Kayıt Ol

Optimist Sekans

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
Optimist Sekans
« : 13 Ağustos 2015, 02:29:33 »
Yaşamanın ne olduğuna vakıftı herkes. Ne yaptıklarını biliyor ve emin adımlarla mekanize olmuşlardı. En azından öyle görünüyorlardı. Sıradanlığın yaymış olduğu buğulu rüzgârların kokusunu her ne kadar üzerlerinde taşısalar da farkında olamayacak kadar kör inanç sahipleriydiler. Bakireliğin önemsendiği, dürüst diye adlandırılan bölgelerdekiler ise her konuda mutlak fikir sahibi olmakla birlikte merkantilist sistemden bihaberdiler.

Kumsalda oturarak bir taraftan güneşin batışını izleyip diğer yandan sevgililerinin kulaklarına aşk sözlerini fısıldayanlar belki bu çağda kutsanmış yüce sevda sahipleri olarak anılabilirdi fakat o sırada yoldan geçerek tüm karmaşayı seyreden ve ayağında çorabı bulunmayan yaşlı ayyaşa göre olması gereken dürüst ve hayâ sahibi zamanlarda en fazla ukala olarak adlandırılabilirlerdi.

Verandadan bisikletini kaparak ana yola çıkan mini etekli körpe kız eteğinin rüzgârda uçuşup öylesine yağlı bacaklarının görünmemesini kendisine yüce amaç olarak biçmişti. İnsanlık tarihinin en matrak buluşlarından birini de o an üzerinde taşımaktaydı. Güneş gözlüğünü her zamanki gibi direkt gözlerinin önüne çekmişti olması gereken şekilde, kafasının üzerine değil. Sığdı, hakikate atılan çıplak bakışlı gözler, kim bilir.

Tam o sırada, mesai süresinin dolmasına bir dakika kalan genç kadın son bir sipariş almak için güler yüzlü bir duruşla müşterisinin karşısına geçti. Telefonu çaldı, son zamanların en moda endüstriyel ögeleriyle donatılmış, sözleri savaş karşıtlığıyla bezenmiş aslında fazlasıyla sıradan olan fakat döngünün doğru halkasında kendisine uygun yer bulmasından dolayı başarıyı yakalamış olan şarkı eşliğinde. Kapattı.

Müşteri sandviçinin içerisine ekstradan turşu, jambon, tatlı soğan ve ballı hardal sosu istedi. İyide bunlar ekstra ücrete tabiydi. Tabii ki bunu dile getirdi. “Toplam dört dolar seksen sent ediyor bayım.”

“Sadece üç dolarım var.”

“O halde ekstra malzemeleri eklemiyoruz?”

“Sadece üç dolarım var.”

Eğer onun yerinde daha iffetli biri olsaydı kuşkusuz kimseye çaktırmadan müşteriye gözleriyle tuvaleti işaret eder ve yüzünde gülümsemeyle tuvalete doğru yol alan müşterinin ardından fantezilerine alet etmek için iki paket ballı hardal kapardı. Oysaki o birazcık açıktı. “Sandviçi size ben ısmarlayayım.”

“Ben de size dondurma ısmarlayayım o halde.”

“Peki. Siz sandviçinizi yerken ben de üstümü değiştireyim.”

“Sadece üç dolarım var. İki çeşitten fazlasını alamayız yalnız.”

Genç kadın gülümseyerek ortadan kayboldu. Müşteri ise ekstra malzemelerle kabarmış sandviçinden büyükçe bir ısırık aldı. O da ne, içerisinde acı sos da vardı. Lanet olasıcalar, diye içinden isyan etti, bir işi de tam beceremezler. Günlüğünde bu konuya kesinlikle yer vermeliydi.

Genç kadın kot şort ve üzerinde ekose bir gömlekle dönünce mekandan çıkıp caddenin üstüne çıktılar. Araçların geçmesi için gerekli ışıklar yanınca bir adım geriye çekildiler kaldırımda. Araçlar sanki bir kıyamet senaryosunda son petrol tankerine doğru yol alıyormuşçasına gaz pedalına abandılar, tam o sırada, olması gerekmeyen ama yine olmaya niyetli, son derece gayretli bir işleyişin oluşturduğu düzen tarafından şiddet senaryosu yazıldı ansızın.

Şeffaf bir kumaştan mini eteğe sahip genç bir kız bisikletiyle karşıya geçmeye çalışırken lüks bir Jaguar marka araçla hiçte mütevazı olmayan bir şekilde çarpıştılar. Bisikletinin üzerinden uçan kız havada sayıyız taklalar attıktan sonra yere kapaklandı ve yuvarlanmaya başladı. Yüzüstü kaldı öylece. Mini eteği açılıp sırtına yapışmıştı. Kafasının çevresinde kan gölü oluşmaya başladı. İç çamaşır giymemişti. Bir kıç ancak bu derece sanat eseri olabilirdi, kızıl benekli.

Sahilin kenarından yürürken çift, aniden zaman durdu. Sevişmeler yarıda kalırken, hayatında ilk defa ters takla atmaya çalışan orta yaşlı erkek bir muhasebecinin hareketi, kafasının yere doğru bakmasından dolayı şehirli kesimce pek de dindarca karşılanmazdı, kim bilir. Kız arkadaşıyla iddiaya giren bir genç, aletini çıkarıp işemeye başlamıştı. Aletinden çıkan açık renkli sıvı eğik bir şekilde takılı kalmıştı işte o anda güneşte karşıdan tüm haşmetiyle vuruyordu bu güçlü akıntıya. Kim bilir, belki de ilk defa böyle bir vesileyle yeryüzündeki en küçük gökkuşağı kurulmuştu.

Yaşamında hiç hukuk dersi almamış insanlar kendini ne de güzel belli ediyordu. Acaba az da olsa bu dersi alan biri neden pizzasını sossuz yerdi ki. Temelinde adalet de olmasa gerek böylelerinde. Amanın, kolundaki Rolex mi yoksa keltoş herifin?

Üzgün kızlar durduğu yerde ağladı, köpekler uluyamadıklarından ulumaya çalıştılar. Erkekler gözleriyle dişileri korumaya çalıştılar, pek cesurca. Dişiler ise zihin gücüyle saçlarını dalgalandıradururken, dünya patladı.

Bom.

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: Optimist Sekans
« Yanıtla #1 : 13 Ağustos 2015, 15:24:00 »
Cümlelerin rüzgarında ahenkle dans edip süzülecek iken zaman zaman tökezlesem de, bu yazım tarzı hoşuma gidiyor. Başlarda bir kaç yerde ve son kısımda sıklıkla olan cümlelerin birden devrikleşmesi ya da yazım/imla hataları nedeniyle tökezledim ama yine de aktı gitti.

Sevgili Fiddler'ın binlerce kez söylediği ve benim de uymadığım şeyi yineleyeyim; yazdıktan sonra bir kaç kez daha üstünden geçmek gerek. Tekrar tekrar okurken o ahenki bozan yerler sırıtıyor.

Okurken aklıma Joey Goebel'in Anormaller'i geldi. Kalemine sağlık.

Bom.

Buna bayıldım.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
Ynt: Optimist Sekans
« Yanıtla #2 : 14 Ağustos 2015, 01:09:24 »
Devrik cümleler konusunda çok haklısın. Dengeyi tutturmak adına birçok defa okuma yapmak lazım. Gerçi bu konuda bir fikrim var ama haydi bakalım. İmla konusunda ise titiz davranmaya çalışırım genelde. Yorum üzerine tekrardan okudum da ben bir imla hatası göremedim yalnız :) Demek yanlışı öylesine kabullenmişim ki hâlâ farkına varamıyorum. Dilersen farkına varmam için söyleyebilirsin.

Anormaller ise konusu itibarıyla ilgimi çeken fakat kapağını itici bulduğumdan dolayı edinmediğim bir kitaptır. Gerçi ağır metalciyimdir (666 Metal Will Never Die 666) ahaha. Hatırlatma iyi oldu. En kısa zamanda -idefix- yönelirim sanırım.

Eleştiri için çok sağ ol.