Kayıt Ol

Lavrance

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Lavrance
« : 18 Ekim 2011, 18:24:40 »
Lavrance

Lavrance, içi boş evine her zaman yaptığı gibi sol ayağı ile ayak bastı. Siyah uzun saçları ve kahverengi iri gözleri vardı Lavrance’in. Orta yaşlardaydı. O, kötülüğü simgeleyen siyah bir fular takıyordu ve çantasında taşıdığı özel parfümünü sürekli çıkararak fularının üzerine sıkardı. Bu alışkanlık, size ya da bana garip gelebilir. Ama en azından sigara ya da alkol gibi alışkanlıkları yoktu.

İri bir vücudu vardı ve şahin gibi çatık gözleri, bir komodo ejderhasını andırıyordu. Önce evin içinde bir şeyler arıyormuşçasına sağa sola bakındı, sonra tek kişilik ahşap sandalyesine oturarak televizyonun kumandasında birkaç tuşa bastı. Bir tek oturma odasının ışığı yanıyordu. Ne gri fayanslarla süslü mutfağa, ne de yerlere kadar boka batmış tuvalete haftalardır ayak basmamıştı. Az ileride, köşesinde bir ayakkabılık bulunan uzunca bir koridor duruyordu. Koridorun sonunda ise küçük bir karartı, babasının gelişini izliyordu sessizce.

Lavrance, yemek programları ve haber bülteni dışında kayda değer bir şey bulamayınca, televizyonu kapattı. Üstünü birçok gazalı bez örten salon masasının yanına doğru yürüyerek bezlerin arasını karıştırdı. Sonunda çikolata ve fıstıklı cips bularak oturduğu koltuğa geri döndü.

Koridorun diğer ucunda duran çocuğu o an fark edebildi. Hiç istifini bozmadan cips paketini açtı, içinden üç – beş çerez çıkartarak ağzına attı.

“Sen de acıktın mı, James?” diye sordu adam yorgun ama güçlü bir ses tonuyla. Çocuk yerinden doğruldu, usulca babasına doğru yürümeye başladı. Koridorun diğer yakasına ulaştığında, Uzun sarı saçları ve mavi renk gözleri belirginleşmişti. En fazla altı – yedi yaşlarındaydı. Oldukça eski, gri bir atlet giyiyordu ama yılın bu zamanlarında hava soğuk olduğundan, üşüyordu. Atlet giyilecek bir zaman değildi. Titremesinin nedeni soğuk muydu, yoksa korku muydu kendisi de bilmiyordu ama, hem üşüyordu, hem korkuyordu.

“Evet.” dedi. “Ben de yemek istiyorum, baba.”

“O halde neden gelmemi bekledin? Neden kendin bir şeyler yemedin?”

Çocuk sesini çıkartmadı. Babasına daha da yaklaşarak, avucunu ona doğru uzattı. O an istediği tek şey, sadece tarihi geçmiş, yumuşak ve besleyici çerezlerdi. Ama Lavrance’in yemeğe devam edip, kendisine vermediğini görünce; elini çekti.

“Neden bana da vermiyorsun baba?” diye sordu.

Lavrance hiç istifini bozmadan tekrar kumandayı aradı ve “kendin alabilirsin.” dedi. Bunun üzerine çocuk bir kez daha elini uzattı ve paketten bir çerez aldı. Sanki aniden biri çerezi elinden kapacakmış gibi çabucak yedi ve elini tekrar pakete yönlendirdi. Hızla ve hışımla diyebileceğimiz bir şekilde, çerezleri yemeye başlamıştı.

“Annem ne zaman uyanacak baba?” diye sordu birden.

“Bilmiyorum.” dedi Lavrance. “Uyanmadı mı henüz?”

Çocuk, bir an duraksayarak; “uyanmadı.” dedi.

“Anladım. Onun yanında uyumak istemiyor musun?”

“Hayır!” diye cevapladı çocuk. “O çok kötü kokuyor.”

Lavrance, televizyonu yeniden kapattı. Anlamsızca gümüş kol saatine baktı. Saat henüz 9 oluyordu.

“Ooo; oldukça geç oldu; James. Neden hala yatağında değilsin?”

Çocuk ani bir hızla odasına doğru gitti. Uykusu yoktu ama babasından korkuyordu ve karşı çıkmak istememişti. Yatağına yattığında, babasının da arkasında olduğunu hiç bilmiyordu bile. Onu aniden kapıda dikili görünce biraz korktu.

Lavrance, yerde birkaç kırık oyuncak görmüştü. Bunun dışında pek bir şey yoktu zaten. “İyi geceler" diyerek elini ışığı kapatacak olan butona doğru yönlendirdi. Lakin arkasından seslenen bir “dur!” sesiyle irkildi. Oğlunu ilk kez bu kadar korku dolu bir sesle bağırırken görmüştü.

“Ne oldu James?”

“Işığın kapanmasını istemiyorum baba.” dedi çocuk. “Karanlığı sevmiyorum.”

Lavrance geriye doğru bir adım attı. Işığı kapatmaktan vazgeçmişti. “Emin misin?” diye sordu. Sonra James’in kafasıyla onay işareti yapmasını izledi. Yavaş adımlarla yatağın yanına gitti, eğilerek James’in alnını öptü.

“Seni seviyorum James.” dedi. Ve bu anlamlı sözün sonucundaki çocuğun hayret dolu bakışları arasında bir silah sesi duyuldu.

“Neden ışıkları kapatmama izin vermedin, James?” dedi Lavrance. Sonra yavaş adımlarla odanın kapısına doğru yöneldi, arkasına bile bakmadan ışığı kapattı, gözünden akan tek bir damla yaşı da silerek oturma odasına doğru yürüdü.

Bitti
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.