Kayıt Ol

muaet - Ilyena / Malhonette

Çevrimdışı Lordmuti

  • ****
  • 1123
  • Rom: 35
  • Time is a drug. Too much of it kills you.
    • Profili Görüntüle
muaet - Ilyena / Malhonette
« : 29 Haziran 2015, 18:17:39 »
Oyun Sayfası

Seviye: 0

İsim: Ilyena
Yaş: 26
Cinsiyet: Kadın
Bağlılık: Malhonette Krallığı
Erdem ve Kusur: Cesaret/Haset
Karakter Tasviri: Bukle bukle sarı saçlara sahip, neredeyse gri denecek kadar buz mavisi gözleri var. Keskin yüz hatlarıyla, 1.78 boyunda dikkat dağıtacak kadar güzel bir kadın. 
Özgeçmiş: Sanatçı/Dalavereci

Gemisi/gemileri:
Çevik[*]Filinta[/*] - Kaptan Ilyena
-

Subaylar:
-

İtibar:
Kerak Krallığı: 0
Hjotar Krallığı: 0
Einfergel Cumhuriyeti: 0
Ghaccio Düklüğü: 0
Caballo Cumhuriyeti: 0
Malhonette Krallığı: +5
Pendros İmparatorluğu: 0

Başarımlar:
-



İmparator olmayı canım kolay mı sandın?
Dünyaya kazık çaktım duyulsun adım.

Çevrimdışı Lordmuti

  • ****
  • 1123
  • Rom: 35
  • Time is a drug. Too much of it kills you.
    • Profili Görüntüle
Ynt: muaet - Ilyena / Malhonette
« Yanıtla #1 : 01 Temmuz 2015, 15:56:41 »
Courborne Sanatçılar Semti, Malhonette - 6 Temmuz 758, saat 15.00

Yeni Dünya'nın haberi Malhonette'e ulaştığında insanlar önce bunun bir şaka olduğunu düşündü. Sonra Caballo'dan kalkan gemiler rutin ticaret seferlerine başladı, denizciler yüklerini boşaltıp Lesé'nin meşhur aşk evlerine uğradılar. Böylece keşif dedikoduları çalışkan ve cevval fahişeler tarafından birinci elden doğrulandı.

Kraliyet donanmasının görevlileri de misafir denizcileri Yeni Dünya hakkında sorgulamayı tamamladıktan kısa süre sonra Kral IV. Loucard konseyini toplayıp Malhonette denizcilerinin de bu kıtayı keşfetmesi gerektiği kararına vardı. Sonuçta yeni bir kıta yeni topraklar demekti ve yeni topraklarda yeni zenginliklerin olması da beklenen bir şeydi. Kral'ın resmi fermanının sonunda, Yeni Dünya'yı keşfedip elinde bir kanıtla geri dönen ilk gemiye 50.000 altın ödül verileceği de duyurulunca, ülkenin dört bir yanından deneyimli deneyimsiz bir sürü denizci harekete geçip hazırlanmaya başladı.

Fermanın çıktığı ilk günlerde pek çok kaptan sefer izni için saraya başvurmuştu; ancak çok azına kraliyet ailesinin mührünü taşıyan belge bahşedilmişti. Ilyena'nın başvuru sırasında yanıtlamak zorunda kaldığı sorulara ve kendisi hakkında yapılan araştırmaların derinliğine bakılırsa zaten bu izni herkesin alması mümkün değildi. Sadece başvurabilmek için bile krallığa sadık olduğunuza kefil olacak en az iki resmi görevliden yazılı ve imzalı tutanak almanız gerekiyordu ki başvurduktan sonra yapmanız gerekenleri anlatmak için iki sayfalık bir liste daha vardı.

Başvurusu onaylanmayanların bir kısmı boyunlarını büküp geri dönmüş, bir kısmıysa krallıktan izin almadan kaçak olarak yolculuğa başlamayı göze almıştı. İnsanların aklında güzel bir kanıtla dönen gemilerin izin belgesi olup olmamasına pek dikkat edilmeyeceği düşüncesi vardı; ancak bunun doğru olup olmadığını zaman gösterecekti.

Başvurusunun üstünden üç gün geçmesine rağmen ortada hiçbir haber olmaması Ilyena'nın aklına kötü şeyler getiriyordu. Tanıdığı hiç kimse iki günden fazla beklememişti, olumlu ya da olumsuz bir yanıt kısa süre içinde ulaşmıştı diğer kaptanlara. Ilyena'nın durumu belki de annesiyle evlenen adamdan dolayı böyle belirsizlikte kalmıştı. "Cici babası" işlerin önüne bir engel koymuş olabilir miydi? Belki de sadece kendi kendine sorunlar üretiyordu, sadece işlerin çok yoğun olması da böyle bir gecikmeye neden olabilirdi.

Yanında oturan kadın, Çevik'in serdümeni Bonita Blanco da kızıl saçlarıyla oynayarak gerginliğini atmaya çalışıyordu. İki kadın, Ilyena'nın arada geldiği bu tiyatroda tanışmıştı. Bonita önemsiz bir soylunun üçüncü kızıydı, aslında olağanın üstünde olan zekası ve istekleri ailesi tarafından sürekli hor görülmüş, hiç tanımadığı bir tüccarın oğluyla evlendirilmek amacıyla doğmuştu sanki babasının gözünde. Tüm bunlardan bıkan kız evden kaçınca da ailesi tarafından reddedilmişti. Sonunda Ilyena'nın yanında denizciliğe başlayan kızın da kendi soylu ailesi ile ilgili dertleri vardı yani.

Sessizliğe ve düşüncelere iyice daldıklarında tiyatronun kapısının açıldı ve sertçe kapandı. Ne olduğunu anlayamadan bir erkeğin heyecanlı sesini duydular: "Hanımlar, hanımlar! Hahaha, başardık hanımlar!" Gelen Lou'ydu, elinde bir tomar kağıdı sallayarak koşuyordu ve mutlu olduğu her halinden anlaşılabiliyordu. Sonunda başarmış, gereken izni almış olabilirler miydi?



İmparator olmayı canım kolay mı sandın?
Dünyaya kazık çaktım duyulsun adım.

Çevrimdışı muaet

  • **
  • 215
  • Rom: 12
  • Carai an Ellisande!
    • Profili Görüntüle
Ynt: muaet - Ilyena / Malhonette
« Yanıtla #2 : 01 Temmuz 2015, 20:23:16 »
 "Çekemediğimden falan değil kesinlikle, lakin hayatında iki halat dahi bağlamamış dünkü bebelerin izin almalarını, bizimse burada kaç gündür köskös oturuyor oluşumuzu çekemiyorum bir türlü!"

 Ilyena o kadar sinirliydi ki kendi kendiyle çeliştiğinin bile farkında değildi. Omzuna dökülmüş sarı saçları, üst üste atıp aşağı yukarı salladığı bacağının etkisiyle savruluyordu. Tam üç gündür şehirdeydi ve bu süre onun için çekilir çile değildi. İşin aslı sıkıntı şehir yaşamını sevmediğinden kaynaklanmıyordu, ona kalsa daha birkaç ay daha burada oyalanabilirdi lakin kendisinin yeni şeylere olan amansız bir meyli vardı. Ya da şöyle demeli belki de, yeni şeyleri 'ilk önce' keşfetmeye, denemeye, edinmeye olan bir eğilimdi bu.

 Şehre yeni bir oyuncak gelse ilk o edinmeliydi, tiyatroya yeni bir oyun gelse ilk rol alan kendisi olmalıydı. Zaman zaman sırf 'ilk' olmak için cesurca atılıp başını türlü belalara soktuğu da oldu, bir şeyde geride kaldı diye önüne geçenlerin tekerine çomak soktuğu da. Ondaki böyle bir haset duygusuydu. Kimsenin malında, eşyasında ya da başarısında gözü yoktu kesinlikle. Lakin 'ilk' o olmalıydı, sonra varsın kim ne isterse o olsun.

 Şimdiyse önünde kocaman, yepyeni bir dünya vardı ve birçok insan ondan günler önce yola çıkmıştı bile. Her ne kadar gemisi Çevik'in hızına müthiş bir itimatı olsa da, 'sonradan yola çıkan' olmak Ilyena'ya tersti. Orayı ilk keşfeden, güzelliklerine kadir olan, haberlerini alan, insanlarını tanıyan, kültürünü inceleyen ya da en basitinden orada yetişen farklı bir meyveyi dalından koparıp tadına bakan o olmalıydı.

Ilyena derin bir nefes aldı ve oturduğu yerden kalktı. Serdümeni Bonita'ya döndü. Kız pek endişeli görünmüyordu, dışarıdan bakan bir insan gayet sakin bir surat görürdü kesinlikle. Ancak uzunca bir süredir beraber oturuyorlardı ve onun saçlarını onlarca defa örüp çözüşünü izlemişti. Belliydi ki onun da içi içine sığmıyordu. Ilyena kızın muhabbetinden zevk alırdı, zekiydi, çok konuşmazdı ve en önemlisi boş konuşmazdı. Kıza seslendi,

 "Bonita, sabah handa adamın birinden bir bilmece öğrendim, pek zor durmuyor gerçi ama cevabı bulacak kadar kafa yoramadım bugün pek. Duymak ister misin?" İkisinin güttüğü ortak bir meraktı bu. Her demirledikleri limandan akıl oyunları, bulmacalar, demirden yapılmış yapbozlar gibi şeyler satın alırlardı. Sırf bunlar için kurulmuş mekanlar bile vardı bazı limanlarda. Bunlarla vakit geçirmeyi mantıklı buluyordu Ilyena, aklını çalışır halde tuttuklarını düşünüyordu, en azından tırnak boyamaktan daha anlamlıydılar onun için. Şimdi bahsettiğiyse aslında üç gün önce öğrendiği ve ancak bu sabah cevabını bulduğu bir bulmacaydı. Bonita'ya 'ilk önce' çözme fırsatını falan verecek değildi ya! Lakin kadından bir onay alamadan tiyatronun kapısı sertçe açıldı.

 "Hanımlar, hanımlar! Hahaha, başardık hanımlar!" diye bağırarak, bir tiyatro oyuncusunu aratmayacak kadar iyisinden bir giriş yaptı Lou. Ilyena derin bir nefes daha aldı, "Umarım başardığın şey handa attığın zar oyunu değildir Lou." dedi. "Zira öyleyse, sonu senin için pek hayırlı olmayacak!" 
“My father used to say that there are two kinds of people in the world,” Kaladin whispered, voice raspy. “He said there are those who take lives. And there are those who save lives. I used to think he was wrong. I thought there was a third group. People who killed in order to save.” He shook his head. “I was a fool. There is a third group, a big one, but it isn’t what I thought. The people who exist to be saved or to be killed…The victims. That’s all I am.”

Çevrimdışı Lordmuti

  • ****
  • 1123
  • Rom: 35
  • Time is a drug. Too much of it kills you.
    • Profili Görüntüle
Ynt: muaet - Ilyena / Malhonette
« Yanıtla #3 : 03 Temmuz 2015, 12:59:37 »
"Çekemediğimden falan değil kesinlikle, lakin hayatında iki halat dahi bağlamamış dünkü bebelerin izin almalarını, bizimse burada kaç gündür kös kös oturuyor oluşumuzu çekemiyorum bir türlü!"

Bonita omuz silkti. "Bazılarının aileleriyle araları iyi, bizim aksimize. Hal hatır yetenekten daha iyi iş yapabiliyor."

"Bonita, sabah handa adamın birinden bir bilmece öğrendim, pek zor durmuyor gerçi ama cevabı bulacak kadar kafa yoramadım bugün pek. Duymak ister misin?"

Kız bunun üstüne saçlarıyla oynamayı bırakıp başını kaldırdı, muzipçe sırıttı. "Cevabını bilmediğin bir şeyi bana sormayacaksın değil mi? Çünkü bunu en son yaptığında benim cevabımın yanlış olduğunu kanıtlamak için iki gün harcamıştın."

İki kız konuşurken Lou bağırarak içeri daldı.

"Umarım başardığın şey handa attığın zar oyunu değildir Lou. Zira öyleyse, sonu senin için pek hayırlı olmayacak!"

Adam elindeki kağıtların köşelerindeki buruşuklukları düzeltti. Sırıtarak kağıtları masanın üstüne, Bonita ve Ilyena'nın görebileceği şekilde bıraktı. "Sorduğun için sağ ol kaptan, geçen gün yakışıklı bir bahis kazanmıştım. Ama bugünkü konu o değil." -Lou güzel yerine yakışıklı kelimesini kullanmak konusunda ısrarcıydı. Kendi yakışıklılığının bu şekilde vurgulandığını düşünüyordu-

"Şu an masanın üstünde duran belge sayesinde Malhonette adına denize açılma, keşif yapma ve yeni toprakları haritalayıp yağmalama hakkına sahibiz! Yani başardık, izni kopardık!"

Bonita hemen kağıtların üstüne eğilip belgeyi okumaya başladı. Bir dakika kadar inceledikten sonra mırıldanarak adamı onayladı. "Sanırım ilk defa bir şeyleri uydurmuyorsun Lou. Üstündeki mühür, imzalar... Hepsi gerçek görünüyor."

Lou kızın yorumuna kaşlarını yalandan çatarak cevap verdi. "Tabi ki gerçek! Benim ne zaman bir şeyler uydurduğumu gördünüz hanımefendiğ?" Adam baş parmağını havaya kaldırdı "Lou çelikbıçak bugüne kadar söylediği her şeyi yapmıştır." Biraz duraklayıp parmağıyla karşısındaki havayı dürter gibi bir işaret yaptı. "Ya da yapacaktır. Yapacağına emin olabilirsiniz."

"Tamam tamam, hemen havaya girmeyelim." diye Lou'nun sözünü kesti Bonita. "Burada yazana göre deniz kuvvetlerinden bir subayı gemiye atayacaklarmış, tüm harekat onun gözetiminde olacakmış." Kaşlarını kaldırıp Ilyena'ya baktı. "Ordudan biri? Gemimizde? Bundan hoşlanmadım."

Lou bunun üstüne hemen araya girdi. "Bu gün içerisinde limana gidip deniz kuvvetleriyle görüşmemiz gerekiyormuş. Bu subay kimse artık onu almadan denize açılamazmışız." Yüzünü buruşturdu. "Bunu bana oldukça akılda kalıcı bir şekilde anlattılar."



İmparator olmayı canım kolay mı sandın?
Dünyaya kazık çaktım duyulsun adım.

Çevrimdışı muaet

  • **
  • 215
  • Rom: 12
  • Carai an Ellisande!
    • Profili Görüntüle
Ynt: muaet - Ilyena / Malhonette
« Yanıtla #4 : 03 Temmuz 2015, 20:18:06 »
"Şu an masanın üstünde duran belge sayesinde Malhonette adına denize açılma, keşif yapma ve yeni toprakları haritalayıp yağmalama hakkına sahibiz! Yani başardık, izni kopardık!"

İlyena bu sözler üzerine hafifçe kaşlarını çattı. "Yağmalamak mı? Lou biz öyle insanlar değiliz! Hiçbir hakkımızın olmadığı yerlerden, hiçbir hakkımızın olmadığı şeyleri çalacak tipten insanlar olmadığımızı kaç defa söyleyeceğim? Kaba kuvvetten nefret ederiz biz. Baksana, gemimizde silah dahi yok!" Lakin belgelerin gelmesi onu o kadar rahatlatmıştı ki, tüm tiyatro deneyimine rağmen kesmeye çalıştığı rolü sürdüremedi. Sırıtarak şunları ekledi. "Biz sadece istediğimiz şeyler için pazarlık yapar, birkaç sanat eseri takas eder,  gerekirse ödünçalarız, o kadar."

Lou'nun sırıtışının suratına yayılışını izlerken kendi dudaklarının da kulaklarına vardığını hissetti İlyena. Varmaması mümkün değildi zira günlerdir bu haberi bekliyorlardı. "Ver bakayım şunları bana."

Bonita'nın ellerinden aldığı kağıtları okurken hiç ifade yoktu yüzünde. "Neden bir subayın tayfaya katılmasına bu kadar dertlendiniz anlamadım. Zaten bir avuç insanız, yeni insanlar tanımak herkese iyi gelecektir eminim." İkisinin hayret dolu bakışları karşısında gözlerini devirdi. "Yahu ne kadar can sıkıcı olabilir? Hem bizim ihtiyar, tayfada hiç disiplinli insan yok deyip durmuyor mu sürekli? İkisini bağlarız birbirine, kardeş kardeş geçinirler, olur biter!"

Tüm bunları söylemesine rağmen, onun da içine pek sinmemişti durum. Kendi tayfasıyla geçinmek başkaydı, elin adamıyla -tabi artık adamsa- uğraşıp durmak başkaydı. Yine de yoldaşlarının subaya karşı tavır almaması önemliydi, zira önlerinde uzun bir yolculuk vardı ve gemide olabilecek herhangi bir huzursuzluktan kaçınmak önemliydi. "Haydi!" dedi, "Bir an evvel gidelim madem, senin de gözünü korkuttıklarına göre Lou, öcüleri kızdırmamak gerek."

Üçü birlikte toparlanıp tiyatrodan çıkmak üzere ayaklandılar. "Ha bu arada Bonita," dedi Ilyena, "onun cevabı çivi değildi!" 
“My father used to say that there are two kinds of people in the world,” Kaladin whispered, voice raspy. “He said there are those who take lives. And there are those who save lives. I used to think he was wrong. I thought there was a third group. People who killed in order to save.” He shook his head. “I was a fool. There is a third group, a big one, but it isn’t what I thought. The people who exist to be saved or to be killed…The victims. That’s all I am.”

Çevrimdışı Lordmuti

  • ****
  • 1123
  • Rom: 35
  • Time is a drug. Too much of it kills you.
    • Profili Görüntüle
Ynt: muaet - Ilyena / Malhonette
« Yanıtla #5 : 06 Temmuz 2015, 11:13:14 »
"Neden bir subayın tayfaya katılmasına bu kadar dertlendiniz anlamadım. Zaten bir avuç insanız, yeni insanlar tanımak herkese iyi gelecektir eminim. Yahu ne kadar can sıkıcı olabilir? Hem bizim ihtiyar, tayfada hiç disiplinli insan yok deyip durmuyor mu sürekli? İkisini bağlarız birbirine, kardeş kardeş geçinirler, olur biter!"

Bonita ve Lou, kaptanlarının gelecek subay hakkındaki yorumuna iyi birer tayfa olup karşılık vermedi. Kısa bir anlığına bakıştılar, sonra Ilyena'yı takip ettiler. Ilyena kapıdan dışarı çıkarken Bonita'nın "Çivi değilmiş..." diye mırıldandığını duymaktan çok hissetti.

Bulundukları muhitten çıkıp limandaki askeri merkeze varmaları uzun sürecekti. Yollar bu saatte kalabalık değildi, insanlar henüz işten çıkıp yollara düşmemişti ama yolları uzundu. Şehrin denizden gelebilecek saldırılara karşı savunulabilir olması adına limana açılan yollar dolambaçlı yapılmıştı. Üçlü manzarayı izleyerek yürüdü, sonunda varmaları gereken yere ulaştılar.

Deniz kuvvetlerinin limandaki merkez binası. Burası limandaki en büyük bina değildi ancak gösterişliydi. Malhonette'in yetenekli sanatçıları binanın her cephesini süslemeler ve savaşı çağrıştıran ikonlarla doldurmuştu. Binanın girişinde nöbet tutan askerlerin üç metre üstünde de imparatorluğun yıkılma zamanlarındaki bir deniz savaşını anlatan devasa bir fresk vardı. Nöbet tutan askerler doldurulmuş birer hayvan gibi hiç kıpırdamadan duruyordu yerlerinde.

Malhonette Deniz Kuvvetleri yetenekleri, sıkı disiplinleri ve krala bağlılıklarıyla bilinirdi. Buraya alınan herkesin yüzde yüz güvenilir ve krallığa gönülden bağlı olması gerekiyordu. İşin gerçeği maalesef ki böyle değildi. Son on yılda krallığa -ya da parası çok soylulara, ama bundan sağda solda bahsetmeyin- olan bağlılık, yeteneğin önüne geçmiş gibiydi. Bahriyeli olup savaştan anlamayan, hatta deniz görmemiş "masabaşı" subayların sayısı göz ardı edilemeyecek kadar çoktu.

Deniz Kuvvetleri'nden gelen açıklamalara göre tüm subayları hala standartlara uygundu; ancak kim takardı ki bu açıklamaları? Halkın çoğunluğu bu kararın subayların deneyim kazanması için atılmış bir karar olduğunu düşünerek olaya tepki vermemişti. Siyasetin gerçekten konuşulduğu gizli masalardaysa, her gemiye bir subay atanmasının gerçek nedeninin kral dışında birilerine yardakçılık yapanları ordudan temizlemek olduğu konuşuluyordu. Gerçek sebebi kral ve amirallerden başka kimse bilmediği için dedikoduların bini bir paraydı.

Lou iki kadına döndü, "İşte başlıyoruz." diyerek nöbetçilerin yanına gitti ve durumu anlattı. Nöbetçinin cevabına şaşırmıştı, yüzünde garip bir ifadeyle bir şeyler daha söyledi. Adamlar orada birkaç dakika tartıştılar, sonra Lou anlaşılmaz bir ifadeyle Ilyena'nın yanına döndü.

"Söylediklerine göre geç kalmışız, subayla dün tanışmamız gerekiyormuş. İznin daha birkaç saat önce çıktığını söyledim ama nöbetçi tam bir kalas. Dediğine göre subayımız beklemekten sıkılmış ve birkaç saat önce gemimize doğru yola çıkmış."

Bonita başını iki yana salladı. "Bürokrasi işte..." Ciddi bir ifadeyle Ilyena'ya döndü. "Kaptan, acilen Çevik'e dönmemiz ve durum değerlendirmesi yapmamız lazım. Umalım da bu subay ortalığı fazla karıştırmış olmasın."



İmparator olmayı canım kolay mı sandın?
Dünyaya kazık çaktım duyulsun adım.

Çevrimdışı muaet

  • **
  • 215
  • Rom: 12
  • Carai an Ellisande!
    • Profili Görüntüle
Ynt: muaet - Ilyena / Malhonette
« Yanıtla #6 : 07 Temmuz 2015, 23:53:51 »
Deniz kuvvetleri merkez binası... Ilyena buranın süslemelerine hayranlıkla bakmıştı hep. Bu hayranlığın altında yatan sebep, binanın birçok sanatçı tarafından süslenmiş olması değildi, zira buna benzer yüzlerce bina farklı şehirlerde, farklı ülkelerde de bulunuyordu. Duyduğu bu huşunun sebebi binanın bezenmesinde bir sanatçının da emeğinin bulunuyor oluşuydu. İşin aslı, girişteki o ünlü freskin sahibi Ilyena'nın anne tarafından dedesiydi. Aile sadakatinden mi bilinmez, kendisi hep onun bina üzerindeki en ayrıntılı ve en güzel çalışma olduğunu düşünmüştü. Dedesini hayal meyal hatırlıyordu Ilyena, onunla ilgili hatırında kalan yegane şey dedesinin tütün ve boya kokan uzun sakallarıydı. Sanatın bazı türlerine pek de iyi gözle bakılmayan Hjotar krallığına bir iş için gitmiş ve kendisinden bir daha haber alınamamıştı.

Ilyena, Lou subayla konuşurken bunları düşünüyordu. Kendisini geçmişten çekip çıkaran subayın gittiği haberi oldu.

"Kaptan, acilen Çevik'e dönmemiz ve durum değerlendirmesi yapmamız lazım. Umalım da bu subay ortalığı fazla karıştırmış olmasın."

"Subay hazretleriyle ilk önce ben tanışmak isterdim, eh madem önden gitmiş bize de takip etmek düşer." diyen Ilyena, Lou ve Bonita'yı önüne katıp gemiye doğru yürümeye başladı.

"Aslında birkaç yere uğrasak iyi olacaktı," dedi, "ihtiyar benden ilaçlarını almamı istedi, birkaç gün önce bitmi-" Ilyena tedirginlik içerisinde olduğu yere çakıldı. Üç gündür gemiye uğramıyor oluşunun sebebi kafasına dank etmişti çünkü.

İhtiyar dedikleri kişi, yapıldığı günden beri tüm tahtaları en az iki kez değişmiş olan Çevik'in değişmeyen tek kısmıydı. Geminin, Ilyena'dan evvelki iki kaptanıyla da çalışmış olan kadının kronik bir hastalığı vardı. İlaçlarını almadığı zaman başına ağrı giriyordu. Baş ağrısı, sinirlerini tepesine çıkarıyor, tepesine çıkan sinirleri başını daha da ağrıtıyor, başının ağrımasına sebep olan sinirine sinirleniyor, bu durum devam ettikçe çileden çıkıyordu. Böyle anlarda güvertede olmak mantıklı değildi, zira şu anda gemide ondan başka kimsenin bulunmuyor oluşunun sebebi buydu. Ve subay oraya bir saat önceden falan gitmişti!   

 "Aslında şimdi düşünüyorum da gerçekten acele etsek iyi olacak. Lou sen bizden hızlısın, ihtiyarın ilaçlarını alıp hemen gemiye gel. Ben Bonita'yla doğrudan gemiye geçiyorum. Yeni subay dünyanın en uysal insanı da olsa, geminin karıştığı bir gerçek!" Ilyena ve Bonita geminin hala yüzüp yüzmediğini görmek için rıhtıma doğru koştular, Lou ise en yakın hana doğru gidip kadının ilaçlarını alacaktı. Üç fıçı rom... Ayık kafa, ihtiyar Esther'e pek yaramıyordu.

 
   
“My father used to say that there are two kinds of people in the world,” Kaladin whispered, voice raspy. “He said there are those who take lives. And there are those who save lives. I used to think he was wrong. I thought there was a third group. People who killed in order to save.” He shook his head. “I was a fool. There is a third group, a big one, but it isn’t what I thought. The people who exist to be saved or to be killed…The victims. That’s all I am.”

Çevrimdışı Lordmuti

  • ****
  • 1123
  • Rom: 35
  • Time is a drug. Too much of it kills you.
    • Profili Görüntüle
Ynt: muaet - Ilyena / Malhonette
« Yanıtla #7 : 11 Temmuz 2015, 14:53:04 »
Lou içkileri almak için gitti, iki kadın da Çevik'in demirlediği iskeleye yürüdü. Saat nedeniyle iskeleler biraz durgundu. Tayfaların çoğu hazırlıklarını tamamlamış ve yola çıkmıştı, kalanlar da son içkilerini içmek için etraftaki mekanlara doluşmuştu. Gemiye yeterince yaklaştıklarında güverteden tanımadıkları bir erkeğin bağırış çağırışını duydular.

"Bu nasıl bir disiplinsizlik! Yaşlı kadın, bu geminin tayfası nerede? Kaptanı nerede?!"

Ardından yaşlı bir kadının daha yüksek sesle cevabı geldi. "Lanet herif ne bağırıyorsun? Yok dedik ya işte, kaskafalı! Kıçının üstüne oturup bekle!"

Bonita sessiz bir küfür savurup hızla güverteye tırmandı. "Kaptan, içimde kötü bir his var. Bu subaydan çok çekeceğiz gibi..."

Güvertedeki Esther her zamankinden daha sinirli ve huysuzdu. Karşısında kafası kel, gri sakallı ve üniformalı bir adam vardı ve onun da huysuzlukta Esther'den aşağı kalır yanı yok gibi görünüyordu. Yeni subay kollarını kavuşturmuş, hiç memnun olmadığını gösteren bir yüzle gemiyi inceliyordu. Arada etrafına bakıp cık cıklayarak bir şeylere söyleniyordu.

Subay Ilyena ve Bonita'yı gördüğünde kollarını iki yana açıp "Sonunda birileri gemiye teşrif ettiler!" diye bağırdı. Yüzündeki küçümser ifadeyi hiç değiştirmeden konuşmaya devam etti. "Siz ikiniz, bu lanet geminin kaptanı nerede? Yaşlı bunağın tekini gemisinde bırakıp giden o adama bir çift lafım olacak!"

"Bağırma be, bağırma!" diye karşılık verdi Esther. Bonita, Ilyena'ya yandan bir bakış atıp "Ben demiştim, işte bela." diye mırıldandı. "Olaysız bir akşam geçiremeyecek miyiz..."



İmparator olmayı canım kolay mı sandın?
Dünyaya kazık çaktım duyulsun adım.

Çevrimdışı muaet

  • **
  • 215
  • Rom: 12
  • Carai an Ellisande!
    • Profili Görüntüle
Ynt: muaet - Ilyena / Malhonette
« Yanıtla #8 : 14 Temmuz 2015, 17:52:43 »
Geminin güvertesine çıktığında subayı gördü gözleri. Söylenenlerin aksine, yeni yetme subaylardan ziyade görüşmüş geçirmiş bir denizci atanmıştı gemilerine. Bunu adamın duruşundan,  sözünü geçirmeye alışkın bir kimsenin sahip olduğu pişkin tavırlardan anlamak mümkündü. Lakin burası onun gemisi değildi. Kafasına estiği gibi bağırıp çağıramazdı. Şu anki durum her ne kadar onu küplere bindirse de, tiyatroda ne zaman heyecanlansa yaptığı şeyi yaptı Ilyena. Rolüne büründü. Kaptan Ilyena'ydı şimdi o. Bu kadar.

"Sonunda birileri gemiye teşrif ettiler! Siz ikiniz, bu lanet geminin kaptanı nerede? Yaşlı bunağın tekini gemisinde bırakıp giden o adama bir çift lafım olacak!"

Ilyena hiçbir şey demeden yavaş yavaş adamın üstüne doğru yürüdü. Aralarında bir nefes mesafe vardı artık. Adamdan uzun olduğunu güverteye çıktığında anlamıştı, bu kadar yakınına girmek adamın ona bakarken çenesini havaya kaldırmasını gerektirecekti ki, bunun adamın canını sıkması muhtemeldi.

"Öncelikle gemimize teşrif ettiğiniz için teşekkür ederim." Sesi buz gibiydi. "Beklediğiniz için üzgünüm. Arzu ederseniz kamaraya geçelim, zira kaptan sizinle kamarada görüşecek."
Ilyena, subayı ve Eshter'i önüne katıp kamaraya girdi. Kaptanın gemiye bindiğini gören tayfanın bir bölümü güverteye çıkmıştı. Kadının bu sakin tavrının ruhsal tezahürünü iyi biliyorlardı.

Adam içerinin boş olduğunu görüp "Kaptan nerde!" zırvalıklarına başlamadan söze girdi Ilyena. Adamın laflarını kesemeyeceği bir kesinlik ve hızla konuşuyordu. "Lanet olası geminin kaptanı olan adam seninle görüşemeyecek, çünkü öyle bir adam mevcut değil. Bu geminin kaptanı benim ve tanışmamızın hiç hoş olmadığını belirteyim. Bir geminin kaptanının kadın olmasının sende oluşturduğu izlenimi gözlerinden okuyabiliyorum, lakin dışarıdan hiçbir kimse benim mevkime, benim gemime, benim tayfama hakaret edemez, gemimde olay çıkartamaz." Ilyena manidar bir şekilde kemerindeki hançeri okşadı. "Aksi halde bunların bir sonucu olur."

"Şimdi bu konuşmanın devamını duyabilmen için sarf ettiğin sözler için Eshter'den özür dileyeceksin ve o da senden dileyecek, biz de temiz bir başlangıç yapacağız. Anlaşıldı mı subay?" Ilyena'nın gözleri ateş gibiydi.
“My father used to say that there are two kinds of people in the world,” Kaladin whispered, voice raspy. “He said there are those who take lives. And there are those who save lives. I used to think he was wrong. I thought there was a third group. People who killed in order to save.” He shook his head. “I was a fool. There is a third group, a big one, but it isn’t what I thought. The people who exist to be saved or to be killed…The victims. That’s all I am.”