İster istemez görüyorum onları. Her yerdeler. Sen de görüyorsun, siz de görüyorsunuz.
Kendilerine göre "delikanlı, adam, herif, maço, atarlı", bize, ya da en azından bana göre "kıro, iğrenç, ataerkil, anlayışsız, geri zekalı, kabasakal, dayı, serseri ve saire ve saire..."
Bunlar, bir kızı sevdiklerini iddia ederler. Kendilerine göre sevmeleri hoştur tabi. Katıksız severler.
Ama TEK taraflı severler.
Yaptıkları dişiye tasma takmaktan başka bir şey değildir aslında. Sevmeleri de kendilerini sevmeleridir aslında.
Her şey etraflarında dönsün isterler. Kimsenin onları aslında umursamadığını farketmeden. Ya da gördükleri ilginin ya korkudan titreyen yaprakgillerden, ya kendi kıçını kurtarmak isteyen yalakalardan, ya da tamamen farklı bir şekilde balkan fetişistlerden olduğunu anlamazlar.
Kendilerinden yaşlarını 2'ye, hatta 3'e katlayan homo sapien'lerle "sen" hitabıyla ve itici bir ses tonuyla konuşmalarını bekleyebilirsiniz.
İstemedikleri şeyler olunca delirirler. Ya da delirmiş gibi davranırlar. Ya da delirdiklerini sanarlar.
O kızdan ayrılınca "kaçan kovalanır" ya da "ya benimsin ya toprağın üleayn" anlayışıyla peşini bırakmazlar. Sırası gelen aşıkların hislerini s*klemeden topuklarıyla ezip üstüne tükürebilirler. Sırf etrafında bir erkeksinek bile uçmasın diye.
Onları her gün görüyorsunuz. Otobüste "röhöheha" şeklinde gülen, k harfini gırtlağında yuvarlayarak bol balgamlı bir g'ye dönüştüren, cep telefonunu kulağından on metre uzakta tutarak ses gelmiyor diye 100 oktavlık bir sesle böğürerek konuşan, okulda üzerinize yürüyen, bahçede kelebek(bıçak) sallayan, telefonlarında çeşitli silahların patlama seslerini barındıran, perşembe akşamlarını iple çeken (kurtlar vadisi mi nedir), kendilerine özgü "isilik yürüyüşü" (kollar yere paralel, dirseklerden bükülü, bilekler serbest, dizler vücudun önünde hafifçe yaylanarak, yürürken topuklar birbirine vuracak) ile hareket eden, insan demeye bin şahit isteyen "cogito mogito yok" insanıdır o.
Ben onlardan korkardım.
Ben onları görünce dizlerimin titremesini durduramazdım.
Ben onlardan değil onların yapabileceklerinden korkardım.
Artık onların "yüce huzuruna" ellerim ceplerimde çıkabiliyorum.
Bunların hepsi de sadece onun için. Sonunda sağlam bir dayak olsa da.