Kayıt Ol

Rıhtım Okuma Etkinliği#4 || Puslu Kıtalar Atlası

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Nisan ayımızın kazananı, değerli ustamız İhsan Oktay Anar'ın Puslu Kıtalar Atlası adlı şaheseri olmuştu. Gün itibariyle sıra geldi klavyeleri hazırlayıp onu incik cincik incelemeye!

Böylelikle Nisan ayı etkinliğimizi gerçekleştirme vakti geldi de geçiyor.

Buyurun :).

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Rıhtım Okuma Etkinliği#4 || Puslu Kıtalar Atlası
« Yanıtla #1 : 23 Nisan 2013, 22:46:29 »
Öncelikle bu kitabı bu kadar geç okuduğum için kafamı envai çeşit duvar-ul haneye vurduğumu belirtmek isterim. Bundan 4-5 yıl önce elime alıp baştan birkaç sayfa okumuş ama hiçbir şey anlamadığım için bırakmak zorunda kalmıştım. Ne mutlu ki bu kez öyle olmadı ve kitap adeta su gibi akıp gitti.

Kesinlikle çok beğendiğim bir eser oldu benim adıma Puslu Kıtalar Atlası. İçerdiği çeşit çeşit karakter, Osmanlı Dönemini başarıyla yansıtan anlatımı ve betimlemeleri, başta karışık görünse de okurken hayli keyif veren dili sayesinde tadı damağımda kaldı. Her yeni bölümü bir hayli geriden başlatıp bir karakteri bize uzun uzun tanıtmasını sevdim. Sonlara doğru tüm bu hikayelerin birbirine bağlanması ise ayrı bir enfesti.

Anlattığı macera kadar içerdiği ince esprileri de çok sevdim. Takip etmeleri gereken adamı 'gözden kaçıran' kör dilenciler, bir muhasebeciye hesap hatası yaptığı için çıkışan bir başka kör dilenciye çok güldüm. Ama en çok da uçurumdan atılan devasa mermer zarların bile sebayü dü (3-2) gelmesine güldüm :) Aralarda İhsan Oktay Anar'ın kendisini görmek de bayağı hoştu doğrusu.

Kitapta yer alan karakterler içerisinde en sevdiğim ne Uzun ihsan Efendi ne Bünyamin ne de Efrasiyab Alibaz oldu. Beni en çok etkileyen,, açık ara farkla hayranlık duyduğum kişi kesinlikle ama kesinlikle bir kolunda ah mine'l-aşk diğerinde mine'l-garaib yazan, üzerinde parıldayan ayeti kerimeler yazılı bir yatağan taşıyan Arap İhsan'dı. Onun hakkında çok daha fazla şey okumak isterdim, ne yazık ki çabuk terk etti bizi. Bunun sorumlusu Gülletopuk gibi geldi bana ama emin de olamadım.

Kitabın sonuysa tam beklediğim gibi bitti ama buna üzüldüğümü söyleyemem. Bence olması gereken de buydu. Kafama takılan tek konu, Kubelik'in çevirisini yaptığı, diyar diyar dolaşan o sayfaların yüzlerce yıl sonra İstanbul'a getirildiği kısım. Tam da o binanın olduğu yerde kendisini bekleyen biriyle karşılaşıyordu sayfaların sırrını çözmesi için tutulan adam. Acaba karşılaştığı kimdi? Çok merak ettim. Belki de o da Anar'dı.

Velhasılkelam gözlerimi üstadın sonraki kitaplarına dikmiş durumdayım. Bu seçimi yapanlara ve tabii ki etkinliği başlatan güzel insana bir kez daha teşekkürler.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
Ynt: Rıhtım Okuma Etkinliği#4 || Puslu Kıtalar Atlası
« Yanıtla #2 : 25 Nisan 2013, 21:07:14 »
"Dünya bir düştür. Evet, dünya. Ah! Evet, dünya bir masaldır."

İhsan Oktay Anar'la birkaç ay önce Yedinci Gün'ü okuyarak tanıştım. İlk olarak yazarın son çıkan kitabını okumak ne kadar doğrudur bilemem ama çok da yanlış bir strateji olmasa gerek. Sonuçta kitaplar birbirinden bağımsız, dilediğimiz sırayla okumak çok daha iyidir.

Puslu Kıtalar Atlası aylardır kitaplığımda okunmayı bekliyordu, ta ki okuma etkinliğimizde ipi göğüsleyen kitap olana kadar. Normal bir zamanda okusaydım eğer kesinlikle üstünde fazla durmazdım. İşte bu yüzden okuma etkinliğinde çıkmasına çok sevindim. Böylelikle sindire sindire, tadını çıkararak, notlar alarak ve gerektiği yerde sözlüğe bakmayı ihmal etmeyerek okudum. Bitirdikten sonra da şunu anladım; İhsan Oktay Anar okumanın tek ve en iyi yöntemi de buymuş. Yedinci Gün'de yapmadığımı Puslu Kıtalar Atlası'nda yaptım ve yazarın kalan 4 kitabını okuduğumda da bu çizgide ilerleyeceğim.

Evet, bu bir ilk roman. Anar, daha sonra kaleme aldığı 5 kitapta da Puslu Kıtalar Atlası seviyesine erişememiş gibi görünüyor. Detaylı araştırmalarım sonucunda edindiğim bilgilere dayanarak söylüyorum bunu. Okurları tarafından tüm kitapları büyük bir ilgiyle okunsa da, içlerinde en beğenileni açık ara Puslu Kıtalar Atlası.

Anar'ın diliyle tanışan hemen herkes günlük konuşmalarda kullanılmayan kelimelerin çokluğundan yakınır. Oysa Anar'ı Anar yapan budur. Biraz zahmetli bir iş olsa da, uygun bir sözlük bulup merakımızı gidermek oldukça işimize yarıyor. Yazar sayesinde kelime dağarcığımızın geliştiği yadsınamaz bir gerçek. Hangimiz günlük konuşmalarımıza Eski Türkçe/Osmanlıca'dan kelimeler serpiştiriyor?

Anar'ın tarih bilgisi, zekası ve hayal gücüyle buluştuğunda ortaya muhteşem bir kurgu çıkıyor. Birçok karakterin farklı gibi görünen hayatları, finale doğru birbirine ustaca bağlanarak kusursuz bir kitabı bütünlüyorlar.

Osmanlı'nın Konstantiniyye'sinde yolculuğa çıkarıyor bizi Anar. Osmanlı yaşantısını eşi benzeri olmayan tasvirleriyle günümüze aktarıyor. Kitabı okurken bir ara aklıma reenkarnasyon inancı gelmedi değil. İhsan Oktay Anar sanki önceki yaşamında Osmanlı'da yaşamış gibi bir izlenim uyandırıyor okurda ve bu durum kitaplarının etkileyici kılınmasında başrol oynuyor elbette. Yeniçeriler, serdengeçtiler, odabaşları, vekilharçlar, sipahiler, karakullukçular... Bu böyle uzayıp gider.

Zamanda yolculuk yapmış gibi hissettim kendimi kitabın son sayfasını da çevirdikten sonra. Kendi tarihimizi kitaplarına malzeme yapan nice yazarlarımız var, yok değil. Fakat hiçbiri bir İhsan Oktay Anar değil, olamaz da. Anar'ı neyin farklı kıldığına ancak bir Anar okuru karar verebilir.

Gelelim kitapta yer alan karakterlere.

Uzun İhsan Efendi: Bildiğiniz üzere yazarın tüm kitaplarında İhsan isimli en az bir karakter mevcut. Ve yine bildiğiniz üzere o İhsan adlı karakter İhsan Oktay Anar'dan başkası değil. Çok azdır herhalde kitaplarına kendini malzeme yapan yazar sayısı. Kitaptaki Uzun İhsan Efendi'yi kısaca; 'düşlerle bir alıp veremediği olan kişi' olarak tanımlayabiliriz. Çok mu garip oldu? Yok, hayır, sanmıyorum. Cuk oturdu. Ünlü felsefeci Rene Descartes'in, "Düşünüyorum, öyleyse varım." sözünü kafaya bir hayli takmış durumda Uzun İhsan Efendi. Evet, tüm derdi bu. Bu sözü kendine göre düzenleyen ve dünyanın düşlerden ibaret olduğuna inanan bir zatı muhterem. Bir de düş görmek için uyuyan ve düşerinde dünyayı dolaşan, dolaşmakla kalmayıp, Puslu Kıtalar Atlası'nı oluşturan enteresan bir karakter. Para sıkıntısının olmadığını da ekleyeyim son olarak. Ne kadara ihtiyacı varsa düşünmesi yeterli, anında o miktar cebinde beliriveriyor. Dayısı Arap İhsan tarafından miskin olarak adlandırılıyor. Acı bir sona sahip. Yeniçeriler tarafından gözlerinin oyulması, kulaklarının ve burnunun kesilmesi sonucu içim cız etti.

Bünyamin: Uzun İhsan Efendi'nin oğlu. Bilgi birikimi bir hayli yüksek olan karakter. Babası, zamanında fırsat varken -düşler haricinde- gezemediği yerleri ve yine fırsat varken oğlunun gezmesini istiyor. Bu yüzden onun önünde durmuyor. Kitapta herhangi bir baş karakter bulunmadığından, tüm karakterlerin dünyasını zaman zaman ziyaret ediyoruz. En çok ziyaret ettiğimiz karakter de büyük ihtimalle Bünyamin. Uzun İhsan Efendi'nin hikayeye direkt etkisi dokunan atlası ve düşler ve gerçeklik üzerine düşüncelerini okuduğum bölümler dışında da merakla akıbetini takip ettiğim karakterdi Bünyamin. Ne yazık ki Bünyamin'in de kaderinde acı çekmek vardı. Savaş meydanında aldığı yaralar sonucu yüzü tanınmaz hale geliyor. Üzücü. Ayrıca Ebrehe'nin boğazına takılan lokmayı çıkarmayı başaran Bünyamin'in bir anda kahraman konumuna yükselmesi de son derece ilginç bir detaydı.

Arap İhsan: Bir İhsan isimli karakter daha. Uzun İhsan Efendi'nin amcası oluyor. Betimlemelerden anladığım kadarıyla iri yarı bir ağbimiz kendisi. Kafasında bir tutam saç bırakıp kalan yerleri kazıtmasına gülmedim değil. Hele hele göğüs kıllarına inci boncuk bağlaması... Ama adam tarz yapmış şimdi dalga geçmeyelim, ayıp olmasın. Şaka bir yana, o devirde bunların bir gövde gösterisi olduğunu bilmiyordum. Anar sağ olsun öğrendim. Bunların haricinde bir pazısında "ah minel aşk" diğerinde ise "ve minel garaib" yazan dövmeleri var bu sıra dışı ağbimizde. Zaten kendisini kitabın ilerleyen bölümlerinde görmek pek mümkün değil. Ama hikayede daha çok rolü olsun isterdim tabii ki.

Ebrehe: Ve kitapta en sevdiğim karaktere geldi sıra. Bünyamin bir el-kimya odasına, Ebrehe'nin yanına götürülüyor. Bu odada aralarında geçen sohbete kitapta en sevdiğim bölüm oldu. Ebrehe'nin söylediklerini dönüp dönüp tekrar okudum. "Acaba böyle bir şey gerçekten mümkün olabilir mi?" diye sordum kendi kendime. Hala cevap verebilmiş değilim, orası ayrı. Boşluğun çok büyük bir güç olduğundan bahseden Ebrehe, zamanda yolculuk yapma fikrini Bünyamin'e açıklıyor. Yaklaşan kıyametten uzaklaşmak için bir nevi. Bu bölümde bahsi geçen tezlerin bilim adamları tarafından sorgulanması gerekir. Çok güzeldi yahu.

Alibaz: Okuduğu bir kitabın kahramanı olan Efrasiyab'dan etkilenerek bir okul çetesi kuruyor Alibaz. Arkadaşları tarafından da Efrasiyab olarak adlandırılıyor ve yaptığı eylemler sonunda beyaz bayrak üzerine kırmızı el iziyle tüm Konstantiniyye'ye nam salıyor. Alibaz'ın beni en çok etkileyen yanı, babası yerine koyduğu Uzun İhsan Efendi'nin yeniçeriler tarafından götürüldüğünü öğrendiğinde verdiği tepki. İntikam almaya yemin ediyor. Alibaz'ın sonu da iyi bir sonuca bağlanmıyor. Ölümü çok tatlı bir dille anlatılıyor. Çok etkileyiciydi o kısım.

Bunların haricinde kitabın diğer karakterleri; Zülfiyar, Vardapet, Kubelik, Hınzıryedi, Gülletopuk diye gidiyor. Onlar hakkında da söylenecek şeyler elbette vardır ama ben değinmek istemedim.

Bu kitabın ardından okumadığım diğer 4 Anar kitabını da edinip okuyacağım. Tadı damağımda kaldı desem yanlış olmaz.

Ve son olarak kitapta altı çizilesi kısımlar:

"Bir duygu, anlaşılamıyorsa, duygu değildir zaten." -Ebrehe.

Uyku nasıl bir şeydi? Hepsinden önemlisi rüya diye bir şey gerçekten var mıydı ve insanlar onu sahiden görebiliyorlar mıydı?

Düşlerin, uyku esnasında ruhun bedenden ayrılıp diyar diyar gezdiğine göre, ruhun zaten gidebildiği bu yerlere bir de bedenin kalkıp binbir zahmetle gitmesi abes olurdu.

Yaşanılanlar,  görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu dünyanın şahidi olmaktı.

Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazen o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve sefadan, lezzet ve şehvetten bir alem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına  girmesine izin vermiyorlardı. Oysa Uzun İhsan Efendi, dünyanın şahidi olmanın gerçek bir ibadet olduğunu sık sık söylerdi. Her insan şu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı.

"Rendekar doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öyleyse varım. Oldukça makul. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, var olmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, ben varım. Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da var olduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum."

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Rıhtım Okuma Etkinliği#4 || Puslu Kıtalar Atlası
« Yanıtla #3 : 26 Nisan 2013, 07:19:20 »
Ben Ebrehe'yi pek sevmedim doğrusu. Sonlara doğru bir iyilik kırıntısı gösteriyor, doğru ama 'o raddeye gelen' herkesin yaptığı bir şey bu. Teşkilatı kendi amaçları içln kullanmasını sevmedim galiba. Cehenneme gitmekten kurtulmak için yaptıkları Nameless One'ı hatırlatmadı değil :)

Her ne kadar sonu tam tahmin ettiğim gibi çıksa da kafama takılan bir nokta var aslında. Neden uyanan İhsan Efendi değil de bekçi oldu? Burada da gizli bir gönderme olabilir mi dersiniz?

Bir de tercüme edilmiş sayfaların gizemini araştıran o gezginin kim olduğunu çok merak ediyorum. Teorisi olan varsa duymak isterim :)
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rıhtım Okuma Etkinliği#4 || Puslu Kıtalar Atlası
« Yanıtla #4 : 27 Nisan 2013, 10:50:03 »
Alıntı
"Rendekar doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öyleyse varım.

Buradaki "Rendekar" üzerindeki kelime oyununu fark eden var mı :)?

Kitaptaki bu gibi şeyler beni benden almıştı doğrusu. Tabii okuyalı 5 sene olmuş, o da kötü :P.

Çevrimdışı daifunka_vc

  • ***
  • 618
  • Rom: 20
  • Kronik Öğrenci
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rıhtım Okuma Etkinliği#4 || Puslu Kıtalar Atlası
« Yanıtla #5 : 27 Nisan 2013, 12:17:24 »
Alıntı
"Rendekar doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öyleyse varım.

Buradaki "Rendekar" üzerindeki kelime oyununu fark eden var mı :)?

Kitaptaki bu gibi şeyler beni benden almıştı doğrusu. Tabii okuyalı 5 sene olmuş, o da kötü :P.

Okuduğum zaman (ki çok uzun bir süre önce de değil :)) sözü bilmeme rağmen (bilmeyen var mı ki? :D) kimin söylediğini arada sırada duymuş olsam da hatırlamıyor ve niyeyse merak da etmiyordum. :D Geçenlerde Ergo Proxy izlerken sözün Rene Descartes'a ait olduğunu artık aklıma kazımıştım diyeyim. Şimdi sen bunları yazınca 'Tüh!' dedim içimden, keşke bileymişim. Kaçırdığım neler vardır neler. Şimdiden çoğu şeyi unutmuşum, bir daha okumak lazım gibi. :D
There are two secrets to becoming great. One is never to reveal all that you know. - PS:T

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Rıhtım Okuma Etkinliği#4 || Puslu Kıtalar Atlası
« Yanıtla #6 : 29 Nisan 2013, 00:04:45 »
Alıntı
"Rendekar doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öyleyse varım.

Buradaki "Rendekar" üzerindeki kelime oyununu fark eden var mı :)?

Kitaptaki bu gibi şeyler beni benden almıştı doğrusu. Tabii okuyalı 5 sene olmuş, o da kötü :P.

Bak ben bu oyunu kaçırmışım :) Descartes'in ön adını bilmeyince... Gerçi kime ve neye gönderme yaptığını hemen anladım ama böylesi de pek bir havalı oluyormuş :)
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
Ynt: Rıhtım Okuma Etkinliği#4 || Puslu Kıtalar Atlası
« Yanıtla #7 : 08 Mayıs 2013, 19:39:27 »
Şimdi yorumları tekrar okuyunca ben dahil kimsenin "Türkiye'nin Tolkien'i" sözüne değinmediğini fark ettim.

Şöyle ki; bu yakıştırmayı Anar'a çok uygun buluyorum ben. Her ne kadar eserlerine Osmanlı'yı bolca malzeme yapsa da, Türkiye'de Fantazya'ya yeni bir bakış açısı getirdiği ve tam anlamıyla kendine has bir yazım tekniği olduğu aşikar. Tolkien gibi kılıçlı büyülü yazmıyor evet, fakat konu özgünlüğe geldiğinde en az Tolkien kadar başarılı.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Rıhtım Okuma Etkinliği#4 || Puslu Kıtalar Atlası
« Yanıtla #8 : 08 Mayıs 2013, 19:52:57 »
Şahsen kendisini Türkiye'nin Tolkien'i olarak değil, Türkiye'nin özgün yazarı İhsan Oktay Anar olarak görmeyi, hatırlamayı, anmayı, okumayı tercih ederim. Bu tür karşılaştırmaları çok yersiz buluyorum. Fakat şu kadarını söyleyeyim, nasıl Tolkien, Silverberg, Douglas Adams ve Rowling gibi isimler benim için değerliyse Anar da o kadar değerli ve bu isimlere denk.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rıhtım Okuma Etkinliği#4 || Puslu Kıtalar Atlası
« Yanıtla #9 : 08 Mayıs 2013, 19:58:54 »
Şimdi yorumları tekrar okuyunca ben dahil kimsenin "Türkiye'nin Tolkien'i" sözüne değinmediğini fark ettim.

O sözü sitece ilk İhsan Oktay Anar okumaya başladığımızda dilimizden düşüremiyorduk :D. Sanırım o yüzden şimdi tekrar söylemek aklımıza gelmedi, üzerinden zaman geçti.

Osmanlı'yı temel alsa da felsefeyi bu şekilde yedirebilmesi, uzun cümleleriyle sıkmaması, ayrıca (nasıl yapıyorsa ben de istiyorum) hikaye içinde hikaye olgusunu başarabilmesiyle bence kendine has bir kategorisi var. Eskiden Anar kitaplarına "tarihi-fantastik" diyordum da, yok yani. Onun kitapları diretk "İhsan Oktay Anar kitapları" diye anılmalı diye düşünür oldum.

Not: Bunu okuyan bu kitabı da okusun: Amat.

Ynt: Rıhtım Okuma Etkinliği#4 || Puslu Kıtalar Atlası
« Yanıtla #10 : 18 Mayıs 2014, 12:17:11 »
Kitabı bugün bitirdim. Konular arası geçiş çok değişik.Ama okurken bir yerlerde anlıyorsunuz geçişleri. Hiçbir figürün üzerinde uzun bir süre durulmamış. Yapılan betimlemeler gayet yerine ve güzel. Sürükleyici olmuş. Tıpkı bundan önce okuduğum John Steinbeck'in Fareler ve İnsanlar'ı gibi. Ayrıca felsefi tarafları da insanları ciddi ciddi "Acaba gerçek mi ? Böyle bir şey olabilir mi ?"  diye düşündürüyor.Herkese tavsiye ederim. Okumayan pişman olur.

Çevrimdışı -Kötü karakteR-

  • **
  • 157
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rıhtım Okuma Etkinliği#4 || Puslu Kıtalar Atlası
« Yanıtla #11 : 21 Kasım 2015, 00:04:07 »
Konuyu hortlatacağım ama bu kitabı okumak zaten aklımdaydı şimdi hoca da ödev verdi diye okumaya başladım iki hatfa önce falan. Evet hala bitiremedim :D Ama bitirmeye yakınım. Bugün yarın düşüncelerimi yazarım hatırlatma olarak dursun bir kenarda bu mesaj.

Çevrimdışı -Kötü karakteR-

  • **
  • 157
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rıhtım Okuma Etkinliği#4 || Puslu Kıtalar Atlası
« Yanıtla #12 : 22 Kasım 2015, 18:04:54 »
*flood yapacağım kitabın konusunu bulamadım*

Kitabın dili çok değişik, keyif verici o dönemi çok güzel yansıtıyor ve okumaktan keyif alıyorsunuz, tamam. Ama acı verici bir şekilde söyleyebilirim ki bu kitap bana bir iki beden büyük. Sen kimsin de birkaç GRRM, iki Rothfuss okudun diye böyle bir kitap okumaya kalkarsın??? Bu kitabı okuyacak seviyeye gelmemişim edebiyatta onu anladım. Türk Dili dersinde hoca tahtaya çıkartsa Puslu Kıtalar Atlasını okumuşsun anlat bakalım dese ben "Iıı, şey, hımm bir tane Uzun İhsan var, kem küm..." diye kekelemeye geçerim. Kitapla ilgili beş soru var yapacağım ödevde kara kara düşünüyorum ne yazıcam diye. Kitabın ana fikrini falan düşünmeye çalıştıkça bayılacak gibi oluyorum. Kafamda bol bol sorular da var. Mesela Arap İhsan, Uzun İhsan'ın hayal ürünüydü Bünyamin onu tanısın diye düşündü falan da Alibaz da mı hayal ürünü?? Çünkü kitabın başında Arap İhsan getirmişti çocuğu bunlara, ben bakamıyorum siz bakın diye. Uzun İhsan'ın kitabın sonundaki akıbetini de anlayabilmiş değilim zaten....

İşin özü ben İhsan Oktay Anar kitaplarına heves etmeden önce birkaç yıl daha bekleyeyim :P