"Biliyorsunuz, gerçek her zaman ideailimizdeki gibi değildir. Ama böyle olması, benim ideale inancımı da köreltmez." -Mr. Hutton.
Huxley'nin, henüz Huxley olmadığı zamanlarda yazdığı, ilk dönem eserlerinden biri "Mona Lisa Tebessümü".
Kısacık bir öykü aslında ama Can Yayınevi, zamanında tek kitapta yer vermiş bu öyküye. Boyutu çok küçük bir kitap. Kitap hakkında ben de olumsuz yorumlar okumuştum internette. Bitirdikten sonra aslında o kadar da kötü olmadığını, abartıldığını fark ettim. Fakat dediğim gibi, bu öykünün Huxley'nin henüz profesyonel bir edebiyatçı değilken kaleme aldığını bilir ve o şekilde okursak, sert eleştiriler de yapmamış oluruz.
Bir aşk öyküsü bu. Üçü kadın, biri erkek olmak olmak üzere, toplamda dört ana karakter arasında geçiyor olaylar. Mr. Hutton'ın karaciğer hastası olan eşi Emily, ölümle burun burunadır. Miss Sepence adlı, Mona Lisa tebessümüne sahip bir kadınsa Mr. Hutton'a aşıktır. Keza Doris adlı genç bir kız da Mr. Hutton'a hayranlık beslemekte ve onu sevmektedir, "Ayıcık" diye hitap etmesi de cabası. Üç kadın arasında kalan Mr. Hutton, bir süre sonra hayatı ve Tanrı'yı sorgulamaya başlayacaktır.
Yarattığı atmosferde, aşk ve ölüm üzerine çok cesur sözler söylüyor Aldous Huxley. Belki biraz daha uzun ve detaylı olabilirdi öykü fakat bu şekilde de gayet güzel ve okunaklı.
Bilimkurgu/distopya edebiyatında çok büyük bir yeri olan Huxley'nin bu kitabını bulursanız, kaçırmayın derim. Bir de farklı bir tarzla keşfedin Huxley'i.
Not: Üstte Canberk'in de söylediği gibi, bu eser 1950'li yıllarda bizzat Huxley tarafından tiyatroya uyarlanmış ve dönemin önde gelen oyuncuları tarafından da sahnelenmiştir. 1948'de, Macar asıllı yönetmen Zoltan Korda tarafından beyazperdeye aktarılan bir de filmi mevcut. Hatta filmin kadrosunda da Huxley bulunmakta. Bir yerlerden bulabilirsem eğer, izlemeyi düşünüyorum.