Kayıt Ol

Ödünç Kitap Verme Sorunsalı

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ödünç Kitap Verme Sorunsalı
« : 25 Aralık 2017, 09:37:35 »
Kendim dahil pek çok okurun kütüphanesindeki kitabı paylaşmadığına şahit oldum. Ancak dışarıdan bakan kişiler için oldukça burnu büyük bir davranış bu.

Genelde ödünç vermeyen kişilerin nedenleri benzerlik taşıyor. Verilen kitabın asla geri gelmemesi en başta yer alırken, geri gelen kitabın bir hayli deforme olmuş olması da ikinci en büyük neden. Şahsen yakın bulduğum ve benim gibi çok okuyan bir arkadaşımın kitabımı (1984) çamura düşürmüşlüğü vardır. Kendime kitabın yenisini almıştım. Bir de magazin forever kısmından örnek vereyim. Yıllar yıllar önce, hoşlandığım bir çocuğa verdiğim kitabın üstünde yuvarlanılmış gibi geri gelmesi sonucu kendisine karşı olan bütün ilgim sönüp gitmişti.

Çevremde kitap ödünç vermeyen ortak arkadaşlarımızı eleştiren, hafiften alaya alan kişiler var. Onlar böyle konuşunca içten içte, "bir bilsen, ben de öyleyim" diyorum. "Yahu ne olacak?" sorusunun cevabı bana genelde kötü dönüşlerle oldu. Ben de artık ödünç vermiyorum.

Çözümüm, ya kitabı doğrudan kendisine hediye etmek etmek ya da ona aynı kitabın yenisini alıp vermek.

Bibliyomani aşamasını hariç tutarak sormak istiyorum: Siz ne düşünüyorsunuz? Bir nesneye aşırı değer biçme, Bir tür bağımlılık mı bu? Burnu büyüklük mü? Yoksa karşı tarafın empati kurma vakti geldi mi? Sürekli kötü deneyimler yaşıyor olmamızın nedeni biraz da sakınan göze çöp atar durumu olabilir mi?

Not: e-kitap ve e-okuyucularla birlikte bunların kırılacağını düşünüyorum.

Çevrimdışı sunbae

  • **
  • 50
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ödünç Kitap Verme Sorunsalı
« Yanıtla #1 : 25 Aralık 2017, 13:26:54 »
Benzer bir durum iki kez benim başıma geldi. Birincisinde 1984 basımlı İkizler yayınevinden çıkmış olan "1984" romanı ilk 22 sayfası eksik olarak geri gelmişti. (Hazır aklımdayken nadir'den bakayım.)
İkinci olarak çocuğun sınıf arkadaşına verdiğim bir İthaki kitabına - Frankestein olması lazım - meyve suyu döküldüğünü öğrendim. Kitabı geri getirmeye korkmuş. Kitabın parasını verdi ama kitabın yeni baskısı yapıldığı için kapağı farklı oldu.
Bu yüzden kimseye kitap vermiyorum. Zaten bilimkurgu deyince biraz geri duruyorlar.
Kendi adıma konuşuyorum, başkalarına kitap vermeyişim burnu büyüklük veya bağımlılık değil, aksine kitaplarıma değer verdiğim içindir.

Çevrimdışı milenya

  • **
  • 260
  • Rom: 6
  • Belki de Tanrı bize inanmıyor!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ödünç Kitap Verme Sorunsalı
« Yanıtla #2 : 25 Aralık 2017, 17:27:11 »
Ödünç vermekten vazgeçtiğim, pes dedirten hikayemi anlatayım ben de. Kitabı jilet gibi verdim, bana dönüşünde kitap artık olması gereken dikdörtgen prizma değildi. Silindirik bir haldeydi. Üstene su dökülmüş, kaloriferde kurutulmuş, kurutulurken petek ile duvar arasında biraz yuvarlanmış. O kitabı hala sever saklarım, arkadaşım için aynı şeyi söyleyemem.  :aww


Çözümüm, ya kitabı doğrudan kendisine hediye etmek etmek ya da ona aynı kitabın yenisini alıp vermek.


Benim de net çözümüm bu ama benim etrafımda anlayışla karşılanıyor. Kitaplığımı gören ya da bilen biri bazen istiyor gibi oluyor ben ödünç vermediğimi söyleyince bana hak veriyorlar. Ben aynı şekilde ödünç kitap da almıyorum. Kitap ödünç vermek biraz garip kaçmaya başladı uzun zaman sakınınca. Geçmişte yaşadığım ödünç verme travmalarından ziyade bir de kitabı ihtiyaç olarak görmekten dolayı özelleştirdim sanırım. Üç beş numara miyop birinden gözlüğünü istemek nasıl tuhafsa kitap istemek de öyleymiş gibi. Yahu arkadaşım senin de bu gözlüğe ihtiyacın varsa neden ödünç istiyorsun, git al yahu  :inca
Spoiler: Göster

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ödünç Kitap Verme Sorunsalı
« Yanıtla #3 : 26 Aralık 2017, 01:35:54 »
Bir nesneye aşırı değer biçme, Bir tür bağımlılık mı bu? Burnu büyüklük mü? Yoksa karşı tarafın empati kurma vakti geldi mi? Sürekli kötü deneyimler yaşıyor olmamızın nedeni biraz da sakınan göze çöp atar durumu olabilir mi?

Durum kitap açısından değerlendirilirse, kişisel olarak özen ve dikkat ettiğim hususa bir başkasının da aynı hassasiyetle yaklaşmasını anormal bulmuyorum. Sonuçta ona ait olmayan ve ayrıca başkasının değer biçtiği bir şey ödünç alınıyor. Adı üstünde "ödünç" bu. Nasıl alındıysa öyle geri verilmeli. Hayatın genelinde de herhangi bir eşyanın sağlam geri gelmesine ne kadar hassassa kitap içinde aynı hassasiyet gösterilmeli.

Tamam, kitapları okuyup raflarına kaldırıyoruz. Fakat bu, sahibinden alındığı gibi geri verilmeyeceği anlamına gelmiyor. Kırılabilecek alet edevatın sağlam geri gelmesi ne kadar önemliyse, kitabınki de öyle. Aynı prensip geçerli; benim onu başkasına verebilmem için onu benden aldığın haliyle almam gerek. İllaki başkasına da vermem için gerekmeyebilir. Düşük ihtimal ama belki tekrar incelemem gerekeceğinden elime sağlam geçmesi gelecekte önemli olacaktır.

Kitaba devamlı kullanılacağı için dikkat edilmesi gereken eşya gibi davranılmalı. Ayrıca, kitaplığımdaki kitap kişisel eşyamdır. Ve eşyamı nasıl emanet verdiysem öyle geri almak isterim. Aksini kabul etmiyorum.

Kazalar olabilir. Kabul. Ödünç aldığım cdyi servis aracının otomatik kapısında kırdırmışı zamanında. Kaza dediğin beklenmedik yerde oluyor işte. Olduktan sonra ne çare?! Ama "Kitabını mı yedik!" havasında çıkışarak olayı kapatmaya çalışana da güvenmem. Haksız olduğunu bile bile üste çıkmaya çalışana da kolayca güvenilmez zaten.

Neyse, konuyu kitap ödünç vermeden çıkartıp karakter analizi yapmaya getirdim. Daha fazla saptırmadan konuyu sonlandırıyorum.

Alıntı
Not: e-kitap ve e-okuyucularla birlikte bunların kırılacağını düşünüyorum.

İhtimal dahilinde. Popülerlikleri ve kullanımları da artış gösterse, ne iyi olacak :-\

Çevrimdışı yavanna

  • **
  • 109
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ödünç Kitap Verme Sorunsalı
« Yanıtla #4 : 26 Aralık 2017, 10:51:26 »
Zamanında 6:45 fantastik kitapların bir çoğunu basıyordu. Yüzüklerin Efendisi tutkunu biri olarak sevdiğim bir arkadaşıma Silmarillion'u okuması için verdim ve üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen hala geri alamadım.
Yüzsüzlük de olsa defalarca kez istedim kitabımı. Hala görüşürüz hala lütfen getir kitabımı, 6:45 çevirileri her ne kadar kötü de olsa bende arşiv niteliğinde, hobi niteliğinde bir seri. İthaki'de de aynı şekilde, elimde Roverandom ya da Hobbit olmasına rağmen ciltli baskılarını da alıyorum.
Çok uzağa gitmeyelim ,kişilik arayışında olan kuzenime de okuması için 4-5 kitap verip hala geri alamadım ve bu kitaplar felsefi değeri olan, özenle seçilmiş defalarca okunmuş, zaman zaman okunmaya ihtiyaç duyulan kitaplar. Ona da bir kaç kez bitirdiysen kitapları ablacım, sayım yapıcam getirirsen iyi olur gibi uyduruk şeylerle istedim fakat geri alamadım.

Kitapların üzerlerine notlar alan, kurşun kalemlerle altını çizen, kitabı özleyince o güzel satırlara tekrar sığınan biri olarak benim için ödünç verme olayı bu saatten sonra bitmiştir.
Kitaplara ya da okumaya gerçekten değer veren insanlar zaten "ödünç vermek" ne demek bunun cevabını bilen insanlardır. O yüzden hiç çekinmeden, sıkılmadan ödünç vermiyorum kitaplarımı üzgünüm deyip, hediye etmek ya da indirim gördüğümde haber vermek gibi zahmetlere giriyorum.
Bencillik değil bu, bağlılık olarak nitelendirebilirim ancak.

Her baktığımda içim yanıyor, o Silmarillion buraya gelecek! :(

Spoiler: Göster

Çevrimdışı Newarre

  • *
  • 13
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ödünç Kitap Verme Sorunsalı
« Yanıtla #5 : 26 Aralık 2017, 16:56:19 »
Bence buna nesneye fazla değer vermek olarak bakılmamalı. Her ne kadar cebimden veya çantamdan e-kitap okuyucumu ayırmasam da basılı kitap okumaktan vazgeçemiyorum. Bu nedenle son 1.5 senedir sürekli aynı anda en az iki kitap okuyorum. Ama kitaplarımın başkasında olma fikri bile beni irrite ediyor. Bu biraz da travmatik bir durum; lisede neredeyse en sevdiğim kitap olan Rüzgarın Adı'nı tutmaya bile kıyamadan okurken dil ve anlatım hocası yanıma geldi ve "Ne okhuyon la sen ver bakham!" dedi (Aynen böyle dedi :( ). Ve kitabı almasıyla kıvırıp rastgele bir sayfa okuması bir oldu. Kuzenlerimden ve arkadaşlarımdan geri gelmeyen kitaplardan sonra edebiyatla az buçuk iç içe olan birinin bu tavrı artık bardağı taşıran son damla olmuştu. Yaklaşık her 2 ayda bir kulaklığı kopan, telefonu yerlere düşmekten bir hal olmuş, maddi konularda oldukça tutarsız davranan, çoğu şeye karşı umursamaz davranan benim bile bu konuda tavrım sert bir hale dönmüşken bence hepimiz haklıyız onlar haksız :D .
“You cannot buy the revolution. You cannot make the revolution. You can only be the revolution. It is in your spirit, or it is nowhere.”
― Ursula K. Le Guin, The Dispossessed

Çevrimdışı bayramallanpoe

  • *
  • 13
  • Rom: 0
  • Nostaljik Portakal 🍊
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ödünç Kitap Verme Sorunsalı
« Yanıtla #6 : 27 Aralık 2017, 00:49:38 »
Sınıfta çocuğun birine okusun diye Kaplan! Kaplan! verdim -ki okuduğum en güzel üç kitaptan birisi- ve Penguin'in çok eski bir baskısı olan Platon'un Republic'ini vermiştim. Aradan üç ay geçti, eleman kapağını açıp bakmadı bile kitaplara. Ama tabii bu üç ay içinde aramız bozuldu, kitapları da isteyemedim, o da vermedi. Ben de en son yüzsüz yanımı takınıp istedim 😈. Daha var birkaç böyle olay ama genel olarak okumadıkları gibi kitabı da getirmiyorlar. Ya okumuyorsun madem kitabı geri getirsene kitap düşmanı! *sinirden ağlar*
Dallarımın yeni meyvelerinin tadına bakabilseydin keşke.
Hangi gezegen ördü aramıza yüksek duvarını ölümün?

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
Ynt: Ödünç Kitap Verme Sorunsalı
« Yanıtla #7 : 27 Aralık 2017, 04:01:40 »
yavanna, süper kitaplar. Oradaki yüzüğü de adını hatırlamadığım bir siteden zamanında bir arkadaşıma hediye etmiştim. Yüzük kutudan çıkınca ne kadar şahaneydi ya. Arkadaşım sevinçten göklere çıkmıştı. Yandaki başka arkadaşlarım da mükemmel tasarımlı yüzüğü görünce delirmişlerdi. Herkes sırayla boynuna takmıştı hahaha. Bir arkadaşım da yüzüklü fotoğrafını, güç bende artık, diyerek kardeşine yollamış ve liseli kardeşi fotoğrafı görür görmez akşamın o saatinde koşarak yanımıza gelmişti. Yüzüğü görünce ciddi söylüyorum nutku tutulmuştu. Dediği ilk şey de, bunu bana sat abi, olmuştu. Şaşkın ya.

Bence o kadar da önemli bir mevzu değil. Ben biri kitap isteyince kitabın manevi değeri yoksa veya baskısı tükenmemişse direkt veriyorum. Elbette gidip de dönmeyen çok kitap oldu böyle ama ben bunu eksiklik olarak görmüyorum. Camus'yu hatırlarsınız diyor ya, insanlar ne kadar az okurlarsa o kadar çok kitap alırlar, diye. Eksikliği fark edilmeyecek bir kitapsa sorun yok bence, üstelik bir daha okumayı düşünmediğim bir kitabı direkt veriyorum. Bence kitaplara sahip olmak abartılan bir şey mühim nokta kendince önemli kitaplara sahip olmaktır. Mesela benim kitaplıktaki kitap sayısı ne kadar kitap satın alsam da yılın tamamında aynı gibidir çünkü kitaplık taşınca hemen oradan birkaçını alır hediye ederim.

Akıllı arkadaşlarımız kitabı gerçekten zamanında getiriyor ama bir de pek akıllı olmayanlar var, ki bence asıl bunlara kitap vermeliyiz. Bir keresinde gençlik kulübü gibi bir ortamda pek akıllı olmayan bir tip benden kitap istedi ve ben de düşünmeden tamam dedim. Sonra samimi arkadaşım dedi ki, bu çocuk kitabını ya getirir ya getirmez verme bence, ben de arkadaşıma dedim ki, giden bir kitap varsın gelmesin ama belki o kitap bu şaşkının hayatını değiştirir. Belki çoğunun hayatını değiştirmedi ama olsun giden sonuçta bir kitap, içindeki düşünceleri hâlâ bende. Şu an bile biri kitap istediğinde baskısı tükenmiş olanlar, hediye gibi özel şeyler veya sürekli bakındıklarım haricindekileri düşünmeden veriyorum. Varsın gelmesin.

Ama bir gün lisansüstünden denk geldiğim bir kadın birkaç akademik kitap istemişti. Bilirsiniz akademikler daha da pahalı. Ona da vermiştim ama kalleş karı getirmedi geri. Ona kızgınım bakın. Bu hadiseden sonra aşırı pahalı kitapları da paylaşmama kararı aldım. Yani dediğim gibi, yokluğu manevi veya maddi bir değer kaybına yol açmayacak ise ben hep verme taraftarıyım çünkü hani derler ya belki kuş taşa değer diye, ha işte, ondan olur da bir kişi daha kazanmış oluruz.

Kitap verme hadisesiyle ilgili en acıklı öykümü de anlatayım, biraz uzundur. Bence herkes bir öyküsünü anlatsın böyle, memleketteki insan manzaralarını görmüş oluruz.

Bir gün -üniversite 3- sınıfta oturuyordum. Elimin altında henüz bitirmiş olduğum kitap vardı ve onun üzerine düşünmekteydim ve bir taraftan da onunla ilgili almış olduğum notlardan örülü kâğıdı incelemekteydim. Sonra İhsan gelip oturdu yanıma. Severim İhsan’ı. Efendi,  delikanlı, doğru sözlü bir insandır. Kafası derini almaz ama sözleri derinden gelir. Bu sebepten kendisine Baba İhsan derdim. Sürekli kumaş, takım falan giyerdi ama öyle yeni parlak şeyler değil, baba yadigârı saygın şeylerdi. Kitabı ona övünce dedi ki, ver ben de okuyayım. Ben de ona dedim ki, kitap emrinde Baba İhsan. Neyse Baba İhsan kitabı aldı. Ertesi gün geldi dedi ki, yüz sayfa civarında okudum şimdilik çok anlamlı gidiyor. Şaşırdım, Baba şaşırtmıştı beni. Kitap üzerine bayağı konuştuk ve üstelik bu her gün böyle sürdü. Ha bu arada verdiğim kitap Nietzsche Ağladığında’ydı. Ben tabii Nietzsche’nin diğer kitaplarını da okumuş olduğumdan Baba İhsan'ı türlü derin konularda da bilgilendiriyordum ve o da hakikaten müthiş dinliyordu. Bugün söylediğim şeyin üzerine düşünerek ertesi gün yeni fikirlerle geliyordu. Bu süreç bir hafta falan sürdü. Hem o bilgilendi hem ben. Çok şahane mutlu olmuştum bu kitabı Baba İhsan'a verdiğime. Neyse gelelim Baba İhsan'ın kitabı bitirdiği güne. Ben amfinin en arka sırasında oturmuş ve oradan hocanın masasına kadar sorunsuz şekilde gidebilecek mükemmel kâğıt uçağı tasarlıyordum. Ben aşırı süper kâğıt uçağın tasarımına dalmışken birden Baba İhsan belirdi karşımda ve dedi ki, kitabı bitirdim çok güzeldi eyvallah. Ve kitabı önümdeki sıranın üstüne koyduktan sonra pat diye dönüp gitti. Başka da bir şey demedi. Çok şaşırdım gerçekten. Baba İhsan ne yapmıştı az önce. Yoksa Baba İhsan'a bir yamuk yaptım da beni mi cezalandırıyordu böylesine bir tavırla. Yaklaşık bir haftadır kitap üzerine çok güzel şeyler paylaştıktan sonra final böyle olmamalıydı Baba İhsan. Senin oturaklı kişiliğine yakışmadı. Ön sırada oturan Kesik Fehmi yapsaydı bunu neyse de sen yapmamalıydın Baba İhsan. O an ciddi ciddi sana Baba demeyi bırakmayı düşündüm Baba İhsan. Neyse şoku atlattıktan sonra kitabı elime aldım ki bir de ne göreyim. Kitap yaklaşık üç gün çayda bekletilmişti, o derece. Sayfalar çok kötü, böyle şişmiş, patlıcana dönmüştü. Muhtemelen Baba İhsan kitabı masaya bıraktıktan sonra kendisine demli bir çay alarak tekrar masaya dönmüş ama o asil duruşuna yakışmayan bir şekilde çayı dökmüştü kitabın üzerine. O andaki, Baba İhsan gibi kendini bilen, mert birinin alabileceği panik hâlini düşününce gerçi hâlâ gülmem geliyor. Beni yine güldürdün Baba İhsan. Ama keşke adamlığına yakışır bir şekilde kitaba çay döktüğünü söyleseydin Baba İhsan, inan minnacık bile kızmazdım sana, kızamazdım. Sen ki beni bir keresinde müdavimi olduğun kahvehaneye götürmüştün hani, dönüp demiştin ki, usta iki Osmanlı ama hatırlısından olsun, diye. Yaa, bunlar unutulur mu Baba İhsan. Senin canın sağ olsun giden bir kitap olsun. Ama keşke hayatındaki tek yamuğu da yapmamış olsaydın bana. Her şeye rağmen Baba İhsan'sın sen ve öyle de kalacaksın. Ha bu arada, kitaba dökülenin çay olduğunu nereden anladın diyebilirsiniz. Ben Baba İhsan'a hiç sormadım ne dökmüş olduğunu. Ama cevabı yine bir gün Baba İhsan'larda sobanın kenarında oturup çay yudumlarken Baba İhsan'ın ta kendisi vermişti: Babalar çay içer.