Kayıt Ol

Öyküye Giriş ve Bir Bölüm daha + Sonsuz Evrenler (öykünün altyapısı)

Çevrimdışı JeepeRs

  • *
  • 37
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
    • Ben, Düşünürken!
Kadere inanır mısınız?
Peki sonsuz evrenler inanır mı?



Size sonsuz sayıda evrenin olduğunu söylesem, ne düşünürsünüz acaba? Kavrayabilir misiniz ne demek istediğimi? Şöyle ki, hayatımızın bir çok döneminde, yaşamımızı etkileyen kararlar vermemiz gerekir. Örneğin , A üniversitesine ya da B üniversitesine gitmek. C ile çıkmaya başlamak ya da başlamamak. Yolda yürürken D ile karşılaşmak ya da karşılaşmamak. E ye giderken F yolunu yada G yolunu kullanmak. G yolundan giderken, sonradan E ye gitmekten vazgeçip H ye gitmeye karar vermek.

Ne çok karar vermemiz gerekiyor değil mi? Yukarıdakiler vermek zorunda olduğumuz kararların sadece çok küçük bir kısmı. Bazen bizi farklı şekilde etkileyecek iki seçenek arasında kaldığımızda, hangisini seçeceğimizi düşünmeyiz bile.

Bu kadar çok karar vermemiz gerekirken, bize göre bazı kararlar önemli bazı kararlar önemsizdir. Ama evren buna öyle bakmaz. Evren'e göre her kararın, kişinin hayatını etkilemede eşit şansı vardır. Yukarıda verdiğim örnekte, yolda yürürken D ile karşılaşma olasılığımız var değil mi? Belki de D hiç tanımadığımız biri, belki de hapisten yeni çıktı ve psikolojisi bozuk. Belki de bizi öldürecek. Tabi öldürmek yada öldürmemek D nin kararını vereceği bir eylem. Yani evrende verilen tüm kararlar bize bağlı değil, tüm canlı varlıkların kararları birbirini etkiler durumda.

Şimdi burada düşünmeye başlayalım. A üniversitesi ile B üniversitesi arasında karar vermek zorundayız. Hangi kararın doğru karar olduğunu nerden bileceğiz? Hangisinin hayatımızı daha iyi etkileyeceğini kim söyleyecek bize? Ya ikisini birden seçme sansımız olsa, ne güzel olurdu değil mi?

Burada saçmalamaya başladığımı düşünüyorsunuz, eğer sadece bir tane evren olsa siz haklısınız. Ama ya birden çok evren varsa, o zaman kim haklı. X evreninde yaşayan biz, X1 evreninde A üniversitesine gitmeyi seçsek, bu karar verme aşamasında B üniversitesine gitme olasılığımız da, X1 evreninin bire bir kopyası olan X2 evreninde gerçekleşse. Bundan sonra X1 ile X2 evreninin bire bir kopya olamayacağı aşikar. Yani şu durumda ilk yaşadığımız X evreni kaybolmuş, ya da X1 ve ya X2 evreninden birine dönüşmüştür. Dolayısıyla X1 ya da X2 evreninden biri ya da ikisi birden, karar verme aşaması sonrasında oluşmuştur. Eskiden bir evrenimiz varken şimdi nurtopu gibi iki tane evrenimiz oldu. Ne mutlu bize.

Burada anlamamız gereken, bize önemli ya da önemsiz görünen karar verme aşamalarının evren doğasında birbirinin aynı olasılığa sahip olduğu. Dünyada ki canlık varlık sayısını gözünüzün önüne getirin, bakın burda bilinçli demiyorum. Yani sadece biz insanların değil diğer canlıların kararlarına da evren aynı gözle bakar. Ne kadar çok canlı oldu değil mi? Ki şimdilik evrende bizden başka yaşam olan gezegen olup olmadığını bilmiyoruz. Bunca canlını vermek durumunda olduğu kararların bebek evrenlerin doğmasına yol açtığı göz önüne alınırsa, sonsuz sayıda evrenin olduğu ve her an sonsuza yakın sayıda evrenin oluştuğu gayet net bir şekilde görülebilir.

Arkadaşlar, yukarıdaki yazıyı aslında yazmayı düşündüğüm bir öyküye altyapı oluşturması amacıyla yazdım ve blogumda yayımladım. Blogumda sadece kafamdan geçenleri paylaşmayı düşündüğüm için eleştiri kabul etmiyordum ancak Hakan'ın önerisi üzerine öyküyü sizlerin de beğeninize sunmanın uygun olacağına karar verdim.

Olumlu ya da olumsuz eleştrileriniz için şimdiden teşekkürler..
Dovie'andi se tovya sagain.

Çevrimdışı Elerki

  • ***
  • 441
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sonsuz Evrenler (Bir öykünün altyapısı)
« Yanıtla #1 : 13 Ocak 2010, 19:59:38 »
JeepeRs,

Değişik, kurguya aktarılabilir bir düşünce gibi görülüyor sizin de karar verdiğiniz gibi. İlk bölümü bekliyoruz bu durumda. :)

Aklınıza sağlık.
Let the Dragon ride again on the winds of time.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Sonsuz Evrenler (Bir öykünün altyapısı)
« Yanıtla #2 : 13 Ocak 2010, 21:15:27 »
Çok sık dile getirilen ya da düşünülen bir konuya farklı bir bakış açısı ile yaklaşmışsınız. İlgi çekici ve zevkli bir yaklaşım... İlk bölümü bekliyoruz efendim :)
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı deanna

  • **
  • 324
  • Rom: 9
  • ***
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sonsuz Evrenler (Bir öykünün altyapısı)
« Yanıtla #3 : 13 Ocak 2010, 21:29:16 »
mit ve Elerki'nin de söylediği gibi değişik bir yaklaşım olmuş. Bekliyoruz :D

.


Çevrimdışı

  • **
  • 139
  • Rom: 9
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sonsuz Evrenler (Bir öykünün altyapısı)
« Yanıtla #4 : 13 Ocak 2010, 23:00:03 »
Ben buna benzer şeyleri daha önce okumuştum. Paralel Evrenler Teorisi sizin aynen burada yazdıklarınızı anlatır.

Gerçekten ilginç bir konu. Şu anki yazı pek özgün olmasa da kurguyu merak etmiyor değilim. Buradaki bilgilerden nasıl bir hikaye yaratacağınızı dört gözle bekliyorum.

İyi çalışmalar

Çevrimdışı JeepeRs

  • *
  • 37
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
    • Ben, Düşünürken!
Yorumlarınız için teşekkür ediyorum. Paralel evrenler teorisini daha önce duymuş olsam da içeriğini tam olarak bilmiyorum. Yukarıdaki düşünce, öykünün ana metnini oluştururken uzun yaşam için gereken uzun zamanı nereden karşılayacağımı düşünürken birden aklıma geldi. Yani başka bir yerden esinlenme olmadı. Şimdi paylaşacağım metindeki anlatış biçimim yukarıdakine nazaran farklı, uzun uzun incelenmesi gereken konuları, aceleci olmam nedeniyle hemen anlatmış olabilirim, kusuruma bakmayın, daha öykünün birinci taslağına dahi bakmıyoruz. İleride bir çok ekleme ya da çıkarma yaparak çeşitli düzeltmelere gitme olasılığım çok yüksek.

Öykü için henüz bir isim düşünmedim. Kafamda kurguladıklarımı, boş vakit buldukça yazıyorum. Üstte öykünün kurgusu için yazdığım kısa yazıyı paylaştım. Şimdi de aklıma farklı bir başlangıç gelmezse, öyküye giriş kısmı yapmayı düşündüğüm yazı ile karşınızdayım. Olumlu, olumsuz eleştrileriniz için şimdiden teşekkürler.




- Kaç yaşındasınız?

On bin yedi yüz seksen beş.

- Neden?

DNA üzerine yapılan çalışmalar kuşkusuz, hepimizin dikkatini çekiyor. Günümüzde bir çok canlının genetiğiyle oynanmış durumda. Henüz insan üzerinde denemeler yapılmıyor tabii ki. Ya da yapılıyor da bizim mi haberimiz yok?
Yıllarca bu konu hakkında düşündüm. Uzun ömrüm boyunca, insan genetiği hakkında olası evrenlerin çok azında bilinen sırları öğrendim. Ve bu öğrendiklerimi kendi üzerimde uyguladım. Kartallarınki kadar keskin gözler, yarasaları bile kıskandıracak kadar iyi duyan kulaklar, köpeklerin sahip olduğu gibi mükemmel bir koku alma kabiliyeti. Sonsuz yaşam, beynin tamamını kontrol edebilme, hızlı hücre yenilenmesi gibi  tüylerinizi ürpertecek özelliklere sahibim.
Yalnız her ne kadar kendi üzerimde bir çok deney yapmış olsam da, son saydıklarımı benim eserim değil. Zaten kim ölümsüz olmak ister ki? Sevdiklerin ölürken, bildiğin alıştığın dünya değişirken yaşamak zorunda olmak. Tamam kabul ediyorum, zorunda değildim belki ama sıradan bir yaşam sürmeyi isterdim normal insanlar gibi.
Neden intihar etmedim, bunu defalarca kez sordum kendime. Şu an bile düşünmüyor değilim, yaşamıma son verip bu lanet yaşamdan kurtulmayı. Arkadaş yok, güvenebileceğin kimse yok, eş yok, dost yok, çoluk çocuk yok, çocuk sahibi olma şansı yok.
Sıradan bir insan gibi düşünüyor olsaydım, sıradan bir insanın beynine sahip olsaydım, yukarıda saydığım sebeplerden biri bile intihar etmem için yeterli olurdu ama değilim. Ben farklıyım. 25 kromozom çiftim var bir kere. Sıradan bir insanla çiftleşme sansım yok. Denemediğimi sanmayın sakın. Defalarca kez denedim kendime uygun bir eş seçmeyi. Ama onlar ölümlü yaşamın armağanına kavuşup beni yalnız bıraktılar, zaten yaşarken de pek beni anlayabilmiş değillerdi.
Bunu neden size anlatıyorum merak ediyorsunuz değil mi? Yaşamım süresince beynimi istediğim gibi kullanmamın da verdiği destekle sizin teknolojinizin defalarca kez üstünde bir teknolojinin mimarı oldum. Ve bu geliştirdiklerimden bazılarını sizinle paylaşmak istiyorum. Bunu sizin iyiliğiniz için yaptığım kanısına kapılmayın sakın, dünyaya yaptıklarınız için sahip oldunuz bu olanağa. Aslında şuan 1 saat de olsa sizin gibi vahşice düşünebilmek isterdim. Hepinizi hissedebiliyorum nasıl olsa bir milyarınızı şuracıkta öldürüversem dünya ne kadar da rahatlar. Hatta hepinizi öldüreyim, şimdiye kadar öldürdüklerimin yüzde biri bile etmez, pişmanlık dahi duymam bu eylemden.
Ama sizi suçlamamalıyım dünyaya yaptıklarınız için, onu benim gibi anlamıyorsunuz ki, acısını göremiyorsunuz. Suçlanması gereken benim en nihayetinde, bildiklerimi bunca yıl sizinle paylaşmaktan çekindim. Lakin size öğreteceklerimi birbiriniz aleyhine kullanmayacağınızı nereden bilebilirim ki?
Aydınlanacağınızı umuyorum, benim aydınlandığım gibi. Bana sonsuz yaşam lanetiyle, mükemmel düşünme lütfünü kim bağışladı bilmiyorum. Ama bir umut görüyorum sizde, bunca zaman sonra ufak bir kıvılcım. Belki anlarsınız neler hissettiğimi. Dünyanıza hak ettiği ilgiyi gösterirsiniz…

Evet, başka sorusu olan?
Dovie'andi se tovya sagain.

Çevrimdışı

  • **
  • 139
  • Rom: 9
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sonsuz Evrenler (Bir öykünün altyapısı)
« Yanıtla #6 : 14 Ocak 2010, 00:25:44 »
Yazım tarzı ve hikayeyi anlatış tarzı güzel ama hikayenin orjinalliğini ben hala göremedim. Yine de beğendim ve zamanla özgünlüğü yakalayacağına inanıyorum.

Tebrikler

Çevrimdışı JeepeRs

  • *
  • 37
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
    • Ben, Düşünürken!
Ynt: Sonsuz Evrenler (Bir öykünün altyapısı) + Öyküye Giriş
« Yanıtla #7 : 14 Ocak 2010, 03:29:38 »
Aynı altyapının üstüne yazılmış başka bir yazı ile devam ediyoruz.



Yakıcı güneşin, her dakika etkisini daha da artırdığını görmezden gelebilseydim, bir savaşın tam ortasında olduğum gerçeğini unutmam bir nebze daha kolay olurdu.

Evet, lanet bir savaşın ortasındaydım ve hangi tarafın haklı olduğu umrumda değildi. Zaten savaşları oldum olası sevemedim. Binlerce insan, birbirinin boğazına gözü dönmüşcesine saldıran, leş gibi ter kokan binlerce insan. Akan kan yüzünden çamur olmuş, yürüdükçe yılan derisi gibi esneyen toprak. Çığlıklar, ahh kulaklarım olduğunu unutmak, bu kadar iyi duyamıyor olmak isterdim. Lanet insanlar, madem savaşmaya bu kadar niyetlisiniz, iş ölmeye gelince de çenenizi kapalı tutun.

Dört gün oldu sanırsam, uyandığımdan beri dört gün. Savaşın, kanın, terin, çığlıkların, çevreye yayılmış insan parçalarının, iğrenç bir kokunun etkisiyle yıllar gibi gelen dört gün. Bir dahaki sefere uyanacağım evreni dikkatle seçmeliyim diyorum kendime, daha önce de defalarca kez dediğim gibi. 17AF7CKL8932M evreninin genel gelişmişlik seviyesinin biraz altında olduğuna dair doğduğum evrendeki süper bilgisayarımın beni defalarca kez uyardığını düşünmemeye çalıştım. Birazmış. Bu insanlar resmen ilkel. Gün geçtikçe artan pişmanlığım, daha burada geçirmem gereken 381 yılı düşündükçe sinir krizine girmeme seviyeye yükseliyordu.

Elementler üzerindeki kontrolümü geliştirmem gerektiği doğruydu elbet. Bir kaç yüzyıl öncesinde sadece çevremdeki cisimleri haraket ettirebildiğim düşünüldüğünde, şu anki durumum bile şaşkınlık vericiydi. Ama lanet süper bilgisayarım, elementleri kontrol etmek için, beynimin kapasitesinin çok azını kullandığımı ve potansiyelimi gerçekleştirmek için daha çok pratik yapmaya ihtiyacım olduğuna karar vermişti. Devreleri yanasıca makina.

PA726 evreninde, ilk oluşan bir milyardan biri olduğu varsayılır, dokuzyüz yıl boyunca insan zihninin derinlikleri üzerinde çalışmıştım. Yani, çevremdeki insanların düşüncelerini duymak, onların benim ne düşündüğümü anlamalarını sağlamak, istediğim şeyleri düşünmelerini sağlamak gibi şeyler. Birden fazla zihne aynı anda bağlanmak ise en çok sevdiğim şeydi. Sanki ben çobanmışım onlar da koyunlarımmış gibi. Daha sonraları bağlandığım zihinleri, sadece istediğim gibi yönderdirmenin yanı sıra, acı veya zevk ile eğitebileceğimi ve kopartabileceğimi keşfettim. Kopartmak derken, beynin vücut üzerindeki kontrolünü kesmekten bahsediyorum. Bu da o bedenlerin ölümüne neden oluyordu doğal olarak.

PA726'dan ayrılmadan önce yaptığım şey için hala kendimi affedemedim. O insanlar bu yazgıyı hak etmiyorlardı. Sonsuz evrenler içindeki dünyalarda yaşayan hiç bir insanoğlu öyle bir muameleyi hak etmiyor. Ama sınırlarımı öğrenmem gerekiyordu. Önce, o zavallı insanlara bağlandım. En başta yakın çevremdeki yedi bin seksen üç kişiyi zihnimde hissettim. Sandığımdan daha kolay oluyor gibiydi. Sonra bağlanmaya devam ettim. Yüz binler, milyonlar, milyarlar. Üç saat kadar sonra, o dünyada yaşayan on milyar üç milyon iki yüz kırk bin altı yüz elli iki kişiye bağlamıştım. Hepsini sanki yanımdalarmış gibi hissedebiliyordum. Onlara istediğim herşeyi yaptırabilirdim. Ben ne yaptım? Hepsini koparttım.

Ve değişikliği farkettim. Dünya daha önce hiç karşılaşmadığım bir sessizliğe büründü. Duymaya başladım ardından, önce bir kaç tanesi söylüyor gibiydi sanki, zamanla diğerleri de katıldı ağıt yakan hayvanlara. O vakit, aklım başıma geldi, ne yaptığımın farkına vardım. Onlara tekrar bağlanmayı, yeniden canlanmalarını istedim. Ama ben her ne kadar insanlara göre özel biri olsam da tanrı değildim. Kalbim yanmaya başladı sanki demirden bir kozmuşcasına. O acıyı hiç bir zaman unutmadım.

Hayvanlara ağıta devam ederken, bülbül başladı şarkısına, o an içimde bir yanardağ patladı sanki. Bir ses bu kadar saf, bu kadar içten, bu kadar duru olabilir miydi? Orada ne kadar durdum bilmiyorum, çevremde saçılmış insan cesetleri arasında, öldürdüğüm insanlar arasında. Ağladım, dönüştüğüm şey için göz yaşı döktüm. Defalarca kez düşünmeme rağmen hep yapmamak için bir sebep bulduğum şeyi yaptım. İntihar.

Kendimi koparttım. Canım yandı ama kalbim köz gibiyken hissetmedim dahi. Olduğum şey ölmeme mani oldu. Oturmaya devam ettim, göz yaşlarım içime aktı, bülbülün sesi kanıma karıştı. Ve duyulabilecek hiç bir ses kalmadığında, ben değişmiştim.

Şimdi bir savaşın ortasındayım. Dört gündür bu savaşın ortasındayım. On bin kadar insan var savaş meydanında, hepsine bağlıyım, hepsini hissedebiliyorum. Onları şu an, bu pişmanlığım içinde kopartmıyorsam tek sebebi var; o bülbülü tekrar duymak istemiyorum.
Dovie'andi se tovya sagain.

Çevrimdışı Elerki

  • ***
  • 441
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
JeepeRs,

Son kısımla birlikte güzel bir kurgu olacağı bence iyice ortaya çıktı. Yalnız, bu yazdıklaınızı bir taslak olarak alıp onları daha çok geliştirirseniz -ki bunu siz de söylediniz- çok daha verimli olacak gibi. Şu ana kadar fikri verdiniz bize; ufak bir altyapı da elimizde.

Anladığım kadarıyla uzun soluklu bir şey yazmayı düşünüyorsunuz. Okuyucuyu -en azından beni- yakaladınız. :) Devamı için aklınıza geldikçe yazdığınız şeyleri derleyip bölümler haline getirerek eklerseniz biz okuyucular için çok daha doyurucu olur kanısındayım.

Elinize sağlık. :)
Let the Dragon ride again on the winds of time.

Çevrimdışı JeepeRs

  • *
  • 37
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
    • Ben, Düşünürken!
Aslında uzun soluklu bir şey yazamayı düşünmüyordum. O ilk, soru cevap biçiminde olan öyküdeki gibi öyküyü, yani günümüzde geçen öyküyü anlatırken geçmişi de satır aralarında vermeyi düşünmüştüm ancak karakterime yaşattığım hayatın farklılığı ve ilginçliği beni o geçmişi de incelemeye itti.

Şimdi karakterin gelişimini, üstteki gibi kısa parçalarla okuyucuya verip, ara ara da şuanki zamana değinmeyi düşünüyorum. Aslında dediğiniz gibi uzun soluklu roman tarzında bir hikaye çıkıyor ortaya ama kendime hala güvenemiyorum uzun bir şeyler yazabileceğim konusunda.
Dovie'andi se tovya sagain.

Çevrimdışı Elerki

  • ***
  • 441
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
JeepeRs,

Deneyerek bir şeyler çıkartabilirsiniz ortaya. :) Şimdilik size en uygun nasıl gidiyorsaöyle devam edin. Ben de kendime güvenemiyorum uzun sürecek hikayeler yazmak için... Bir yerden başlayacağız ama bakalım... :)

Tekrar elinize sağlık, devamını bekliyorum. :)
Let the Dragon ride again on the winds of time.

Çevrimdışı

  • **
  • 139
  • Rom: 9
    • Profili Görüntüle
Kurgu geçmişi irdeleyeceği için ne kadar süreceği çok fazla sorun değil. Her zaman toparlayıp bitirebilirsiniz. Ama bence kesinlikle bunu yapmayın.

Son kısmı gerçekten beğendim çünkü. Anlatım tarzının resmen beş seviye atlamasıyla birlikte hikaye benim gözümde orjinalliğini kazandı.

Okumaya devam edeceğim. Tebrikler.

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Birbirine bağlı ama aynı zamanda bağımsız hikayelerle evren oluşturmak? Evet evet güzel bir şey bu, benim çok hoşuma gider. Devamını beklemekteyim.

Öneri; Böyle bir hikayede, kısa bir şey, evren adlarının kodlamalarını belirli bir sisteme oturt. Mesela "17AF7CKL8932M" bana çok rastgele basılan tuşlar gibi geldi. "PA726" çok daha güzel. Mesela ilk iki harf ne büyüklükte olduğunu, sonraki üç sayı kaçıncı yüzyılda bulunduğunu anlatabilir. Bilimsel isimlendirmeler (Astronomide) bunun gibi şeylerle yapılır genellikle.
#rekt

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ben de ilk mesajdaki kısmı okuyunca aklıma ilk olarak Paralel Evrenler Teorisi geldi. Güzel bir bakış açısından çok güzel öyküler çıkabilir. Bu öykünün temelinde de karakterin gelişimi var gibi görünüyor. Fena da gitmiyor, son bölüm özellikle epey iyi olmuş.

Benim merak ettiğim bir şey var -kızmazsan eğer- bu karakterin Dr. Manhattan ile herhangi bir benzerliği var mı senin gözünden?
try again fail again fail better

Çevrimdışı JeepeRs

  • *
  • 37
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
    • Ben, Düşünürken!
Eleştirileriniz için teşekkürler.

Bir bakıma Dr. Manhattan'ı andırıyor olabilir. Yani insanlığa bakış açısındaki farklılık olsun, olağanüstü güçler olsun. Ama onun gibi bir zamanlar insan olduğunu unutmuş değil. Sonra karakterimin, insanlığı enine boyuna incelemesi için çok fazla zamanı var. Dolayısıyla bir çok şeyi tecrübe ederek öğreniyor. Son olarak da benim karakterim mavi değil, normal insan gibi görünüyor.

Benzerlik kısmına gelince, bu hikaye aklımda belirmeden önce Watchmen daha vizyona girmemişti ve çizgi romanlarını bir şekilde okumamıştım. Yani Dr. Manhattan'ın varlığından haberim yoktu. Ama Watchmen'i izledikten sonra karakterim hakkındaki düşüncelerimde bir değişme olmamıştır diyemem gönül rahatlığıyla.
Dovie'andi se tovya sagain.