Kayıt Ol

Volseyus Elfleri

Çevrimdışı Daarlan Gardan

  • ***
  • 722
  • Rom: -1
  • to hell with gatech
    • Profili Görüntüle
Volseyus Elfleri
« : 04 Ağustos 2012, 01:32:56 »
Başlangıç

"Buraya gel!" diye bağırdı delici bir sesle Elesgard. Küçük elf, yarı açık olan kapının arasından Elesgard'ın elini tuttu ve Eles onu içeriye çekti. Tahta kapı sert bir şekilde kapandı. Kapıya ork arbaletlerinde çıkan oklar saplandı, bazıları kapıyı delmişti. "Yukarıya çık," dedi olgun elf. Küçük elf dönen merdivenlerden evin ikinci katına tırmanmaktaydı. Kapı zorlanmaktaydı ve durmadan oklar saplanmaktaydı. Elesgard, kahverengi saçlarını ve ak yüzünü örten, gri gözlerini açıkta bırakan bir maske takmıştı.
 
Evin önünde birikmiş olan, savaş nidaları atan ork ve goblin sürülerinin sesi evin ikinci katında saklanmakta olan kadın ve çocuk elfleri korkutmaktaydı. İlk katta Elesgard'ın komuta ettiği, saldırılardan kurtulan, eli silah tutabilen elf erkekleri beklemekteydi. Kimisinin elinde yay, kimisinde uzunkılıç, bazısında balta ve büyük bir coğunluğun elinde arbalet vardı. Ork ve goblin birleşik orduları elf köyü Volseyus'un herbir köşesini ele geçirmişti. Ve dayanan tek ev; köyün komutanı olan Eles'in eviydi.
 
 ‎"Elesgard!" diye bağırdı elindeki iki baltayla dikkat çeken Bidal. Elesgard ona doğru döndü. Bidal sol elindeki baltanın ucuyla dışarıda mancılık kurmakla uğraşan goblinleri göstermekteydi. "Kahretsin!" dedi Elesgard. "Çatıya çıkmalıyız," diye devam etti biraz olsun kaybettiğini düşündüğü, fakat toparlamaya başladığı soğukkanlılığıyla. "Bidal, Lesal, Vebusev, Celbonum," dedi adamlara göz gezdirerek. "Benimle gelin! Birer yay ve bolca ok alın. Arbalet almayın sakın! Düşman okçuları çok hızlı şüphesiz."
 
 Elf erkekler hazırlıklarını yaparken, içerdeki kılıç sesleri, dışardaki düşman gurultularına karışmaktaydı. "Hey!" diye bağırdı kumral saçları topuz yapılmış bir kadın kolcu. Köyün en iyi kadın savaşcılarından biriydi ve Elesgard onu yukardaki halkı korumak için görevlendirmişti. "Umut var mı?" diye sordu Sarilsiya."Umut diye bir şey yok," diye karşılık verdi sert sesiyle Elesgard. "Umut sadece kaybeden insanların tekrar kazandıklarını hayal etmelerine verilen bir isimdir. Ve genellikle kaybedenler bir daha kazanamazlar. Umut dediğiniz şey insan ırkının bel bağladığı bir terimdir. Elfler de umut yoktur. Ya kazanırız, yada kaybederiz. Ya ölürüz, yada öldürürüz. Bu yüzden savaşa en kötü ihtimali düşünerek başlamak daha yararlıdır.''
 
Elesgard sözlerini bitirdiğinde Sarilsiya sözlerden ve elf komutandan etkilenmişe benziyordu. Genç elf kız gülümsediğinde dişlerinde bulunan teller sırıttı. "Sizlere katılmak istiyorum. Kılıçta çok iyi olduğumu biliyorsuz," dedi Eles'e. "Seni yukarıda beklemen için görevlendirmiştim. Oradaki halkı korumak senin görevin." Sarilsiya ilk katta bulunan ve hazırlık yapan erkeklere göz gezdirdi. "Onlar burayı savunabilir. Kadın ve çocukların saklandığı katıda. Yay kullanmakta iyiyim ve bunu sana göstereyim."
 
Kızın kendinden emin ve kararlı tavırları derinden etkilemişti komutanı. "Peki o halde! Bizimle beraber çatıya gel. Ama unutma! Vurulup aşağıya düşersen, seni onlardan kurtarmamız imkansız." Sarilsiya elinde tuttuğu, üzerinde oymalar olan kılıcına baktı. "Kılıçlı yada kılıçsız, ben savaşmak için gönderildim."Elesgard masanın üzerinde duran yayı kaptı. Önceden çantalara doldurulmuş olan oklardan birkaç deste avuçladı ve merdivenlerden inmekte olan kıza teslim etti. "Sana güveniyorum," dedi Elesgard.
 
Sarilsiya gülümsedi, gülümsemesi içtendi. "Gözlerime, daha sonra ellerime ve son olarak yaya ve oklara güveniyorum." Elesgard merdivenin ikinci basamağına çıktı ve odaya göz gezdirdi. Kalabalık değillerdi, gördüklerinden dördü onunla ve Sarilsiya ile çatıda savunma yapacaklardı. Geriye bir avuç elf aşağıda müdafaa edeceklerdi. "Çabuk olmalıyız Elesgard!" dedi Bidal. Eles arkasını döndü ve merdivenleri tırmanmaya başladı, onu Sarilsiya izledi. Arkadan Bidal, Celbonum, Lesal ve Vebusev gelmekteydi.
 
Çatı üçüncü kat olarak adlandırılan çatı katının üst katıydı ve çatıya açılan dört bölüm bulunmaktaydı. Dört bölüme yine dört tahta merdiven ile ulaşılmaktaydı. Elesgard ilk bölümden yukarıya çıkmıştı, köyün yanan bölgeleri çok fazlaydı. Her yanda goblin ve orklar dolaşmaktaydı. Mancılıkları görebilecek bir konuma doğru ilerledi ve eğilmekten beli ağrımaya başladığı hissediyordu. Sarilsiya çatıya adım atan ikinci elf olmuştu, hemen bir baca arkasına yerleşti. Vebusev, kadın elfin arkasında konum almıştı.
 
Bidal'ın çadıya çıkışı biraz sesliydi. Ayaklarının altından kayan bir kiremit hızla kayarak Elesgard'ın önünden geçti, kiremiti yakalayan ve köşeye bırakan Sarilsiya olmuştu. İkinci komutan olan Bidal, komutanının yanına yerleşmişti. Celbonum ve Lesal çatı katında bırakılmışlardı. Henüz onbeş yaşında olan Lesal sol pencereden ok sallayacaktı, tersi yönde ise babası Celbonum atış yapacaktı. Elesgard'ın bakışları tedirgindi, başını daha fazla kaldırırsa olacakları tahmin edebiliyordu.
Baskın sırasında nöbet kulelerinde kafatası atılan arbalet oklarıyla parçalanan Bolem'in yüzü gelmişti aklına ve hemen toparlanmaya çalıştı.
 
 
 
Evin giriş kapısı goblin askerleri tarafından zorlanmaktaydı. Kapının arkasına yerleştirilen kanepe ve diğer ağır ev eşyaları pek dayanacak gibi değildi. Aşağıda bırakılan yetkili kişi Filban'dı ve elindeki kılıcı aşıkmış gibi tutunduğu gözlemlenmekteydi. Atılan alevli oklardan biri evin ön penceresinden içeriye girmişti. Genç elflerden Ebbon oku kendi yayına taktı.
 
Ebbon yayın ipini kulağının yanına kadar çekmişti. Gözüne kapıya yüklenen düşmanların en sonunda bulunan kısa boylu bir goblini kestirdi. İpi bıraktı, okun ucundaki alev azalmıştı fakat hızla giderken biraz şiddetlenmişe benziyordu. Hedef vurulmuştu, yanan ok goblinin kafasına saplandı ve onu yere serdi. Savaş nidaları ve kılıç sesleri yüzünden goblinin düşüşü kimse tarafından fark edilmemişti. Ebbon görülmüş, evin dış cephesinin her bölümüne oklar ve baltalar saplanmaktaydı. "Kılıçları kavrayın!"
 
Filban'ın emri odada bulunan tüm elfler tarafından çok geçmeden gerçekleştirilmişti. Bütün askerlerin ellerinde kılıçlar parlamakta ve kana bulanmayı beklemekteydiler. Kapı vuruluyordu, vuruluyordu. "Çok geçmeden kırılacak," dedi Filban. "Ölümü düşünerek savaşın, yaşamı değil! Ölüme götürebildiğiniz kadar düşman götürün!" Tahta kapı çok fazla dayanmıştı ve sonunda kırıldı. Kapıdan içeriye bir şahmerdan girdi, arkasında boyları çok kısa olan üç goblin.
 
Girişin sağında ve solunda konum almış olan iki okçu, Delbun ve Krosel goblinleri zorlanmadan öldürdüler. Girişte bir ork görüldü, goblinlerden daha uzun boyluydu, Filban'a doğru saldırıya kalkıştı. Palasını salladı, Filban eğildi ve kılıcını orkun bacak eklemlerine geçirdi. Ork sessiz bir şekilde öldü. Düşman askerleri girişten içeriye oluk oluk doluşuyordu. Merdivenlerden atış yapmakta olan elf okçuları düşmanları birbir indiriyordu.
 
Ork ve goblin sürüsünün arasından sıyrılan ve elinde arbalet tabancası taşıyan bir goblin merdivenlerde durmaktan olan Nolso'yu öldürdü. Nolso merdivenlerden yuvarlanırken, tüm odadaki arkadaşlarının dikkatini, merdivenlerde beraber savaşmış olduğu silah arkadaşlarının ise bulundukları konumu dağıtmıştı. Goblinin elindeki arbalet tabancası bir daha doldurulamadı, okçulardan en küçük yaştaki Turilla goblini kalbinden vurmuştu. Odanın büyük bir bölümü orklar ve goblinler tarafından doldurulduğundan okların artık pek bir işe yaramayacağı anlaşılmıştı, yaylarını bırakan elfler, kılıç sallamakta olan ırktaşlarının aralarına karıştılar.
''Civilizations have the morality and ethics they can afford.''

 — Larry Niven & Jerry Pournelle, ''Lucifer's Hammer''

''These colonies in nature can reach at least two million individuals at a time, last for decades, and occupy a hundred cubic meters of space. It was a wonderful achievement to see a fragment of this world captured all around you, so that you almost had the experience of being inside the ant colony when you were in that room.''

 — Robert Trivers, ''Natural Selection and Social Theory'', p. 162

''... Bu amaç doğrultusunda nükleer santraller hedeflenecekse, yapılması gereken şeyler vardır. Çünkü nükleer elektriğe geçiş bir hobi değil, bir akademik egzersiz hiç değil, temel bilimlerden yaygın endüstriyel alt yapıya açılacak bir uygulamadır.''

Ömer Faruk Ağa Yarman 1993