Merhaba arkadaşlar bu hikayeyi 2 yıl önce, başka bir forumda (Reklam olmasın diye ismini vermiyorum) yazmıştım. Acemice yazılmış bir hikaye olmasına rağmen, burada paylaşacağım ilk hikayemin bu olmasını istedim.
Bu hikayede öldürme istediğinin korkunçluğunu okuyacaksınız
“HAV…”
“HAV…”
“HAV…”
Karşı komşunun köpeği her zamanki gibi beni gecenin bir yarısı uyandırmıştı. Köpek o eve geleli henüz 1 ay olmuştu ama hemen hemen her gece bu işkenceyi yaşıyordum. Köpeğin sahibi olan kadını birçok kez uyarmama rağmen bir çözüm bulmamıştı. Karar vermiştim; her gece beni rahatsız eden, uykumu bölen bu köpeği öldürüp sonsuz sessizliğe gönderecektim. Onu bu gece öldürmeyecektim, biraz daha yaşamasına izini verecektim. Bölünen uykuma tekrar dalmaya çalışırken köpek hala havlıyordu.
Sabah erkenden uyandım. Pencereden baktığımda köpeği görebiliyordum. Bütün gece havlayıp beni rahatsız eden yaratık şuan uyuyordu. Gündüz bir şey yapamazdım, bir gören olabilirdi. Onu sonsuz sessizliğe bu gece gönderecektim.
Vakit öğlen olmak üzereydi. Birisi kapımı çalmaya başlamıştı. Kimseyi beklemiyordum. Kapıyı açtığımda şaşırmıştım. Karşımda, o pis yaratığın sahibi kadın duruyordu. Neredeyse hiç uğramazdı bana.
“Buyurun” dedim şaşkınlığımı belirterek
“Biraz vaktiniz varsa konuşabilir miyiz” dedi
Kapının önünden çekilerek içeri davet ettim. Karşılıklı oturduk.
“Sizi dinliyorum” dedim.
Mahcup bir şekilde “Köpeğim için sizden özür dilemeye geldim. Geceleri çok havlıyor. Dün gece çok fazla havladı ama merak etmeyin bir çözümünü bulacağım”
“Kusura bakmayın daha öncede aynı şeyi söylemiştiniz fakat bir çözüm bulamadınız”
“Haklısınız ama bu sefer gerçekten bir çözüm bulacağım”
"Umarım bulursunuz hanımefendi”
İçimden “Merak etme bu gece ben çözeceğim bu konuyu” dedim.
Kadın mahçup bir şekilde evden ayrildıktan sonra akşam yapacağım şeyleri düşünmeye başladım. Heyecanım ve korkumunun yüksek olmasından dolayı saat hızlı ilerliyordu.
Nihayet gece olmuştu. Pencereden bahçeyi ve evi gözetliyordum; köpek yerinde yoktu. Büyük bir ihtimalle bahçenin arka tarafına götürmüştü. Kendi kendime “Ne yani çözüm olarak köpeği bahçenin arka tarafına mı götürdü bu kadın, böyle yaparak sesinin duyulmayacağını mı sanıyor” dedim. Bu beni daha çok sinirlendirmişti. Neredeyse yarım saattir pencereden evi gözetliyordum. Ve nihayet evin ışıkları sönmüştü.
Büyük ve keskin bir bıçakla bahçeye doğru yürüdüm. Şuana kadar köpek hiç havlamamıştı, acaba öleceğini mi hissetmişti? Aslında bunu düşününce vicdanım sızlamıştı ama artık çok geçti, bir ay boyunca bana çektirdiği işkencenin bedelini ödeyecekti. Köpeğin tasmasını koparacaktım, böylelikle sahibi köpeğin kaçtığını düşünecekti; aslında benim bahçemde cansız bir şekilde yatıyor olacaktı. Bahçenin kapısını kolayca tırmanıp içeri girmiştim. Arka tarafa doğru yürüyordum, içimde gereksiz bir ürperti vardı.
Bahçenin arka tarafına geldiğimde neredeyse korkudan bağırıyordum. Nedenini elbette merak ediyorsunuz; köpek kafasından bir ağaca bağlanmıştı, gözleri açıktı ve kan çanağına dönmüştü. O an arkamda birinin ayak seslerini duydum. Arkamı döndüğümde köpeğin sahibi kadın duruyordu.
“Nasıl, çözümümü beğendin mi ?” diye sordu.
“Neden böyle bir şey yaptın” dedim. Sesimde meraktan çok korku vardı.
“Köpeğimi çok severdim; onu öldürebileceğimi hiç düşünmedim. Her şey öğlen sana gelmemle değişti; ruhuma bir canavar fısıldamıştı sanki... Kendi köpeğimi öldürmem gerektiğini söylüyordu bana; elindeki bıçağa bakılırsa canavar sadece bana fısıldamamı"
“Aslında o canavarın ta kendisiyim. Şu köpeği gömelim"