Kayıt Ol

Soyut

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Soyut
« : 08 Eylül 2011, 23:47:04 »
Merhaba.

Geçen Salı günü, teyzem öldü. Öldüğünde yanındaydım, aslında bakarsanız onu canlı gören ve onun canlıyken gördüğü son kişi bendim. Kızının doğum gününde, sıradan bir trafik kazasında, sıradan bir şekilde ezilerek öldü. Eminim yaşasaydı ölümünün daha gösterişli olmasını isterdi. Olmadı ama. Karşıdan karşıya geçiyordu, elinde küçük, peluş bir penguen ile. Hediye oldukça hoştu aslında bakarsanız, kızı -benim kuzenim- Yasemin'in seveceği türden, sıra dışı ve sevimli bir şeydi; üzerine annesinin kanı sıçramış olmasaydı eminim ki çok severdi.

Sıradan bir sarhoş, sıradan bir arabayla, sıradan bir sokakta çarptı teyzeme. Hafiften yağmur yağıyordu ki sanırım bu olayı daha dramatik hale getiren bir etkendi- ya da daha ölümcül, zira araba çarpmadan önce yaklaşık 10 metre boyunca kaymıştı, nasıl bir hızla gelmişse adam artık. Yolun karşısından, aşırı heyecanlı ana haber bülteni sunucularının tabiriyle; saniye saniye izledim her şeyi. Teyzemin ayağı ıslak zeminde kayıp hafifçe tökezledi, dengesini sağlamak için kollarını pervane gibi birkaç kez çevirdi ve gülerek dengesini geri sağladı. Yüzündeki o gülüş daha solmadan beline yediği kaporta darbesi ile hafifçe sallandı, bir saniye sonra ise 5 metre ötede, yerde yatıyordu.

Yarı koşar, yarı yürür halde yanına gittim, aslına bakarsanız o an ben de şaşırmıştım nasıl bu kadar sakin olabildiğime. Teyzem oraya vardığımda hâlâ yaşıyor ve hâlâ gülüyordu. Elindeki pengueni bana uzattı, ''annene selam söyle'' dedi, ve bacağımdan tutarak beni bir adım kendisine doğru çekti. Sırtıma çarpan dikiz aynasından anladığım kadarıyla ölmeden önce kendisine çarpan adamın beni de ezmesini engelledi. Bundan hâlâ tam olarak emin değilim, fakat hatırladığım sonraki şey, elimde yarısı kırmızıya boyanmış peluş bir penguenle hastanede uyandığımdı. Anlaşılan o son darbe ve içinde bulunduğum durumdan dolayı bayılmıştım.

Teyzem için üzülüyor olmam gerekirdi, fakat benim hissettiğim tek şey, hmm, burada hangi kelimeleri kullanmam gerektiğinden tam emin değilim. Aslına bakarsanız bir şey hissetmiyordum, daha ziyade biraz açtım sanırım. ''Yiyecek bir şey var mı?'' diye sorduğumda endişeli gözlerle bana bakan annemin neden şaşırdığını da anlamak zor değil. Gene de bir şey çaktırmadılar, tanık olduğum şeyden dolayı şokta olduğumu düşündüler sanırım. Değildim...

Ertesi gün hastaneden çıkana kadar yaptığım tek şey kapının dışında ağlayan kişilerin kim olduğunu tahmin etmeye çalışmaktı. Her gelen dışarıda gözyaşı dökme faslını bitirdikten sonra içeriye de girdiği için tahminlerimin doğru olup olmadığını kısa sürede görebiliyordum. Doğru bildiğimde muzaffer bir edayla gülümsüyordum içeri yeni gelenlere. Şaşırıyorlardı, fakat bozuntuya vermiyordu hiçbiri. Onlar da gülümsüyordu bana, tebrik edercesine.

Teyzemin cenazesinde en öndeydim. Elimde üzerine hâlâ onun kanı olan peluş pengueni tutarak, içinde olduğu tahta kafesin omuzlar üzerinde yeşil bir arabaya bindirildiğini gördüm. Daha önce ağladığını hiç görmediğim insanların hıçkıra hıçkıra ağladığını gördüm. Yüzünü hiç asmayan eniştemin suratı bir karış halde sigara içtiğini gördüm. Abimin kenarda oturmuş cep telefonuyla uğraştığını, telefonundan yere su damladığını gördüm.

Sonunda annemin elinden kurtulmayı başardığımda etrafı siyah giysili kadınlar tarafından çevrilmiş olan Yasemin'in yanına seyirttim. Elimdeki peluş oyuncağı paylaşalım istedim, nasılsa onun olması gerekiyordu bu penguenin. Yanına gittiğimde, babasının elini tutuyor, kıpkırmızı gözlerle yere bakıyordu. Omzunu dürttüm, gözlerini bana dikti bu sefer. Pengueni uzattım, kaşları havaya kalktı görünce. Boştaki eline aldı pengueni, önce oyuncağa, sonra bana baktı saf saf. Sırıttım. O da sırıttı, ama oyuncaktaki kanı görünce onun gülüşü silindi. Çığlık attı tiz sesiyle, herkes başına toplandı. Ses etmedim, oyuncağımı alıp annemin yanına gittim gene.

Bugün öğrendim ki, bende o günden beri bir farklılık varmış. Normal davranmıyormuşum, diğer çocuklar gibi tepki vermiyormuşum sanırım. Onlar gülerken ben öylece duruyor, onlar ağlarken ben gene öylece duruyormuşum. Her gün küçük sarı bir hap verdiler. Hap içmeyi bile bilmiyordum aslında, zorla öğrendim. Ama içmeyi bıraktım bir süre sonra, içmek istemedi canım. Dilimin altında sakladım hep, suyu yuttum, hapı tuttum ağzımda.

Bugün aynı kaza gene olsa, belki gene aynı tepkileri verirdim. Belki gene sırıtırdım hastanedekilere, gene ağlamazdım o cenazede. Ama bugün olsaydı aynı kaza, Yasemine vermezdim o pengueni. Kendime saklardım. Ne olduğumun, nasıl olduğumun bir hatırası olarak. Başucumdan ayırmazdım belki, beraber yatar, beraber dururduk öylece.

Merhaba. Ben artık bir çocuk değilim.

[*]Deneyseldir, bir şey kanıtlama çabasında değildir.[/*]
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.