Kayıt Ol

Sufthor Iym // TheSpell

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sufthor Iym // TheSpell
« Yanıtla #15 : 24 Temmuz 2012, 17:00:11 »
Halası bunca yıl ondan bir şey sakladıysa, şimdi tüm gerçekleri söyleyecek miydi gerçekten?

Sufthor’un aklında pek çok soru işareti ve şüphe vardı. Kahvaltı etmek ve kahvaltısını ederken halasının yüzüne gerçekleri bildiğini vurmak, belki de aklına gelen en iyi çözümdü. Aile bireyleri içinde konuşmanın en kolay yapılabildiği yerdir yemek masası. Sufthor bunu iyi bilirdi. Son beş dakikasını öylece giriş kapısının önünde geçirmiş, hangi cümleleri kullanarak konuşmaya dalabileceğini aklında tartmış, fakat ne yazık ki bir sonuca varamamıştı. Ama çabuk olması gerekliydi, zira birazdan kahvaltıyı bitireceklerdi.

Bu sırada yağmur da başladı tabi. Sanki akıl karışıklıkları yetmiyormuş gibi, bir de Sufthor’un ıslanma ihtimali baş göstermişti artık. Düşünmeye daha fazla zaman bulamayacağını, aksi takdirde ıslanacağını anlamıştı. İçeri girip, halasına günaydın deyip, masaya oturmalıydı ıslanmadan. Gerisini o sıra düşünürdü zaten.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı TheSpell

  • ***
  • 826
  • Rom: 16
  • Dovie'andi se tovya sagain.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sufthor Iym // TheSpell
« Yanıtla #16 : 25 Temmuz 2012, 02:12:09 »
İlk önce çiselemeye başladı. Sufthor bu sırada birazcık ıslanmanın ona zarar getirmeyeceğini düşünüyordu. Bu sırada yağmur gittikçe şiddetlendi, sanki Sufthor'a içeri girmesini işaret ediyormuşçasına şiddetleniyordu. Çok kısa bir süre sonra Sufthor baştan aşağı ıslaktı ve karar vermeye çalışıyordu.

Yapma, sadece içeri girip konuşacaksın, dedi kendi kendine. Madem işi bu kadar basitti, neden heyecanlanıyordu? Neden kasvetli bir tavırla kendi kendine saçma düşünceler üretiyordu? Düşünmekle meşgulken iyice ıslandığını fark etti. Son bir kararsızlıkla yeniden bahçeye baktı. Ve halası ile onun kocasını orada göremedi. Tabii ya! Neden yağmurun altında kalsınlardı ki? İçeri gireceklerdi tabii ki de! Ne kadar da aptaldı. Giriş kapısını iteledi ve doğruca evin ana kapısına ilerlemeye başladı.

Kapının önüne geldiğinde, son bir kere derin bir nefes aldı ve kapıyı delice yumruklamaya başladı. İçeriden telaşlı sesler geldiğini duydu. Belli ki halası korkmuştu. Bunu duyunca vuruşunun şiddetini biraz daha azalttı Sufthor. En sonunda ayak sesleri geldiğini duydu.

Kalbi yeniden güm güm atmaya başlamıştı. Az sonra gerçekleri öğrenecekti. Tüm yaşamı boyunca ondan saklanan gerçekleri!


Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sufthor Iym // TheSpell
« Yanıtla #17 : 10 Ağustos 2012, 17:01:54 »
Gerçekleri Öğrenmek

Bir insanı hayata bağlayan şey, yaşamak için bir amacı olmasıdır. Bir insanı herhangi bir filme bağlayan şey ise, meraktır. Eğer bir filmde saklı gerçekler varsa, sırf o gerçekleri öğrenmek adına sonuna kadar gideriz. Fakat gerçekleri bu kadar kolay açıklamaz hiçbir senarist. Ya filmin sonuna saklar, ya da sonun yakınlarına.

Tabi Sufthor şu anda bir filmde değildi ve gerçekleri öğrenme işini, filmdeki aptal karakterler gibi sona saklayacak değildi. Zaman önemli bir şeydir. Zamanını harcamak, onun yapmak isteyeceği en son şeydi. Ne de olsa, ne zaman öleceğini bilmezken, yarın ölecekmiş gibi hayatını dolu dolu yaşamalıydı.

Giriş kapısını açıp içeriye doğru yönelirken, yağmur on üçüncü dünya savaşında fırlatılan nükleer başlıklı füzeler gibi yere çakılıyordu. İşte bu füzelerin içinden koşarak evin ana kapısına vardı Sufthor ve içindeki duygulara biraz yenik düşmüş olacak ki, kapıyı olması gerekenden daha sert bir şekilde çaldı. Halasının şaşkın bakışlarla kapıyı açması çok gecikmedi. Yüzündeki şaşkınlığın bir anda mutluluğa dönüşmesi de fazla gecikmedi.

“Ah, Sufthor! Bizi unuttuğunu düşünmeye başlamıştım.” dedi ve Sufthor’un yanıt vermesini beklemeden onu içeriye çekerek kapıyı kapattı. Oturma odasına yürürken, konuşmaya devam ediyordu. “Biz de az önce kahvaltı yapıyorduk, sana da bir şeyler hazırlayayım hemen.”

Sufthor’un görüp görebileceği en samimi, en sevecen insandı halası. Kızıl saçları, yüzündeki “light” elementini yansıtan mimiklere de pek uyuyordu. Sürekli renkli şeyleri giymeyi seven bir kadındı, oldukça da bakımlıydı. Sufthor, eniştesinin umursamaz bakışlarla gazetesini okumaya devam ettiğine şahit olması üzerine onu sallamadan, oturma odasındaki tek kişilik koltuğa yerleşti ve halasının mutfağa doğru gidişini seyre daldı. Televizyonda “Ellen” programı vardı ve bugünkü konuk Celine Dion’du.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı TheSpell

  • ***
  • 826
  • Rom: 16
  • Dovie'andi se tovya sagain.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sufthor Iym // TheSpell
« Yanıtla #18 : 10 Ağustos 2012, 17:42:02 »
Sessiz bir şekilde, koyu renkli gözleri televizyona kilitlenmiş olarak bekledi. Her ne kadar çevresindekilere belli etmese de, midesinde kelebekler uçuşuyor, çıkış yolları arıyorlardı. Sufthor derin bir nefes daha aldı ve kendini kontrol etmeyi başardı. Hayır, ne halasına ne de eniştesine heyecanını belli etmeyecekti. Onların karşısında oldukça sakin olmaya çalışacaktı. Evet, bunu yapacaktı.

Bu arada, televizyonda "Ellen" programı devam etmekteydi. Şu anda Celine Dion'la sohbet ediyordu. Fakat bunların hiçbiri Sufthor'un umurunda değildi. Televizyona bakıyordu, bakıyordu ama görmüyordu. Konuşan iki cismi gösteren bir kutudan ibaretti şu an televizyon. Etrafında bulunan her madde, silik birer görüntü idi. Eniştesinin gazete sayfalarını çevirirken çıkardığı rahatsız edici hışırtı sesini duymuyordu Sufthor. Halasının mutfakta yiyecek hazırlarken mırıldandığı şarkılar, çıkardığı sesler. Bunların hiçbiri Sufthor'un keskin kulaklarında işitilmiyordu. O kendini dış dünyadan gelen her şeye kilitlemişti.

Düşünceleri arasına hapsetmişti kendisini. Çıkış yolu gerçeklerdi. Somut birer varlık olmayan nesnelerden oluşan gerçekleri umutsuzca yakalamaya çalışıyordu Sufthor. Elini uzattığı her şey ondan kaçıyordu. Tutunduğunu düşündüğü her şey ise yıllarca gerçek olduğuna inandığı birer yalandan ibaretti.

Sonra hafızasında ailesiyle birlikte geçirdiği zamanların görüntüleri oluşmaya başladı. Birer birer ortaya çıkıyor, Sufthor'un umudunu körüklüyorlardı. Bu görüntülerde şimdiki içkici Sufthor yoktu. Düzensiz, hiçbir şeyi umursamayan Sufthor yoktu. Otuz iki diş gülümseyen, her daim mutlu bir Sufthor vardı. Gözleri her yeri merakla tarayan, heyecanlı ve yaramaz bir Sufthor vardı. Ailesine sevgiyle bakan; özlemin, dehşetin, hüznün ne olduğundan habersiz bir çocuk vardı o görüntülerde.

Bir süre gerçek hayatta gülümsediğini bile anlamadan hafızasının ona gösterdiği şeyleri mutlulukla izledi. Sonra acı gerçek Sufthor'a çarptı. Sufthor acıyla inledi. Fiziksel bir acı olmasa da, zihnini yakıyordu bu. Güzelim anıları parçalıyor, bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Sufthor içinden bir parçanın koptuğunu biliyor, acı gerçeği durdurmaya çalışıyordu. Yapamıyordu, çaresizdi. Tıpkı ailesinin acımasızca katledildiği o gün gibi.

"Benim ağabeyim yok!" diye fısıldadı sadece kendisinin duyabileceği çaresiz bir fısıltıyla. Evet, acı gerçek buydu işte. Neredeydi o? Bir ağabeyi vardı. Onu bulmalıydı. Hafızası bir abisinin olduğunu kabullenmeyi reddediyordu. "Olmaz!" diyordu. "Sen onu hiç görmedin!"

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sufthor Iym // TheSpell
« Yanıtla #19 : 12 Ağustos 2012, 23:50:06 »
"Benim ağabeyim yok!" diye fısıldadı sadece kendisinin duyabileceği çaresiz bir fısıltıyla. Evet, acı gerçek buydu işte. Neredeydi o? Bir ağabeyi vardı. Onu bulmalıydı. Hafızası bir abisinin olduğunu kabullenmeyi reddediyordu. "Olmaz!" diyordu. "Sen onu hiç görmedin!"

İsyan

Var olan bir gerçekliğin insan üzerinde kalıcı bir etki, boşluk ve acı sendromu yaratmasından dolayı sitemkarlık öğelerinin maksimuma ulaşması ve bunun sonucunda insanın kabullenmede sorunlar yaşaması da denilebilir buna. Mantık ilkelerinin kalp tarafından reddedilişi bireyde kuvvetli bir çatışma yaratır. Bu çatışmanın kurbanları ise, genelde kişinin sevdikleridir. Zira isyan eden birey, içindeki baskıyı dışa yansıtmaktadır.

İsyanı günah kılan şey de budur. Zarar vermek. Yıkıcılık. Gerçeği bilmek fakat kabul edememek, geleceğimizi kötü yönde etkilemektedir. Çünkü kişi eğer gerçeği kabul etmezse, onu doğruya götürmesi gereken şüphenin dozajı uç boyutlara tekabül eder ve var olan ile hayal dünyası arasında gidip gelmeler gerçekleşir.

Sufthor şu anda isyan ediyordu. Bunun ona vereceği zararın birazcık bile olsa farkında değildi ve mantığını kullanma yetisini bir anda çöpe atmış oluyordu. Abisini hatırlamamasının sebebi, onu zaman aşımında hafızasından silmesiydi. Ve şimdi kendi hafızası ona oyun oynuyordu. Gerçeği inkar etmesine neden oluyordu.

Zavallı adam tüm bunlardan habersiz bir şekilde televizyona bakıyordu. Ama görmek için sadece bakmak yetmez. Televizyonun orda olması şu an bir anlam ifade edememişti. Fakat aklı, beş dakika sonra elinde bir tepsiyle odaya giren halası sayesinde toparlandı. Tepsiyi Sufthor’un kucağına koydu ve her zamanki yerine, ikili koltuğun sağ bucağına yerleşti. Bu şekilde, Sufthor halasını tam karşısına almış oluyordu. Konuşmaya başlamak için oldukça yerinde bir zamandı.

“Seni biraz düşünceli gördüm Sufthor.”

Böylece konuyu bilmeden de açan, halası oldu. Sufthor önce kahvaltı tabağına baktı, sonra halasına. İştahı var mıydı? Bu bir muammaydı. Konuşmaya başlayacak mıydı? Bu daha bambaşka bir muammaydı.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı TheSpell

  • ***
  • 826
  • Rom: 16
  • Dovie'andi se tovya sagain.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sufthor Iym // TheSpell
« Yanıtla #20 : 13 Ağustos 2012, 18:18:04 »
Spoiler: Göster
Çok zor yerde bırakmışsın yahu. Bu yazdığımı saatlerdir düşünüyorum, sonunda bu sonuca vardım :)


Sufthor'un insanı delip geçen o koyu renkli gözleri halasının yüzünden ayrıldı ve tepsiye odaklandı. Açsa bile bunu fark etmiyordu. İsyanının derinliklerine inmişti o. Eğer kendini kontrol edemezse olacaklar iyiye işaret değildi.

Aklına dedektif geldi. Ve bu, belki de kendisi için yapabileceği en iyi şeydi. Dedektif başka konuları açtı. Abisini, onu bulma arzusunu ve halasıyla konuşması gerektiğini. Kendimi kaptırmamalıyım! diye düşündü. Şu andaki en büyük başarılarından birisi buydu. Daha ötesine gidemezdi. İsyanının fiziksel şiddete dönüşmesine az kalmıştı. Aklına gelen yegane şeylere tutunmaya çalıştı. Biliyordu ki, bunlar onun kurtuluş yoluydu. Hafızasının ona oynadığı küçük oyunu tamamlayabilmesinin tek yolunun gerçekleri anlamak olduğunun farkındaydı. İradesinin tamamını halasını düşünmeye zorladı. Tamamını.

Tabii bu arada Sufthor'un tam karşısında oturan saf kadın, yeğeninin kendi içinde giriştiği savaştan habersizdi. Bilmeden konuyu açmıştı ve Sufthor'un cevabını bekliyordu

Hayır! diye çığlık attı düşüncelerinde Sufthor. Sana teslim olmayacağım! Bunu yapmayacağım! Benim işim geçmişle değil, şimdiyle ve gelecekle!

Aradan sadece birkaç dakika geçmişti ve kadın hala cevap bekliyordu.

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sufthor Iym // TheSpell
« Yanıtla #21 : 14 Ağustos 2012, 03:10:59 »
”Hayır!” diye çığlık attı düşüncelerinde Sufthor. “Sana teslim olmayacağım! Bunu yapmayacağım! Benim işim geçmişle değil, şimdiyle ve gelecekle!”

Düşünceleri Sufthor’a geri yanıt verdi:

“Abartıyorsun Sufthor, bir abin olması ne kadar kötü olabilir ki? Gerçeğin saklanmasının bir nedeni vardır elbette.”

Halası, Sufthor’un daha da düşünceli bir hale bürünüp ısrarla kendisine cevap vermemesi üzerine, konuşmaya devam etti:

“Ah, bir derdin olduğunu görüyorum. Paylaşırsan seni dinlemeyi çok isterim Sufthor. Biliyorsun, biz de senin aileniz.”
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı TheSpell

  • ***
  • 826
  • Rom: 16
  • Dovie'andi se tovya sagain.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sufthor Iym // TheSpell
« Yanıtla #22 : 14 Ağustos 2012, 14:47:39 »
“Abartıyorsun Sufthor, bir abin olması ne kadar kötü olabilir ki? Gerçeğin saklanmasının bir nedeni vardır elbette.”

Tabii ki! diye münakaşaya girdi hafızasıyla. Ve o gerçeği öğrenmek için dış dünyaya dönmeliyim!

Düşüncelerinin derinliklerinden bir ses duydu Sufthor. Halasının sesiydi bu. “Ah, bir derdin olduğunu görüyorum. Paylaşırsan seni dinlemeyi çok isterim Sufthor. Biliyorsun, biz de senin aileniz.” Ses onu gerçek dünyaya dönmeye zorladı. Gerçeğe daha da fazla tutundu Sufthor. Kendini dış dünyaya doğru çekti. Bundan kurtulmalıydı. Yıllardır ondan saklanan doğruları öğrenmeliydi.

Konuşmayı güçlendirmek için bir cümle daha sarf eden kadın, yeğeninin yavaş yavaş kafasını kaldırdığını gördü. 

Sufthor tüm yüzüne yayılan sırıtışı engellemeye çalıştı. Halasının yanlış anlamasını istemiyordu. Ancak nasıl sırıtmazdı ki? Hafızasını yenmişti! "Hala," diye söze başladı. "Seninle konuşmam gereken bir konu var." Ve Halasının cevabını beklemeden soruyu sordu. "Şu ana kadar, benden hiç bir bilgi sakladın mı?"

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sufthor Iym // TheSpell
« Yanıtla #23 : 15 Ağustos 2012, 15:32:08 »
"Hala, seninle konuşmam gereken bir konu var." dedi Sufthor ve halasının cevabını beklemeden soruyu sordu. "Şu ana kadar, benden hiç bir bilgi sakladın mı?"

Yağmur sesinin evin içinde dahi duyulabileceği kadar hızlanmıştı yağmur. Bir anda kuvvetlenen bu hava olayını takip eden Sufthor’un sorusu ve bu soruyu takip eden bir – iki saniyelik sessizliğin ardından, halası iki ayağını üst üste atıp Sufthor’a anlamsızca baktı.

“Elbette ki saklamışımdır Sufthor” dedi. “Bazen büyükler küçüklerden bir şeyler saklarlar. Maddi sıkıntılar, aile içerisinde bilinmemesi gereken birkaç küçük şey, belki. Ama bunları asla gençlerin kötülüğü için yapmazlar.”

Halası sağlam bir iç çekişten sonra iki elini yukarıda kalan ayağının diz kısmının önünde birleştirdi ve yüzünde anlamsız bir sırıtışla konuşmaya devam etti. “Örneğin geçen sene pişirdiğim ve senin çok beğendiğin şu etli yemek aslında domuz etiydi. Senin domuzdan ne kadar nefret ettiğini bildiğim içi…”

Halası cümlesini yarıda kesti. Bunun sebebi, o bu konuşmayı yaparken kocasının elindeki gazeteyi bir kenara bırakıp eliyle karısına “dur” işareti yapmasıydı. Sufthor dikkatlice bu durumu izlerken, eniştesi gözlüklerini çıkararak hemen dibindeki masanın üzerine düzgün bir şekilde yerleştirdi. Gittikçe dökülen saçlarının arasından yüzüne doğru kayan bir ter damlacığını sağ elinin tersiyle sildikten sonra, derin bir nefes alarak, “Biraz daha açık olsana artık sen!” dedi. “Lafı geveleyip durma artık. Ne diyorsun? Neyi kastediyorsun?”

Adam oldukça ciddi bir ifadeyle söylemişti bunları. Eniştesinin en son ne zaman konuştuğunu dahi hatırlamayan Sufthor için bu aksi tavır, şok edici ve kalp kırıcı bir durumdu fakat onu açık olmaya itecek olan bir sinyal görevi de taşıyordu.

Halası yüzünde anlamsız bir buruklukla Sufthor’a baktı. Bir şey söylemek istiyor gibiydi, ama ne söyleyeceğini bulamayıp bir şey söylemekten vazgeçti.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı TheSpell

  • ***
  • 826
  • Rom: 16
  • Dovie'andi se tovya sagain.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sufthor Iym // TheSpell
« Yanıtla #24 : 15 Ağustos 2012, 16:41:44 »
“Elbette ki saklamışımdır Sufthor. Bazen büyükler küçüklerden bir şeyler saklarlar. Maddi sıkıntılar, aile içerisinde bilinmemesi gereken birkaç küçük şey, belki. Ama bunları asla gençlerin kötülüğü için yapmazlar.”

Sufthor halasının sözünü kesmek istese de yapamadı. Halası konuşmaya devam edecek gibi görünüyordu ve Sufthor onun bildiği her şeyi anlatmasını istiyordu.

“Örneğin geçen sene pişirdiğim ve senin çok beğendiğin şu etli yemek aslında domuz etiydi."

"Hah!" diye düşündü Sufthor. "Tadı güzeldi ama o ette bir gariplik olduğunu anlamıştım." Sonra saçma bir ayrıntıya takıldığını anladı ve düşüncelerini toparladı. Halası hala devam ediyordu konuşmaya. Ancak Suftor konuşmanın eniştesi tarafından kesildiğini duydu. Bu durum oldukça tuhaftı çünkü eniştesi asla konuşkan tiplerden olmamıştı. Hele hele Sufthor'la neredeyse hiç konuşmazdı.

“Biraz daha açık olsana artık sen! Lafı geveleyip durma artık. Ne diyorsun? Neyi kastediyorsun?”

"Tamam, artık söylemenin vakti geldi." diye düşündü Sufthor. Heyecan ile korkunun karışımı bir ruh hali içerisindeydi. Fakat kendini toparladı ve derin bir nefes aldı. Halasının ona merakla baktığını görüyordu. Eniştesinin de öyle. Onun söyleyeceklerini bekliyorlardı. Kısa bir aranın ardından Sufthor konuşmaya başladı.

"Küçük şeylerden bahsetmiyorum hala. Ailevi şeylerden. Kardeşlik ilişkilerinden. Benden hiç bu tür bir şeyi sakladınız mı? Eğer öyle bir şey olduysa, lütfen çabucak gerçeği söyle. Boş konuşmamızın anlamı yok."

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sufthor Iym // TheSpell
« Yanıtla #25 : 15 Ağustos 2012, 22:30:46 »
Spoiler: Göster
Raisor sallar 1d10 ve alır 2.


"Küçük şeylerden bahsetmiyorum hala. Ailevi şeylerden. Kardeşlik ilişkilerinden. Benden hiç bu tür bir şeyi sakladınız mı? Eğer öyle bir şey olduysa, lütfen çabucak gerçeği söyle. Boş konuşmamızın anlamı yok."

Halası bir anda değişerek alaycı bir bakış takındı.

"Saçmalamaya başladın Sufthor. Senin psikolojin bozulmuş. Bunları dinleyerek huzurumu bozuyorum. Hem açık açık söylemiyorsun, hem de saçmalıyorsun." Ayağını indirdi ve sinirini belli etmek için kaşlarını çattı.

Kocasının tekrar gazeteye gömüldüğü sırada konuşmaya devam etti:

"Kafanı saçma sapan intikam planlarıyla, içkiyle ve diğer o kadar saçma şeyle öylesine bozdun ki, bizleri de artık yoruyorsun. Neyi öğrenmeye çalışıyorsun, kimin kardeşi?" halası aşırı tepki veriyordu, bu durum şüpheciydi. "Artık geçmişi unutup önüne bakma zamanın gelmedi mi?"

Koltukta ikleşerek konuşmasına devam etti:

"Çok şey yaşadık, acı çektik, anladım da, ne zaman bunları siktir edip hayatına kaldığın yerden devam edeceksin?!"
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı TheSpell

  • ***
  • 826
  • Rom: 16
  • Dovie'andi se tovya sagain.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sufthor Iym // TheSpell
« Yanıtla #26 : 16 Ağustos 2012, 14:28:43 »
Spoiler: Göster
Pöh! Hepsi 1 gelseymiş bari :)


"Saçmalamaya başladın Sufthor. Senin psikolojin bozulmuş. Bunları dinleyerek huzurumu bozuyorum. Hem açık açık söylemiyorsun, hem de saçmalıyorsun."

"Anlamıyorsun hala. Ben doğrula-" Sufthor devam edemedi çünkü halası konuşmaya devam ediyordu.

"Kafanı saçma sapan intikam planlarıyla, içkiyle ve diğer o kadar saçma şeyle öylesine bozdun ki, bizleri de artık yoruyorsun. Neyi öğrenmeye çalışıyorsun, kimin kardeşi?

"Benim kardeşim!" diye gürledi Sufthor. "Onu hatırlayamıyorum! Kim olduğunu, nerede olduğunu, neden hiç beni görmeye gelmediğini öğrenmem gerek!" Bir süre tıpkı halası gibi koltukta dikleşse de, sonra başını öne eğdi. Bir çok duygu aynı anda Sufthor'a saldırmıştı ve nasıl davranacağını bilemiyordu. Halasına kızsa mıydı, bağırıp, vurup kırsa mıydı yoksa halasıyla sadece konuşarak bu işi halletse miydi?

"Çok şey yaşadık, acı çektik, anladım da, ne zaman bunları siktir edip hayatına kaldığın yerden devam edeceksin?!" İşte bu çok tuhaftı. Halası genelde argo sözcükler kullanan bir tip değildi, hatta bu kelimeleri Sufthor'a karşı asla sarf etmezdi. Belli ki ya bir şeye çok kızmıştı ya da uzun zaman önce rafa kaldırılan bir konu yeniden gündeme gelmişti.

Eskiden bir oyuncak araba istediği zaman aklına geldi Sufthor'un. Mağazanın birinde gezerken, oyuncak bölümünde bir minyatür araba görmüştü ve çok beğenmişti. Ve halasından ona almasını istemişti. Ancak halası evde zaten bir arabasının olduğunu ve bir tane daha almaya gerek olmadığını söyleyerek konuyu kapatmıştı. Beş yaşında bile olsa Sufthor halasıyla münakaşa edilmeyeceğini biliyordu. Fakat yaklaşık bir yıl sonra şans eseri aynı mağazada aynı oyuncağı görünce, Sufthor'ın inatçılığı kabarmıştı. Bütün gün boyunca ısrarla halasından o oyuncağı istemişti. En sonunda halası onu karşısına almış ve bol azarlamalı, bol nasihatli bir konuşma yapmıştı. O günden sonra Sufthor halasını kızdırmamak gerektiğini bir daha anlamıştı.

Aralarında hiçbir benzerlik olmayan iki konuyu birbiriyle ilişkilendirdiğini biliyordu, ancak yine de benzer şeylerdi. Sufthor halasının bu sözlerini duyduktan sonra ne yapması gerektiğine karar verdi,  başını öne eğdi ve buruk bir sesle yavaş yavaş konuşmaya başladı.

"Anlamıyorsun hala. Ben her zaman ailemin katilini aradım. Her zaman." Birkaç damla gözyaşı yavaşça yanağından aşağıya süzüldü. Bir süre bekledi. Sonra devam etti. "Ve şimdi elime onu bulma fırsatı geçti. Aradaki tek engel abim. Onu bulmalıyım. Ve onu bulmanın yolu senden geçiyor hala. Senden. Şimdi lütfen, yıllardır araştırdığım olayın sonuca ulaşmasını sağla, ve bana şu sorunun cevabını ver: Benim hiç ağabeyim oldu mu?"

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sufthor Iym // TheSpell
« Yanıtla #27 : 16 Ağustos 2012, 20:43:50 »
Spoiler: Göster
(20:27:12) ChatBot: Raisor sallar 1d10 ve alır 5.

İkna'ya 1 verdiğim için şu an çok mutluyum, aman şey, yani çok üzüldüm adadafada. Bir türlü 7'nin üzerinde atamadım yahu. Benim şanssızlığım mı, senin mi bilemedim.


"Anlamıyorsun hala. Ben her zaman ailemin katilini aradım. Her zaman. Ve şimdi elime onu bulma fırsatı geçti. Aradaki tek engel abim. Onu bulmalıyım. Ve onu bulmanın yolu senden geçiyor hala. Senden. Şimdi lütfen, yıllardır araştırdığım olayın sonuca ulaşmasını sağla, ve bana şu sorunun cevabını ver: Benim hiç ağabeyim oldu mu?"

Halasının afallamış suratı onu kolayca ele verebilirdi, ama birkaç saniyelik bir duraksamanın ardından, bu surata ters düşecek şeyler sayıp dökmeye başlamıştı.

"Neyden bahsettiğini anlayamadım, Sufthor." dedi. "İşi şizofreniye bağlayıp şimdi de bir şeyler mi uydurmaya başladın?"

Halası neden Sufthor'a bir ruh hastası gibi davranıyordu ki? Tamam evet, Sufthor tam bir ruh hastasıydı, ama böyle ağır hastalıkları falan yoktu. Halası göz göre göre yalan söyleyip bir de kabak gibi üste çıkıyor, Sufthor'a çamur atıyordu. Ama tabi Sufthor'un şu anda elle gösterebileceği bir kanıtı yoktu. Sessizce durumu kabullenmek zorundaydı. Belki dedektifle birlikte gelip halasının ağzına laflarını geri tıkmalıydı. Ya da şu barda abisinden bahseden tuhaf adamı arayabilirdi ve onun nerede olabileceğini tahmin etmek zor değildi.

Sufthor bir yandan da kucağındaki kahvaltı tepsisine bakıyordu. Daha fazla ısrar etmeli miydi?
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı TheSpell

  • ***
  • 826
  • Rom: 16
  • Dovie'andi se tovya sagain.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sufthor Iym // TheSpell
« Yanıtla #28 : 16 Ağustos 2012, 22:37:52 »
Spoiler: Göster
Eh, anlaşılan halayı ikna etmek zor olacak :D


"Neyden bahsettiğini anlayamadım, Sufthor. İşi şizofreniye bağlayıp şimdi de bir şeyler mi uydurmaya başladın?"

Sufthor sinirlenmeye başlamıştı. Halası ona mankafanın tekiymiş gibi davranıyordu ve bu hoşuna gitmiyordu. Fakat sustu. Halasına ısrar mı etse yoksa öylece sussa mı karar veremedi. Kısa bir aranın ardından, ısrar etmemede sonuç kıldı ve yavaşça kucağındaki yemeği yemeye başladı. Bugün için yapılacaklar listesi oldukça doluydu ve listede "eve gidip yemek ye" diye bir madde yoktu. Bu yüzden şimdiden midesini doldurması gerekiyordu. Başka bir zaman fırsat bulamayabilirdi. Başını öne eğdi ve yemeye devam etti. Halasının gözlerinin onun üstünde olduğunu biliyordu. Umursamadı.

Son lokmayı da yedikten sonra Sufthor başını kaldırdı. Tahmin ettiği gibi halası gözlerini üzerinden ayırmamıştı. Eniştesi ise gazetesini okumaya devam ediyordu. Ancak Sufthor onun bir şekilde konuşulanları dinlediğine emindi. Sadece umursamıyormuş gibi yapıyordu.

Tam konuşmaya başlayacakken ne söyleyeceğini bilemedi Sufthor. Bu yüzden hem uygun bir cevap bulabilmek hem de düşüncelerini toparlayabilmek için tepsiyi eline alıp mutfağa yöneldi. Mutfağa girince elinde olmadan gülümsedi. Çocukken burada geçirdiği günler aklına gelmişti. Yemek zamanı gelmeden ara sıra birkaç börek ya da kurabiye aşırdığı için az azarlanmamıştı halası tarafından. Geçmişi hatırlayınca biraz yumuşadı. Halasına verebileceği sert cevaplar aklından silindi ve daha iyimser cevaplar bulmaya çalıştı.

Geri döndüğünde ne söyleyeceğini bulmuştu. Duraksamadan konuşmaya başladı. "Tamam, özür dilerim hala. Kafam biraz dağınıktı. Umarım buna inanırsın." En cana yakın olduğunu düşündüğü bir gülümseme takındı.

Çaresiz bir mazeret uydurmuştu ama elindeki tek koz buydu. Eğer halası inanmazsa, tek bir söz söylemeden çekip gitmek gibi büyüleyici bir B planı da vardı.

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sufthor Iym // TheSpell
« Yanıtla #29 : 17 Ağustos 2012, 15:46:42 »
Spoiler: Göster
Raisor sallar 1d10 ve alır 8.

Hem de ne inanmak, öyle bir inandı ki, aklın şaşar. Keşke bu bir önceki RPde gelseymiş.


"Tamam, özür dilerim hala. Kafam biraz dağınıktı. Umarım buna inanırsın."

Ebeveynler için çocukların özür dilemesi trajik bir olaydır. Hemen kendilerini kötü hissederler, hemen kendilerinde de bir suç ararlar. Aslında bu sadece ebevynler için de değil, herkes için böyledir. Eğer içinizde insaniyet namına biraz da olsa bir şeyler kalmışsa ve kendinizde de biraz suç görüyorsanız, karşınızdaki alttan alıp özür dileyince içiniz burkulur. Sufthor'un halası da aynen bu duyguyu yaşadı. Sufthor özür dileyince öylece kalakalıp, ne söyleyeceğini bulmak için biraz düşüncelere daldı. Az önce Sufthor'a hakaret etmişti ve şimdi canından bir parçası, oğlu gibi gördüğü yeğeni, ondan özür diliyordu.

"Ah, özür dileme! Özür dilenecek bir şey yapmadın." dedi ve sustu. Biraz daha düşüncelere dalıp, "Asıl ben, söylediklerim için üzgünüm. Seni anlamam gerekirdi. Hissettiklerini bu kadar küçümsememeliydim, çünkü güzel şeyler yaşamadın."

Halası sonra derin bir sessizliğe büründü.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.