Kayıt Ol

Neln Karrûl

Çevrimdışı johnconstantine

  • **
  • 167
  • Rom: 14
    • Profili Görüntüle
    • Her Şeyi Gören Faesla
Neln Karrûl
« : 22 Eylül 2010, 19:02:19 »
Neln Karrûl
(Yürüyen Dağlar)

Siz hiç duydunuz mu bilmiyorum ama bir gün yolunuz Faésla topraklarından geçerse, kesinlikle duyabilirsiniz. Hem de sadece ozanlardan değil, birçoklarından. Çünkü bir gün tekrar uyanacaklarına dair rivayetler yüzünden Neln Karrûlların hikâyeleri asla unutulmaz.

----------------------------------

''Oğlum, biraz daha yukarıdan yani alnından vurman gerekiyor. Ralkların zırhları kalındır, hatta bana soracak olursan; aslında onların zırh kullanmasına bile gerek yok, göğüs kafesleri sanki bunlara dayanmak için düzenlenmiş. Kasları sıkı ve sağlamdır. Neyse, elinde herhangi bir zehire yalatılmamış sade bir ok mevcut, bu yüzden Samankafa'yı alnından vurmanı istiyorum, keza zehirli ok olsaydı fark etmezdi, eğer halâ gövdesinden vuracaksan yayını hafifçe ger ve oku kalbine doğru sal. Hafifçe ger diyorum çünkü Samankafa'nın tahtası henüz sağlam değil. Belki yemekten sonra ilgilenebilirim. Şimdi tekrar deniyoruz.''

''Bu sefer başaracağım, merak etme. Yukarı, biraz daha yukarı. Alnından vurmalıyım.'' diye kendi kendine söyleniyordu genç. O yukarı yukarı derken evlerinin tepesinden öterek yaklaşan bir karga tam da sırasıymış gibi Samankafa'nın üstüne kondu. Genç elinde olmadan hızlı bir refleks ile yayı istemeyerek baş hizasından biraz daha yukarı kaldırdı ve saldı. Belki gençlik yıllarındaki atikliğe sahip olsa kurtulabilirdi yaşlı karga lâkin nafile. Zaten cılızdı ve hızla onu vuran ok sanki hızında hiçbir şey kaybetmemiş gibi peşine yaşlı kargayı da katarak Samankafa'nın arkasındaki korumak için yapılmış geniş tahta levhaya saplandı. Oktan akan, yaşlı karganın koyu kanı ağır ağır toprağı sulamaya devam ederken, büyük bir gürültü gökyüzünü yararak hızla ilerledi. Şehirdeki insanlar bu kısa süren saniyelerin ardından bıraktıkları işlerine döndüler, yıllardır alışmışlardı bu olaya. Adam: ''Son zamanlarda artmaya başladı, bu iyi bir şeye delâlet değil. Şimdi şu oku çıkar, kargayı toprakla ört ve yemeğe gel.'' Kendi okunu ve oğluna eğitim için kuşandığı diğer silahlarını yerleştirip eve girdi ve her şeyiyle tamamlanmış yemek masasına geçti. Genç istemeyerek vurduğu yaşlı karga için epey üzülüyordu, onu toprağa gömerken gözleri bile dolmuştu hatta, gözyaşları neredeyse aynı yaşlı karganın kanı gibi toprağı yıkayacaklardı.

Genç, avucunda kalan son toprak taneleri ile yavaşça karganın üstünü kapatırken öncekinden daha büyük gürültü tekrar gökyüzünü yardı. Halkın bir çoğu bir anda irkilerek yere kapaklandı çünkü; belki üç veya dört kuşaktır asla üst üste ve böylesine kuvvetli hiç olmamıştı. Hızla birkaç avuç kızıl toprak daha dökerek evine, aklına nerede olduğunu bilmediği büyük kardeşini düşünerek koşmaya başladı. Umarım gelmiştir diye iç geçirdi.

Çevredeki insanlar da hızla evlerine ilerlemeye başladılar, kimisi ihtiyacı olan eşyalarını at arabalarına yüklemiş ve ''Kaçın! Kaçın! Canınızı kurtarın hâlâ şansınız varken.'' diyerek feryat ediyorlar. Bu feryatların sebebi, orta yaşlarda kızıl sakallı bir adamın; kehanet gerçekleşiyor, onlar artık uyanıyorlar, çabuk bu dağdan uzaklaşın söylemiydi.

Genç, eve girerek yemek masasındaki babasına duyduklarını anlattı. Heyecanlı anlatımından korktuğu belliydi tabi. Babası ise oğlunun korkusunu gidermek amacıyla gülümseyerek dışarıdakilere kulak asmaması gerektiğini belirtti lâkin kendisinin de bu kehanetin artık gerçekleşmeye başladığını düşündüğü doğruydu. Masadan kalkıp, oğluna annesini bulmasını tembihleyerek, dışarıdaki karmaşaya göz atmaya çıktı.



Devam edecek...