Bu hikaye benim ilk uzun hikaye denemem.İyi kötü tüm yorumlarınızı bekliyorum.
Yazım hatalarımı söylerseniz sevinirim.

PORSELEN BEBEK
‘‘Bir zamanlar sahip olduğunuz şeyler artık sizin sahibiniz olur.’’
Çocukluğumda sadece bir tane oyuncağım vardı.
O da babamın aldığı porselen bebekti.
Güzel sarı kıvırcık saçlar, kusursuz beyaz bir yüz, açık mavi gözler…
Elbisesi beyaz tülden yapılmaydı. Şapkası beyaz kuş tüylerindendi.
Tamamen kusursuz ve mükemmeldi.
Babam onu bana benzettiği için aldığını söylemişti.
Ablam ise kendisine benzediğini söylemişti. Benim çirkin olduğumu düşünüyordu.
Bense o bebeğe tapıyordum adeta…
Ona Lucy adını koydum.
Ablam ise inatla ona Betty diyordu. Ne kadar bebeğin benim olduğunu ablama anlatmaya çalışsam da kendi bebeği olduğunu iddia ediyordu.
Bu yüzden her zaman kavga ediyorduk.
O geceyi dün gibi hatırlıyorum. Bir kabus değildi. Gerçekti.
Ablamla aynı odada yatıyorduk.
Benim yatağım sol tarafta, duvar kenarında, ablamın yatağı ise sağ duvar kenarındaydı.
Lucy alıp çalışma masasının üstüne koydum. Böylelikle ona bakarak uyuyacaktım.
Ama o gece uyuyamadım. Yatağımdan kalkıp mutfağa su içmeye gittim. Geri döndüğümde lucy yatağımın üstündeydi. Sinirli bir şekilde ablama baktım. Gayet güzel bir şekilde uyuyormuş numarası yapıyordu. Bilerek beni korkutmak için yatağımın üstüne koyduğu kesindi. Ama yanılmıştım.
Lucy elime aldığım zaman çok sıcaktı. Canlı gibi.
Ve bir kalbi vardı. Hızlı bir şekilde atıyordu. Büyük bir korkuyla yatağa fırlattım.
Böyle bir şey gerçek olamazdı. Olmamalıydı. Porselen bebekler canlı olamazdı.
Bakışları korkunçtu. Bana doğru bakıyordu. Donuk mavi gözleri ve kırmızı dudaklarıyla korku filminden fırlamış gibiydi.
Ablamı uyandıramazdım. Yoksa benle dalga geçerdi. Ama burada kalamazdım. Babamın yanına gittim. Uyuyordu. Onun yanına uzandım.
Yarın ilk işim o korkunç bebekten kurtulmak olucaktı.
Ama işler umduğum gibi gitmedi.
Sabah kalktığım zaman, hemen odama gittim. Ablam ve babam kahvaltı hazırlıyorlardı. Mutfaktan kahkaha sesleri geliyordu.
Bugün herkes mutluydu. Benim dışımda herkes.
Lucy yatağımın üstünde yoktu. Odamı aramaya başladım.
Bu iğrenç yaratıktan bir an önce kurtulmalıydım.
Odamdan çıkmayı nasıl başarmıştı?
O an anladım. Bu korkunç yaratık yürüye biliyordu. Yatağımın üstüne oturdum. Nerdeyse korkudan ağlıyacaktım. Yastığımın üzerinde küçük bir kağıt parçası vardı.
El yazısıyla yazılmıştı.
‘‘ Ama tutku ne kadar gizlense de,
Kendisini ele verir karanlığıyla
Tıpkı kapkara bulutların
Büyük bir fırtınayı haber vermesi gibi.’’
Yazıyı kolaylıkla okumuştum. Sonuçta ilkokul üçe gidiyordum.
Lucy bir şey istiyordu. Çok önemli bir şey…