Kayıt Ol

Sahil gibisi yok.

Çevrimdışı Elijah

  • ***
  • 627
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Sahil gibisi yok.
« : 29 Mayıs 2010, 00:40:22 »
  Gerçekten de öyle, sahil gibisi yok! Temiz hava, baloncular, üstünde gereksiz kişilerin bulunduğu banklar, ve en önemlisi benim oraya gitme nedenlerimden birisi, deniz...Ortasından deniz geçen bir şehirde insan mutlu olmaz mı ya? Olur, o benim işte!

  Boş bulduğum ilk banka oturdum, etrafımdaki çekirdek yığınını dağıttım, ve gözümü denize diktim. Deniz benim tekrar sahile gitme sebebimi hatırlattı; bunalım...O an bütün sorunlarımı, sorumluluklarımı, yaptıklarımı ve yapacaklarımı düşündüm. Şu zamana kadar sahilde çekirdek çitletenlere kızıyordum. Haklılarmış, ölümüne çitleyesim geldi. Sorunlarımı yığdığım banktan kalktım, kimbilir kaç kişinin derdini dinlemişti o bank? Ama bu sefer şanslıydı, çünkü ben dertlerimi kendi içimdekiyle tartışan biriyim. Bir büfeye doğru yürüdüm ve bolcana çekirdek almak için elimi cüzdanıma götürdüm.
 
  Tam saatinde gelmişiz sahile, güneş batıyordu...Güneş gerçek renklerini o zaman gösteriyor işte, sanki bir ressamın fırçalarından çıkmış gibi.
 "Çekilsene laan!"
Son anda yana attım kendimi. Ne güzel güneşle bütünleşmişken altında dağ bisikleti olan orta yaşlı bir herif beni ezecekti az kalsın.İki metre yanındaki bisiklet yolunu görmekten aciz herif arkamdan sülaleme saydırarak yoluna devam etti, ben de boş durmadım tabii.Elimdeki çekirdekleri yere döke döke yoluma devam ettim

  Çekirdeği yarılamıştım, sahili de. Fakat hafta sonu olduğu için, genişliği on metre olan sahil yolunda insan sürüsü yüzünden zik-zak lar çizerek ilerliyordum. Gereksiz bir çaba...Atladım sahil yoluyla deniz arasındaki kayalıklara.Kafa üstü çakılma riski dışında rahat bir iniş oldu. Kayalıklar birbirinden bağımsız olduğundan hoplaya zıplaya gidiyordum artık. Böyle daha da yoruluyordum ama umurumda değildi. En azından onlardan kurtulmuştum. Ama hala yalnız değildim, yanımda sıkıntılarım, üzüntülerim ve hatırlamak istemediğim anılarım vardı.

  En düzgün şekilli ve geniş kayaya bıraktım kendimi, çekirdek bitmek üzereydi. Güneş elini eteğini çekmişti denizin bittiği yerden. Ama muazzam renkleri hala oradaydı. Bulutlar da ayrı bir süslemişti o renkleri. Hemen önümde dalgalar kayalarla dövüşüyordu, ben de o kavgadan nasibimi aldım tabi. Ama böyle sıcak bi günde serinlemiş olduk, fena mı? Ağzımdaki kabukları kayaların arasına basket atmaya çalışıyordum. Her gittiğim yerde huyumdur bu, ama genellikle elimle atarım.
 
 İnsanlar dağılmıştı, sahil ıssızken daha bi güzel oluyordu. Ama bir tek ben değildim kayalıklarda sıkıntılarımla boğuşan. Yanımda çekirdek çitleyen ve dalgalara boş boş bakan çocuk ne zaman gelmişti yanıma bilmiyordum. Ben onun varlığını anlayınca o da bana döndü, gülümsedi ve şöyle dedi:
 "Sen de benimle aynı sebepten geldin dimi?"
 "Senin sebebin ne ki?"
 "Senin sebebin."
 "???"
Daha çok gülümsedi ve elindeki çekirdek paketini bana uzattı, yine konuştu:
 "Aramıza hoş geldin."
Ben de gülümsedim ve elimi yavaşça çekirdeğe götürdüm.Biz orada sadece çekirdek paylaşmadık, dertlerimizi, mutluluklarımızı, nedenlerimizi, amaçlarımızı ve yalnızlığı da paylaştık. İşte o zaman başladı arkadaşlığımız... İşte o zaman sahil benim dertlerimle boğuştuğum yer değil, mutlu olduğum zamanlar arkdaşımla gittiğim bir yer haline geldi.

 
Planemo Syndrome