Kayıt Ol

MK 1

Çevrimdışı MISSINGNO.

  • *
  • 1
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
MK 1
« : 05 Haziran 2012, 13:34:03 »
kadıköy, 6 mayıs

Mahir öldü.

Cesedini yaşadığı çöplüğün diplerine iteleyip üzerini buzdolabı kartonlarıyla örttüm, bir dua sallayarak ağır demir kapıların asma kilidini vurup gittim.

Çok çok önceden, benzer bir çöplüğün kapısını içeriden vurarak açmaya çalışan birinin görüntüsü geldi aklıma. Ya da bir şeyin. Bilmiyorum.

Çok korkmuştum.

Sıcakta buharlanan çöplerin öldürücü ve ölüm kokusundan kaçıp rıhtıma atıyorum kendimi. Cebimde üç kuruş yok ama hayatım boyunca bir çok opera dinledim. Esmer kürt oğlanları, buğday tenli rum oğlanları sıra sıra rıhtımdan denize atlıyorlar. Üzerlerinde sadece beyaz bir don var.

Mahir öldü.

Bir elimde ondan kalma, dibi iki parmak dolu kurtboğan şişesi, diğer elim tozlu ceketimin cebinde. Ceketim aşağı doğru sündükçe sünüyor. Güneş denize değmek üzere, rıhtımın az ilerisinde sıcağa rağmen yeşil yün kazaklı berduşun biri şarkı söylüyor.
          şu aptallara bak
          ama dünya onların, dostum

Parmağıyla beni işaret ediyor, aptal mıyım dostu muyum emin olamıyorum, ancak elimi kaldırıp işaretine karşılık veriyorum. Yüzümü şöyle bir sıvazlayıp yoluma devam ediyorum.

Canım çok sıkkın. Kurtboğanı dikip şişeyi denize sallıyorum, belki bir martıya çarpar diye umarak. Olmuyor.

Banklarda oturan bir teyze acı verecek bir ağırlıkla oturduğu yerden kalkmaya çabalıyor, tığı ve dantellerini torbasına tıkıştırıyor bir yandan da.

Tuzlu ve boğucu hava içimi iyice daraltıyor.

Arkamda bıraktığım oğlanlar rıhtım duvarına serdikleri giysilerini üstlerine geçirip mahallelerine, annelerinden dayak yemeye gidiyorlar. Kendi çocukluğum geliyor aklıma. Buradan çok uzakta, insanların sabahları kireç gibi yüzlerle kireçli çay yutup gaspçılardan ürkerek sokakta hızlı hızlı işlerine gittiği, denizsiz, kuru ve soğuk bir şehirde geçti çocukluğum.

Ve bir tokat bile yemedim annemden.

Nereden nereye geldik, heyhat, hayat garip şey. Artık "vapurlar falan" da diyebiliyorum.

Teyze tam ayağa kalktığında yanında bitiveriyorum.

Teyzecim yakşamlar, karşıya geçmem lazım cüzdanımı düşürdüm, yardım edebilir misiniz?

Siktir. Sinyal işlerinde hiçbir zaman iyi olamadım.

Yaşlı bunağın yüzü ekşiyor. Görüntümün paspallığı, üzerimden yayılan çöp ve ucuz şarap kokusu karşısında dehşete düşüyor. Torbası elinden düşüyor, tığ yuvarlanıp bir köşeye gidiyor. Torbayı tekmeleyip küfrü basıyorum ve uzaklaşıyorum. Canım feci sıkkın. Durum hiç iyi değil. Evde yenecek bir pirinç tanesi bile yok.

Rıhtım duvarına oturup ayaklarımı sarkıtıyorum. Ağlayamayacak kadar bıkkınım. Hava soğuyor, ileride gidip gelen tankerler sis lambalarını açıyorlar teker teker.

Karşı kıyıda bir gökdelen havaya uçuyor.

Bu tarafa doğru gelen üç delikanlı görüyorum. Beni tartıyorlar. Bir anlık bir çelik parlaması oluyor.

Mahir öldü, ben yaşıyorum.