Kayıt Ol

İnek Bekçisi

Çevrimdışı Arcadicus

  • *
  • 22
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
İnek Bekçisi
« : 24 Haziran 2014, 18:26:50 »
Merhaba arkadaşlar. Yazamıyorum, daha doğrusu çok kötü yazıyormuşum gibi geliyor. Canım sıkıldı dedim aklıma ne gelirse yazayım, okuyucular fikirlerini beyan etsin, gerçekten kötü yazıyor muyum anlayayım. Umarım iyi etmişimdir. Gerçekten kötü mü yazıyorum, yoksa bana mı öyle geliyor? Hatalarımla beraber bunu da açıklarsanız sevinirim. İyi okumalar :D

İneklerin başında nöbet tutarak para kazanmak.

Kimin aklına gelirdi ki? Wilcort bile şaşkındı. İş ilanlarına baktığında görmüştü. Bir çiftçi, geceleri ineklerinin başında dikilecek nöbetçi arıyordu. Üstelik maaşı da fena değildi. Wilcort, bundan kolay iş bulamayacağını düşünerek başvurmuştu. Çok kolay olacağını, hemen işe başlayacağını sanmıştı. Ama çiftçi, inekler hakkında ne bildiğini ve ne düşündüğü sorduğunda, öyle sandığı gibi olmayacağını anladı. Çünkü inekler hakkında bildiği tek şey; "memeli" olduklarıydı. Çiftçi bu cevabı beğenmezdi büyük ihtimal. Onu kesinlikle işe aldıracak cevabı bulmalıydı. Bunun için saatlerce düşünmesi gerekti. Ama sabırlıydı çiftçi. O, cevabını verene kadar gazete okumuştu. Zaten iş ilanı için başka gelen de olmamıştı.

Cevabı bulduğunda yapmacık bir şekilde öksürdü, Wilcort. Çiftçi gazeteyi indirip kaşlarını kaldırarak ona baktı.

"Cevabı bulabildin mi, evlat?"

"Evet, efendim," dedi gururla.

"Söyle bakalım."

"İnekler, biz insanoğlunun yaşam kaynağı sütü üreten hayvanlardır, efendim."

"Peki, onlar hakkında ne düşünüyorsun?"

"Şey...ineklerin olmazsa biz insanların da olmayacağını düşünüyorum. Çok önemli hayvanlar, gerçekten."

Çiftçi, gazeteyi sandalyenin üstüne bıraktı ve ayağa kalktı. Büyük an gelmişti.

"Seni sevdim, evlat. İnekleri çok iyi analiz etmişsin. Seni işe alıyorum, bu akşam başlıyorsun."

"Hemen mi?"

"Hemen."


Cevabın inekleri öven ve yücelten bir cevap olması için çaba göstermişti. Çiftçi ineklere tapıyordu. Bu tür cevaplar bekliyordu muhtemelen. Wilcort'tan başkasının gelmemesi ve onun doğru cevabı vermesi, direk işe alınmasını sağlamıştı.

Çok kolay. Eğlenceli. En rahat meslekler arasında bir numara. İnek Bekçiliği.

Öğrenmesi gereken bir şey veya ona patronluk taslayacak kimse yoktu- çiftçi hariç. İneklerin başında bekleyecek ve para kazanacaktı. Bu düşünce, onu rahatlatıyor ve mutlu ediyordu. Çiftliğin mutfağına oturmuş, sütlü kahvesini içerken, ilk kez bir iş için sabırsızlandığını hissetti.

Çiftçi içeriye girdiğinde sütlü kahvesinden son bir yudum aldı ve ayağa kalktı.

"Hazır mısın?" diye sordu çiftçi.

"Hazırım," dedi Wilcort, kendinden emin olarak.

"Öyleyse, ineklerin başına haydi!"

Sadece iki tane ineğin olduğunu görünce, hevesi kaçar gibi oldu, Wilcort'un. Ahırda küçük ve boğucuydu zaten. Ama işin ucunda para vardı. Para için her şeyi yapmaya hazırdı. Hem iki inek varsa, işi daha kolaydı. Başa çıkmak zor olmazdı. Kendisi için saman yığınlarını üst üste yığarak bir yatak yaptı. Yatağına uzandı ve kitabını okumaya başladı. İçerisi fenerlerle gayet yeterli düzeyde aydınlatıldığı için el fenerini açmak zorunda kalmadı.

Arada sırada, başını kitap sayfalarından kaldırdı ve ineklere baktı. Hiç bir sorun yoktu. Öyle ses çıkarmadan duruyorlardı işte. Zaman ilerledikçe canı sıkılmaya başladı. Hayvanlar hakkında okuduğu kitabı ellinci kez okumak bunaltmıştı onu.
Yatağından kalktı ve el fenerini yanına alarak dışarıya çıktı. Ahırın girişinde dikilerek çevreye göz gezdirdi.

Çiftlik şehirden fazla uzakta değildi. Şehrin alev gibi kıvrılan ışıkları rahatlıkla görünüyordu. Arazi düzlüktü ve başka çiftlikler, tarlalar uzanıyordu üstünde. Kısacası tarım için çok uygun bir yerdi.

Bir süre daha dışarıda bekledikten sonra ineklere bakmak için içeriye girdi. Fenerini içeriye doğru tuttu. Ancak inek falan yoktu ortalıklarda. Dehşete kapıldı, Wilcort. Bir anlığına çıkmıştı dışarıya. Sadece bir anlığına. Üstelik kapının önündeydi. Sihirli bir güçle mi yok olmuştu bu hayvanlar. Wilcort, telaşa kapılarak ahırı didik didik etti. Belki samanların altına gizlenmişlerdir diye baktı. Ama hayvanlar yoktu. O sırada-büyük şansızlık- çiftçinin sesi duyuldu.

"Her şey yolunda mı, evlat?"



Olaylar çok hızlı gelişmiş olabilir, betimlemeler ve benzetmeler de kötü olabilir. Bunun dışında gerçekten kötü mü, ya da başka hatalarım var mı onları söyleyin yeterli. Bu kötü yazıyormuşum hissi beni sıkmaya başladı ve büyük oranda hikayelerimi etkiliyor. Devamı da gelecek bu arada.


Çevrimdışı Tom Riddle

  • *
  • 4
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: İnek Bekçisi
« Yanıtla #1 : 24 Haziran 2014, 21:18:15 »
Merhabalar,

Öncelikle başlık ilgi çekiciydi, bir hevesle içeri girdim. Tek solukta hikayeyi okudum. Bitirince durup bir düşündüm bu yorumu yazmadan önce. İyi ya da kötü. Karar veremedim. Ama bana hitap etmeyen bir hikaye olduğu kanısına vardım. Akıcılık iyi. Şöyle bir kötü yanın var, adam saatlarce düşünmesi gerekiyor, bu olay 2 cümle sürüyor. Biraz hikaye kısa kısa olmaya "özen" gösterilmiş gibi. O arada kalan detayları uzat bence. Uzat uzatabildiğin kadar ki hayal gücünün penceresinden bizde adamın yerine koyalım kendimizi. Mesela adam cevabı bulmak için ineklerin yanına gitsin, onlarla konuşsun vs vs. Senin hayal gücüne bağlı. Ama çok kısa olmuş detaylar. Çok kısa. (Gerçekten çok kısa)

Çevrimdışı Quidditç

  • *
  • 4
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: İnek Bekçisi
« Yanıtla #2 : 27 Haziran 2014, 15:10:28 »
Sandığın kadar kötü yazmıyorsun bence. Kurguyu beğendim ve anlatımda elinde çok malzeme var: Çiftlik. Ama bu anlatımınızın berbat olduğu anlamına gelmez. Umarım devamı en kısa zamanda gelir. :)

Çevrimdışı Bars Elsa

  • **
  • 318
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: İnek Bekçisi
« Yanıtla #3 : 06 Temmuz 2014, 02:59:09 »
Merhaba, beni de öyküyü okumaya çeken şey başlık oldu. Oldukça ilgi çekici bir başlık, ben bu konuda çok beceriksizimdir. :)

Öyküye gelince, beş - altı yüz sözcüklük öykülerde genellikle yoğun bir anlatım bekler okuyucu. Belki daha felsefi cümleler... Ama bana kalırsa durum hikayesi olmayan ve başarılı kısacık öyküler de vardır. Bu da onlardan biriydi.

Genellikle yorumlarımda kurguya karışmayı pek sevmem, yazarın hayaline karışmak gibi olur bu. Lakin böylesine güzel bir başlığın altında fantazyayı sadece son cümlede görmek doyurmadı beni. Belki çiftçi biraz daha gizemli, ahır daha ilgi çekici tasvir edilebilirdi. Sonundaysa ineklerin kayboluşuna dair belki önceki cümlelerden yakalayacağımız bir mit, bir efsane ekleyebilirdin ve bu da öyle sonunu okuyunca "aa tamam inekler şu şekilde kaybolmuş" dedirtecek şekilde değil de sadece çıtlatacak şekilde olabilirdi. Tabii yazarın kurgusuna karışmayı sevmediğim için, sadece sana daha sonraki öykülerinde naçiz bir tavsiye olarak söylüyorum kabul et bunları.

Son bir şey söyleyeceğim, gözüme çok takıldı. Bir yerde "direk" sözcüğü geçiyor ki doğru yazımı "direkt" olacaktır; ama yabancı dillerden bariz şekilde geçmiş olan sözcüklerin yerine Türkçelerini kullanırsan akıcılığın daha tez olur. Örnek direkt yerine "doğrudan" yazabilirsin.

Öykü için tekrar teşekkürler. Devamı gelirse zevkle okurum. :)