Kayıt Ol

Çok Bilinmeyenli Bir Denklem

Çevrimdışı muaet

  • **
  • 215
  • Rom: 12
  • Carai an Ellisande!
    • Profili Görüntüle
Çok Bilinmeyenli Bir Denklem
« : 11 Nisan 2015, 00:34:13 »
Birkaç bölümlük bir hikaye yazmak istiyorum. Şöyle bir giriş yapayım, umarım ilginizi çeker.



Çok Bilinmeyenli Bir Denklem

  Ben bir matematik öğretmeniyim. Mesleğim gereği hep rasyonelliğe inandım. Ya da bu düşünce biçiminin ta kendisi beni bu mesleği seçmeye itti belki de. Lakin tüm hayatıma hakim olan bu nesnellik, elle tutulurluk inancı, bugün yaşadığım bir dizi olaylar sonucu yerle yeksan oldu. Birazdan anlatacaklarıma inanmanızı beklemiyorum. Zira kendi aklım dahi inanmayı reddederken, tüm bu yaşananlara vakıf olmayan sizler, bu satırlarda tutarsız bir hikayeden fazlasını bulamayacaksınız. Bunu anlatmamdaki tek sebep, yaşadığım bu bilinmezliğe, bir nebze olsun ışık tutabilmek, yaşananları yazıya dökerek anlaşılmayanı bir kalıba dökme çabasıdır. Ancak biliyorum ki tutarsız bir denklemi ne kadar yazarsam yazayım, yine de mantıklı bir sonuca ulaşamayacağım.

  Öğretmeyi seven bir insanım ben. Çoğu meslektaşlarımın aksine, öğrencilere yukarıdan bakmayı değil de onlarla aramdaki farkı sıfıra yaklaştırmak istemişimdir hep. Bundandır ki  öğrencilerin halinden anladığıma inanırım, ona göre yol izlerim.

  “Bugün konumuz limit.” dedim bu sabah. Daha afyonları patlamamıştı çocukların, böylesi anlarda yeni konuya girmek anlamsızdır, o nedenle biraz sohbet etmek istedim. “Tavşanla kaplumbağanın hikayesini bilen var mı?” dedim tahtaya konu başlığını attıktan hemen sonra. Çocuklar gözlerini devirdiler, bazıları esnedi, elbette biliyorlardı. Ancak ben anlatmaya başladım, dinleyecekleri, hikayenin farklı bir alternatifiydi çünkü. “Tavşanla kaplumbağa, bir takım sebeplerden ötürü iddiaya tutuşmuşlar. Kaplumbağa artık nasıl bir yürek sahibiyse, iddia hız üzerineymiş. Tavşanlar iyi koşuculardır, bizim tavşanın da kendine güveni tammış. Yüz metrelik avans vermiş tavşan kaplumbağaya, ondan on kat hızlı olduğunu bildiğinden. Çabuk bitmesini istemiyormuş eğlencesinin. Tavşan yüz metreyi çabucak bitirmiş ancak o esnada kaplumbağa da boş durmamış, on metrelik yol da o kat etmiş. Tavşan aradaki on metreyi bitirdiğinde, kaplumbağa bir metre daha ilerlemiş. Tavşan bir metreyi tamamladığı sırada kaplumbağa on santimetre ilerlemiş. Tavşan on santimetre, kaplumbağa bir... Bu böyle devam etmiş." Öğrencilerime şöyle bir baktım, hepsinin kulak kabarttığını görerek sevindim. "Nihayetinde tavşan, bizim kaplumbağayı geçememiş.”

  “İşte biz buna limit diyoruz.”

  İlgilerini çekmiştim. Herkesin uykusunun açıldığından emin olduktan sonra, konunun temel denklemlerini yazmak üzere masamdan not defterimi alıp tahtaya doğru yöneldim.

  Daha yazmaya başlayalı on saniye olmamıştı ki arkadan sevdiğim, lafını sakınmayan bir öğrencim seslendi. "Çok okunaklı yazıyorsunuz hocam!" Bir kaçı kıkırdadı. Çocukların benimle şakalaşmalarını severim ancak olayı anlamamıştım. Arkamı döndüm sorarcasına, afacan olan kaşıyla tahtayı işaret etti, "Uykunuzu alamadınız galiba hocam!" Yine kıkırdamalar. Tekrar arkamı döndüğümde sorunu gördüm. Yazdıklarım tamamen anlamsız bir yığındı. Tüm denklemler birbirine girmiş, karman çorman bir tebeşir izi halinde duruyordu orada. Tebeşir tutan elime çevirdim gözlerimi. Artık tebeşir tutmuyordum. Zira elimin o haliyle tutmam imkansız olurdu. Tüm parmaklarım kas spazmından muzdaripmişçesine birbirlerine girmişlerdi. Ancak hiçbir şey hissetmiyordum.

  "Beğenmediysen, gel sen yaz!" dedim, hiç bozuntuya vermeden. "Kızların yazısı iyi oluyor madem," Öğrencim kalktı, not defterini uzattım. Tebeşir için bakındı, gözlerimle düştüğü yeri işaret ettim. Kız tebeşiri yerden aldı, yazmaya başladı.

  İşin garibi şuydu ki, normalde kramp acı vericidir. Bense hiçbir şey hissetmiyordum. Parmaklarımın gevşediğini görmeme rağmen onları kontrol edememekteydim. Yerimden kalktım, varlığını hissedemediğim elim cebimde, "Ben gelene kadar deftere geçirin," diyerek sınıftan çıkıverdim. Zira uyuşukluk elimi geçmiş koluma ulaşmıştı. Kapattığım kapının ardından "Çayı fazla kaçırmış!" diye bağırdıklarını duydum, duymamı istemişlerdi ancak gülecek halde değildim. Çabucak öğrenciler tuvaletine girdim, kolumu diğer elimin yardımıyla cebimden çıkardım. Dışarıdan bakan bir insan ilk etapta bir yanlışlık fark edemezdi. Ancak bizzat olayın içinde olan ben -tabi bir de bunları yapanın ben olmadığını bildiğimden- parmakların kendi kendine yaptığı hareketin birbirlerine çok aykırı olduğunun farkındaydım. Bir insanın yeni başladığı bir video oyununda hareket tuşlarını denemesi gibi düzensiz, anlamsız hareketlerdi bunlar. Kolum dirsekten bükülmeye, omzum sallanmaya başladı. Hissizliğin yayılacağı, tüm bedenimi kaplayacağı korkusuyla tam revire doğru yönelmiştim ki her şey geçiverdi. Bir anda olup bitmişti. Hepsini hissedebiliyordum. Her şeyin normalliğinden emin olmak için bir süre daha bekledim. Bir sıkıntı yoktu; sıradan bir uyuşukluğun ardından gelen karıncalanma dahi... Elimi yüzümü yıkadıktan sonra sınıfa doğru yöneldim. Zira öğrencileri havaya sokmuşken dersi baltalamak istemiyordum. Geçmişti zaten, bir sorun yoktu.

  Kapıyı açıp içeri girdim, öğrencim son denklemi yazıyordu. Ben içeri girerken çocuklar kıkırdadı, belli ki hala aynı konu havada asılıydı. "Bazen," dedim, "insan meshanesine söz geçiremiyor." Güldüler. Bir şakayı sonlandırmanın en güzel yolu, onu bir başka şakayla karşılamaktır. Kız öğrencime döndüm, elindeki tebeşiri bana uzatıyordu. "Nasıl? Sizinkinden katbekat daha güzel, öyle değil mi hocam?" Muzır bir tebessümü vardı. "Harika, en az-" dedim, elindeki tebeşiri almak için uzanırken ancak cümlem yankılanan, şiddetli bir tokat sesiyle yarıda kesiliverdi. Ağzından kan akan öğrencime baktım, oradan da seğiren elime. Müthiş bir sessizlik oldu. Müthiş bir gürültü koptu.
“My father used to say that there are two kinds of people in the world,” Kaladin whispered, voice raspy. “He said there are those who take lives. And there are those who save lives. I used to think he was wrong. I thought there was a third group. People who killed in order to save.” He shook his head. “I was a fool. There is a third group, a big one, but it isn’t what I thought. The people who exist to be saved or to be killed…The victims. That’s all I am.”

Çevrimdışı Sayhh

  • **
  • 189
  • Rom: 15
  • Her şey başladığı yere döner.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Çok Bilinmeyenli Bir Denklem
« Yanıtla #1 : 11 Nisan 2015, 01:55:40 »
Yaşasın, yeni öykü! :D Bir solukta okudum.

Detay verme ayarınızı çok beğeniyorum. Olayların gelişimi ne çok hızlı, ne de çok yavaştı. Oldukça iyi bir tempodaydı akış yine. Öykü, kendini çok rahat okuttu.

Ana karakterin duygu durumuna dair herhangi bir betimlemede bulunmamanıza rağmen, anlatımınızın açıklığı sayesinde neler hissettiği kolayca takip edilebiliyordu. Bu dolaylı aktarımı da başarılı buldum.

İlginç bir kurgusu olacak gibi, nasıl devam edeceğini merak ediyorum. Özellikle son cümleden sonra. :)

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
Ynt: Çok Bilinmeyenli Bir Denklem
« Yanıtla #2 : 11 Nisan 2015, 12:54:14 »
Tebrik ederim. Güzel ve bir çırpıda biten bir öyküydü. Çok beğendim. İlk paragrafta Lovecraft okuyor hissiyatına kapıldım. Devamını merakla bekliyorum.

Çevrimdışı salvorhardin

  • **
  • 121
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Çok Bilinmeyenli Bir Denklem
« Yanıtla #3 : 11 Nisan 2015, 14:16:32 »
Son cümleleri okuduktan sonra artık devamını dört gözle bekliyorum. Tebrik ederim, başarılı bir giriş olmuş.


"Şiddet, beceriksizlerin başvurduğu son çaredir." -Isaac Asimov

Çevrimdışı muaet

  • **
  • 215
  • Rom: 12
  • Carai an Ellisande!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Çok Bilinmeyenli Bir Denklem
« Yanıtla #4 : 11 Nisan 2015, 18:22:47 »
Kıymetli yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Biraz Poe'dan esintiler göreceksiniz sanırım, hikayeleri ile haşır neşirim bu aralar. Son cümleye gelince, çok sevdiğim Otostopçunun Galaksi Rehberini okur iseniz, onun mihvalinde bir cümle ile karşılaşmanız mümkün. Hep kullanmak istemiştim zira. :)
Hikayeyi çok uzatmayı düşünmüyorum, birkaç bölüm sonra bitireceğim. Yeni yorumlarınızı da okumak dileğiyle.
“My father used to say that there are two kinds of people in the world,” Kaladin whispered, voice raspy. “He said there are those who take lives. And there are those who save lives. I used to think he was wrong. I thought there was a third group. People who killed in order to save.” He shook his head. “I was a fool. There is a third group, a big one, but it isn’t what I thought. The people who exist to be saved or to be killed…The victims. That’s all I am.”

Çevrimdışı zaujas

  • **
  • 204
  • Rom: 3
  • "Gölgesiz Bulut"
    • Profili Görüntüle
    • Kenan Demir Blog
Ynt: Çok Bilinmeyenli Bir Denklem
« Yanıtla #5 : 11 Nisan 2015, 21:54:39 »
Anlatımını başarılı buldum, sıkmayan tempolu güzel bir hikaye devamını merakla bekliyorum.

Eleştiri olarak söyleyebileceğim tek şey; anlattığın hikayedeki sınıf ilkokul gibi canlandı kafamda (masalda buna neden olmuş olabilir.) böyle olunca işlenen limit konusu biraz çelişti.
Söz sessizlikte, ışık karanlıkta...

Çevrimdışı muaet

  • **
  • 215
  • Rom: 12
  • Carai an Ellisande!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Çok Bilinmeyenli Bir Denklem
« Yanıtla #6 : 11 Nisan 2015, 23:33:16 »
Hikayenin aslı, Zenon isimli yunanlı bir filozoftan günümüze gelen bir paradoksa dayanıyor. Yol ve zamanla alakalı birkaç paradoksu var kendisinin. Ayrıca bu sayısal denklem, günümüz limitinin de atası sayılmakta. Akhilleus ve kaplumbağa diye aratırsanız, bulabilirsiniz.

Peki ben bu teoriyi neden doğrudan yazmadım da bir masal, bir fabl gibi aktardım. Bunu da şöyle açıklayayım.
Liseyi yeni bitirmiş bir insan olarak söyleyeyim ki, zaten çoğunluğun sıkıcı addettiği bir ders olan matematiği doğrudan felsefeyle ilgi çeker kılmak, en azından tüm sınıf çapında, mümkün değil. Çünkü lisede görülen felsefe dersi, çok çok iyi bir hocaya sahip olacak kadar şanslı değilseniz, aslında bir felsefe eziyetidir. Gerçek felsefeyle alakası yoktur, aksine kişilere odaklı bir tarih dersi gibi işlenir. Bunun içindir ki inandırıcılığı yakalamak adına hikayeyi bu yönde değiştirdim. Ki şunu da belirteyim ben hala masal dinlemeyi seven bir insanım, en azından kendi açımdan, derse böyle ufak hikayelerle iştirak eden hocaları ayrı sevmişimdir.

Yapıcı yorumlarınız için tekrar teşekkür ediyor, bunun gibi onarıcı yorumlarınızı da bekliyorum.
“My father used to say that there are two kinds of people in the world,” Kaladin whispered, voice raspy. “He said there are those who take lives. And there are those who save lives. I used to think he was wrong. I thought there was a third group. People who killed in order to save.” He shook his head. “I was a fool. There is a third group, a big one, but it isn’t what I thought. The people who exist to be saved or to be killed…The victims. That’s all I am.”

Çevrimdışı seabiscuitxx

  • **
  • 60
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Çok Bilinmeyenli Bir Denklem
« Yanıtla #7 : 13 Nisan 2015, 18:58:40 »
Yorumlara bakarak okudum yazınızı. Benim yorumum size farklı gelebilir. Şimdi Denklem, limit gibi konular sadece kelime olarak vurgulanmış ve ortadan kaybolmuş. Tavşan, kaplumbağa hikayesi sabrımı zorladı. Böyle bilindik bir hikayeyi içine koyacaksan onu farklı gösterecek eklentiler yapman gerekir.
Başta bir eğitimci gözüyle yazılmış sahneler ardından öğrenci bakış açısına sahip espri zorlamaları ve öğretmenin ne olduğunu anlayamadığımız tavırları beni rahatsız etti.

Sonradan yaptığınız açıklamalarla hikayeyi bağdaştıramadım. Yani şu felsefi yaklaşım. Ben göremedim.
Aslında şunu fark ettim. Siz kafanızda güzel bir kurgu yaratmışsınız ve yazdığınız hikayeyle bunu anlattığınızı düşünüyorsunuz. Ama öyle değil. Okuyucuya daha çok ipucu vermelisin. Tamam sen hikayeyle ilgili her şeyi biliyorsun ama maharet okuyucuya bazı şeyleri sezdirebilmekte.

Çok fazla olumsuz şey söyledim ama bütün bunlar tek bir notada birleşiyor. Daha doyurucu ipuçları.
Anlatımın, dili kullanımın çok çok iyi. Okur yazarlık seviyende bir liseliye göre umut vaat ediyor. Hikayenin devamından iyi bir şeylerin çıkacağı kokusunu aldım.

Eline sağlık. Kolay gelsin.
Ölüm sadece başlangıçtır.

Çevrimdışı muaet

  • **
  • 215
  • Rom: 12
  • Carai an Ellisande!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Çok Bilinmeyenli Bir Denklem
« Yanıtla #8 : 13 Nisan 2015, 22:27:59 »
Her türlü yorum kıymetlidir benim için. Söylediklerinizi göz önünde bulunduracağım, teşekkür ederim.
Aslında felsefi bir yaklaşım yok, orada anlatılan hikayenin aslı felsefeciye dayandığından, insanlara bir filozofun düşüncülerini aktarmak, insanlardan kastım öğrenciler, mantıklı gelmedi nedense. Yani açıklamada kast ettiğim şey, hikayenin içerisinde çok çok büyük anlamlar çıkarabileceğiniz değil ancak içindeki o ufak hikayeyle okuyucuyu sıkabileceğimi düşünmemiştim, ona da dikkat edeceğim.
“My father used to say that there are two kinds of people in the world,” Kaladin whispered, voice raspy. “He said there are those who take lives. And there are those who save lives. I used to think he was wrong. I thought there was a third group. People who killed in order to save.” He shook his head. “I was a fool. There is a third group, a big one, but it isn’t what I thought. The people who exist to be saved or to be killed…The victims. That’s all I am.”