Kayıt Ol

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
« : 05 Aralık 2008, 21:09:02 »
Onun elindekinin karo as olmadığına adım gibi emindim ama elimi masaya vuramıyordum
sadece yapamıyordum o kadar. İsteyen korktuğumu söylesin isteyen riskleri değerlendirmediğimi.
Yapamıyor olmam bu eski piknik masasında 3 arkadaşım ile kart oynamaktan aldığım doyumsuz zevkin
azalmasını sağlayamaz. On adım ileride top oynayan ufaklıklar vardı, ben onlardan büyük olduğum için oyunlarına
almadıklarında ne kadar üzüldüğümü hatırlıyorum. Oysa diğerleri beni dördüncü olarak masalarına çağırdıklarında
yaşadığım mutluluk kadar olamazdı bu aşağılanma. Onun elindeki kartın ne olmadığını biliyordum ve kazanıp onların
benim için düşündüklerini değiştirmek istemiyordum.

İşte tam ben bunları düşünürken kulakları sağır eden bir patlama oldu. Karşıdaki parkın hemen gerisindeki bina yerle bir
oluyordu. Alevler etrafa saçılırken sesler yavaşça geri gelmeye başladı. Hepimiz masadan kalkmış deliler gibi koşuyorduk. Beni oyuna almayan veletlerden birinin kafasına şarapnel geldi ve oracıkda yere yığıldı. Korkum binlerce yüreğin dizginlenemez deliliği ile tarif edilebilirse pekala güneşi perdeleyen dev uçaklarda orada olabilirdi. Çok geçmeden ikinci ve üçüncü patlama duyuldu ve ardından hissettim. Koşarken vücudumun basınç ile yana kaymasıyla dengem bozuldu. Yere düşünce ölmeyi kabullenme fikrini gözden geçirdim ve sevmediğime karar verdim. Yaşamak için kalkmalıydım ama zaten elinde karo as olmadığına emin olduğum genç adam geri dönmüş ve elini uzatmıştı bana. Füzeler dünyamı döverken mutlu olmamı sağlayan bir el.

Bir evin bodrumuna saklandık. Sekiz kişiydik çocuklar ve 2 yetişkin, idrakı güç bir vakit sonrasında sesler durdu. Sadece insanların yardım için çığlıkları ve sızlanmalarını duymaya başladığımızda ağlayanlar oldu. Dışarı çıkmayı göze aldım. Görmeliydim yıllarımı geçirdiğim izbe ama sevimli beton şehrin yok oluşunu, kabullenmek için görmeliydim.

Dışarısı cehennemden farksızdı. Her yerde yanmış cesetler vardı ve ayakda duran tek bir bina bile yoktu. Benim gibi meraktan ve yardım edebilme şansı için saklandıkları yerlerden fırlamış insanlar da vardı. Bazı insanların ne hale geldiklerini ne benim dilim anlatmaya varır nede sizin aklınız düşünmeyi ister. Bunu yapanlar insan olamazdı. Ama gelen helikopter sesleri aksini söylercesine git gide yükseldi

Bodrum katındakiler ve bize yeni katılmış birkaç kişi ile şehir dışına koşmaya başlamıştık. Helikopterleri arada sırada görüyor ve  onların bizi görmesinden sakınmaya çalışıyorduk. Arada bir marketi yağmaladık ve biraz erzak aldık. Bizim gibi bir grubun daha bir helikopterce kurşuna dizildiğini gördüğümüzde dördüncü gündeydik. İlk bombalamadan sonra tüm şehri yayan milita sarmıştı ve çıkış yolları bir bir kapatılıyordu. Adamlar sanki tüm şehrin etrafındaydı, kafesdeki kuşu vurmakdan farksızmışçasına insanları öldürüyorlardı.

5.gün bizi buldular ve biz canımız için kaçıyorduk;
Nefesim yetmiyordu. Ciğerlerim kan ağlıyordu ve sonsuza susmamak için acıyı kabulleniyorlardı. Bacaklarım koşmuyor adeta yere vuruyordu ve her an kulaklarıma vücudumu sıyıran ama birazdan hedeflerini bulmaya başlayacak mermilerin kan dondurucu vızıltıları geliyordu. Bir harabeye kaçtım. Nispeten bütündü ve hatta bir çatısı vardı. Şehrin bu bölgesi daha az vurulmuştu ve bizde o yüzden buraya kaçmıştık. Oysa ne salakmışız
Bazı işgal karakgahları bu bölgeye konuşlanmış olmalı, asker kaynıyordu. Yanımdakilerin hepsi ya ölmüş yada benim durumumda ümitsizce kaçar durumdaydı. Dünyada sevdiğim insanlardan geriye kimse kalmamış bile olsa yaşamak istiyordum. Çatıya çıktım ve altı katlı binanın terasından aşağıya en uç yerinden köşesinden baktım.

Şehri içime çektim. Arkamdan merdivenlerden çıkan botların seslerini duyuyordum ve onlara döndüm. Korkum yoktu. Seçim yapmam gerekiyordu, ya mermi yada yükseklik beni öldürecekti. Merminin daha asil olduğunu düşündüm bir an ama sonra aklıma inanılmaz aptalca bir fikir geldi ve hayatım boyunca bunun gerçekleştiğine şükredeceğim.

Dördüncü ileri karakol birliğinden yüzbaşı Otto'nun akıl almaz raporu

"...bahsi geçen direnişçi orta yaşlarda ve boyda kırçıl saçlı bir erkek. Onu iki kilometre boyunca yayan olarak izledik ve sonunda çevrilmiş bölgede sınırlı sayıdaki zarar görmemiş binalardan birinde kıstırdık. Çatıya kadar kendisini takip ettik ve bana verilen emir gereği infaz gerçekleştirmeden önce teslim olmasını istedim. O ise gözlerini kapatıp arkasını bize döndü ve aşağıya atladı. Ben ve yanımdaki onbaşı Rhu şaşkınlıkdan birkaç saniye orada sabit kaldığımızı saklamayacağım. Aşağıya baktığımızda kimsenin olmadığını ve düşen kişinin kaçtığına ilişkin herhangi bir ize raslanmadığını belirtmeliyim. Direnişçinin binanın en son görüldüğü noktasında bir adet iskambil kağıdı bulunması ile beraber sıra dışı herhangi...

--iste ve bunu sorgulama--

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: Uç
« Yanıtla #1 : 07 Ocak 2009, 20:33:48 »
İsrail kuvvetleri Gazzeyi kuşatma altına almadan önce yazdığım bir yazıydı bu şimdi tekrar okuyunca bir garip oldum. Üzüldüm aslında, ne zaman bitecek bu durum merak etmiyor değilim. İşin garibi çok farklı amaçlar ile yazmıştım bunu ama benzerlikler hat safhada, kendimi heroes dan biri gibi hissettim bir an için.

Çevrimdışı Hurin

  • ****
  • 1478
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uç
« Yanıtla #2 : 07 Ocak 2009, 23:14:47 »
Üç Müneccim Kraldan biri sen olmayasın Nihbrin. Gerçekten üzücü olaylar yaşanıyor. Bizse rutinimizi bozmadan yaşamaya devam ediyoruz. Arap, Müslüman falan filan her ne olursa olsun haketmiyor bizim yaşımızdaki gençlerin ve bizden küçüklerin silah altına alınması yada öldürülmesi. Hitler'in acısı böylesine mi sert bir şekilde çıkartılır masumlardan idrak edemiyorum.
Lacho Calad!, Drego Morn!
Flame Light! Flee Night!

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uç
« Yanıtla #3 : 05 Mayıs 2009, 09:55:32 »
Etkileyici olduğunu itiraf etmeliyim, orada yaşayan bir gencin bakış açısından bu kadar güzel anlatılabilirdi. Sonu inanılmaz bir şekilde bağlamışsın. Yazık ki bu gerçeği göremeyen kişilerce katliamlar devam edecek ve atılan bombaların sesleri suymayacak.

Tekrar tekrar ellerine sağlık, iyi ki diğer bir hikayede belirtmişsin bu konunun linkini.
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "