Kayıt Ol

Sinek Onlu

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Sinek Onlu
« : 03 Mayıs 2009, 16:32:15 »
Sinek Onlu

“Son kart açılana kadar umut hep vardır. Ah umut daima vardır,” derdi büyükannem. Parmaklarım destedeki son karta uzanırken, alnımdaki terler sırayla masaya doğru inişe geçmişlerdi. Kayalıkların üzerinden intihar eden yaşlı kadınlar gibi. Pıt. Pıt. Pıt.

Ne kadar korkunç bir sesti bu böyle?
Ve son kartı açtım. Sinek onlu. Destedeki en ölümcül kart…

**

Ben Etnad Fuan. Hayatım boyunca bütün önemli kararlarımı bu deste sayesinde aldım. Büyükannemin destesi bana ondan kalan son şey. Pilimin bittiğini sandığım anlarda, hayata tutunmak için hiçbir neden bulamadığım çekilmez dakikalarda ve ölümü düşündüğüm renksiz zamanlarda; büyükannemin destesi bana her zaman yol göstermiştir.

Kartların her birinin bir anlamı vardı. Bu anlam, her falda değiştiği gibi, hiçbir zaman öncekiyle aynı değeri taşımıyordu. Her defasında en doğru anlamı yüklemek ise; destenin gizemli güçlerinden sadece birisiydi. Kartlar açıldığında gerçek öylece içime doğuyordu. Sanki olması gereken tek doğru, o eski ve ucuz destenin içinden çıkacak kartlara bağlıydı. Ve ben destemin kararlarını asla sorgulamamıştım.

Bu seferki falı yan komşum için açmıştım. Yaklaşık iki haftadır çeşitli nedenlerle beni rahatsız ediyordu. Daha bu sabah müzik setimin sesini fazla açtığım için beni apartman yöneticisine şikâyet edeceğini söylemişti. Yahu benim müzik setim bile yoktu ki!

Sinek onlunun o ana kadar destedeki en ölümcül kart olduğunu bilmiyordum. Doğrusu bu kart daha önce hiç açılmamıştı. Ama anlamı gayet açıktı: komşum Ikas Shinc ölmeliydi.

**

Yatak odam, diğer her odamda olduğu gibi gereksiz bütün eşyalardan arındırılmış bir görüntüye sahipti. Bir kapağında oval bir boy aynası olan dolap, odanın ortasında; köşelere çapraz bir şekilde yerleştirilmiş yatak ve köşede kimi zaman kitap okumak için açtığım duvara bağlı ufak bir lamba. Evet, yatak odam bunlardan ibaretti.

Şimdi de dolabımın derinliklerinden çıkardığım tabancamı temizliyordum. Aslında yaptığım işe pek de temizlemek denemezdi. Çünkü daha önce hiç kirletmemiştim. Bu bir 45’lik AMT Hardbeller’di. Geçen yaz kartların isteği üzerine bir tabanca fuarından almıştım. Kullanacağımı hiç düşünmemiştim. Ama her zamanki gibi, destemi sorgulamadım.

Hardbeller ile işim bitince silahı belime taktım. İçinde iki mermi vardı. Kartlar hiçbir zaman tek bir ölümle yetinmezlerdi. Bunu silaha mermi yerleştirirken, içimde fısıldayan hırıltılı sesten öğrenmiştim. Artık neredeyse hazırdım. Son yapmam gereken şey kartları yok etmekti. Büyükannem kartları son defa kullanacağımdan emin olduğumda, onları yok etmemi istemişti.

Mutfağa gidip dolaptan bir kibrit aldım. Desteyi lavabonun yanına koyup kibriti çaktım. Önce sinek onluyu (destenin en üstünde o vardı), kart tutuşunca da onunla bütün desteyi yaktım. Külleri lavaboya döküp musluğu açtım. Yanık kokusu içinse yapacak bir şeyim yoktu. Destem alev alırken oluşan ise son bir defa baktım. Ve ardından ceketimi alıp çıktım. Deste bekletilmeyi sevmezdi.

**

Karşı komşumun kapısına geldiğimde bir an duraksadım. Onu hemen kapının önünde mi öldürmeliydim? Silah sesi bütün apartmanda yankılanırdı. İçeri bir misafir edasıyla girip öldürmek daha makuldü. Zaten duyan duyacaktı. Hem ikinci mermimin hedefi ben olduğuma göre, başkalarından çekinmem de gereksiz bir şeydi.

Zile bastım. Saniyeler sonrasında demir kapının ardından ayak sesleri duymaya başladım. Kapının dürbününde komşumun karaltısını gördüm. Ve kapı açıldı. Artık kurbanımla aramda hiçbir şey kalmamıştı. Ikas beni gördüğüne oldukça şaşırmış gözüküyordu. Yay gibi kaşlarını kaldırmış, soran gözlerle bana bakıyordu.

“Merhaba Ikas. Düşündüm de bu zamana kadar sana oldukça kaba davrandım. Kendimi affettirmek için, bir kahveni içip özür dilemek istiyorum,” dedim. Kartlar, beni istediğimde oldukça iyi bir oyuncu haline getirmişti.

Ikas esmer, sivilceli bir yüze, orta boy bira göbeğine ve fazlasıyla masum kahverengi gözlere sahipti. Diğer özelliklerine dikkat etmedim, zaten umurumda da değildi.

“Elbette,” dedi yine o bilmiş sesiyle. “Hatalarını kabul etmen çok güzel. O müzik setinin sesi beni illet etmişti doğrusu.”

“Haklısın,” diye mırıldandım. Bu gereksiz kişiyle daha fazla muhatap olmak istemiyordum. “İçeri geçebilir miyim?”

Girebilmem için yana çekildi. Geçerken gözüm komşumun ayaklarındaki mor pofuduk terliklere takıldı. Tanrım! Nasıl zevklere sahip bir insandı bu?

Holü uzun adımlarla geçtikten sonra, salon olduğunu var saydığım geniş bir odaya geldim. Üç koltuk odanın bir duvarını boydan boya kaplıyordu. Diğer duvarda büyükçe bir akvaryumun içinde Japon balıkları yüzmekteydi. Yanında da LCD ekran bir televizyon vardı. Diğer duvar ise, bir sanat müzesi gibiydi. İki büyük tablo –resimlerde ne olduğuna dikkat etmedim- ve tabloların arasında cam bir fanusun içine konmuş ilginç bir heykel. Pek de zenginmişiz, dedim içimden.

Sanat müzesi kaçkını duvarını hayran hayran süzdüğümü sanan komşum, tabloları bir bir açıklamak için yanıma yanaştı. Sıkıcı seanstan kurtulmak için atik davranıp “Kahveleri koymana yardım etmek istiyorum,” dedim.

“Zevkle,” diyerek beni mutfağa yönlendirdi. Ivır zıvırlarını anlattırmadığım için bozulmuş gibiydi. Umursamadım. Silahım hala belimdeydi. Ceketimin dışından kabzasını güvenle okşadım. Bu Ikas’ın son dakikalarıydı. Ve aynı zamanda benim de…

**

Mutfağa komşumun ardından girdiğimde ilk fark ettiğim ne kadar ferah olduğuydu. Benim mutfağım daima kızartma kokardı. Bir de sağlıklı beslenmediği kalmıştı, dedim içimden.

Dolaptan cezveye uzanırken belimden tabancamı çektim. Bunu olabildiğince hızlı yapmak istiyordum. Emniyet kilidini açtım. Filmlerde hep bu tür silahların ateş aldıktan sonra geriye teptiklerini görürdüm. İki elimle tetiğe sarıldım ve ayaklarımı yere olabildiğince sağlam bastım. “Hey Ikas,” dedim.

Gülümseyerek arkasını döndü. Elimde bir tabancayla ne yaptığımı anladığındaysa, gülümsemesi tek kelimeyle dondu! Fotoğraf çekmek gibi düşündüm. Bu anı ölümsüzleştirmek… Ama aynı zamanda kapı komşumu öldürmek… Hayat ne kadar da ironik, diye düşündüm.

Tetiğe bastım. Donan gülümsemenin tam ortasına giren mermi, Ikas’ın yüzünü mutfağın dört bir yanına dağıttı. Komşumun bedeni kasılırken, yüzüme sıçrayan kanı elimin tersiyle sildim. Elimin tersinin de kan içerisinde olduğunu anladığımdaysa deli gibi gülüyordum. Evet, gerçek bir deli gibi! Kendimi kontrol edebildikten sonra tabancamı yeniden kaldırdım. Elim titriyordu. “Gerçekten de geri tepiyormuş yahu!” dedim.

Tabancayı Ikas’ın kanıyla yıkanmış şakağıma dayadım. Önce ses, sonra ışık mıydı acaba? Hayır, önce ışık hızı, diye düşündüm. Sonrasındaysa “Ne fark eder ki?” dedim, boş mutfağa. “Sonuçta herkesin göreceği son şey, tünelin sonundaki o ışık olacak.”

Delicesine bir kahkaha daha attıktan sonra, tetiği çektim. Gördüğüm son şey, ‘o ışık’ dan bile önce, sinek onluydu. Sırıtıyordu.

Son

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sinek Onlu
« Yanıtla #1 : 04 Mayıs 2009, 17:38:25 »
Başında itibaren bana şu ünlüZar Adam kitabını hatırlattı. Okudun mu bilmiyorum ama ona fazlasıyla benziyor. O adamdan tek farkı, sıkıldığı için hayatında yapacağı şeylere zar atarak karar veriyodu ve sonrasında zarların kölesi oluyordu. Bu adam ise kartların kölesi olmuş.

Güzel bir hikayeydi. Bence, zayıf bir karakterin, kendini yönlendirmek için bir şey başvurması ve bunu asla sorgulamayarak hata da yapsa suçu hep ona atacağı bir düzendi bu. Adam zayıf, evet. Zayıf çünkü kendi kararlarını almaktan aciz. Büyük anne ise... Torununu zehirleyen baş kişi. Hee tabii bu düşüncelerle yazmamış olabilirsin ama ben sadece kendi yorumumu getirdim. Eğer aynı şeyi düşünmüyorsak senin ne amaçla yazdığını dinlemkten zevk duyarım. Bir okuyucu olarak bunu bilmeliyim :).

Adu gayet vurucu bu arada. Sinek onlu... altından tekin şeyler çıkmayacağı belliydi. İsim iyi olmuş, kartlar mı yazdırdı bunu sana yoksa :D?!

Başarılı bir hikaye olmuş, tebrik ederim. Psikolojik gerilim diyebilirim bu güzel hikayen için.

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Ynt: Sinek Onlu
« Yanıtla #2 : 04 Mayıs 2009, 18:38:59 »
Güzel yorumun için teşekkür ederim ablacığım. :) Aslında evet iskambil kartlarıyla fal açarken esti böyle bir hikaye yazmak. :P

Benim yazarkenki düşüncem de seninkine yakın bir şekildeydi. Hatta kartların anlamları; destenin sihirli gücünden çok, karakterin o anki ruh halinin bir yansıması olarak düşünmüştüm. Yani adam doğrudan yapmak istemediği bir şeyi, rast gele açtığı fala yüklüyor. Kontrolün kartlarda olduğunu sanıyor, ama aslında bütün olay bilinçaltında. :D Tabii o bu sırada durumdan haberdar değil. :P

Ve hayır, Zar Adam adlı kitabı okumadım. :D Beğenmene ve başarılı bulmana sevindim. :)

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: Sinek Onlu
« Yanıtla #3 : 05 Mayıs 2009, 02:15:27 »
3 ayrıntı kafama takıldı,

1- kartlar asla bir ölümle yetinmez, adam silahı hiç kullanmamış ama daha önce kartlar yüzünden insanları öldürmüş? Silahla değil ama bir şekilde, ancak daha önce hiç kendisini öldürmemiş olmalı ki bu komşu katline kadar yaşamış. Peki ne oldu da bu sefer kendisini de öldürdü. Kartları yakmaya karar vermesi ile mi alakalı olurdu diye düşündüm ama emin olamadım. Sanırım kartlar gerçekten bir şekilde sihirli değilse (nedense bunun olduğuna inanma eğilimindeyim fantastik içerikli denemeler bölümü altında olduğu için) ve adam biraz kontaksa kartları yakması demek zaten yaşamına son vermeye karar vermiş olması anlamına gelirdi. Ama sihirliyseler, cevap bulamadım.

2- müzik sesi nereden geliyor  :D bunun 2 cevabı var, ya kart sahibi adamımız müzik setini gerçekten açıyor ve farkında değil (çünki deli) yada komşusu ondan da deli. Ekstra cevaplar üretmek mümkün sanırım ama mantığa uzak kalırlar. Gecenin ikisinde okuyunca böyle oluyor yorum  :melk

Sevdim ben bunu, şu yazdığım zımbırtı geldi aklıma Tık, karo as bunun orijinal adı ama Uç koydum nedense (sanırım gece 2 nin kudretiydi oda).

ve 3- Shinc, soyadı japonca da "öldü" anlamına geliyor  ;D

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sinek Onlu
« Yanıtla #4 : 05 Mayıs 2009, 09:41:52 »
Ayrıntılara fazla takılmadan zevkle okudum, oldukça başarılı ve orijinal geldi bana. (Zar Adam kitabını ben de okumadım. )

Ama tam olarak fantastik denilemez buna, psikolojik gerilim diyebiliriz. Yahut kartlar sihirli ve adam deli değil ise fantastik gerilim diyebiliriz.

İlginç ve hoş bir çalışma olmuş, ellerine sağlık.
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Ynt: Sinek Onlu
« Yanıtla #5 : 05 Mayıs 2009, 11:14:53 »
2 güzel yorum için teşekkür ederim arkadaşlar. :) Hemen soruları yanıtlamaya geçeyim. Kartların sihirli olup olmadığını yoruma bıraktım. Tıpkı yönetimin adamın ya da kartların elinde olması gibi. İki ihtimal de olası, ben yazarken ikisi de olabilecek şekilde keyifle yazdım. :D

Nihbrin, kartların asla tek bir ölümle yetinmeyeceği, o an komşusunu öldürmesi gerektiğini bilmesi gibi içine doğuyor. Etnad daha önce başka birisini öldürdü mü bilmiyorum. Ama kendini öldürme sebebi, yine hükmün büyük bir ihtimalle kartların elinde olması. -Tabii bunu kendisi de istemiş olabilir.- :D

Müzik setine gelince, sanırım böyle bir müzik seti var. Ve adam kartların etkisindeyken -gecenin bir vakti açtığı fal ona son ses Rock dinlemeye itmiş olabilir?- bir şeyler karıştırmış olabilir. Dediğim gibi ben de sizden fazla bir şey bilmiyorum. :D 

Fantastik gerilim mi, psikolojik gerilim mi onu da bilmiyorum. O da tamamen size kalmış. İkinize de yorumlarından dolayı tekrar teşekkür ederim. :)

Not: Shinc kelimesi o an aklıma estiği için kullanmışım. Oldukça hoş bir esinti olmuş o zaman, anlamı bakımından. :) Uzun süre düşünsem bulamazdım böyle kapalı bir gönderme(Tabii gönderme olduğundan önce benim haberim olmalıydı :D ).

Çevrimdışı Bin-Jip

  • *
  • 37
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sinek Onlu
« Yanıtla #6 : 05 Mayıs 2009, 11:54:00 »
Ben bu hikayeyi gerçekten beğendim  :D
Belki de bezdiren bir insandan alınan intikamın yöntemini sevdiğimden beğenmişimdir  :=)

Neyse, gerçekten güzel. Gereksiz ayrıntılarla bezeli, okurken sıkan bir yazı değil. Başarılar.

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Ynt: Sinek Onlu
« Yanıtla #7 : 05 Mayıs 2009, 12:02:58 »
Ben bu hikayeyi gerçekten beğendim  :D
Belki de bezdiren bir insandan alınan intikamın yöntemini sevdiğimden beğenmişimdir  :=)

Neyse, gerçekten güzel. Gereksiz ayrıntılarla bezeli, okurken sıkan bir yazı değil. Başarılar.

Yorumun için teşekkürler, beğenmene sevindim. :)

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sinek Onlu
« Yanıtla #8 : 05 Mayıs 2009, 16:34:27 »
Tam bir kısa film senaryosu olmuş (bugünlerde heves ettik :P). Ucu açık, sanki üstü kapalı, basitliğinin altında ufak göndermeler olan bir hikaye havası veriyor. Çaktırmasaydın o japonca meselesini iyi olurdu :P

"Bu anı ölümsüzleştirmek… Ama aynı zamanda kapı komşumu öldürmek."

Öldürmeye fotoğraf çekmek benzetmesi, çok hoş.
try again fail again fail better

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Ynt: Sinek Onlu
« Yanıtla #9 : 05 Mayıs 2009, 18:40:27 »
Tam bir kısa film senaryosu olmuş (bugünlerde heves ettik :P). Ucu açık, sanki üstü kapalı, basitliğinin altında ufak göndermeler olan bir hikaye havası veriyor. Çaktırmasaydın o japonca meselesini iyi olurdu :P

"Bu anı ölümsüzleştirmek… Ama aynı zamanda kapı komşumu öldürmek."

Öldürmeye fotoğraf çekmek benzetmesi, çok hoş.

Yorumun için teşekkür ederim Özgür. :) Bu kadar ilgi görmeyi beklemiyordum açıkçası. :P O benzetme benim de çok hoşuma gitti yazarken...

Çevrimdışı Chiyo

  • **
  • 154
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sinek Onlu
« Yanıtla #10 : 15 Haziran 2009, 23:57:19 »
Hikayede geçen olay bana CSI:NY'nin bölümlerinden birini anımsattı. Sürükleyici bir yazı olmuş, yazan arkadaşın eline sağlık.  :)

Çevrimdışı yuno44907

  • **
  • 127
  • Rom: -1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sinek Onlu
« Yanıtla #11 : 16 Haziran 2009, 01:23:07 »
Anlatım filan iyi. Kurgu iyi. Kısa bir hikayeye göre iyi. Fakat boş ve anlamsız bir şey. Yine de güzel.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sinek Onlu
« Yanıtla #12 : 16 Haziran 2009, 11:30:42 »
Fakat boş ve anlamsız bir şey.

Bu kurduğun cümle hiç hoş değil. Yazara karşı ayıp ediyorsun böyle diyerek. Boş ve anlamsız olan nedir açıklar mısın?

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Ynt: Sinek Onlu
« Yanıtla #13 : 16 Haziran 2009, 14:06:36 »
Kurgusu 'iyi' ise neresi 'anlamsızdır' anlamadım? Ya sen 'anlamsız' şeyleri beğeniyorsun ya da yorum yapmış olmak için yorum yapıyorsun. Aydınlatırsan sevinirim. :D

Çevrimdışı yuno44907

  • **
  • 127
  • Rom: -1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sinek Onlu
« Yanıtla #14 : 16 Haziran 2009, 14:52:15 »
Ders vermiyor. Eğitmiyor. Öğretmiyor. Yani okuduğumda elime geçici bir mutluluktan başka bir şey geçmedi.

Fakat çok iyi bir yazarsın.