Kayıt Ol

Rüyaya Uyanmak

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Rüyaya Uyanmak
« : 22 Temmuz 2009, 02:10:45 »
Düz, sade öylesine bir yazı ama uzun oldu biraz. Okuyanlarınıza şimdiden teşekkürler :D

Rüyaya Uyanmak

“Rapid Eye Movements..” Profesörün sözleri çok garip, aslında son zamanlarda bahsetmesi pek moda olan bir konu bu. Lucid Dreaming diyorlar bilimsel literatürde. Hayal ettikçe ne kadar mükemmel olduğunu kavrayabiliyorsunuz. İnsana zevk veriyor düşüncesi bile. Yine aniden parlayıp sönen o aptal furyalardan biri olduğunu düşünmemek de oldukça güç. Birkaç kez denedim bunu hiç başarıya ulaşamadım.

“işte asıl önemli nokta kişinin bu evrede farkına varmasıdır olayın.” Profesör mantıklı konuşuyordu. Eğer rüyanızın ortasında rüyada olduğunuzun farkına varırsanız, rüyanın kontrolünü elinize geçirebilirsiniz, ve kendinize inanılmaz bir dünya yaratırsınız. Konferans bitene kadar uçmanın nasıl bir his olduğunu düşledim, yüzümde aptal bir sırıtışla koltukta oturmak etrafımdakilere ilginç şeyler hissettirmiş olabilir. Ancak bence onlar da bu düşünceler içerisindeydiler.

Konferans bitince salondan çıkıp hemen kafeteryaya yöneldim, milkshake almalıydım. İlginç ama milkshake’in gerek görüntüsü gerekse tadı hayal kurmamı sağlıyordu. Bugün bunu denerken de hayal kurmaya ihtiyacım olacaktı. Elimde milkshake sırtımda çantamla eve doğru yola koyuldum, hava oldukça güneşliydi. Evim yakın olduğu için şükrediyordum. Arkamda ayak sesleri duyduğumda, okul ceketimi çıkarmıştım, başta neden aldığımı düşünüyordum.

“Hey, bekle beni. Eve beraber gidelim demiştin ama şimdi beni beklemeden kendin gidiyorsun.” Uzun kıvırcık saçlarını arkasından hafifçe toplamıştı, yüzünde o şımarık kırgınlık ifadesi vardı. Ondan gerçekten hoşlanıyordum, onun aynı hisleri paylaşıp paylaşmadığını merak ediyordum doğrusu. Eğer liseli ruhaniyet meraklılarının söyledikleri doğruysa, Lucid rüyalar sırasında astral seyahat mümkün olabilmeli. O zaman onun rüyalarına da girip durumu öğrenebilirim.

“Şu konferans yüzünden biraz dalgındım, kusura bakma.” Elimdeki içecek yüzünden biraz utanmıştım. İşin en iyisinin alaya almak olduğunu düşünüyordum ve ona da uzattım.

“İçmek ister misin? İki pipet almayı da unuttum ama…” Dalgacı tavır işe yaramış gibiydi, gülümsedi ama pek de hevesli görünmüyordu.

“Şunları neden kapaklı bardaklarda satıyorlar burada acaba? En güzel yeri köpüğü.” İşte bir fırsat doğmuştu. En şaşkın ifademi takınıp, kapağı kaldırdım, işte pırıl pırıl parlayan sarı köpük oradaydı. Tasavvur ettiğim şekilde gülümsedi ve parmağıyla köpüğü sıyırdı. Birkaç parmak darbesinden sonra –ki bu beni kesinlikle iğrendirmiyordu- köpüğü bitirdi, ama etrafta peçeteye benzer bir şey olmadığı için, parmağını yalamayı uzun süre bırakamadı.

“Adamın söyledikleri hakkında ne düşünüyorsun.” Dedim gözlüklerimi gömleğime silerken. Belki birlikte deneyebilirdik kim bilir?

“Bir şey söylemek zor, şu bezgin gotik tayfasının şişinmelerine mahal verdiği için çok sevmedim.” Bunu söylerken suratını ekşitmişti. Onlardan çoğu kimse nefret ederdi, kendi çevrelerinde kahkahaları dışında diğer insanlarla münasebete geçtikleri nadirdi. Onun deyimiyle mahallemizin en güzel yaratığı, büyük ceviz ağacının yanından geçerken bir yaprak koparıp parmaklarını yaprağa sildi. Onun evi benimkinden biraz daha uzak, bunu doğal karşılayabilirim sanırım. Modernliğin getirdiği fazla kasıntı ve sanayileşmeyi sevmediğini söylemişti. Yüzüklerin Efendisine hayrandı ki bu benim için de önemliydi.

“Aslında olay çok güzel, internette geçen gün okumuştum. Yapanlar varmış, adamlar rüyanın farkında olduklarında Dali tablolarındaki gibi nesneler yaratıp uçuyorlarmış. Bunu da bizim öyle hatırladığımız rüyalardaki gibi yapmıyorlarmış. Sanki gerçek bir deneyim yaşamış gibi hatırlıyorlarmış.”

“Ben bunun doğru olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Sen de düşünsene, gördüğümüz rüyaların, hatta çok uzun zaman aralığını kapsayanların bile gerçekten yalnızca saniyeler sürdüğünü söylüyorlar. O zaman gerçek bir anı rüyada dahi olsa yaşamak biraz imkansız görünmüyor mu?” Dedi, mantıklı geliyordu. “Uçmak örneğini düşün, uçmanın tadına gerçek hayattaki gibi vardıklarını söylüyorsun, ama bunlar iki saniye içinde olup bitiyor!”

Bizim evin önüne çoktan gelmiştik, apartmanın önünde banklara oturmuş konuşuyorduk şimdi, karşıdaki beyaz Röno arabanın yerinden kıpırdadığını hiç görmemiştim, dar yolda güzel ağacın önünü kapatıyordu ki bu beni dahi sinirlendiriyordu. Bir yandan da kız son anda yanlış bir görüşe sapmıştı.

“Hayır, aslında bu tamamen hayali bir durum olsa gerek. Rüyaların materyal yaratılar olduklarını söylemiyorum, zaten yaratı dediğin şeyin materyal olması zordur değil mi? Yaratmak diyorsun, hayal üzerine var olan bir şey. Kafanda kurguladığın bir şeyi yaratırsın, yani mantık, düşünüyorum öyleyse varım. Bunu bu kadar basit düşünmemek gerek.” Dedim.

Kötü bir yere basmıştım sanırım. Keşke söylemeseydim düşünceleri anında beynime dolmuştu.

“Basit mi düşünüyorum?”

İşte beklenen cevabı da verdi.

“Hayır, aslında onu söylemek istemedim. Senin mantığın harikuladeydi. Bu çıkarımı çok az kişi yapabilir ki internette hiç rastlamadım. Yine de hayal kurmanın süresi olduğunu düşünmüyorum.” Kendimi açıklayamadığımı hissetmeye başlamıştım. “Şimdi şöyle düşünelim, saniye olayını dışarıda tut ve cevap ver bana. Her hangi bir durumda bu şekilde bir rüya görebilir miyiz?”

“Olabilir tabi, yaşamadan kimse bilemez.”

“Evet, bunu kabul ettiğini varsayarak konuşuyorum.” Kabul mimiğine kadar bekledim ve aldıktan sonra devam ettim konuşmama.”Yattığımız yerden bu kadar gerçekçi bir rüya görebileceğimiz varsayımında bulunduk. Yarattığımız şeyleri yaşayabileceğimiz. Öyleyse, elimizde hiçbir şey yokken bunu yapan bizler, neden zamana takılalım ki?”

Şimdi olmuştu, ne onu kırmıştım ne de istemediklerimi söylemiştim. Bu gayet iyi olmuştu, o da ikna olmuş görünüyordu ve gülümseyerek ayağa kalktı. Vedalaştık ve hemen odama koştum. Bilgisayarın başına oturmak içimden gelmiyordu o anda, ona bu fikirleri anlatabilmiş olmak açıkçası en önemli şeyi başardığımı hissettirmişti, tabi bir de şu gerçek rüyalar meselesi vardı. Okuduğum bir rehberde rüyalarınızı not edin diyordu, uyanır uyanmaz bunu yapmak rüyalarınızı daha çok hatırlamanıza ve karakteristiklerini bilmemize neden olacak, böylece öyle bir rüyayla karşılaştığınızda, rüyada olduğunuzu anlamanıza sebep olacaktı. Hemen telefonumu alıp kıza bunu anlatan bir mesaj çektim. Cevap beklerken uyuyakalmışım.

Bir çöldeyim, susuzluk çekiyorum, aklımda rüya ve bilinçaltı gibi ifadeler var ancak ne anlama geldiklerini çözemiyorum. İleride çok küçük bir su damlası var, ona gidiyorum ancak suyu içemiyorum, sanki suyu içmek için yapmam gereken bir şey varmış gibi hissediyorum. Sanki suyla aramdaki mesafeyi kapatmalı, ona derdimi anlatmalıyım. Yaklaşıyorum ve eğiliyorum, suyla konuşuyorum, ne kendi söylediklerimi anlıyorum ne de suyun verdiği cevabı. Aklımdaki şeyler ihtiyaç, arzu, rüya, kıvırcık lahana, bilinçaltı. O anda her şey berraklaşıyor rüyada, uyanıyorum. İçimi büyük bir korku kaplıyor, ancak susuzluğum gidiyor. Görüntü siliniyor.

Gözlerimi açtığımda hemen defteri alıp bunları not ettim. Uyandığımda aklıma gelen ilk şeyin mesaj gelip gelmediğine bakmak olması şaşırtıcıydı ama ona uymamayı tercih ettim. Akşam olmuştu yaklaşık üç saattir uyumuştum, telefona bakınca mesaj gelmiş olduğunu fark ettim, yaklaşık iki saat öncesiydi.

“Ben de tutacağım, mantıklı görünüyor, hem biliyorsun yazmayı da severim :)” Beklediğimden iyi bir cevap atmıştı. Telefonu bırakıp içeriye gittim, annem yemek hazırlıyordu, mutfağa oturup konferansı anlattım. İlgisini çekmemişti, Küçük Prens’in dediği gibi, büyükleri anlamak zordur. O günün akşamında saatimi bir saat erkene kurdum, profesörün dediğine göre, REM döneminde uyanılırsa rüyaların etkisi daha kalıcı olabiliyormuş. O sırada uyursanız, rüyaya geri dönmeniz ve bu kez rüyayı kontrol edebilme ihtimaliniz varmış. Derken uyumuşum.

Yine aynı çöldeyim. Uzakta damlacık görünüyor, ancak aklımda hala bilinçaltı ve rüya fikirleri var. Nedenini bilmiyorum. Damlacıkla sohbete başlıyoruz, kelimeleri bilmiyorum, ancak önemli bir noktaya geldiğimi hissediyorum, susuzluk son aşamalarına gelmiş. Şu anda içemediğim su sanki her şeyi bitirecek gibi.

Zrrr!! Ağzımda bir dolu küfürle uyanmıştım. Hemen saati kapatıp tekrar uzandım ve susuzluğumun giderilmesi gerekliliğini aklımdan çıkaramadan uykuya daldım.

Çöldeyim, damla konuşuyor, işin ilginci bu kez dediklerini duyabiliyorum. Neden beni istiyorsun, diyor. Ne yaptığımı bilmeden, ihtiyacım var, bu da bedensel bir ihtiyaç, diyorum. Damla gülümsüyor, yüzü olmayan bir varlığın gülümsemesini fark edebilmenin hazzını yaşarken, damla büyüyor ve bir bardak su boyutuna geliyor. O büyüdükçe içimdeki arzu artıyor. Bilinçaltı kelimesi yoğunlaşıyor. O an ellerimin birbirine doğru hareket ettiğini fark ediyorum. Dokunuyorlar ve boşluk! Rüyadayım! Nasıl olur? Her şey aklıma geliyor, evet işte başardım.

Hemen bardağı elimle tuttum, susuzluğum gitmişti ama istemsizce bardak ağzıma doğru yöneliyordu. Rüyada olduğumu kendime hatırlatmamla birlikte iradem bardağa karşı kuvvetli geldi ve bardağı bırakabildim. Suya sordum, seni neden  istiyorum?

Yine bir kahkaha duydum. Çünkü ihtiyacın var.


Aniden uyandım. Rüyayı gün gibi hatırlıyordum. Sanki rüya değil de yaşamıştım, işin ilginci, kontrol edemediğim kısımları da sanki kontrol ettiğimi hissediyordum. Hemen deftere geçirdim.

Üstümü giyip ağzıma bir sakız attım ve dışarı çıktım. Kapının önünde onu beklemeye başladım. Geldiğinde gülüyordu. Günaydın bile demeden sohbete girdi.
“Rüyamda gördüğüm şeye inanamazsın. Yemyeşil bir ormandaydım, nehrin kenarında oturuyordum. Bir keçi karşıdan yüzerek geldi. Bana aşık olduğunu söyledi. Gülmekten ölüyordum.”

Nedenini bilmediğim şekilde içten olmayan bir gülümseme verebilmiştim sadece. Çiçeklerle kaplı köşeyi döndüğümüzde, o hala gülüyordu. Sonra aklıma neden o an geldiğini bilmeden sordum.

“Deftere yazdın mı bunu?”

Şaşırmamıştı soruya ve bekliyormuşçasına cevap verdi.

“Rüyalar her şeyimiz oldu sayende. Yazdım tabiî ki.” Yine gülümsedi, kıvırcık saçlarının toplanmasıyla açılan yüzü, gülümsediğinde muzlu pudinge benziyordu ve bu benim çok hoşuma gidiyordu.

“Ben de bir rüya gördüm.” Rüyamı anlattığımda, utanmış ve biraz hüzünlenmişti. Bunun nedenini bilmiyordu ama biraz da sinirlenmişti. Okula gidene kadar hiç konuşmadık. İkinci teneffüste kahvaltımı simit ve çay eşliğinde yaptıktan sonra, kendimi daha rahat hissettim. Sonraki ders de fizikti. Laboratuar’da onun yanına oturdum, dersleri burada işlemek bir prosedür olmaya başlamıştı. Gereği olmadığında bile burada işliyorduk. Şimdi de profesör tahtada kuantum hakkında bir şeyler anlatıyordu. Aslında daha felsefi kısmını işliyor gibiydik. Çünkü konu paralel evrenlere gelmişti. Ve bir insanın aynı anda paralel evrenlerdeki yansımalarında olabileceğinden bahsediyordu. Yaptıklarının başka yerlerdeki etkilerinden, bilim kurguya kaçınca konu hoşuma giderdi fizik. Yaşantımızın bu seçeneklerin seçilimiyle işlendiğine dair bir teoriden bahsetmekteydi.

Akşam eve giderken bunları bir daha düşündüm. Ve bir anda kızın omzuna hafif bir yumruk vurdum. Kötü, nazlı bakışları altında sert bir ses tonuyla cevap verdi.

“Ne yapıyorsun?”

“Bunu hissettin yani rüyada değilsin.” Delirdiğimi düşünüyor olmalıydı, güldü ve birkaç adım sonra kafama sert bir yumruk attı.

“Bunu hissettin yani rüyada değilsin. Ne güzel değil mi?”


Akşam, uykuya dalmadan önce kendimi çimdikledim ve rüyada olmadığıma inandırdım. Uykuya daldıktan üç saat sonrasına alarmı kurmuştum. Ve gözlerim kapandı.

Eiffel kulesinin tepesindeyim. Aklımda bilinçaltı ve rüya kelimeleri neredeyse anlaşılabilecek kadar yoğun. Buraya gelişimin sebebini bilmiyor ama sorgulamıyorum. Sanki biliyorum ama bildiğim için bunun bir önemi yok. O yüzden dile getirmiyorum ve bu yüzden de bilmiyorum. Bunlar saçma geliyor ve elimi çimdikliyorum. Acımıyor.

Zrrr! Uyanmıştım ve hemen heyecanla saati susturup tekrar uzandım. Kafamı dinginleştirdiğimde tekrar uykudaydım. Bunları yaşıyordum. Eiffel kulesinin tepesine gerçekten çıkmıştım. Ve şimdi uçuyordum, her şeyi bilinçli yapıyordum. Hayatımda yaşadığım en güzel anıyı yaşıyordum. Champs Elysees’e doğru gittim, işte aşağıda pırıl pırıl cadde. Rüzgarın yanaklarımdaki hissiyle birlikte gözlerimi kapattım, yerçekimini hissettim o an ve düşmeye başladım. Ancak rüyada olduğumu bildiğim için korkmadım. Yere indiğimde Fransa’da olmadığım fark ettim. Sanki beynimde bir stüdyo kurulmuş, sahneler değişiyor ve ben bir film çekiyordum.

Evimin çatısındaydım. Hemen süzülerek balkonuma atladım ve duvardan geçerek odama girdim. Yatıyordum. Astral seyahat diye düşündüm. Ancak her şey normaldi ve etrafta başka bir ruh yoktu. Güldüm, bu sadece rüya dedim kendime ve hayalimi yoğunlaştırdım. İşte haklıydım! Koca bir çayırın ortasındaydık. Hobbit kovukları dört bir yanı sarmıştı. Biblo Baggins sopasına yaslanmış bana bakıyordu. Sonra süzülerek oradan uzaklaştım.

O’nun evini gördüm. Aklıma paralel evrenler ve seçilimler geldi. İçimde büyük bir heyecanla eve girdim. Kıvırcık saçları salınmış, yüzüstü yatıyordu. Güzelliği burada üç katına çıkmış gibiydi. Parlıyordu yüzü. Yaklaştım ve uykuda büzüşmüş dudaklarına hissetmediğini bildiğim bir öpücük kondurdum. O an içimdeki arzu daha da büyüdü ve artık icraate geçti. Hiç beklemediğim bir şey oldu. Kendimi bir ormanda gördüm. Bir keçiydim ve nehirde yüzüyordum. O da karşımda kahkaha atıyordu. Beni bekliyordu. Yanına gittim ve ona onu sevdiğimi söyledim. Bana sordu.

“Beni neden bu kadar istiyorsun?”

Bunun da bir ihtiyaç olduğunu söyledim. O an aklıma onun bunu bana anlattığı geldi. İşte bir seçilim daha onun evreninde, onun yaratılarında ve onun rüyasındaydım. Kendi benliğime büründüm. Ona rüyada olduğunu söylemek, onu rüyasına uyandırmak istiyordum. Nitekim o da elini istemsizce öteki eline götürdü. Sözsüz bir şekilde çimdiklemesi komutunu verdim. Yaptı. Ve bir anda kahverengi gözleri bana odaklandı.

“Uyandım.” Dedi.

“Evet uyandın,” gülümsedim “senin rüyandayız.”

Elini uzattı ve el ele tutuştuk. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Ne ruhani ne bedensel hiçbir varlığım olmadığını bilsem de, bu bana çok önemli gelmişti. Sonuçta o düşünüyor ben öyle var oluyordum. Sadece etrafa hakim olamadığımı, bunun dışında yine kendi düşüncelerim olduğumu bilsem de bu bana huzur veriyordu. Başkasının bir rüyası olduğum halde düşüncelerim hep olacaktı. Bunun ne bedenle ne de ruhla ilgisi vardı. Ya rüyalar birbirine karışıyordu ya da düşünce denen şey hiçbir varoluşta sınırlar içine giremiyordu.

“Gözlerini kapat.” Dedi. Denileni yaptım. Etrafında bir rüzgar hissettim, uçtuğumuzu anlamak güç değildi. Gülümsedim. Nereye gittiğimizi çok merak ediyordum.

Sol gözümde hafif bir öpücük hissettim.

“Gözlerini açabilirsin.” Açtığımda nerede olduğumuzu anladım. Karanlık olmayan bir uzay. Yıldızların varlığını hissedebiliyordunuz, ancak gökyüzündeki gibi hava aydınlıktı. Bulutları görebiliyordunuz. Hava ne soğuk ne sıcaktı, bulutların birinin üstünde iki beyaz giysili, varlık bize bakıyordu. Birinin sarı uzun saçları vardı, diğerininse başında zeytin dalları.

“Gökyüzünde Yunan tanrısı mı besliyorsun?” Güldü, o da beyaz giysilere büyündü, o an baktığımda benim de beyaz giysiler içine girmiş olduğumu gördüm. Güzellik tanrıları ve tanrıçaları olmuştuk. Kimin rüyası olduğunun bir önemi yoktu. 

“İskandinavları da var.” Yine güldü.”saniyelik rüyalar ha, eğer gerçekten vakit saniyelerse, demek ki uyandırılmamız söz konusu değil. Vaktimiz bu kadar azsa, sonsuz vaktimiz olduğunu söylemek de mümkün.”

Güldüm, uzandı ve beni öptü. Karşılık verdim ve gökyüzüde, onun gökyüzünde, onun ve benim kollarımda sonsuza doğru uçmaya başladık. 
try again fail again fail better

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: Rüyaya Uyanmak
« Yanıtla #1 : 22 Temmuz 2009, 17:04:14 »
Uyuma isteği uyandırdı bunu okumak bende, sıkıcı veya uzun olduğu için değil sadece rüyaya uyanmak için  :melk
Uzun bir planlama yaptın mı yazıyı oluştururken bilmiyorum ama merak ediyorum çünki hikayenin gelişim sıralaması mükemmel.
Yine de sonunu daha güçlü bir climax ile bitirmeni isterdim, olması gereken gibi bitmiş olmasına itirazım yok tabi.

Şunu izlemeni öneririm, gerçekten her anında bana bu filmi anımsattı; Paprika(tık)

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rüyaya Uyanmak
« Yanıtla #2 : 22 Temmuz 2009, 20:43:44 »
Teşekkür ederim yorumun için. Planlama yapmadım aslında böyle bir yazı yazmak da aklımda yoktu. Bir aralar rastgele karşılaşmıştım Lucid Dreaming konusuyla epey hoşuma gitmişti. O zaman bir iki gün deneyip başarılı olamayınca aniden yazdım. Bir oturuşta başlayıp bitirdiğim tek yazı hatta :D Teşekkürler, filmi de en yakın zamanda izleyeceğim.
try again fail again fail better

Çevrimdışı yuno44907

  • **
  • 127
  • Rom: -1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Rüyaya Uyanmak
« Yanıtla #3 : 22 Temmuz 2009, 21:11:34 »
İyi olmuş. Hayal gücümü arttırdı.