Kayıt Ol

Son

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Son
« : 31 Aralık 2009, 01:17:06 »
Saat gecenin 3'üydü. Hastanede nöbet tutan hemşireler ve doktorlar dışında bir hareket yoktu. Odalara ise uyku egemendi; hastalar ve refakatçileri mışıl mışıl uyuyor, bir odadan gelen horlama sesi ve onun iki yan odasındaki trafik kazası geçirmiş gencin acıyla hafif hafif inlemeleri dışında hastane tamamen sessizdi. Uyku hemen hemen bütün odalara sahipti. Biri hariç.

Adam bir sıkıntıyla uyanmış, elini refleks olarak göğsüne atmıştı. Eski bir araba gibi, şu son 5 senede bir sürü arızası çıkmıştı ve bu 5 sene içinde hastaneye gelmek onun için normal birşey olmuştu. En son arızası kalbinde çıkmıştı ve bu , dile getirmeye korksa da, hurdalığa kaldırılma vaktinin yakın olduğunun göstergesiydi. Adam eliyle göğsünün ortasından geçen ameliyat yarasını hafifçe kaşıdı ve yatağında doğruldu. Yatağın tam karşısında bulunan televizyonun ışığı - ekranda bir adam yeni doğmuş bebeğini seviyor, çocuğu annesine gösteriyordu - ve hayati göstergelerin bulunduğu aygıtın ekranının mavi ışığı dışında, oda karanlıktı. Miyop gözler, karanlıkla beraber artık hiç bir işe yaramaz hale gelmişlerdi. Adam refakatçi koltuğuna kıvrılmış mışıl mışıl uyuyan oğlunu zor seçiyordu.

Elini yavaşça göğsünden çeken hasta, onu uyandıranın ne bir ağrı ne de bir kaşıntı olduğunu farketti. Adam üşüyerek uyanmıştı. Bu pek şaşılacak birşey değildi, yaşadığı şehrin hastanelerinin kalitesi ortadaydı. Muhtemelen kaloriferler arızalanmıştı, yine.

Yeniden uykuya dalamayacağını anlayan adam gözlüğünü taktı ve televizyonu izlemeye başladı. Ekranda babasıyla top oynayan bir çocuk vardı, muhtemelen az önce doğumu gözüken çocuktu bu. Çocuk topu babasına doğru beceriksizce fırlatıyor, babası da topu bilerek tutamıyordu. Film fazlasıyla tanıdık gelmişti. Günlerdir hastanede kaldığından zamanının çoğunu televizyon olarak geçiriyordu, filmin tanıdık gelmesi normaldi.

Sağ tarafından duyduğu bir tıkırtı adamı düşüncelerinden sıyırdı ve irkilmesine sebep oldu.

"Sizi korkutmadım umarım, uyumadığınızı görünce düşündüm ki..."

Gelen genç bir doktordu.Muhtemelen yeniydi, adam bu genç doktoru ilk defa görüyordu.

"Buyrun Doktor Bey, uyku tutmadı evet." dedi adam keyifsizce. Muhtemelen geveze bir doktora çatmıştı, tüm nöbeti boyunca muhabbet edecek ve adamı uyutmayacaktı.

"Televizyonda güzel bişey var mı bari?"

Adam kafasını tekrar televizyona çevirdi. Bu sefer ekranda bir genç adam vardı, kız arkadaşıyla lüks bir lokantadaydı. Gencin elindeki hediye kutusu ve gözlerindeki heyecana bakılırsa birazdan evlenme teklifi edecekti ki öyle de oldu. Tanıdık bir sahne daha.

"Bu filmi daha önce izlemiştim." dedi adam. Bu kendi kendine bir soru gibi çıkmıştı ağzından.

"Ağrınız var mı?" diye konuyu değiştirdi genç doktor, bir yandan da adamın dosyasını inceliyordu.

Adam elini tekrar göğsüne götürdü. "Hayır." dedi kısaca ve ekledi "Çok garip."

Genç doktor başını dosyadan kaldırdı ve adama sorarcasına baktı. Dile gelmemiş soruya cevap gecikmedi.

"Çok garip, hiçbirşey hissetmiyorum. Geçen sefer haftalarca göğsüm ağrımıştı ve kaşıntı... geçmek bilmemişti."

Genç doktor gülümsedi, "Doktorunuza boşuna ülkenin en iyi kardiyovasküler cerrahı demiyorlar. İyi bir iş çıkartmış olmalı."

Adam pek ikna olmamıştı ama başını sallamakla yetindi. Bu arada ekranda az önce evlenme teklifi eden adam bebeğinin karşısında şebeklik yapıyor, eşi de çocuğa mama yedirmeye çalışıyordu.

"Pişman mısınız?"

Geveze genç doktordan beklenmeyen ciddiyette bir soruydu bu. Adam da şaşırmış olacaktı ki, bir kaşı havaya kalkmıştı.

"Yani genelde hastalar böyle büyük ameliyatlardan önce ölümü ve yaşadıkları hayatı düşünürler. Siz, ameliyata girmeden önce bunu düşündünüz mü? Geçmişinizde bir pişmanlığınız var mı?"

Adam suratını buruşturdu, birşeyi hatırlamaya çalışıyor gibiydi.

"Evet...Evet düşündüm sanırım. Ve hayır, hiç bir pişmanlığım yok. İyi bir çocukluk geçirdim, başarılı bir öğrenciydim. Hayatımın aşkını buldum ve o ölene dek onunla yaşadım. Oğlum, başarılı ve mutlu. Hayır, bir pişmanlığım yok."

Genç doktor gülümsedi. "Böylesi daha iyi, pek zor olmayacak." diye mırıldanmıştı ve adama anlamsız gelen bu cümle, adamın ekranda gördüğü bir sahneyle unutuldu. Bebeğinin karşısında şebeklik yapan adam, elinde diploma tutan bir gence - ki bu oğluydu sanırım - gururla sarılıyor, bir taraftan da usul usul ağlıyordu. Adamın karısı ise oğlunun koluna girmişti ve sevinci yüzünden okunuyordu. İşte bu sahne fazlasıyla tanıdıktı, filmi kesinlikle bir yerden hatırlıyordu. Adam filmin sonunu düşünmeye çalıştı, bu film nasıl bitiyordu?

"Oğlunuzla aranız nasıl?" diye sordu genç doktor ve böylece adam düşüncelerinden sıyrıldı. Gözlerini ekrandan, solundaki koltuğa çevirdi, kanepede mışıl mışıl uyuyan oğluna.

"Son zamanlarda çok iyi. Sanırım ikimiz de birbirimizi doya doya sevmek için yeterli zamanımızın kalmadığını anladık." Adamın sesi pek acıklı çıkmıştı. Genç doktor farketmemişti ama adamın gözleri dolmuştu. Ekranda bir düğün sahnesi vardı, mezun olan genç evleniyordu ve babası yine gururla yanı başındaydı. Ve yine, usul usul ağlıyordu. Ekranın karşısında usul usul ağlamakta olan adam gözünü silmekle meşguldü, bu yüzden bu sahneyi kaçırdı.

Genç doktor adamın kendisini toparlanmasına izin verdi, bu sırada adamın dosyasını yatağın başucundaki dosyalığa bırakmış ve adamın yanına gelmişti.

"Biraz dinlenin şimdi. Uyandığınızda herşey daha güzel olacak."

Adam buna inanmıyordu ama yine de genç doktorun sözleri birden uykusunu getirdi. Soğuk şiddetini arttırmıştı, göğsünde de bir ağırlık vardı. Buna rağmen göz kapakları kapanmakta ısrar ediyordu ve adam kendisini uykuya teslim etti. Tam bu sırada ekranda filmin son sahnesi gözüktü; yaşlı bir adam, bir hastane odasında uyuyordu ve önceki sahnede evlenen adam, oğlu, yanıbaşındaki koltuğa kıvrılmıştı.

Ekranda "Son" yazısı gözükürken genç doktor elini adamın alnına koydu ve gözlerini kapattı.Sonra... Sonra herşey çok hızlı gelişti. Bir saniyeden daha kısa bir süre içinde genç doktor ortadan kaybolmuştu, hayati göstergeleri gösteren aygıt alarm veriyordu. Bu alarmla beraber gergin bir yaydan fırlayan ok gibi, adamın oğlu ayağa kalktı ve yardım çağırdı. Çok geçmeden alarm veren aygıt sustu. Bir iki saat içinde hastane o eski sessizliğine kavuşmuştu. Trafik kazası geçiren gencin iniltileri ve horlayan adama artık bir ağlama sesi eşlik ediyordu.

L.M.
_______________________________________________________________________________________________

"Biraz" uzun olmuş olabilir, sonuna kadar sabredip okuyanlara şimdiden teşekkürler.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı Elerki

  • ***
  • 441
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Son
« Yanıtla #1 : 31 Aralık 2009, 02:12:41 »
Laughing Madcap,

Anlatımınız akıcı, ayrıca, hasta, ameliyat geçirip hastane odasında kalan bir adamın neler düşünebileceğini güzel anlatmışsınız, özellikle 'yarayı hafifçe kaşımak' gibi ayrıntılar da önemlidir diye düşünüyorum. Bunun yanında, bozuk araba benzetmesi de hoştu.

Yalnız, sonunu tahmin edebildiğim bir hikaye olduğunu söyleyebilirim. :) Televizyondaki sahnelerin 'tanıdık' gelmesi ve bunların doğma-büyüme-gelişme... evreleriyle alakalı olduğu düşünülünce belki bu yüzden bana yeterli ipucuyu verdi sonu hakkında hikayeniz.   

Fark ettiğim birkaç şey hakkında öneride bulunmak isterim izninizle;

Birkaç imla hatası var, çok da mühim değil ama olmazsa daha güzel olur gibi. Örneğin, 'bir şey' yerine 'birşey' şeklinde kullanıyorsunuz.

'elinde diploma tutan bir gence - ki bu oğluydu sanırım - ' kısmında ise, sizin kullandığınız anlatım biçimini düşünürsek 'elinde diploma tutan gence -ki bu oğlu olmalıydı-' gibi bir kullanım daha doğru olabilir gibi. Öteki türlü, sanki anlatıcımız 'sanmak' fiiliyle bir anda bir karaktere dönüşüveriyor hikaye içerisinde. Oysa ki anlatıcımız burada bir kamera gibi... :)

Paylaşımınız için teşekkürler. Yeni paylaşımlarınızı bekliyor olacağım. :)
Let the Dragon ride again on the winds of time.