Kayıt Ol

Aptal Küçük Tavşan

Çevrimdışı night watcher

  • **
  • 52
  • Rom: 0
  • Wind in my hair, I feel part of everywhere.
    • Profili Görüntüle
Aptal Küçük Tavşan
« : 15 Kasım 2015, 22:38:25 »
Küçük, küçücük tavşan!


Şu serin çayırlarda peşinde koşan silahlı insanların zevki uğruna kaçan, saklanan, ölen varlık!


Yine düştüm yollara. Senden gelecek et miydi bütün derdim? Ya da yüzeceğim o parlak tüylü kürkün? Yoksa, içten içe benim bile fark edemediğim, gözlerindeki yaşam ışıltısının sönmesine olan hayvani isteğim miydi sana doğru koşmamı sağlayan?


Uzun uzun düşünüp, turuncu ve pembe bulutları seyrettiğim ılık güz akşamlarında hissederdim bazen bu adlandıramadığım; içimi burkan, sinsice yaklaşan ve gitmek bilmeyen dürtüyü. Fakir kalmış bir dünya üzerinde, saçma bir şekilde zengin hayalleri kuran insanların umutları kadar boş ve gereksiz gelirdi bulutlar bana. Ulaşamayacağım, dokunamayacağım her şeyi bana hatırlatan o güzel, renkli ve gereksiz bulutlar. İnsanları, dünyanın aslında güzel bir yer olduğunu kanıtlamaya çalışan tanrının yarattığı o manzara beni sık sık kandırırdı.


Gitmek isterdim. Yalnızlarla çevrili bir kalabalıkta yaşamak kadar yalan olan bu şehirlerden kurtulmak, bir geminin kendi çapasından kurtulması kadar imkansızdı.

Gitmeyi çok istedim. Kaçamaklarla geçiştirilemeyecek kadar ani ve kuvvetliydi bu gitmek isteği.


Gitmek gerçeği.


Gitmenin özgürlüğü.


Çapasız bir gemi. Karaya toslamayı umursamayan, kendi halinde bir tekne.
Delirmiş, kudurmuş bir okyanusun anlamlandıramayacağı bir gemi olmak idi bu his.
 
Ve bir gün okyanus yerine, gemi delirmişti.


Kısa hayatımın bir noktasında öyle bir an gelirdi ki, kontrolü okyanusun kudurmuş dalgalarına bırakır ve sadece izlemeye; dalgalardan sıçrayan soğuk ve tuzlu damlaların ıslaklığını hissetmeye başlardım. Delirmiş okyanusun, ufacık hayatıma hazırladığı ihtişamlı bir son gibiydi bu. Büyülenmiş gibi donakalır ve bir an sonrasını düşünmeden, o an olanların tadını çıkarırdım.

Avladığım tavşan ile aranızda hiçbir fark kalmadı artık. Okyanus da, tetiği çekmek için birkaç saniye daha beklemekteydi; aynı benim, bir saniyeliğine o hayat dolu yaratığa son bir bakış fırlattığım gibi. Garip bir şekilde göz göze gelmek istedim.


Hayattan bir hayat çalmak mıdır bunun nedeni? Beni eninde sonunda öldürecek olan bu güzel çayırlardan, o deli okyanustan, güzel ve bir o kadar gereksiz olan bulutlardan intikam almak mıdır tetiğe dokunmamın sebebi? Benden önce ölenlere bakıp kendimi bu küçücük kutuda şanslı hissetmemi sağlayan şey; o tetik midir?


Tetiğe basmak ve bir kez daha hayatı yenmek.


Tetiğe dokunduktan sonra, her defasında gitmeyi daha çok istemek.


Bir defa. Bir defa daha.


Küçük bir tavşanın gözünde ışıldayan son hayat kırıntısıyım ben. Tetiği, istisnasız her zaman çeken hayatın son gösterisiyim. Okyanusun sürüklediği çapasız bir gemiyim; delirmiş bir okyanus olduğum kadar.


Turuncu bulutların gereksizliğinde saklıdır benim adım. Kalpleri sıkıştıran o dürtüdeyim. Gitme arzusunun altında yatan o gizli anlamdayım.


Bir gün, o tavşanla beraber gideceğim uzaklara; beraber kaçacağım. Okyanusa beraber kafa tutacağım o çapasız gemide. Sislerin aralanıp anlamsız bulutların ortaya çıkacağı o anı onunla beraber bekleyeceğim.


Gitmek için tetikten fazlası gerek sevgili tavşan.

Namlunun doğru tarafında durmak gerek.

Namlunun doğru tarafında durmak demek, okyanusa, bulutlara ve o kahrolası gemiye kavuşmak demek.


Gitmek,


Tetiği çekmek.


İhtişamlı sonlara bayılırım küçük tavşan.


Bulutlara kavuşmanın ne olduğunu anlat bana. gitmenin ne olduğunu anlat. Anlat ki içimdeki o lanet olası okyanus dinginleşsin. Anlat ki merağım dinsin.


Çünkü namlunun doğru tarafında duran artık sen değilsin.


Gemi karadan ayrıldı ve okyanusa doğru ilerliyor. Okyanus kabarıyor. Sahne hazırlanıyor.


Sis aralanıyor; bulutlar olanca gereksizliği ve güzelliğiyle ortaya çıkıyor.

...


Beni yendin küçük tavşan.
In one of the days in this year is hidden your death anniversary.

The sun does not need you to believe in it to rise in the morning.