Kayıt Ol

OZ ( imdb: 9,0 / 10 )

Çevrimdışı Darkness

  • ***
  • 608
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
OZ ( imdb: 9,0 / 10 )
« : 10 Haziran 2008, 23:37:59 »
Spoiler: Göster




http://www.imdb.com/title/tt0118421/

OZ ile İlgili Bir Özet

Demir parmaklıkların ardındaki şok edici yaşamlara tanık olmaya hazır olun... Oscar ödüllü Barry Levinson'ın da yapımcıları arasında olduğu "Oz"un oyuncu kadrosunda " Lost "tan tanıdığımız Harold Perrineau ve Adewale Akinnuoye-Agbaje de var...

Polisiye-Drama, 1997-2003, O: Terry Kinney, Harold Perrineau, Ernie Hudson, Eamonn Walker, Dean Winters, Christopher Meloni, Rita Moreno, J.K. Simmons, Lee Tergesen, Kirk Acevedo, Adewale Akinnuoye-Agbaje

Oswald Hapishanesi'ne hoş geldiniz... Ama Oz adıyla da bilinen bu özel hapishaneye adım attığınzda, 'hoş bulduk' demek de biraz zorlanacaksınız; çünkü Oz'da sınır tanımayan, sert olaylara tanıklık edecek ve mahkûmlarla gardiyanların nasıl bir psikolojiye sahip olduklarını çok daha iyi anlayacaksınız...
Suçluları ıslah edebileceğini düşünen bir idealist olan Tim McManus (Kinney) tarafından yönetilen bu cezaevinin tüm sakinleri, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilimek için mücadele veriyor; çete üyeleri, eşcinseller, Latinler, Müslümanlar... Kimi uyuşturucu ticareti ya da diğer gruplar üzerinde güç kazanabilmek için savaşıyor. Kimi paranın peşinde; kumar oynayarak ya da başka türlü dümenlerle paraya kavuşmaya çalışıyor. Bazı mahkûmlar ise sadece tahliye olabilecekleri günü görebilmek için hayatta kalmaya çalışıyor, hatta sadece yarını görebilmek için...
Dizinin anlatıcısı, aynı zamanda kapanışını da yapan tekerlikle sandalyeye bağlı Augustus Hill ise "Lost"un oğlu için kendinden vazgeçen babası Michael'dan başkası değil, yani Harold Perrineau'dan… "Lost"un Mr. Ekoo'su Adewale Akinnuoye-Agbaje ve Law & Order: SVU"nun Dedektif Elliot Stabler'ı Christopher Meloni ise "Oz"da karşılaşacağımız diğer tanıdık simalar.
Yapımcılığını Oscar ve Emmy ödüllü Barry Levinson (Rain Man, Homicide: Life on the Street) ve yine Emmy ödüllü Tom Fontana'nın ("Homicide: Life on the Street," "St. Elsewhere") üstlendiği diziyi izlerken tüylerinizin ürpermesine, sinirlerinizin gerilmesine, hatta her türlü duygusal gerilime hazırlıklı olmanızı şimdiden söyleyelim.

Spoiler: Göster


Spoiler: Göster


Spoiler: Göster


Spoiler: Göster


Süper bı dızı  prison break oz la kıyaslandgında  prison break hıc kalır mutlaka ızleyın.

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: OZ ( imdb: 9,4 / 10 )
« Yanıtla #1 : 30 Mayıs 2009, 01:53:22 »
Bu benim bugüne kadar gördüğüm "gelmiş geçmiş" en iy dizi... Cine5 efsane kanal olduğu zamanlarda (şifreliyken) sırf bunu izlerdim bir arkadaşımın evine her cumartesi gecesi misafir olarak (istenen/istenmeyen kişi olmak umrumda olmazdı açıkçası çünki bu OZ) Tekrar tüm sezonlarını bulup izlemek istiyorum daha olgun bir ruh haliyle. Gerçekten herkesin izleyemeceği - anlamakta sıkıntı çekeceği - kabullenemeyeceği - insan olmaktan utandıran - zamanını o parmaklıkların dışında geçirdiği için ne kadar şanslı olduğunu anlayacağı bir baş yapıt. Tüm gençler 18 yaşına bastığında henüz özgürlük/liderlik/zaman/huzur 4lüsünde akıl erdiremediği çıkmazlara girmeden hemen önce yani, bunu bir yalayıp yutmalı.

        Hangi sezonda yada kaçıncı bölümde olduğunu hiç bir şekilde anımsayamadığım bir sahne var, aşırı etkileyeciydi. Aslında çirkin bir tablo ama ekrana bakarken güzelliği ile kim olsa büyülenir; isyan çıkmış ve her yer alev-duman içinde, mahkumlar bağırıyor gardiyanlar bağırıyor her yer kaos ile el ele. Ancak biri o kaosun mükemmel olduğunu düşünüyor ve tanrıya dua etmeye başlıyor (diz çöküp elleri çenesinde kafası tavana bakar vaziyette gözleri kapalı) ve onu görenler yavaşça durmaya başlıyor, dinginlik hakim olurken dumanlar her yerde ama müzik ve kamera açısı mükemmel... Özet: mükemmel.

Çevrimdışı manslayer3

  • *
  • 27
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: OZ ( imdb: 9,4 / 10 )
« Yanıtla #2 : 30 Eylül 2010, 00:14:49 »
Gelmiş geçmiş en iyi dizi nokta.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: OZ ( imdb: 9,4 / 10 )
« Yanıtla #3 : 30 Eylül 2010, 00:35:32 »
Bu başlığın sitede olduğunu bile bilmiyordum. Evet bilen bilir Cine5 dönemlerinde vazgeçilmez dizimdi. Konusu ne kadar karamsar olsa da o dönemlerin en iyi yapımlarından biri. Bir ara internette de aratmıştım nostalji yapayım diye ama bulamamıştım.

Çevrimdışı manslayer3

  • *
  • 27
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: OZ ( imdb: 9,4 / 10 )
« Yanıtla #4 : 30 Eylül 2010, 00:43:15 »
Bende var kaliteyi kafana takmazsan yollayabilirim.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: OZ ( imdb: 9,4 / 10 )
« Yanıtla #5 : 30 Eylül 2010, 09:27:57 »
Ben orjinal bişeyler bakınıyorum. Almışken box setini filan alayım diyorum ama D&R larda filan göremiyorum. Siparişe de üşeniyorum. Tam bir çıkmazdayım sanırım.

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: OZ ( imdb: 9,4 / 10 )
« Yanıtla #6 : 30 Eylül 2010, 11:34:58 »
Gerçekten harika bir dizi. Cine5 zamanında annem izlerdi o zaman pek ilgimi çekmemişti ama bir iki yıl önce aklıma geldi indirip izledim. Kesinlikle izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Tam bir hapishane dizisi ^^

Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
Ynt: OZ ( imdb: 9,0 / 10 )
« Yanıtla #7 : 05 Nisan 2014, 22:51:34 »
Yazı ilk iki sezon hakkında bir dolu spoiler içerir.

Uzun zamandır OZ ve The Wire'ı izlemek istiyordum, OZ'a başladım. Elli altı bölümden oluşan dizinin sekizer bölümlük ilk iki sezonu bitirdim hatta, üçüncü sezona geçerken de bir şeyler söylemek istedim.

Geçenlerde bir yerde okumuştum "The Wire'a giden yol OZ'dan geçer" yazıyordu. OZ bittikten sonra hemen The Wire'a başlayacağım ve böylelikle bu iki efsane diziyi peş peşe izlemenin keyfini yaşayacağım.

İlk bölümü gayet iyiydi. Prison Break''de gördüğümüz o hapishane ortamının daha sert bir versiyonu OZ. Ama sakın Prison Break'le karşılaştırmak gibi bir hataya düşmeyin. Prison Break hapishaneden kaçışı anlatır, OZ ise hapishanenin ta kendisini. Hapishane içerisinde yaratılmış bir efsane diyebiliriz sanırım.

Diziye başlamadan önce de epey bir araştırma yapmıştım hakkında. Sert bir dizi bekliyordum ve beklediğim gibi de çıktı açıkçası. Hem de daha ilk bölümden. Senarist Dino Ortolani gibi efsane olabilecek bir karakteri ilk bölümde öldürerek bizlere OZ gerçeği hakkında bir ön gösterim sunuyor adeta. Bunun bir fragman olduğunu ve bundan sonrası için kendimizi hazırlamamız gerektiği sonucunu çıkarmamız gerekiyor.

OZ bir hapishane ve dizide geçen olayların ana mekanı da hapishanenin "Em City" adlı bölümü. Çok nadir de olsa, zaman zaman diğer bölümleri de görüyoruz fakat hiçbiri Em City kadar çekici değil.

OZ karakter odaklı bir dizi değil. Sağlam karakterler bir bir ölüyor fakat bu hiçbir problem teşkil etmiyor. Çünkü ölen karakterin yeri anında bir başkasıyla dolduruluyor ve bu döngü bu şekilde işleyip gidiyor. Tabii OZ'a yeni gelenler kendilerine bir grup bulmazlarsa hayatlarına devam etmeleri mucizelere kalıyor. Yeni gelen karakter ya güçlü bir imaj yayıp kendini korumalı, ya da kendisinden istenen her şeyi yaparak günün sonunda ölmediğine şükretmeli.

Tobias Beecher adlı karakter bu anlamda mükemmel bir örnek. Bir anlık dalgınlıkla ufak bir kız çocuğuna çarpıyor ve kendini OZ'da buluyor. Üstelik kendisi bir avukat, evli ve çocukları da var. OZ'a geldikten sonra hayatı bir daha asla eskisi gibi olmayacaktır Beecher'ın. Bir karakter evrimine hep birlikte tanık oluyoruz bu şekilde. İlk zamanlarda çok güçsüz, itilip kakılan bir karakter iken, artık bu duruma daha fazla tahammül edemeyeceğine karar verip kendini korumaya başlar. Üstelik, bunu başarır da.

En dikkat çekici karakterlerden birisi de hiç kuşkusuz Augustus Hill. Dizinin yoğun temposunda Hill'in konuşmaları bir nebze de olsa nefes aldırıyor izleyiciye. Hayatı sorgulatıyor ve OZ'da yaşanan olaylardan kendimize bir pay çıkarmamız gerektiğini anlıyoruz. Dahiyane bir fikir bu, takdir edilesi.

Önce Dino Ortolani sonra Jefferson Keane derken sevdiğim karakterlerin birer birer ölümlerini izlemek beni çok üzmüştü diziye yeni başladığım zamanlarda, ama sonra fark ettim ki OZ'un efsane olmasının tek sebebi de bu aslında. Adamlar "bu çok sağlam karakter, seveni fazla, öldürmeyelim" diye düşünmemişler, sırası gelen gidiyor. Bu yönüyle diğer tüm dizilerden ayrılıyor OZ. Çünkü ne olacağı belli değil. Herkes birbirinin ayağını kaydırmakla meşgul. Hiç kimse güvenilir değil.

Kareem Said gibi bir karizmatik karakter daha yoktur herhalde. Sadece müslümanların değil, sezon finalinde tüm Em City'nin saygı duyduğu bir karakter olup çıkıyor. Yine ikinci sezonda da yardıma ihtiyacı olan herkese dil, din, ırk tanımadan yardım etmesi, sezon finalinde ise tahliye kararını reddetmesiyle de gönüllerde taht kurmuştur. Benim de ilk iki sezon itibarıyla en saygı duyduğum karakterdir kendisi.

İlk sezonda özellikle uyuşturucu ticaretini çok iyi anlatmışlar. Bir hapishanede yaşanabilecek her şey son derece gerçekçi bir şekilde izleyiciye aktarılıyor. Cinayet, tecavüz, uyuşturucu kaçakçılığı, homo erkekler ve daha bir çok unsur. Hatta idamı da ekleyebiliriz bunlara. Yaşanan onca şeye ek olarak idam kararının da uygulanması işleri daha da vahimleştirmiş durumda.

Ryan O'Reily çok sinsi ve iki yüzlü bir karakter. Fakat OZ gibi bir yerdeyseniz eğer, bu özelliklere ihtiyacınız var demektir, bu yönden baktığımızda O'Reily'nin çok zeki bir karakter olduğunu söylemek mümkün. Aynı zaman da güçlü de, bu şekilde tehlikelerden uzak kalabiliyor. Kanser olması ve kardeşinin de hapishaneye düşmesi onu çok da fazla etkilemiyor. Veya etkilendiği halde bunu dışa yansıtmamaya, hayatta kalmak için güçlü olmaya devam ediyor. Aynı zamanda gerçek hayatta kardeşi olan Cyril O'Reily'e olan sevgisini görmek, onu korumak için her şeyi göze almasına tanıklık etmek güzel anlar yaşatıyor izleyiciye.

İlk sezonun finalindeki isyanın ardından ikinci sezonda hapishane eski işleyişine geri dönüyor ve mahkumlar bir nevi başarısız oluyorlar. İsyan sırasından ölen mahkumlar ve gardiyanlar için soruşturmalar başlıyor, herkes tek tek sorgulanıyor ve kısa süre sonra Em City tekrar o bilindik havaya bürünüyor. İsyanın biraz daha uzun sürmesi ve yönetimin mahkumlarda olması daha mı iyi olurdu acaba diye düşündüm bir an için fakat OZ'un senaristlerine güvendiğim için, içim rahat bir şekilde izlemeye devam ettim.

Birer saatlik bölümler öylesine güzel akıp geçiyor ki, tek bir an dahi sıkılmıyorsunuz izlerken. Sahneyi bir karakter terk ettiğinde en az onun kadar sağlam bir karakter o boşluğu dolduruyor ve bu şekilde sahneler bir biri ardınca kayıp geçiyor.

Dino Ortolani, Jefferson Keane, Grove, Nino ve Scott Ross gibi daha bir sürü karakteri ilerleyen sezonlarda göremeyeceğiz fakat yeni katılan karakterle boşlukları dolacaktır elbette.

Son söz olarak da şunu söylemek istiyorum:  1997 yılında televizyona adım atmış olan böyle bir efsaneyi izlediğim için kendimi şu an çok şanslı hissediyorum. İzlemeyenler adına da üzülüyorum. İzleyip de sevmeyenler adına daha çok üzülüyorum.

Çevrimdışı thevoice

  • **
  • 73
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: OZ ( imdb: 9,0 / 10 )
« Yanıtla #8 : 07 Nisan 2014, 15:09:00 »
Ne harika bir gözlem olmuş :) Severek , beğenerek ve taktir ederek okudum. Uzun bir süre önce izlediğim ve Breaking Bad ile aynı kefeye koyduğum sınırlı sayıdaki efsane dizilerden biridir.
Dizinin ilk iki sezonunu bana hatırlattığınız için teşekkür ederim. Devamını da beklemekteyim :)
Kendini hapiste bulan bir insan kalkıp evine gitmek istedi diye onu nasıl küçümseyebiliriz? Kaçamıyorsa bile duvarlar ve gardiyanlar dışında birşeylerden sözetmesi suç mu? Mahkum onu göremese de dışarıdaki dünya hâlâ gerçektir. Kaçış ihtimali en çok kimi telaşlandırır? Elbette gardiyanları!

J.R.R. Tolkien

Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
Ynt: OZ ( imdb: 9,0 / 10 )
« Yanıtla #9 : 11 Nisan 2014, 18:27:59 »
Ne harika bir gözlem olmuş :) Severek , beğenerek ve taktir ederek okudum. Uzun bir süre önce izlediğim ve Breaking Bad ile aynı kefeye koyduğum sınırlı sayıdaki efsane dizilerden biridir.
Dizinin ilk iki sezonunu bana hatırlattığınız için teşekkür ederim. Devamını da beklemekteyim :)

Çok teşekkürler. :) Ve evet katılıyorum, sayılı efsane dizilerden biridir OZ.

Spoiler içerir. (3.Sezon)

Dizinin üçüncü sezonu da bitti. Sezonsal olarak yolu yarıladım ama bölümsel olarak henüz yarısına gelmedim. Ama kesin olan bir şey var ki, bu şaheserden yirmi dört bölüm izledim.

"OZ" diyor birçok karakter sezonun hemen başında, yani on yedinci bölümde. Daha sonra ise Augustus Hill sezon açılışını yapıyor. Karakterler bir bir kadraja giredursunlar, biz de özlediğimiz o Em City atosferine kavuşuyoruz.

Üçüncü sezon ilk iki sezonla kıyaslamaya kalksam başarılı olamam sanırım. Bu yüzden şimdilik karşılaştırma yapmak istemiyorum çünkü izlediğim tüm bölümler çok güzeldi, hiçbirine kötü diyemem. Fakat bu sezonun öncekilerden ne farkı vardı derseniz, işte onlardan ve içerikten biraz bahsedebilirim.

Bu sezonda OZ'un adı değişiyor, ufak bir ekleme yapılıyor tabelaya lakin Augustus Hill'in de dediği gibi bu çok da önemli bir husus değil. Hapishane yine aynı hapishane, karakterler yine eskisi gibi, yani pek fark yok. Bunun haricinde hapishane yönetiminin almış olduğu bir kararla boks maçları düzenleniyor ve gönüllü mahkumlar, tüm hapishanenin seyirci olduğu bir alanda, ringde kozlarını paylaşıyorlar.

Böylesi bir yeniliğin OZ'da olması gerektiği gibi işleyeceğini kim iddia edebilir? Tabii ki her maç için bahisler açılır, paralar yatırılır ve bu şekilde müsabakalar daha heyecanlı bir hale gelir. Bahis ve OZ kelimeleri yan yana gelirse ne olur peki? Tabii ki bahisler adilce işlemez ve çeşitli hileler yapılır. Ryan O'Reily'i bu anlamda örnek gösterebilmek mümkün. Kardeşi Cyril ile birlikte hapishanede başka İrlandalı bulunmadığından ve kendilerini diğer mahkumların gözünde güçlü kılmak adına, şampiyonadan kardeşinin birinci çıkması için elinden geleni ardına koymaz. Cyril'in dövüşeceği kişilerin sularına hapishanenin revirinden çaldığı ilaçlarla uyuşturucu katıyor ve böylelikle Cyril çıktığı tüm müsabakalardan galibiyetle ayrılıyor! Bunun sonucunda da hem İrlandalı gücü artmış oluyor hem de O'Reily bahisleri kazanarak parasını katlıyor. Evet, O'Reily'nin sinsi, iki yüzlü ve zeki olduğunu söylemiştim.

Hapishaneye bu sezon gelen ve müslümanların safında yer alarak güçlü bir karakter portresi çizen Hamid Khan'i ilk başlarda sevmiştim fakat Said'e yaptığı yamuktan sonra bir anda gözümde değeri düştü. Cyril'in yumrukları sebebiyle ringde bayılması ve beyin ölümünün gerçekleşmesi ise, ne olursa olsun üzmüştür beni. Karakterlere kısa sürede alışıyoruz, öldüklerinde ise üzülüyoruz ister istemez.

Em City'nin yönetiminden sorumlu kişi olan Tim McManus, hapishaneye gelen yeni kadın gardiyanla olan ilişkisinin ardından tecavüzle suçlanıyor ve bu kadın durduk yere McManus'ın başına iş açmış oluyor. Bunun haricinde Adebisi'nin zorlamasıyla Kenny de McManus tarafından tecavüze uğradığını söyleyerek şikayeçi oluyor ve durum daha karmaşık bir hale geliyor. Mcmanus bence iyi bir adam ve bu tip suçlamaları da hak etmiyor. Umarım başına bir şey gelmez.

İlk sezondan itibaren zaman zaman kadraja giren bir diğer karakter ise Shirley Bellinger. Evet, kendisi OZ'daki nadir kadınlardan biri ve bence en güzeli. Ruh sağlığı pek yerinde olmayan bu kadın, içerisinde çocuğunun da olduğu bir arabayı göle sürmesi ve ölümüne sebebiyet vermesiyle OZ'a girmiş durumda. Cezası ise idam. Fakat bu sezonda onun hakkında önemli bir gelişme yaşanıyor: Shirley'nin idamına çok kısa bir süre kala hamile olduğu anlaşılıyor ve tüm itirazlarına (ölmek istemesine) rağmen idamı doğumdan sonraya erteleniyor.

Favori karakterim olan Miguel Alvarez'in latinlere kendini kanıtlaması için gardiyanın gözlerini çıkarması gerekiyordu, ikinci sezonun sonunda bunu yapmıştı hatta üçüncü sezonda gördük ki, bu bir işe yaramadı. Yine dışlandı ve hatta ölümle tehdit edildi. Zaten Alvarez geç de olsa yaptığı hatanın farkına vardı ve gözlerini çıkardığı gardiyanla yüzleştiği sahnede de bunu bizlere hissettirdi. Tecritte geçirdiği uzun zamandan sonra tekrar Em City'e gelmesi, bir cinayet daha işlemesine, Carlo Ricardo'nun ölümüne sebebiyet verdi. Hoş, Ricardo'yu öldürmeseydi bu sefer o onu öldürecekti. En sevdiğim karakteri üçüncü sezon boyunca ağız tadıyla izleyememek şahsımı üzmüştür ama henüz ölmemiş olması ve diğer sezonlarda da izleyecek olmam şimdilik kafidir.

Beecher-Keller-Schillinger üçlüsü arasında da yine bir sürü olay yaşandı sezon boyunca. Schillinger'ın oğlu da OZ'a düştü ve Beecher'ın planları doğrultusunda gitti gencecik çocuk, üzülmedim değil. Ama Beecher'a yakışmadı bu, oğlundan değil, babasından intikam alması daha iyi olacaktı. Beecher şu Keller'e yine kandı ya, daha da bir şey demiyorum. Umarım tekrar başına bir şey gelmez. Ayrıca Beecher'ın müslüman oluşu ve Said'le takılmaya başlaması da, üzerinde durulması gereken çok önemli bir nokta. Sezon finalinden bir önceki bölüm Müslümanlar ve Aryan Kardeşliği'nin (Naziler) kapışması ise sezonun zirve noktasıydı bence. Yani o şekilde noktalansaydı sezon, itiraz etmezdim.

Buna ek olarak, sezon finali de hiç yabana atılacak gibi değildi. Simon Adebisi önderliğindeki siyahlar ve siyahlara karşı Latinlerin, İtalyanların, Nazilerin ve İrlandalıların, yani tüm beyazların bir araya gelmesi çok korkutucu şeylerin yaklaştığının habercisi. OZ'da ırkçılık almış başını gidiyor zaten, bu tablo da dördüncü sezonda kıyametin kopacağına işaret olabilir. En azından ben böyle yorumluyorum ve siyah-beyaz çatışmasını izleyeceğimi öngörüyorum.

Bu sebeple de bir an önce dördüncü sezonu izlemek istiyorum fakat yine de diziyi bir anda tüketmek gibi bir amacım bulunmamakta. Yavaş yavaş, sindire sindire izlemek daha keyifli.

Ne de olsa OZ, bir televizyon efsanesi.

Çevrimdışı Bengü

  • **
  • 305
  • Rom: 9
    • Profili Görüntüle
Ynt: OZ ( imdb: 9,0 / 10 )
« Yanıtla #10 : 15 Nisan 2015, 16:30:24 »
4. sezonu şu an bitirmiş bulunmaktayım. En zevkli sezon olduğunu apaçık ortadaydı. Çok güzel karakterler geçti. Yaşasın OZ!

Spoiler: Göster
Adebisi'nin ölmesi <3

Çevrimdışı tetsuo

  • *
  • 37
  • Rom: 1
  • true pain true peace
    • Profili Görüntüle
Ynt: OZ ( imdb: 9,0 / 10 )
« Yanıtla #11 : 15 Nisan 2015, 16:54:23 »
3 sene önce izlemiştim sanırım bu seriyi (son sezonu dışında). Gerek yapısı gerekse kendine has havasıyla çok farklı bir dizi gerçekten. Her sezon farklı karakterler ön plana çıktı ama benim için en ayrısı Miguel Alvarez'dir.

It was me, waiting for me, hoping for something more...

Çevrimdışı Maedhros

  • **
  • 200
  • Rom: 2
  • hmm akraba katli mi? bayılırım!
    • Profili Görüntüle
Ynt: OZ ( imdb: 9,0 / 10 )
« Yanıtla #12 : 15 Nisan 2015, 19:41:56 »
Dördüncü sezona kadar bir iki haftada izledim fakat dördüncü sezondan sonra birden izleme isteğim kesildi. Dizinin en büyük sorunu kendini sürekli tekrar etmesiydi. Fakat tabi ki izlediğim neredeyse tüm hapishane dizilerinden iyi, efsane dizi.
"O çılgınlık anında Iluvatar üzerine ant içtik kardeşim.
Eğer sözümüzden dönersek Sonsuz Karanlığı çağırmış olacağız.
Ve söyle bana, o zaman bizi kim kurtaracak?"

Çevrimdışı syrio forel

  • *
  • 48
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: OZ ( imdb: 9,0 / 10 )
« Yanıtla #13 : 15 Nisan 2015, 20:44:47 »
2001 ya da 2002 senesinde lise hazırlıktayken Cine5'te izlemeye başlamıştım bu diziyi. O zamanlar Sopranos'la birlikte şifresiz verilirdi. Tamamlayamamıştım sonuna kadar. Bu sene tamamlamak nasip oldu. Kerim Said favori karakterimdir bu arada.

Çevrimdışı kargasiz

  • ***
  • 428
  • Rom: 7
    • Profili Görüntüle
Ynt: OZ ( imdb: 9,0 / 10 )
« Yanıtla #14 : 17 Nisan 2015, 21:06:51 »
4. sezonunda kalmıştım ilerde devam ederim diye düşünüyordum ama 9-10 sene oldu izlemeyeli. Sadece sahneleriyle değil, felsefesiyle de +18 bir dizi olduğunu düşünüyorum. Ben de avukatı çok sevmiştim izlediğimde, acıdığımdan bir sempati duymuştum sonra değişimi çok iyiydi.