Kayıt Ol

Rüya (?)

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Rüya (?)
« : 27 Mart 2011, 23:26:26 »
03:27

Adam su kaynatıcısının sesiyle yattığı yerden kalktı ve günlerdir yıkanmamış bardağın içinde hazır bekleyen kahveyle sıcak suyu buluşturdu. Ortaya çıkan kokuyu iyice içine çektikten sonra bir sigara yaktı ve pencereyi açtı. Sigara ve kahve keyfi bitince tekrar odaya döndü. Masanın üzerinde kağıtlardan oluşmuş bir yığın vardı.

Başı çok ağrıyordu, o yüzden bir kere daha ilacını içti ve uzandı adam. Çok geçmeden ilaç etkisini göstermeye başladı ve biraz olsun rahatladı. Ayağa kalkmış ve masanın başına geçmişti. En son üstüne bir şeyler karaladığı kağıt, buruşturulmuş kağıtlardan oluşan yığının yanında duruyordu. Adam yazdıklarına şöyle bir baktı.

Televizyon kulesinden bana bakan donuk suratlar
Canımı çok sıktılar.
Soylu bebekler, kuduzlar,
Çamurdaki dışlanmış yabancıların yerinde olmalılar.
Bu mutantlar,
Bahçeye gübre olmalılar.


Kağıt, arkadaşlarının kaderini paylaştı; buruşturularak kağıt yığınının arasına fırlatıldı. Adam başını sallayarak odasına geçti, aklına yatmaktan başka bir şey gelmemişti. Bir de şu baş ağrısı olmasa.

Adam ilacını bir kere daha kullandı ve uykuya daldı.

?

Uyandığında etraf aydınlanmıştı. Pencereden dışarı baktı ve hiç bir şey görmedi. Sokaklar tamamen karanlıktı, sokak lambaları bile sönmüştü. Tekrar içeri baktı, içerisi aydınlıktı. Adam kaşlarını çatarak ayağa kalktı, neler oluyordu?

Bir bilgisayar oyununda gibiydi, evde hiç bir ışık açık olmamasına rağmen ev aydınlıktı. Biraz da korkarak, yavaşça salona doğru ilerledi. Her şey yerli yerinde gibi duruyordu. Masaya ve üzerindeki buruşturulmuş kağıt yığınına yaklaştığında neredeyse çığlık atıyordu.

Kağıtlar ayaklanmıştı. Oluşturdukları yığını bozup, nizami bir sıraya girdiler. Komutanlarının önünde emir bekleyen birer asker gibi, öylece duruyorlardı. O sırada televizyonun açık olduğunu farketti adam. Yatmadan önce kapalı olduğuna yemin edebilirdi, hatta günlerdir televizyonu açmadığını biliyordu. Yine de açıktı işte. Haberleri okuyan bıyıklı bir adam, tek düze bir tonda konuşuyordu. Neden sonra kafasını kaldırdı ve sordu; "Berbat görünüyorsun."

Adam bir kere daha çığlık atmamak için kendini zor tuttu.

"B-bana mı dedin?"

Haber spikeri gülümsedi.

"Başka kim var ki?"

Adam yavaşça ekrana yaklaştı ve kafasını uzatıp televizyonun arkasına baktı. Bıyıklı haberciyi oraya gizlenmiş bekliyor gibiydi. Spiker ise hala ona konuşuyordu.

"Hazır mısın?"

Adam şaşkın şaşkın baktı. Neye diyemeden bir ses duydu. Metal bir şeyin yere sürtme sesiydi bu. Arkasını döndü ve odasına doğru giden koridorun karardığını gördü. Bir şey yaklaşıyordu ve etraf kararmaya başlamıştı.

Korkuyla pencereye yöneldi adam ve yardım çağırmak için pencereyi açmayı denedi. Pencere yerinden oynamadı, bu sırada ses oldukça yaklaşıyordu.

Adam yavaşça arkasını döndü. Masanın üstündeki kağıtlar hoplayıp zıplamaya başlamışlardı, heyecanlı gözüküyorlardı. Adam gülümsedi, bu bir rüyaydı. Evet, bu bir rüya olmalıydı.

Rahatlamış bir şekilde masanın yanındaki sandalyeye oturdu ve o sırada masanın üstünde yılan gibi kıvrılmakla meşgul olan düz bir kağıdı önüne çekti. Bir kalem, yattığı yerden kalkıp adamın eline koştu ve kendisini adamın onu bekleyen avcuna bıraktı.

Adam yazmaya başladı. Genelde rüya olduğunu anladığında rüyalarından uyanırdı ama bu sefer olmamıştı. O da böyle bir yöntem deniyordu şimdi; rüyasını yazarsa beyni belki algılardı.

Yazmayı yeni bitirmişti ki koridordan gelen ses kesildi. Rüya bitmiş miydi? Masanın üzerindeki kağıt parçalarına baktı. Hepsi masanın bir ucuna geçmiş, sessizce bekliyorlardı. Kafasını kaldırıp televizyona baktığında, haber spikerinin kendisine el salladığını gördü. Bıyıklı adam sonunda dikkati kendisine çekebilmenin rahatlığıyla, önündeki kağıt parçasını kaldırdı ve okumaya başladı.

Ölümün garip bir zamanda, ne kadar soluk ve vahşi bir heyecanla geldiğini biliyor musun?
Yatağına aldığın fazla dostane birisinin habersiz, plansız gelmesi gibi.
Ölüm hepimizi birer meleğe dönüştürür.
Ve omuzlarımızda bir karganın pençeleri kadar yumuşak kanatlar çıkar.


Kafası iyice karışmış olan adam yavaşça ayağa kalktı ve arkasını döndü. Siyah takım elbiseli bir adam karşısındaydı. Takım elbiseli adamın gözleri yoktu, yine de bakışları sertti. Takım elbiseli adamın ağzı yoktu, yine de suratında memnuniyetsiz bir ifade vardı. Takım elbiseli adamın eli boştu ama sanki bir silah tutuyor gibiydi.

Takım elbiseli adam yaklaştı ve elini kaldırdı.

Oda birden aydınlanmaya başladı. Öyle ki, adamın tek görebildiği beyazdı. Sonra birden karardı her şey. Muhtemelen uyanmıştı.

Gözlerini açmayı denedi. Açamadı.

15:44

"Ev sahibi bulmuş. Kirayı geciktirdiği için eve gelmiş. Kapı açılmayınca da kendi anahtarıyla girmiş içeri. Sonra bunu görünce, hemen bizi aramış."

Bir kaç polis, ambulans görevlilerinin yanından geçerek yatak odasına girdi. Yatakta bir adam vardı, ağzı açıktı ve ağzının kenarında kurumuş bir iz vardı.

"Kusmuk." dedi polis kısaca.

"Ölüm sebebi?"

Görevlilerden birisi, elinde bir kağıt parçasıyla soruyu soran polise yaklaştı.

"Şimdilik aşırı doz gibi görülüyor. İntihardan şüpheleniyoruz."

Polis memuru tek kaşını kaldırdı ve raporu okuyan adamın uzattığı kağıt parçasına baktı. Hızlıca yazılmış bir yazıydı bu.

Artık para yok, süslü elbiseler yok.
Çenesine dizili sivri dişlerini gösterene kadar
Belki diğer taraf en iyisidir.



 
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rüya (?)
« Yanıtla #1 : 27 Mart 2011, 23:50:04 »
Yanlışlıkla ölmek kadar pis bir duygu daha?

O değil de, sınavdan yeni çıkmış insanlara böyle şeyler okutmayın.
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.