Kayıt Ol

Mürettebat

Çevrimdışı Wubi

  • *
  • 4
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Mürettebat
« : 10 Ocak 2014, 19:26:47 »

Mürettebat

Bölüm: 0 - Giriş

          "Okyanusun ortasında bir ömür geçer mi be?!"

          "Başka ne olacaktı ha?! Aptal herif! Sus."

          "Aptal mı? Şimdi seni.."

          "Hey hey!! Kesin bakalım sesinizi sefiller! İşlerinizin başına!!"

          "Tamam kaptan.."


     Okyanusun tam ortasında monoton geçen günlerden biri daha. Güneş sanki Dünya'ya uzun zaman önce küsmüş, şu sıralar zorlama yoluyla barışmış nispet yapar gibi. Bir açıp, bir kapanıyor. Suçu Güneş'te aramamak lazım. Onun ne bildiği var. Mürettebat, kaptanın eşliğinde korsan literatüründe en önemli yere gitmekte. Bermuda Şeytan Üçgenine. Kaptan, kendi odasında, papağanıyla birlikte yemek yerken, mürettebat dışarıda harıl harıl çalışıyordu. Gemide kaptan ile birlikte yaklaşık 12 kişi vardı. Kimisinin gözü yoktu, kimisinin bir bacağı. Kaptanın durumu da onlardan farklı değildi, hatta daha beterdi; çünkü bir kolu ve bir bacağı yoktu. Gözlerinden biri de eksikti ve bir göz bandı takıyordu. Sebebi ise, vakti zamanında küçükken düşman bir geminin kaptanının papağanı gözünü oymuştu. Bu onun için utanç vericiydi çünkü mürettebattan birinin gözünü kargalar oymuştu. Bu, daha onurlu bir şeydi. Bir papağanın oyması kadar utanç verici bir durum söz konusu olamazdı.

     Vakit öğleni çoktan bulmuş olacak ki, kaptan odasından çıkıp güvertede bir eli cebinde, papağanı sol omzunda ve bir ayağı geminin ucunun tepesinde duracak şekilde ileriye bakıyordu. Bunu her gün, aynı zamanda yapardı. İleride belli belirsiz bir cisim gördü kaptan. Ve mürettebata seslendi:

          "Çabuk yelkenleri açın! Kara göründü!"

     Mürettebattan biri yanlış anlamış olacak ki;

          "Ney kaba göründü kaptan?" diye sordu. Kaptan mürettebatının saf bir koyun sürüsünden farksız olmadığını biliyordu. Ama sinirlenmeden de edemedi.

          "Sen çok kabasın Piggy. Boşuna sana Piggy demiyoruz!"
dedi. Ve o iğrenç salyalı gülüşlerinden birini yaptı. Mürettebattan bir kaç kişi yelkenleri üste açmak için güvertenin en ortasında bulunan rüzgâr direklerine çıktılar. Diğer bir kaç kişi kürek çekiyordu. Ama onlar güvertede değil geminin içinde, aşağı bölümdeydiler. Gemi bundan 2 yıl öncesinde en son bakımını yaptırmıştı. Zaten en son 2 yıl önce bir karaya ayak basmışlardı. Mürettebatın geri kalanı ise güvertenin aşağısında yelkenlerin en altındaki boşluklara kalın halatları geçirip bağlıyordu. Rüzgârda kaptanın tam istediği gibi esiyordu. Geminin arkasından. Ve bu sayede aşağıdaki mürettebat fazla kas gücü çalıştırmadan rüzgârında yardımıyla gemiyi daha fazla hız kazandırabilecekti. Kaptan hemen kuşunu eliyle tutup havaya doğru saldıktan sonra ağzında bir şeyler geveledi ve dümenin başına geçti. Gemiyi, soldan ilerletip sağa doğru kendi kendine çekilmesini sağlayacaktı. Ve bunu uygulamak için derin bir nefes aldı. Onları nelerin beklediğinden habersizdi. Kollarını kıvırdı ve bağırmaya başladı.

          "Tam sola! İleri!!"

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Mürettebat
« Yanıtla #1 : 13 Ocak 2014, 07:07:21 »
Kısa, sevimli ve yarım bir korsan hikayesi... Sanırım birinci bölüm? Başına herhangi bir ibare koymadığınız için emin olamadım, ama bitmediği de belli...

"Ne kaba göründü kaptan?" kısmına bayağı güldüm doğrusu :) Genel olarak bakıldığında iyi bir giriş olduğunu söyleyebiliriz. Bir tek şu kısmı hiç olmamış:

Kaptan da onlardan farksız değildi. Kaptan onlardan da beterdi. Kaptanın 1 kolu ve 1 bacağı yoktu. Ve gözlerinden biri yoktu. Göz bandı takıyordu.

Çünkü çok kısa ve anlam olarak birbirini tekrar eden cümleler kullanmışsınız.

Kaptanın durumu da onlardan farklı değildi, hatta daha beterdi; çünkü bir kolu ve bir bacağı yoktu. Gözlerinden biri de eksikti ve bir göz bandı takıyordu.

...şeklinde yazmanız akıcılığınızı arttırır. Kaleminize sağlık, sürçü lisan ettiysem affola
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Wubi

  • *
  • 4
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mürettebat
« Yanıtla #2 : 26 Haziran 2014, 19:30:44 »
@mit: Sevgili mit, öncelikle yorumun için teşekkür ediyorum. Aradan uzun zamnan geçti. Tam 5 ay. O bölümde siz değerli ve kendime idol gördüğüm bir yazar abimi güldürebildiysem, ne mutlu bana. Kaptan tasviri hakkında ki yorumunuz da haklısınız, şimdi okuyunca farkettim ve İsteğiniz doğrultusunda yazdım. Evet giriş bölümüydü, o zamanlar çok güzel kafamda kurgulamıştım. Şimdi ise unuttum maalesef. Ama konuyu değiştirdim, görseller ve yazılar ekledim. Aklımda tekrardan oluşturmaya çalışıyorum, çok yakında devamı hızla gelecek. Yorumunuz için tekrardan teşekkür ediyorum. Ve konuyu okuyan herkese de. Saygılar.

Çevrimdışı Wubi

  • *
  • 4
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Bölüm 1: Hazineye Yolculuk
« Yanıtla #3 : 26 Haziran 2014, 20:47:29 »

     Kaptan ve mürettebat sayesinde gemi tam sola çevirilmiş, zor uğraşlarla dümen düze döndürülebilmişti. Pek zor olmamalıydı dümeni düzeltmek ama mürettebattan bazıları korsan gemisinin içinde yemek yemekle meşguldü. Kaptan bunun farkına, dümenin başına geçtikten sonra varmış olacak ki, merdivenlerden aşağıya indi. İnerken gözlerini hafif kısıyordu. Çünkü dışarısı oldukça günlük güneşlikken, içerisi kapkaranlıktı. Ve oldukça da gürültülü bir ortamdı. İçeri girdikten sonra kendine bir tabak aldı. Ve yemek kuyruğuna girdi.

     Kaptan sol koluna, önceki savaşta kaybettiği eli yerine taktığı kanca ile önündeki işçisinin omzuna dokundu. Kancanın sivri ucu işçinin kıyafetini delip, omzuna azda olsa girmişti. İşçi bu durumdan haz etmemiş olacak ki, hızla arkasını dönüp elindeki boş tabağı kaptanın kafasına geçirdi. Tabak o şiddetle resmen tozlarına ayrılmıştı. Ve işçinin gözleri bir anda fal taşı gibi açılmıştı. Keşke arkasını dönmeseydi. Keşke yemek yemek için aşağıya inmeseydi. Kaptan darbenin ağırlığından ve alnına batan bir tabak parçasının verdiği acıdan sesini bile çıkaramadı. Ama gözlerinde ki öfkeden parıldayan alevi gören tüm işçiler geminin üstüne doğru koşmaya başladılar. Tam kaptanın kafasına tabağı geçiren işçi Bailey'de olay yerinden uzaklaşıyordu ki kaptan sıkıca kolundan tuttu.

          "Ah, Bailey. Bir dakika..."

     Bailey'in alnından boncuk boncuk ter akıyordu. Kaptan Bailey'in kolunu gittikçe sıkmaya başlamıştı. Elinde kalan tabağı masanın üzerine bıraktı ve Bailey'e oturması için kancalı eliyle işaret etti. Bailey korku dolu gözlerini kaptanın suratından, yere doğru çevirdi. Ve yavaşça kendini masaya bıraktı. Kaptan sağlam eliyle sakalını sıvazladı. Alnından akan kan suratına kadar gelmişti. Burnunun yanından, ağzına doğru akıyordu. Kancasıyla Bailey'in çenesini yüzüne doğru hizalamak için kaldırdı. Ve Bailey, kaptanın gözlerine baktığı anda kaptan yanağından akan kanı diliyle yaladı. Bailey ne olduğunu anlayamamıştı. Yukarıdan sesler geliyordu. Gözcü Malformed avazı çıktığı kadar bağırıyordu.

          "Kaptan! Karaya yanaştık. Kaptaaan!"

     Kaptan kancasını Bailey'in çenesinden hızla çekti ve o da gözcü Malformed gibi bağırdı. Kancayı çekmesiyle Bailey'in çenesinde hafif bir çizik kaldı. Acımıştı ama ses çıkaramıyordu.

          "Yine ne oldu Malformed?"

          "Karaya yaklaştık kaptan, gelip bi bak. Bizi ne karşılıyor!"

     Kaptan Bailey'e döndü ve gülümsedi.

          "Bunu sonra görüşeceğiz. Şimdi gel de bir işe yara."

     Kaptan ve Bailey hızla merdivenden yukarı çıktılar. Kaptanın papağanı kaptan dışarı adım attığı gibi geldi ve omzuna kondu. Kaptan Malformed'ı arıyordu ki mürettebat gemiye bir şey çıkarıyordu. Kaptan bir işçiye çapayı atmasını emretti ve tekrardan arkasını döndüğünde geminin ortasında bir sandık duruyordu. Oldukça eski bir sandıktı. Kaptan'ın keyfi yerine gelmişti ve Bailey'e sandığı açmasını söyledi. Bailey aşağı kata inip bir taş aldı ve koşar adımlarda sandığın yanına geldi. Eğildi ve sandığın kilidine taşla tam vuracaktı ki, kilidi eliyle tuttuğu gibi kilit elinde kaldı.

          "Sanki bizden biri önceden açmış gibi kaptan." dedi. Kaptan gözlerini kıstı ve mürettebata baktı. Ardından tekrardan gözlerini Bailey'e çevirdi. Bailey sandığın içerisinde bir parşömen buldu ve hızla doğrulup kaptana doğru uzattı.

          "Sanırım bir harita." dedi. Kaptan parşömeni alıp tek eliyle açtı ve gözlerini sevinçten büyüdü. Hızla geminin ucuna koştu ve bağırmaya başladı.

          "Tam gaz geri! Hazineye gidiyoruz!"

     Mürettebat sevinç nidalarıyla görev yerlerine koştu. Kaptan ise gözlerini ufuğa doğru dikti. Gülümsemeye başladı. Onları bekleyen olaylardan habersiz, hazine yolcuğunua çıkmışlardı bile.

***

Haritayı görmek için göstere tıklayınız.

Spoiler: Göster

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mürettebat
« Yanıtla #4 : 27 Haziran 2014, 13:31:12 »
takıldığım yerlerden en göze batanı,

"Gemide kaptan ile birlikte yaklaşık 12 kişi vardı." cümlesi oldu. insanları sayarken ya ortalama bir hesap yapılır, örneğin 10-12 kişi kadardı  yada fazla kalabalıktı yada fazla kalabalık değildi şeklinde ifade edilir. 12 kişi kadardı dediğiniz zaman sanki 11 buçuktan 12 gibi algılanıyor.

Çevrimdışı Wubi

  • *
  • 4
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mürettebat
« Yanıtla #5 : 27 Haziran 2014, 14:52:46 »
Tam sayi belirtmedim zaten, yaklasik diye basinda belirtmistim. Yanlis anlasilmis demek. Bilgisayara gecince ilgilenecegim. Tesekkur ediyorum, kusura bakmayin.