Kayıt Ol

Yumurta

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Yumurta
« : 25 Ağustos 2010, 18:33:50 »
Yumurta
The Egg by Andy Weir
Çev. Amras Ringeril


   Öldüğünde evine gidiyordun.

   Bir araba kazasıydı. Özellikle dikkat edilecek bir şey yok ama ölümcüldü. Arkanda eşini ve iki çocuğunu bıraktın. Acısız bir ölümdü. İlkyardım görevlileri seni kurtarmak için ellerinden geleni yaptılar ama faydasızdı. İnan bana, vücudun tamamen parçalanmıştı.
  
   Ve işte benimle tanıştın.
  
   “Ne…Ne oldu?” diye sordun. “Neredeyim?”

   “Öldün” dedim, gerçeği söyleyerek. Yumuşak sözlere gerek yok.

   “Kamyon… patinaj yapan bir kamyon vardı…”

   “Öyle” dedim.

   “Ben..Ben öldüm mü?”

   “Öyle. Ama o kadar üzülme. Herkes ölür.” Dedim.

    Etrafa bakındın. Hiçbir şey yoktu. Sadece sen ve ben. “Bu yer de ne?” diye sordun. “Ahiret mi?”

   “Fazlası ya da azı.” Dedim.

   “Sen tanrı mısın?” diye sordun.
 
   “Öyle” diye cevapladım. “Ben Tanrı’yım.”

   “Çocuklarım..karım,” dedin.

   “Nolmuş onlara?”

   “İyi olacaklar mı?”

   “İşte görmek istediğim bu,” dedim. “Az önce öldün ve tek derdin ailen. Bulunduğun yerde bu iyi bir şey.”

  Bana büyülenmiş bir şekilde baktın. Sana göre, Tanrı gibi görünmüyordum. Tıpkı öylesine bir adam gibiydim. Ya da belki bir kadın. Belirsiz bir otorite figürü belki de. İlkokul öğretmeni gibi güçlü birisi.

   “Üzülme,” dedim “İyi olacaklar. Çocukların seni her yönden mükemmel biri olarak hatırlayacaklar. Seni küçümseyecek kadar büyümemişlerdi. Karın dışarıda ağlayacak, ama gizlice rahatlayacak. Adil olmak gerekirse, evliliğin çöküyordu. Teselli istersen, rahatladığı için epey suçluluk duyacak.”

   “Oh,” dedin.  “Peki şimdi ne olacak? Cennete ya da cehenneme falan mı gideceğim?”

   “İkisine de değil,” dedim. “reenkarne olacaksın.”

   “Ha,” dedin. “demek ki Hindular haklıymış.”

   “Tüm dinler kendi açılarından haklılar,” dedim. “Benimle birlikte yürü.”

   Boşluk boyunca ilerlerken takip ettin. “Nereye gidiyoruz?”

   “Aslında hiçbir yere,” dedim. “Sadece konuşurken yürümek güzel oluyor.”

   “O zaman anlamı ne?” diye sordun. “Tekrar doğduğumda sadece boş bir levha[*]burada blank slate ibaresi geçiyordu. tabula rasa'yı ifade ettiğini okudum. insan zihninin bomboş olduğunu ve sonradan eğitimle öğrendiğini anlatan bir felsefe. boş levha diye geçiyor bazı kaynaklarda[/*] olacağım öyle değil mi? Bir bebek. Yani bütün tecrübelerimin ve bu hayatta yaptığım hiçbir şeyin önemi kalmayacak.”

   “O kadar da değil!” dedim. “Geçmiş hayatlarındaki tecrübe ve bilgilerin tamamen içinde. Sadece şu an onları hatırlamıyorsun.”

   Durdum ve seni omzundan tuttum. “Ruhun hayal edebileceğinden çok daha muhteşem, güzel ve büyük. Bir insan zihni yalnızca ufak bir parça sen içerir. Sanki elini sıcaklığını ölçmek için soktuğun bir bardak su gibi. Küçük bir parçanı bir kaba koyuyorsun ve eğer açabilirsen tüm tecrübelerini kazanıyorsun.

   “Son 48 yıldır bir insanın içindeydin, yani daha uçsuz bilincini tam olarak keşfedemedin. Eğer burada çok fazla takılırsak, her şeyi hatırlamaya başlarsın. Tabi bunu her yaşamın arasında yapmanın bir anlamı yok.”

   “Daha önce kaç kez reenkarne oldum?”

   “Çok kez. Çok çok kez.” Dedim. “şimdi M.S. 540 civarında Çinli bir köylü kız olacaksın.”

   “Bekle, ne?” diye kekeledin. “beni zamanda geriye mi gönderiyorsun?”

   “Sanırım teknik olarak evet. Bildiğin zaman yalnızca sizin evreninizde var. Benim geldiğim yerde işler biraz daha farklı.”

   “Sen nereden geldin?” dedin.

   “Ah, tabi”açıkladım “ben bir yerden geldim. Başka bir yerden. Ve orada benim gibi başkaları da var. Orada neler olduğunu merak ettiğini biliyorum. Ama dürüstçe söylemek gerekirse bunu anlayacağını sanmıyorum.”

  “Hmm.” Dedin ve biraz duraksadın. “Ama bekle. Eğer zamanda başka başka yerlere reenkarne olursam o zaman kendimle karşılaşabilirim.”

   “Tabi. Her zaman olur. Ama her iki hayat da sadece kendi ömürlerini fark edebilirler. Ne olduğunu anlamazsın.”

   “O zaman bütün bunların anlamı ne?”

   “Cidden?” diye sordum. “Cidden mi? Bana hayatın anlamını mı soruyorsun? Bu biraz klişe değil mi sence de?”

   “Elbette anlaşılabilir bir soru,” diye inat ettin.

   Gözlerine baktım. “Hayatın anlamı ve bütün bu evreni yaratmam senin olgulaşman içindi.”

   “İnsanoğlunu mu kastediyorsun? Olgunlaşmamızı mı istedin?”

   “Hayır, sadece sen. Bütün bu evreni sadece senin için yaptım. Her yaşamda daha da bilgili, olgun ve büyük bir zeka haline geliyorsun.”

   “Sadece ben mi? Peki ya diğer herkes?”

   “Başka kimse yok,” dedim. “Bu evrende sadece sen ve ben varız.”

   Bana boş boş bakmaya başladın. “Ama dünyadaki bütün o insanlar…”

   “Hepsi sensin. Senin farklı vücut bulmuş hallerin.”

   “Bekle. Ben herkes miyim!?”

   “Şimdi anlıyorsun, “ dedim ve sırtına tebrik eder gibi vurdum.

   “Yaşamış her insan ben miydim?”

   “Ya da yaşamış her şey, evet.”

   “Ben Abraham Lincoln müyüm?”

   “Ve John Wilkes Booth’sun da,” diye ekledim.

   “Hitler ben miyim?” dedin dehşetle.

   “Ve onun öldürdüğü milyonlar da sensin.”

   “Ben İsa mıyım?”

   “Ve onu takip eden herkes.”

   Sessizliğe gömüldün.

   “Ne zaman birini öldürsen. “ dedim, “kendini öldürüyordun. Yaptığın her iyiliği kendine yapıyordun. Herhangi bir insan tarafından tadımlanmış her iyilik ya da kötülük, senin tarafından tadımlanmıştı.”

   Uzun bir süre düşündün.

   “Neden?” diye sordun. “Neden bütün bunları yaptın?”

   “Çünkü bir gün, tıpkı benim gibi olacaksın. Çünkü bu sensin. Benim türümdensin. Sen benim çocuğumsun.”

   “Vay,” dedin inanmayarak. “Yani bir tanrı mıyım?”

   “Hayır, henüz değil. Daha bir ceninsin. Hala büyüyorsun. Tüm zamanlar boyunca varolan tüm insan hayatlarını yaşadığında doğmak için yeteri kadar büyümüş olacaksın.”

   “Yani tüm evren,” dedin. “sadece…”

   “Bir yumurta,” diye cevapladım. “Şimdi diğer hayatına geçmenin zamanı.”

Ve seni yolcu ettim.

Spoiler: Göster
 Özellikle anlatım şekli ve dilinin olayla kusursuz uyumu (sonuna kadar okuduğunuzda neden tanrıyla böyle senli benli olduğumuzu biraz da düşününce rahatlıkla anlıyorsunuz ve omg! diyorsunuz) beni bunu çevirmeye itti-tabi biraz da basit olması-. Sonu kişisel gelişime bağlasa da şahane bir öykü olmuş.
try again fail again fail better

Çevrimdışı Arlinon

  • ***
  • 456
  • Rom: 14
  • Savaş ve Ateş
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yumurta
« Yanıtla #1 : 25 Ağustos 2010, 21:58:50 »
Çeviri için teşekkürler adamım, böyle yazılara ihtiyaç var.

Çevrimdışı Jean Valjean

  • **
  • 281
  • Rom: 17
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yumurta
« Yanıtla #2 : 25 Ağustos 2010, 22:30:34 »
En sonunda ister istemez tüylerim diken diken oldu. Bu enfes yazının çevirisi için gerçekten teşekkür ederim.
He Who Dwells Beneath The Waves

Ynt: Yumurta
« Yanıtla #3 : 26 Ağustos 2010, 14:44:17 »
Evet.Kesinlikle çok güzel kurgulanmış,değişik bir bakış açısıyla yazılmış bir yazı.Çeviri için teşekkürler...

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yumurta
« Yanıtla #4 : 30 Ağustos 2010, 02:33:38 »
Tuhaf bir bakış açısı. Enteresan bir konu. Tanrı yazar oluyor, ama bunu yazan sensin. Çeviri için teşekkürler.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Yumurta
« Yanıtla #5 : 30 Ağustos 2010, 11:13:24 »
Değişik bir bakış açısı... Böyle yazıları pek tasvip etmem gerçi ama ilginç olduğunu inkar edemem. Özellikle "hepsi sensin" kısmı oldukça enteresandı. Çeviri için teşekkürler.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yumurta
« Yanıtla #6 : 31 Ağustos 2010, 14:50:36 »
Kim bu adam? Nasıl bir kurgudur, ne kadar hoş bir anlatımdır yahu? Etkilenmemek, cümlelerin akışına kendini kaptırmamak elde değil. Olaya bakış açısı ve yarattığı paradigma ile okuyucuyu esir almayı başarmış.

Sadece iki kişinin bulunduğu -ama aslında tüm evrenin orada olduğu- ve tek kişinin ağzından çıkan muhteşem bir öykü. Bu kadar kısa, ve bir o kadar net.

Çeviri için de ayrıca teşekkürler.
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı Elijah

  • ***
  • 627
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yumurta
« Yanıtla #7 : 31 Ağustos 2010, 16:24:27 »
Müthiş bir yazıydı. Harika bir anlatım tarzı. Uzun süre hiç aklımdan çıkmaz bu yazı.

Çeviri için çok teşekkürler.
Planemo Syndrome

Çevrimdışı BerkeB

  • ***
  • 494
  • Rom: 7
  • Onu bulan herşey'i bulur
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yumurta
« Yanıtla #8 : 03 Eylül 2010, 21:51:28 »
Tek kelime daha fazlası deüil. BÜYÜLENDİM!!!
Bakmayın şiir yazdığıma romantik değilim :).

Çevrimdışı Thomasward

  • **
  • 352
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yumurta
« Yanıtla #9 : 26 Temmuz 2014, 12:40:24 »
Çok iyiydi yaw! Derinden etkilendim. Çeviri için eline sağlık.
Kurgulayan, çok iyi düşünmüş. Biraz daha uzun olabilirdi. Kurgu da olsa tanrıyla diyalog sonuçta. Biraz daha uzun olsun kim istemez? Teori olarak bile değerlendirilebilir bu hikaye.  

Çevrimdışı Evis

  • **
  • 307
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yumurta
« Yanıtla #10 : 30 Ekim 2014, 20:48:50 »
İyi düşünülmüş bir öyküydü. Merak ettim kim yazmış, nasıl biriymiş diye. Kendisinin ilk kitabı (şimdilik tek kitabı) The Martian öykünün yılıyla (2012) aynı yıl çıkmış. Şimdilerde ise Ridley Scott tarafından film yapılıyor. Kitabı film çıktıktan sonra, gişe oranlarına bağlı olarak okuyacağız sanırım.

Googreads ; https://www.goodreads.com/book/show/18007564-the-martian
Beyazperde ; http://www.beyazperde.com/filmler/film-221524/
İmdb ;http://www.imdb.com/title/tt3659388/

Çevrimdışı u.aslan

  • **
  • 101
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yumurta
« Yanıtla #11 : 30 Ekim 2014, 21:17:03 »
Güzel kurgu, etkileyici bir son olmuş. Çeviri için çok saolun

Çevrimdışı Stormholder

  • *
  • 46
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yumurta
« Yanıtla #12 : 31 Ekim 2014, 16:05:47 »
İyi düşünülmüş bir öyküydü. Merak ettim kim yazmış, nasıl biriymiş diye. Kendisinin ilk kitabı (şimdilik tek kitabı) The Martian öykünün yılıyla (2012) aynı yıl çıkmış. Şimdilerde ise Ridley Scott tarafından film yapılıyor. Kitabı film çıktıktan sonra, gişe oranlarına bağlı olarak okuyacağız sanırım.

Googreads ; https://www.goodreads.com/book/show/18007564-the-martian
Beyazperde ; http://www.beyazperde.com/filmler/film-221524/
İmdb ;http://www.imdb.com/title/tt3659388/


Ne iyi yaptınız da bu yazıyı forumda üste taşıdınız. Aranıza katılmadan önceki başlıklara hiç bakmamıştım ama bu harika yazıyı sayenizde kaçırmamış oldum. Felsefik derinliği olan hikayeler ilham vericidir benim için. Teşekkür ederim.

Ayrıca Amras Ringeril'e de çevirisi için ayrı teşekkür ederim.

Çevrimdışı kargasiz

  • ***
  • 428
  • Rom: 7
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yumurta
« Yanıtla #13 : 06 Mayıs 2015, 19:10:54 »
Andy Weir'dan bu hikayeyi okumak çok keyifliydi, çeviri için Amras Ringeril'e teşekkürler. Buraya yönlendiren Laughing Madcap'e de ayrıca teşekkürler.

Direk anlamıyla değil de derinliğiyle düşünüldüğünde çok daha fazla keyif alınacağı kesin. Çok farklı bir dili var öykünün, çok sevdim. Birincil ağızdan olması, okuyana hitap ediyor olması hikayenin anlamıyla bütünleşiyor, çok hoş.

Çevrimdışı azizhayri

  • ***
  • 581
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yumurta
« Yanıtla #14 : 12 Haziran 2015, 17:29:40 »
Aslında, çok güzel, etkilendim, beğendim, büyülendim tarzı cevapların hoş olmadığını biliyorum ama son zamanlarda okuduğum en iyi parça olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Emeği geçen herkesin eline sağlık....
"İnsanlığın en büyük trajedilerinden biri ahlakın din tarafından ele geçirilmesidir." Sir Arthur Charles Clark