Bölüm 3 – Mezuniyet
Büyük salonun her yeri balonlar ve süslerle kaplanmıştı. Yüksek tavandan aşağıya vuran renk renk ışıklar ve çalan hareketli müzik neşeli bir hava veriyordu ortama. Tabi deli gibi dans edip gülen, birbirleriyle sesli şekilde sohbet eden ve durup dururken sevinç nidaları atan büyük lise son topluluğununda bu atmosfere olan katkısı bayağı büyüktü. Salonun bir başına kurulmuş sahnede pek duyulmamış bir grup canlı müzik çalarken, herkes olabildiğince iyi vakit geçirmeye çalışıyordu. Sonuçta bu hayatta bir kez başa gelen bir olaydı; mezuniyet partisi.
Selim ve iki arkadaşı salonun uzak köşesinde bir platforma oturmuş muhabbet ediyorlardı. Dans eden gençlerden ilginç hareketler yaparak kalabalığı eğlendiren arkadaşlarına gülerek yorum yaparlarken, yanlarına sınıflarından bazı kızlarda gelince muhabbet uzamıştı. Şimdi lise boyunca birbirleriyle çok iyi arkadaş olan koca bir grup bir arada eski günleri yad ediyor, bolca gülüyorlardı.
''Peki siz Selim’in müdür yardımcısının odasında sigara yakma macerasını biliyor musunuz?'' diye çok büyük bir anons yapıyormuş gibi heyecanlı bir şekilde konuştu Ufuk. Selim’in lise 1 den beri sınıfında en iyi anlaştığı arkadaşlarından biriydi kendisi. Sarı saçlarını genelde uzun bırakıp havaya diker, okulun her töreninde mutlaka hocalardan ihtar yerdi. Ela renkli gözleri ve basketboldaki yetenekleriyle okuldaki tüm kızların dikkatlerini üzerinde toplamayı her zaman başarmıştı. Muhabbetlerini dinlemek ve yorum yapmakta hep Selim’e düşerdi.
Sohbetleri giderek koyulaştı, eğlenceli anılardan bahsettiler uzun uzun. Bir yerde hocalara sardılar muhabbeti. Alınan cezalardan ve kimsenin bilmediği perde arkası olaylardan bahsederken oldukça güldüler. Okuldan kaçma muhabbetleri, ilk günleri, derslerdeki aksiyonları derken en sonunda öyle bir yere geldiler ki kahkahalar gülümsemeye dönüştü, kafalar öne eğildi.
''Şaka maka bitti ha.'' Kafasını yere eğip söylemişti Ufuk bunu. ''Lise bitti. Vay be.''
''Ya sorun olmaması lazım aslında, liseden sonra da buluşuruz ki?'' diye heyecanlı bir şekilde konuşmaya çalıştı kızlardan biri.
''Buluşcaz tabide, aynı olmıcak ki kızım. Derslerde ettiğimiz muhabbetlerin tadını ne vericek ki bi daha?''
''Biz sadece lise bitene kadar arkadaş olacağız demedik hiçbir zaman. Okul bitsin bitmesin fark etmez, birbirimizi gene buluruz, gene aynı sohbetleri eder beraber gezeriz. Önemli olan niyet değil mi sonuçta?''
''Bak burada alnından öperim senin be!'' deyip platformdan zıplayarak indi Ufuk ve az önce konuşan arkadaşının boynundan tutup gerçektende alnına bir öpücük koydu. Sonra kahkahalar arasında hiçbir şey olmamış gibi kafasını çevirdi ve biraz uzaktaki bir yere baktı.
''Şşşt. Şu kız kim lan? Bizim okuldan mı?'' diye sordu gözlerini ayırmadan.
'Dedektörümüz gene devrede' diye düşünerek güldü Selim, bütün kafalar bir anda Ufuk’un baktığı yere dönerken. Kafasını kaldırıp dans eden kalabalığın dışında duran kızlara baktı tanımadığı var mı diye. ''Kim yaa?'' diye sordu kızlardan biri oldukça meraklı bir şekilde. ''Bak şurda dans edenlerin biraz gerisinde, kot pantolonlu.'' Kız kafasını uzattı tekrar bakmak için, Selim’de o tarafa bakıyordu ama kot pantolonla baloya gelen bir kız görebileceğinden emin değildi doğrusu.
''Sen hayal görmeye başladın ha'' deyip Ufuk’un kafasına hafifçe vurdu Burcu. Oda en iyi arkadaşlarından biriydi Selim’in, rahat bir kızdı ve bu özelliği Selim’in her zaman hoşuna gitmişti. Ufukla da çok iyi anlaşmaları ve onunla çıkmayan sayılı kızlardan biri olması da Selim’in ona karşı saygısını arttıran bir etmendi tabi.
''La valla gördüm, yalan mı söylicez size ya? Kahverengi saçlı bir kızdı orta boylarda. Az önce şurdaydı daha.'' diye itiraz etti Ufuk, ama oda bahsettiği kızı artık göremiyor gibiydi. ''Yavrum mezuniyet balosuna kot pantolonla gelir mi hiçbir kız? Hayal mi görmeye başladın Merve’den ayrıldığından beri?'' diyerek güldü arkadaşlarından birisi. ''Bak şimdi başlarım Mervenden..''
Konu bu kez Ufuk’un çıktığı kızlara ve son sevgilisine dönmüştü ve muhabbet eski neşeli halini geri kazandı. Selim ise hala Ufuk’un bahsettiği kızı arıyordu gözleriyle.
'Kahverengi saçlı, bir baloya kot pantolonla geliyor.' Aklına tek bir isim geliyordu bunu yapabilecek, onu da çok iyi tanımıyordu gerçi.
'İyide ne yapacak benim mezuniyet partimde?' Kafasını iki yana salladı ve bu düşüncesine olasılık vermeyerek muhabbete döndü. Ufuk’un konuda altta kalmak üzere olduğu anda araya girip arkadaşını kurtardı.
Mezuniyet partisi oldukça neşeli geçiyordu. Bir zaman sonra canlı müzik yavaşlayıp ışıklar loş bir hale geldi, dans bir anda tempoyu düşürdü. Duygusal anlar başlamıştı mezuniyette, bazıları belki son kez görüyorlardı birbirlerini. Yavaş çalan müzik eşliğinde ağır bir dans başlarken, itiraflar ve hatırlanacak anlar çoğaldı yavaş yavaş. Sessiz konuşmalar başladı aşıklar arasında, lise aşklarının bazıları başlıyor, bazıları bitiyordu. Selim ve Ufuk bir süre oturdukları yerden izlediler partiyi sessizce. Neden sonra Ufuk Selim’in kulağına eğildi.
''Aslı’dan bir hamle bekleyebilirsin yakında. Kulağıma bazı söylentiler geldi de.'' diyerek sırıtıp göz kırptı. ''Nerden çıktı bu şimdi?'' diye sordu Selim şaşırarak. ''Duydum abi, mezuniyette senle konuşmak istiyormuş falan. Kulağımız deliktir biliyorsun.'' diyerek küpeli kulağını gösterdi Ufuk. Selim bu ince espriye tepki vermedi, şaşırmıştı.
Aslı onların sınıf arkadaşıydı. Sarı düz saçları, uzun boyu ve mavi gözleriyle okulun en güzel kızı olduğunu söylerdi herkes. Kendisiyle iyi anlaşırdı ama hiçbir zaman arkadaştan öte düşünmemişti Selim onu. Okuldan birisiyle çıkacak olsaydı teklif edeceği ilk kız o olurdu elbette, yalnızca güzelliğiyle değil birçok hareketiyle de insanların birlikte olmak isteyeceği türden birisiydi. Ama şimdi kendisine karşı bir şeyler beslemesi garip gelmişti.
''Hacı iyi daldın ha. Kabul etmemeyi düşünmüyorsun herhalde?''
'Ne düşündüğümü ben biliyor muyum ki..' ''Bilmiyorum abi. Garip geldi bir anda. Nerden duydun ki sen bunu?''
''Ya duydum işte karıştırma orasını, aha ordalar.'' Eliyle gösterdiği yerde Aslı ile Burcu sohbet ediyorlardı. ''Ben, git önce sen bir konuş derim, ondan teklif gelmeden önce. Zaten geliyolar buraya bak. Napçaksın?'' Selim baktı, gerçekten yanlarına geliyorlardı. Aslıyı yukarıdan üzerine vuran ışıkta gördü yürürken. İçinden hafif bir ıslık çaldı istemsizce. Üzerinde yeşil, askılı bir elbise vardı Aslı’nın. Uzun sarı saçları özenle yapılmıştı, elbisesinin omuzlarından aşağıya dalgalı bir şekilde uzanıyordu. Selim’in yüzyılın en saçma icadı olarak adlandırdığı topuklu ayakkabılardan belki de en şık olanın üzerinde, kendisine doğru yavaşça yürüyordu. Ufuk Selim’in bu haline sırıttı, omzuna bir yumruk attı onu dalgınlıktan çıkarmak için. ''Aah. Tamam lan uyandık.'' diyerek omzunu ovuşturdu Selim, bu arada kızlar yanlarına gelmişlerdi bile.
''Selam!'' dedi Aslı neşeli bir şekilde. ''Siz niye dans etmiyorsunuz bakiyim?''
''Kimse bizimle dans etmek istemedi.'' deyip dudaklarını büzdü Ufuk. ''Selimde kendisiyle dans edecek boyda birini bulamamış zaten, kızların boy ortalaması kısa yahu naapsın tabi.'' Bir cümlede hem Burcu’ya hem de Aslı’ya gönderme yapma başarısı için içinden tebrik etti Selim arkadaşını. Bir kez daha karşısında duran kıza baktı, daha önce hiç bu manada düşünmemiş olsa da şu an onun herhangi bir teklifini kabul etmemek mümkün değildi.
''O zaman biz kurtarıyoruz sizi bu vahim dertten.'' diyerek Selim’i kolundan tuttu Aslı. Burcu da Ufuk’a yavaş bir yumruk attı az önceki esprisi için, sonra dans etmek üzere ortaya sürüklediler erkekleri.
''Havada da dolunay var bugün, dışarısı romantiktir baya.'' diye sırıttı Ufuk dans pistine giderlerken. Selim istifini bozmadı. ''Merve gelmedi mi mezuniyete?'' deyip aynı sırıtışla karşılık verdi arkadaşına. Aslı Selim’i sürüklemeyi bırakıp yüzünü dönmüştü bu arada. Ufuk son bir kez ''Hain'' deyip kalabalıkta gözden kayboldu, şimdi kalabalığın içinde yalnızdılar ikisi de. Aslı Selim’in omzuna attı bir elini, diğeriyle de onun elini tuttu. Müzikle uyumlu yavaş bir dansa başladılar yeni parçayla birlikte. Selim karşısındaki kıza bakakaldı bir süre, daha önce bu kadar güzel olduğunu gerçekten fark etmemişti.
'Belki sadece arkadaş olarak gördüğüm için.' diye düşündü. Kendisine gülümseyen kıza bir daha baktı,
'Körmüşüm lan ben.' ''Gene ne var aklında düşünen adam?''
''Her zamanki gibi. Ne olacak bu dünyanın hali falan.'' dedi Selim gülerek.
''Kendini hiç düşünmez misin sen?''
''Ufuk genelde onun için vakit bırakmıyor.'' deyip hemen yakınlarında dans eden arkadaşına bir bakış attı. Aslı güldü, ''Mezuniyetteyiz.'' dedi. ''Bari bugün düşün.'' Selim cevap vermedi. Kafası gene dolmuştu bir anda. Karşısındaki kız çok iyi bir arkadaşıydı normalde, eğer çıkarlarsa eninde sonunda ayrılacaklarını da biliyordu. Teklif etsem mi etmesem mi diye çelişkiye düşmüştü. Halbuki normalde aklında böyle bir şey yoktu baloya gelirken.
'Saol Ufuk ya.' diye düşünüp gene pis bir bakış attı en sevdiği arkadaşına.
''Yazın bir planın var mı?'' diye sordu Aslı. Düşüncelerinden bir an sıyrılamadı Selim, bazen böyle aşırı yüklenme oluyordu kafasında. Hiçbir endişeye yer vermedi bir an, içinden geleni yaptı.
''Senden hoşlanıyorum.'' dedi hiç beklemeden. Aslı durdu, dans etmeyi kesti, kafasını hafif geri çekti.
''Birinden mi duydun?'' diye sordu Aslı açık olarak. Selim kaşlarını kaldırdı, ''Neyi?'' dedi şaşırmış gibi yaparak. Aslı tereddüt etti ''Doğruyu söyle.'' dedi biraz alınmış bir şekilde. Selim bir süre sustu. ''Ufuk söyledi.'' Aslı bir off çekti ve Selim’in elini bıraktı. ''Ya rezil oldum şimdi sana.''
''Saçmalama.'' dedi Selim. Sonra kendilerini izleyen birkaç kişi gördü. Onlara öldürücü bir bakış attıktan sonra kafasını önüne eğmiş duran Aslının elinden tuttu ''İstersen dışarıda konuşalım bunu.'' Aslı tepki vermedi, sadece yürüdü. Beraber salondan çıkarlarken kendilerine bakanların sayısı bir hayli artmıştı.
Büyük salondan dışarı, serin geceye çıktılar. Ufuk’un söylediği gibi dolunay vardı bu gece. Açık olan havada her yer ay ışığıyla aydınlamıştı. Salonun dışındaki ufak bahçede müziğin gürültüsü de yoktu, yalnızca gecenin doğal sesleri geliyordu kulağa. Beraber kısa bir süre yürüdüler ve bahçenin sonundaki bir banka oturdular. Sessiz kaldıkları uzunca bir sürede düşüncelerine geri dönmüştü Selim.
'Yanlış mı yaptım lan acaba?' Aslı’ya kaçamak bir bakış attı.
'Kızgın ya da üzgün görünmüyor ama. Hem birinden mi duydun diye sorduğuna göre işin içinde doğruluk payı da var. Gene de yapmasa mıydım? Ulan Ufuk, ulan Ufuk!' ''Söylediğinde ciddi miydin?'' diye sordu Aslı bir anda. Önce afalladı Selim, düşüncelerini bir köşeye attı.
''Tabi ki ciddiydim.'' diye cevap verdi. ''Neden yalan söyleyeyim ki bu konuda?''
''Bilmem.''
Bir süre daha sessiz kaldılar. Neden sonra konuşan kişi Selim oldu. ''Bak'' dedi Aslının elinden tutup kendisine çevirerek. Mavi gözlerin kendininkileri bulmasını bekledi kısa bir süre, sonra devam etti. ''Senden hoşlanıyorum tamam mı? Sen bana bunu söyleyecektin diye değil, bunu şimdi söylüyorum çünkü senin bana karşı böyle bir şey hissedip hissetmeyeceğini bilmiyordum ve bugün duymam gerekeni duydum.'' Tabi bunların çoğu yalandı ama Selim’in fark ettiği bir şey varsa o da hoşlanmanın zamanla olduğuydu. Bunu hiç düşünmemiş olsa da Aslı’yla birlikte olmayı kesinlikle isterdi. Hem şu aralar kafa dağıtacak herhangi bir şeye doğrudan meyilliydi. Aslı bir süre tepki vermedi, sonra sadece gülümsedi.
''Şimdi'' dedi Selim, ''Benimle çıkmaman için bir sebep göremiyorum?'' Aslı güldü,
'gülünce hakikaten daha güzel oluyormuş' ''Bu evet mi demek oluyor?''
Kız başını evet anlamında salladı. Serin bir rüzgar esti küçük bahçede. Aslı hala utanmış görünüyordu bu durumdan dolayı, kafasını gene çevirdi. ‘Doğaldır abi, oluruna bırak şimdilik’ diye düşünerek bir şey yapmadı Selimde. ''İçeriye geçelim mi?'' Aslı bir kez daha kafasını tamam anlamında salladı ve salona ağır adımlarla geri döndüler.
Salona geri girdiklerinde müziğin tekrar hareketlenmiş olduğu fark ettiler. Bu onlar için iyiydi çünkü okulun en popüler kızlarından birinin son gün biriyle kol kola gezmesi, giderayak bir sürü dedikodunun çıkmasına ve farklı düşüncelerin canlanmasına sebep olabilirdi. Salondaki herkes deli gibi dans ederken Selim ile Aslı’yı da pek fark eden olmamıştı. 'Dedektör' Ufuk hariç tabi. Beraber küçük bara doğru giderlerken Ufuk onları görmüştü, kalabalığın içinden Burcu’yla birlikte yanlarına geldiler. ''Naber?'' diyerek Aslı’nın koluna girdi Burcu hemen. Arkadan gelen Ufuk’un her yeri ter içinde kalmıştı, bezgin bir şekilde Selim’in yanındaki bir sandalyeye bıraktı kendini.
''Paslanmışım arkadaş, paslanmışım.'' Selim sırıttı. ''Ağzımızda sigarayla basket oynadığımız günlere say.'' dedi kendisine ve arkadaşlarına kola doldururken. ''Burcu ufak tefek falan ama durmuyor yerinde abi. Sabahtan beri iflahım kurudu dans etmekten.''
''Bana meydan okurken düşünecektin onu.'' diyerek sırıttı Burcu.
''O değil de, senin bir duman alman lazım Ufuk, belli. Gel senle bi dışarı çıkalım biz.'' deyip arkadaşına kolasını uzattı Selim. ''Hay ağzını öpeyim'' diyerek bir anda kalktı yerinden Ufuk ve ''Müsaadenizle'' diye yapmacık bir reverans yapıp Selimle beraber salondan çıktılar.
Rüzgar daha serin esiyordu artık. Az önce Selim ile Aslı’nın oturduğu banka geçtiler. Selim cebinden sigara paketini çıkartıp bir dal Ufuk’a verdi ve bir dalda kendi ağzına aldı, Ufuk’ta sigaralarını yaktı. Derin bir nefes çekti ilk seferde ve dumanı dışarıya verdikten sonra ''Oh be.'' dedi Ufuk. Sonra elini bankın kenarına yaslayıp oturduğu yerde Selim’e döndü. ''Eee, naaptınız? Hoşlandığını söyledi mi sana?''
Selim derin bir nefes daha çekti.
''Ben ondan önce davrandım.''
''Nasıl lan?''
''Senin dediğin gibi, o söylesin istemedim. Dans ederken baktım konu oraya geliyor yavaş yavaş, senden hoşlanıyorum dedim bir anda.''
''Tam senden beklenecek hareket.'' deyip güldü Ufuk. ''O ne dedi?''
''Utandı biraz, birinden mi duydun falan diye sordu. Bende ispiyonladım seni. Kusura bakmazsın artık.''
''Sorun değil abi.'' dedi Ufuk. ''Her şeyden haberimiz olduğunu bilmeyen yok zaten.'' Selim güldü.
''Neyse, sonra çıktık Aslı’yla dışarı. Bu banka oturup konuştuk biraz falan, fazla nazda yapmadı. Bu hafta başlarız çıkmaya herhalde.''
''Heyt be.'' diyerek arkadaşının sırtına bir tokat indirdi Ufuk. ''Okulun en güzel kızıyla çıkacaksın ha! Ben bile çıkamamıştım Aslı’yla lan.''
''Mütevaziliğine tüküreyim Ufuk'' diye söylenerek izmariti yere attı Selim. Bir süre daha dışarıda oturup muhabbet ettiler. Hava iyice serinlemişti, artık üşümeye başlamışlardı hatta.
''O bileğindeki ne lan bu arada? Gördüm de sormayı unutmuşum. Dövme falan yaptırmadın dimi?''
Selim bileğine baktı, siyah ip şeklindeki çizgileri kastediyordu Ufuk. ''Öylesine yaptım ya, geçici'' diye kestirip attı.
'Yani, umarım geçeceği bir zamanı görürüm.' ''İçeri geçelim abi artık, g.tüm dondu burada otura otura.'' diyerek ayağa kalktı Ufuk. Selim ağzına yeni bir dal almıştı, içeriye girmeden önce biraz daha oturup kafa toplamak istiyordu. ''Sen geç ben gelirim abi. Az daha oturacam.'' dedi arkadaşına. Ufuk ''Peki madem'' deyip titreyerek salona geri dönerken kutudaki son kibritiyle sigarasını yaktı Selim.
''Eğleniyor musun?''
Selim bir anda karanlıktan gelen sesle şaşırdı, kafasını çevirip baktığında baloya kimin kot pantolonla geldiğini öğrenmiş oldu.
''Alacağın bir şey varsa al ve gel. Gidiyoruz.'' dedi Ayça.
''Gidiyoruz?''
''Seni biriyle tanıştıracağım demiştim. Ayrıca görmen gereken bir çok şey var, tabi hala kararında ısrarlıysan.''
''Şimdi mi?'' Bu kadarını da beklemiyordu.
''Sigaranı bitirecek kadar vaktin var.'' dedi ve arkasını dönüp gitti bahçenin dışına doğru yürümeye başladı Ayça.
''Hey! Bir Dakka dur!'' diye arkasından bağırıp kalktı Selim. Ayça durup kafasını çevirdi. ‘’Bugün olmak zorunda mı?’’
''Bugün gitmeyecek olsak karşına çıkmazdım değil mi?''
''Nerde olduğumuzun farkındasın değil mi? Mezuniyetteyim! Göstereceğin şey yarına kadar bekleyemez mi?'' Ayça bunun üzerin kaşlarını çatıp Selim’e döndü.
''Göstereceğim şey bekleyebilir ama ben bekleyemem! Öğrenmek istiyor musun? O zaman gidiyoruz. Git içeri üstün başın ne varsa al, kapının önündeyim.'' dedi ve arkasına bakmadan bahçenin kapısından çıktı. Selim ise olduğu yerde bakakalmıştı kendisine bağıran kıza. Açık olan çenesini kapattı, elindeki sigarayı yere fırlattı ve içinden küfürler ederek salonun yolunu tuttu.
'Üzgünüm ama fıstık gibi bir hatun son model motorsikletiyle dışarıda beni bekliyor mu diyeceğim ben şimdi Aslı’ya?' Salonun kapısından bıkkınca girdi, Ufuk’un hemen kenarda bir arkadaşıyla sohbet ettiğini görerek sevindi ve yanına gitti. ''Ufuk, abi bi gelsene.'' Ufuk arkadaşına selam verip yanına geldi Selim’in. ''Noldu lan?''
''Abi acil çıkmam lazım benim. Aslı’yla Burcuya bi selam vereceğimde, akşam sen bırakırsın değil mi onları?''
''Bırakırım tabi de, apar topar hayırdır?'' diye sordu Ufuk şüpheyle.
''Ben sana sonra anlatırım.'' diye kestirip attı Selim ve kızlara selam verip elinde ceketiyle salondan çıktı. Aslı’nın 'nereye?' sorusunun canını neden bu kadar sıktığını düşünmemeye çalışarak ceketini giydi. Bahçeden çıktığında Ayçayı siyah motorsikletine yaslanmış beklerken buldu. Tek kelime etmeden motorsiklete bindiler.
''Nereye gidiyoruz?'' diye bıkkınca sordu Selim motor hareket etmeden önce.
''İstanbul'un gecesini keşfetmeye.'' diyerek gaza asıldı Ayça.
-------
Fazla uzun oldu, kusura bakmamanızı rica ediyorum. Bir daha bu kadar uzun tutmayacağım.