Gece yarısı olmasına rağmen karanlık sayılmazdı. Dolunayın saçtığı ışık, geceyi aydınlatmaya yetiyordu.
Islak çimenlerde ritmik hareketler yapan -sadece çok dikkatli gözlerin görebileceği- beyaz ve çıplak bir çift ayağı fark etti genç adam. Genç adamın karşısında kestane rengi dalgalı saçları beline dökülmüş bir genç hanımcık dans ediyordu. Üzerinde ince karpuz kollu beyaz gömlek, siyah işlemeli bir yelek, uzun sayılabilecek beyaz bir etek vardı. Kendisine müziğe öyle kaptırmıştı ki, karşısındaki genç dev adamı görmedi bile.
Genç adam, minik hanımı izlerken şarkıya eşlik etmeye başladı. Hanımcık, bu sesten oldukça etkilenmişti. Gözlerini açtığında dev genci gördü. Dev genç, kızın irkilmesinden onu korkuttuğunu anlamıştı. “Merhaba” dedi tüm içtenliğiyle. Bu sıcacık “merhaba”yla birlikte minik kızın yüzündeki ürkmüş ifadenin yerini çocuksu bir gülümseme aldı.
Genç hanım, sonsuza dek eşi olacak genç devle dans etmeye başladı. Ve sabaha kadar sadece dans ettiler.
