler :) Gülşen'in hikayeye girme sebebini ise şöyle düşündük ; Hikaye, sadece ana kurgudan meydana gelmemeli, yan kurgular da olmalı. Gülşen, yan kurgulardan biri olarak devam edicek ve ilerleyen bölümlerde onunla da  ilgili az da olsa yazılarımız olucak :)

Ayrıca, bir kaç karakter daha girecek oyuna, Doğan, şifreyi çözmeye çalışacak filan....

Astral seyahat, gerçekten çok güzel uydu ve ileride de kullanmayı düşünüyoruz.

Yazım hatalarına da elden geldiğince dikkat etmeye çalışıyoruz.

Beğendiyseniz ne mutlu ! :)

Zamanınızı ayırıp okuduğunuz için ve yorum yaptığınız için teşekkürler...

Ve, eklemeyi unuttuğumuz bir şey var. 4. Bölümden sonrasını yayınlamamaya karar verdik. Kendi aramızda yazıp bitirene kadar devam edicez. Bir e-book hazırlıycaz ilk 4 bölümü içeren ve ön söz, teşekkür filan gibi bölümler içeren... Pdf Formatında olacak, bu başlık altından paylaşmayı düşünüyoruz...

Teşekkürler... :)
May the force, be with you.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
« Yanıtla #50 : 24 Ocak 2010, 15:21:01 »
"Ne zamanı yakalayabilirsin yakasından, ne de mekansızlıkta yol alabilirsin umursamadan..."

Burası harika olmuş. Onun dışında Elerki'ye katılıyorum. İki kişi yazdığınız için ana karakterin kişiliğinde ve davranışlarında bariz farklılıklar oluşmuş. Bir de çocuğun bedeninden ayrıldığı kısmın arka arkaya iki paragrafta tekrar edilmesi pek hoş olmamış. Onun dışında güzel gidiyor. Konu hala merak uyandırıcı. Yeni bölümlerde görüşmek üzere...

Şu PDF olarak yayınlanma işine gelirsek, bu aralar çok yaygınlaştı. Ama bence o kadar da "iyi" bir seçim değil bu. PDF formatında yayınlamak, eser bittikten sonra yapılmalı bence.  O da okuyup beğenen ve saklamak isteyen okurlara bir teşekkür babında olmalı... Yoksa "Hikayeyi artık buradan yayınlamayacağız, PDF olarak okuyun" demek sadık okuyucuyu küstürür. Bence...
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )
« Yanıtla #51 : 24 Ocak 2010, 15:29:00 »
mit,
Ana karakterin kişiliği... Hmm... Doğru olabilir gerçekten buraya katılıyorum bazen farklılıklar olabiliyor. Bizim istediğimiz karakter, asi, dünyadan bıkmış ve karaktersiz bir karakterdi :D Bilmem anlatabildim mi bilmiyorum...

 Şu pdf işine gelirsek, biz sadece ilk dört bölümü kapsayan bir pdf yayınlamayı düşünüyoruz. Sonrasını hiç bir yerde yayınlamadan sürdürmeyi ve eser bitince yayın evlerinin beğenisine sunmayı planlıyoruz. Okuyucunun küsme ihtimali de var tabii ama daha fazla okuyucuya ulaşma ihtimali de var...

Zaman ayırdığınız ve yorum yaptığınız için teşekkürler :)
May the force, be with you.

Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )
« Yanıtla #52 : 24 Ocak 2010, 17:45:17 »
“Buna, buradakilere ve burada olacaklara alışmalısın. Aksi takdirde ne zamanı yakalayabilirsin yakasından, ne de mekansızlıkta yol alabilirsin zamanı umursamadan…” 

Buraya ba-yıl-dım! :D

Gerçekten ama gerçekten, harika olmuş. Anlatım karışık ve anlaşılması zor değil, oldukça akıcı.

Hikaye hâla merak uyandırıcı. Oldukça hoş. Beğendim. :D

İki kişi yazmak da ayrı bir başarı, bu konuda da tebrik ediyorum sizi. :)

Yenilerini merakla ve 'zamanla' bekliyoruz diyelim. :)



Haykırmak mı istiyorsun karanlığa?
Öyleyse seni tutan ne?
Avazın çıktığı kadar bağır karanlığa,
O, herkesten çok daha iyi anlar seni aslında...

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )
« Yanıtla #53 : 24 Ocak 2010, 19:22:18 »
Hmm.. Biraz fazla "zaman" geçicek yenileri için... Çünkü artık kitap basılınca -ki basılırsa- alırsınız artık :) Devamını rıhtımda yayınlamamaya karar verdik. Umarım kızmazsınız :)

Beğenmenize gerçekten sevindim okuduğunuz ve yorum yazdığınız için teşekkür ederim. :)
May the force, be with you.

Çevrimdışı knsptk

  • *
  • 6
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )
« Yanıtla #54 : 24 Ocak 2010, 20:34:36 »
Kusura bakmayın pek aktif olamıyorum.Yorumlarınız için teşekkürler...
Ruhsuz bir insanın, bedensiz gözlerinden bakıyorum

Olur ya kargaşaya yenik düşer bu yorgun kalbim
Olur da durursa hiç sonu gelmeyecek gibi atarken
Ve ben ayrılırsam bir gün bu acımasız dünyadan
İşte o zaman bakıyor olacağım sadece
Size bakıyor olacağım o uzak diyarlardan
Ve ben bedenimi özlerken bir yerlerde
Bakıyorum olacağım bedensiz gözlerimden...

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )
« Yanıtla #55 : 29 Ocak 2010, 02:33:21 »
E-book bitmek üzere arkadaşlar yakında paylaşıyoruz.
May the force, be with you.

Çevrimdışı Berre

  • ****
  • 1340
  • Rom: 34
  • Güle güle fermuar!
    • Profili Görüntüle
Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )
« Yanıtla #56 : 26 Şubat 2010, 18:50:17 »
Evet Antiseptik; yazıyı okudum, biraz gecikti ama okudum :)
''Zaman'' kelimesine yaptığınız vurgu güzel oluyor. İnsan okurken konunun ne ile ilgili olduğunu unutmuyor (biraz saçma bir düşünce oldu ama :)). Ki sadece ''zaman'' kelimesine değil önemsediğiniz her kelimeyi vurgulamayı unutmuyorsunuz.
Konu gayet güzel ve akıcı ilerlemekte bu da okumayı kolaylaştırıyor; umarım ileriki bölümlerde bunu kaybetmezsiniz.
Bunların yanı sıra bir bölümden diğer bölüme geçişler biraz yavan olmuş sanki. Yani aralarındaki kopukluk kendini hissettiriyor. Bu biraz da kafa karışıklığına neden oluyor. Ama eminim ki bunu düzeltebilirsiniz.
Güzel bir hikâye ve güzel bir bölüm. Devamını bekliyorum efendim :)

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )
« Yanıtla #57 : 26 Şubat 2010, 19:33:34 »
Evet Antiseptik; yazıyı okudum, biraz gecikti ama okudum :)
''Zaman'' kelimesine yaptığınız vurgu güzel oluyor. İnsan okurken konunun ne ile ilgili olduğunu unutmuyor (biraz saçma bir düşünce oldu ama :)). Ki sadece ''zaman'' kelimesine değil önemsediğiniz her kelimeyi vurgulamayı unutmuyorsunuz.
Konu gayet güzel ve akıcı ilerlemekte bu da okumayı kolaylaştırıyor; umarım ileriki bölümlerde bunu kaybetmezsiniz.
Bunların yanı sıra bir bölümden diğer bölüme geçişler biraz yavan olmuş sanki. Yani aralarındaki kopukluk kendini hissettiriyor. Bu biraz da kafa karışıklığına neden oluyor. Ama eminim ki bunu düzeltebilirsiniz.
Güzel bir hikâye ve güzel bir bölüm. Devamını bekliyorum efendim :)

berre ;

  Öncelikle teşekkür ederim okuduğun için. "Zaman" kelimesine özellikle basstıra basstıra vurgu yapıyoruz ki roman tamamen "zaman" üzerine kurulu. Kölefler, nomalar filan derken olay karışıp da bir orta çağ savaşını anımsatsın istemiyoruz.

  Bittikten sonra bi kendim de okuyayım dedim de... Peyami Safa bu bölümü yazsa aynen böyle yazardı her halde :) Çok benzemiş 9. Hariciye Koğuşu isimli romanındaki üslubuna...

 Kopukluğa gelince. Alperen karakteri ara ara esas olaydan kopacak ilk kitapta. Kurguya ufak ufak girecek ve okuyuculara evrenimizi tanıtmaya yardımcı olacak. Ayrıca 2. kitapta da tamamen Alperen üzerine bir kurgu olacak şimdiden söyleyeyim :) Yani kopukluk bilerek ve isteyerek yapılıyor romandaki esas karakterimiz Doğan :)

Tekrar ve tekrar okuyup yorumladığınız için teşekkür ederim :)
May the force, be with you.

Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )
« Yanıtla #58 : 07 Mart 2010, 22:11:18 »
Konunuzu bu yüzden seviyorum. Zaman kavramı mükemmel karmaşık ve ilginç bir şey. Üstünde yüzlerce farklı konu yazılabilir.
Güzel bir bölüm olmuş.
Yazı dili sade ve anlaşılır, -ki, böyleleri kesinlikle daha akıcı ve sürükleyici oluyor bana göre.-
Şu sıralar pek giremiyorum sitey, mazur görünüz... :)
Yeni bölümü bekliyorum ;)


Haykırmak mı istiyorsun karanlığa?
Öyleyse seni tutan ne?
Avazın çıktığı kadar bağır karanlığa,
O, herkesten çok daha iyi anlar seni aslında...

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Bölüm 5
« Yanıtla #59 : 09 Mart 2010, 20:00:40 »
Konunuzu bu yüzden seviyorum. Zaman kavramı mükemmel karmaşık ve ilginç bir şey. Üstünde yüzlerce farklı konu yazılabilir.
Güzel bir bölüm olmuş.
Yazı dili sade ve anlaşılır, -ki, böyleleri kesinlikle daha akıcı ve sürükleyici oluyor bana göre.-
Şu sıralar pek giremiyorum sitey, mazur görünüz... :)
Yeni bölümü bekliyorum ;)


Saolun okuduğunuz için :) Geç olsun güç olmasın bence :) Tekrar tekrar teşekkürler yorumlarınız için... :)
May the force, be with you.