Bölüm 2
Tesadüf
“Bir şey olmadı değil mi? İyi yani?”
“Sakin olun beyefendi, küçük bir yaraydı. Gayet iyi”
“Neden hala uyanmadı peki?”
Ellie duyduğu seslere bir anlam vermeye çalışırken yavaşça göz kapaklarını araladı. Keskin, bembeyaz bir ışık huzmesi bir anda gözlerine vurdu ve acıyla gözlerini kapattı. Bu olay alışılabilecek bir şey değildi kesinlikle! Daha sonra gözleri kapalı bir halde nerede olduğunu tahmin etmeye çalıştı. Burnu ilaçla karışık temizlik malzemesi kokusuyla yandı “Hastane” diye fısıldadı.
“Bir şey söyledi duydum!”
Ellie tekrar gözlerini açtı, bu sefer beyaz ışığı engelleyen biri vardı karşısında, hafifçe ona doğru eğilmişti. Ellie tam olarak görmeye başladığında kahverengi gözlü, simsiyah saçlı genç bir adamla karşılaştı. Bir şey söylemeden bir süre adama baktı, daha sonra genç adamın yardımıyla doğruldu. Yabancı endişeli gözlerle kızı süzüyordu;
“İyi misiniz?”
Ellie başını aşağı yukarı salladı ve o an başına korkunç bir ağrı saplandı, elini hızla alnına götürdüğünde alnının sol kısmının bantlı olduğunu fark etti. Telaşlı gözlerle genç adama döndü, adam onu rahatlatmak için hızlı hızlı anlatmaya başladı;
“Kırmızı ışık yanmıştı sizin için ve şey… Sanırım siz görmediniz ve geçtiniz ben de o esnada yan taraftan geliyordum. Bir anda karşıma çıkınca… Duramadım ben”
Ellie ne diyeceğini bilemedi, kahrolası dosyalar! Beth onu uyandırmış olsaydı…
“Ailenizi arayacaktım ama numaraları telefonunuzda yoktu”
“Bir ailem yok da ondan”
Genç adam bir anda sustu, hafife dudaklarını ısırdı;
“Ben… Bilmiyordum”
Ellie belli belirsiz ellini salladı;
“Sorun değil. Buradan çıkabilir miyim?”
O esnada hemşire odaya girdi;
“Evet çıkabilirsiniz Bayan orman, önemli bir şeyiniz yoktu zaten. Çıkışınızı hazırlıyorum”
Ellie gülümseyerek hemşireye teşekkür etti. Genç adamın yardımıyla yerinden kalktı. Adamın hoş bir parfümü vardı, üstü başı çok düzgündü ve oldukça yakışıklıydı. Çok telaşlı görünüyordu, Ellie hafifçe onu döndü ve konuştu;
“Adım ne demiştiniz?”
“Ah kendimi tanıtmadım telaştın. Adım Dave Fletcher. Ben..”
“Yeşil Bahçe Kimsesi Çocuk Bakım Evinin sahibisiniz”
Dave şaşkın gözlerle kıza bakıyordu;
“Siz… Nasıl?”
Ellie güldü ve başına yine hafif bir ağrı saplandı.
“Bizim psikiyatri kliğinimizle çalışıyorsunuz, adınızı duymuştum”
Dave’in yüzünde şimdi bir öncekine oranla daha büyük bir şaşkınlık vardı;
“Aman Tanrım sen Mike’ın çalışanlarından mısın?”
Ellie’nin gözleri birden dehşetle açıldı
“Saat kaç?”
“10. Neden?”
“Sanırım artık Doktor Derek için çalışmıyorum”
O sırada Ellie’nin telefonu çalmaya başladı. Telaşla çantasından çıkardığı telefonunda “Matt” yazısını görünce daha da mutsuz oldu. Korkarak telefonunu açtı;
“Matt?”
“Kahretsin Ellie ne cehennemdesin?”
“Matt sakin ol hastanedeyim, gelince anlatırım biraz daha oyala onu n’olur”
“Çabuk ol Ellie!”
Ellie telefonu kapatıp çantasına attı ve umutsuz gözlerle Dave’e baktı;
“Kesinlikel kovulacağım”
Dave gülümsedi, bu Ellie’yi bir anda sinirlendirdi çünkü ortada komik bir şey yoktu. Tam bu saçma gülüşün nedenini soracaktı ki Dave konuşmaya başladı;
“Mike eski bir aile dostumuzdur. Bekle ben arayıp ona bugün gelemeyeceğini çünkü benimle görüşmen gerektiğini söyleyeyim”
Dave giderken hemşirede Ellie’ye imzalaması gereken belgeleri getirdi. Ellie belgeleri imzalarken kadın Dave’e bakarak iç geçirdi;
“Ne kadar şanslısınız, genç adam sizi çok seviyor olmalı. Oldukça telaşlandı doğrusu”
Ellie inanamaz gözlerle hemşireye baktı;
“O benim değil sadece…” cümlenin sonunu getiremedi çünkü Dave onun hiçbir şeyi değildi. Hemşire gülümsedi;
“Buna üzüldüğümü söyleyemem tatlım” dedi ve belgeleri alarak uzaklaştı. Ellie hala inanamaz gözlerle kadını izlerken Dave gülümseyerek yanına geldi;
“Ne oldu?”
Ellie kafasını salladı
“Gereksiz bir şey boşver”
“Pekala o halde ben Mike’la konuştum anlayışla karşıladı. Şimdi bir kahve içmeye ne dersin?”
Ellie gülümsedi;
“Sanırım hayır demem”
Hastaneden çıkıp Dave’in arabasına bindiler. Arabanın önü biraz ezilmişti ama çok hasar yok gibiydi
“Benim arabama ne oldu?” diye sordu Ellie
“İçinden eşyalarını alıp onu çektirttim ve tamire yollattım”
Ellie gülümsedi gerçekten nazik ve düşünceli biriyle karşılaşmıştı. Arabaya binip yola çıktılar. Ellie ilk kez o an başındaki yaraya bakmak için bir fırsat bulmuştu. Yüzünde herhangi bir şey yoktu, sadece alnının sol tarafı kanadığı için olsa gerek yaraya pansuman yapmışlardı.
“Ne talihsizlik” dedi yavaşça. Dave bu fikre katılmıyordu;
“Daha kötüsü de olabilirdi. Hem emniyet kemeri de takmamıştın. Kendini şanslı saymalısın. Neydi o acelen? Ya da neyse şimdi kendini yorma, kahve içerken konuşuruz nasılsa”
Arabada bir süre gittiler, en sonunda küçük bir dükkanın önünde park etiler. Dave arabasan çıkarak Ellie’nin kapısını açtı ve arabadan çıkmasına yardım etti. Ellie küçük dükkanı şöyle bir inceledi. İçeriye loş bir ışık hakim görünüyordu ve oldukça sessiz bir yere benziyordu.
“Dinlenmek için birebir bir yer”
Ellie adama gülümsedi ve içeri girdiler. İçerisi tıpkı Ellie’nin düşündüğü giydi. Loş, küçük ama güzel. Daha içeri girerken bile insan dinlendiğini hissediyordu. İçeri girdiklerinde yanlarına çalışanlardan biri geldi;
“Hoşgeldiniz Bay Fletcher. Lütfen şöyle buyurun”
Yerlerine geçerlerken Ellie güldü;
“Çok sık mı geliyorsun buraya?”
“Her sabah kahvemi buradan alıyorum desem?”
Gülüştüler, içeride rahatsız etmeyen yavaş bir müzik vardı. Kahveleri söylediler ve Ellie sabahtan beri bir şey yemediği için atıştırmalık bir şeyler istedi. Bir süre sohbet ettiler. Dave ona projelerinden bahsetti sonra Ellie’yle ilgili konuştular. Ellie adamla konuştukça kendini daha iyi ve ona daha yakın hissediyordu. Bir süre sonra içeride The Beatles’ın “Because” şarkısı çalmaya başladı. Ellie gülümsedi;
“Bu şarkı severim”
Dave ‘de kıza gülümsedi. Ellie yavaş yavaş çarpıldığını hissediyordu. Gülümsemesi çok güzeldi, gözleriyse ışıl ışıl parlıyordu. Bir süre birbirlerine baktılar, sonra Dave konuşmaya başladı;
“Ellie sana söylemem gereken bir şey var”
Ellie yavaşça kaşlarını çattı, bu şekilde başlayan cümlelerden hoşlanmazdı;
“Ben sana yalan söyledim”
Nasıl yani? Diye düşündü içinden
“Ben bir süredir seni takip ediyordum, tanışmak için fırsat kolluyordum aslında”
#Love is all, love is new#“Yanlış anlama kaza tamamen tesadüf ama ben senden gerçekten çok hoşlanıyorum”
#Love is all, love is you#“Ve eğer kabul edersen daha sonra takrar.. yani görüşmek istersen…”
Ellie diyecek bir şey bulamadı, şarkı yavaş yavaş bitiyordu, o adamdan çok hoşlanmıştı…
“Sanırım bir kaşam yemeğinin bir sakıncası olmaz”
Dave glümsedi ve bir süre daha orada kaldılar. Neden sonra Ellie Dave’in elindeki kesiği fark etti;
“Ah! Lütfen bana bunun bugünle hiçbir alakası olmadığını söyle!”
“Bunun bugünle hiçbir alakası yok”
Ellie inanmamıştı, tek kaşını kaldırıp Dave’e baktı. Adam istemsizce güldü;
“Gerçekten. Birkaç gün oluyor. Görünmez kaza diyelim”
Dave’in kendinden emin yumuşak sesi Ellie’yi ikna etmişti. İkinci kahvelerini de bitirince oradan kalktılar, ardından Dave Ellie’yi eve ıraktı ve bir sonraki akşam için sözleştiler. Ellie yüzünde kocaman, anlamsız bir gülümsemeyle eve girdi. Kapıyı yavaşça kapattı ve salona doğru yürüdü, televizyon bıraktığı gibi duruyordu ama önemsemedi. O sırada kapı tekrar açıldı;
“Beth?”
“Ben geldim”
Ellie yüzündeki gülümsemeyi biran olsun bozmadan Beth’i karşılamaya gitti, Beth arkadaşının neden bu kadar mutlu olduğuna anlam veremez bakışlarla onu süzdü;
“Pekala şimdi korkmaya başlıyorum?”
Ellie bir anda her şeyi anlatmaya başladı. Dave’in ona nasıl çarptığını ve onun Dave’e nasıl çarpıldığını…
“Vay canına! Güzel hikayeymiş gerçekten de. Böyle şeyler filmlerde olur sanırdım. Demek yarın için sözleştiniz?”
“Evet!!” dedi Ellie, çok heyecanlıydı
“Tanrım çocuk gibisin El, nasıl da heyecanlanmışsın!”
İkisi de güldü;
“Evet haklısın sanırım. Neyse biraz havam değişsin madem” kumandaya uzandı ve haber kanallarından birini açtı;
“Bakalım dünyada neler oluyor?”
Beth gülümsedi;
“Dünyanın senin etrafından dönmediğini hatırlaman güzel”
Televizyonda koyu kumral saçlı kadın muhabir televizyon başındakileri uyarıyordu;
“Şşşşt, şunu dinlemek istiyorum”
“Şimdiki haberimiz için lütfen küçük çocukları ekrandan uzaklaştırın…”
Ellie’yle Beth kuşkuyla birbirine baktı
“Geçen haftalarda kaybolan beş çocuğun cesetleri dün şehir dışında terk edilmiş bir lunaparkta yanlarında bir kasetle bulundu”
Spikerin elleri titremeye başlamıştı
“Kasetin hepsini yayınlayamıyorum çok kısa bir kısmını yayınlayacağız, katil bu dehşet dolu kaseti çocukları öldürürken kesmiş”
Bir anda sustu, kaseti izlediği her halinden belliydi, yüzü giderek beyazlaştı, daha fazla devam edemedi;
“İzliyoruz” dedi ve görüntüler ekrana geldi. Topu topu on saniye falan gösterdiler ama bu her şeyi açıklıyordu. Palyaço kılığına girmiş bir adam kameraya doğru yürüyordu, üstü başı kan olmuştu ve korkunç bir şekilde gülümsüyordu. Hemen arkasında küçük bir çocuğun kanlı bacağı görünüyordu. Ellie adamın gülümsemesiyle tüm vücudunun buz tuttuğunu hissetti. Palyaço ellerini yavaşça kameraya uzattı. Ellie o anda bir eliyle diğerini tuttu, kalbi deli gibi atıyordu, yerinden çıkmasın diye ellerini göğsüne bastırdı ve kısık sesle konuştu;
“Aman Tanrım”