Kayıt Ol

Koyubeyaz // Markov Kireevskiy

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Koyubeyaz // Markov Kireevskiy
« : 01 Nisan 2012, 16:31:10 »

İsim: Markov Kireevskiy

Tarih: 29 Haziran 2012

Karakter: Vampir Avcısı

Direnç: 18                                                                                                      
ÖZELLİKLER
1.1
Fiziksel
Güç:              ■■■□□□□□□□
Çeviklik:         ■■■□□□□□□□□
Dayanıklılık:     ■■■■■□□□□□
1.2
Sosyal
Karizma:         ■■■■□□□□□□
Görünüm:       ■■□□□□□□□□
Yönlendirme:   ■□□□□□□□□□
1.3
Mental
Ön Görü:         ■■■□□□□□□□
Zeka:             ■■■■■■□□□□
Bilgi Birikimi:     ■■■■■□□□□□
YETENEKLER
2.1
Kabiliyetler


Tehdit:          ■□□□□□□□□□
Kaçınma:        ■■□□□□□□□□
Liderlik:          □□□□□□□□□□
Sokak Bilgisi:   ■□□□□□□□□□
Saklanma:      ■■□□□□□□□□□
Sokak Dövüşü:■■■■□□□□□□
Sportif:          ■■□□□□□□□□

2.2
Beceriler

Hayvan Bilgisi: □□□□□□□□□□
El Sanatı:       □□□□□□□□□□
Sürüş:           ■■□□□□□□□□
Ateşli Silahlar: ■■■■□□□□□□
Yakın Dövüş:   ■■□□□□□□□□
Rol Yapma:     ■■■■□□□□□□
Gizlilik:           ■■■□□□□□□□
Hayatta Kalma:■■■■■□□□□□

2.3
Bilgi Birikimi

Bilgisayar:       □□□□□□□□□□
Finans:           □□□□□□□□□□
Araştırma:       ■■□□□□□□□□
Kanun:           ■□□□□□□□□□
Dil Bilimi:         □□□□□□□□□□
İlaç:              ■■□□□□□□□□
Mistik:            □□□□□□□□□□
Politika:          □□□□□□□□□□
Bilim:              □□□□□□□□□□
AVANTAJLAR / DEZAVANTAJLAR
3.1
Öz Geçmiş                        
1-
2-
3-
3.2
Özel Yetenekler              
1-Arbalet Kullanma (Zayıf)
2-Bıçak Kullanma (Zayıf)
3-
3.3
Dezavantajlar                    
1-Kumara Düşkünlük
2-
3-
Envanter Listesi    

TP+RP+GP Puanları: 2

Sahip Olunan Para:
-

Sahip Olunan Eşyalar:
-
                                                                                            

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Koyubeyaz // Markov Kireevskiy
« Yanıtla #1 : 01 Nisan 2012, 19:18:49 »
İsim:  Markov Kireevskiy
Tarih: 29 Haziran 2012
Yer:   Gökyüzü Tapınağı / Bilinmiyor



Gözleri kapalıydı ama uyumuyordu. Bir türlü uyuyamamıştı. Koyu kahverengi saçları arasında parmaklarını sinirle gezdirdi. Bu hafta onun için ölüm kalım meselesi sayılırdı. Sonunda eğitiminin sonuna gelmişti ve onun gibi bu eğitimi alan yedi kişiyle birlikte bir hafta boyunca sınavlara tabi tutulacaktı. Her gün birinin elendiği sınav haftası sonunda başlamıştı. Aklı ona uyuması ve dinlenmesini, sınavlara zinde girmesini söylüyordu fakat vücuduna bir türlü söz geçirememişti. Bu yüzden odasının açık penceresinden içeriye giren serin esintiyle birlikte zemine düşen bir yaprak tanesi kalın kaşarını çatmasına neden oldu. Öğretileri her zaman tetikte olması gerektiğini söylüyordu. En beklenmedik anlarda bile.

Gözlerini aralar aralamaz ayağa kalktı ve işte o zaman penceresinde çömelmiş vaziyette duran kafası tıraşlı adamı fark etti. Sol elinde altı tane yaprak tutuyordu, diğer eli ise boştu ve havadaydı. Bir kez daha adama hayran kalmaktan kendini alamadı Markov ama her duruma uyum sağlayabilecek gibi görünen yüz ifadesini sabit tutmayı başardı. Küçük bir esinti hissetmişti o kadar ve duyduğu yegane ses yaprağın ufak hışırtısıydı. Nasıl olup da bu kadar sessiz buraya gelebilmişti… Neyse ki paranoya sınırlarında dolanan bir yapıya sahipti de uykuya dalamamıştı. Yoksa ilk günden eleneceği garantiydi.

Kafası tıraşlanmış keşiş bol elbiselerinin içinde hızla hareket etti ve yerde duran yaprağın yanına kendini bıraktı. Hiç ses çıkarmamıştı bile bunu yaparken. Elinde tuttuğu altı tane yaprağı Markov’a uzattı ve kafasıyla bir onaylama işareti yapıp adamı süzdü.  İşte bu tapınakta alabileceğiniz yegane takdir hareketiydi. Sadece kafasını sallamıştı ama bu bile Markov’un içini ürpertmişti. Vücudunun sol yanında kasıklarından başlayıp yukarıya doğru uzanan kahverengi bir yılan dövmesi pencereden giren yeni doğan güneşin turuncu ışıklarıyla parladı.

Ardından keşiş odadan çıkarken fısıltıdan biraz daha yüksek ve bir derenin sakinliğiyle akan sesiyle konuştu. ‘İlk günün sınavını geçtin. Gün boyu serbestsin. Yarınki sınava iyi hazırlan bu kadar kolay olmayacak.’ dedi.

Markov bir sedir ve elini yüzünü yıkayabileceği su dolu bir kaptan oluşan sade odasına baktı. Hiçbir eşyaya izin verilmezdi ve serbest günlerde yapabileceği şeyler oldukça sınırlıydı. Eğitim gördüğü ustalarına gidebilir sınavlar için son birkaç taktik alabilir, yemek yiyebilir, bugünün eleneni kim onu öğrenmek için küçük bir araştırma turuna çıkabilir, meditasyon yapabilir veya uçurumun kenarından bu güzel Haziran ayında yağan küçük kar tanelerini izleyebilirdi! Soğuktan çatlamış ince dudaklarını yaladı. Gök Yüzü Tapınağı dünya üzerindeki en soğuk iklimin, en çetin şartların yaşandığı ıssız bucaksız bir dağın tepesine kuruluydu ve buradaki son bir haftasıydı...

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Koyubeyaz // Markov Kireevskiy
« Yanıtla #2 : 05 Nisan 2012, 18:45:47 »
Uyku zayıf bedenleri ölümü prova etme yöntemidir. Markov'un uyumaya ihtiyacı yoktu. O zayıf değildi, zayıflığın anlamını ellerinde solan hayatlarda görerek kazımıştı zihnine. Uyku lanetliydi. Uyku kötüydü. Uyku kalenin kapılarını sonuna kadar açtığınız kuşatma anıydı. Gözlerini her kapatışında karanlığın yerini alan acı çığlıklarına, görmemek için kendisini bildiği her şeyden soyutladığı yüzlere ve asla dinmeyen alevlere çırılçıplak koşmaktı uyumak. Hayır, Markov'un uykuya ihtiyacı yoktu.

Bir yaprak hışırtısı onu asla dinmeyen düşüncelerinin arasından sıyırdığında tapınağın bahçesindeki heykellere taş çıkartacak bir ifadesizlikle doğrulmuştu. Davetsiz misafirleri sevmek gibi bir huyu vardı Markov'un. Davetsiz misafirler iyiydi; paranoyaklığının gerekliliğini ona kanıtlar, kendisine yöneltilen bakışlardaki delilik emaresinin aslında ne kadar işe yarayabildiğini gösterirdi onlar. Markov'a kendini iyi hissettirirlerdi. Geliş amaçları değildi önemli olan; yere bir yaprak bırakmak için mi yoksa boğazını parçalamak için mi geldiği bir şeyi değiştirmezdi. Önemli olan gelmeleriydi. Her zaman gelirlerdi.

Sınav... Evini terk ettiğinden beri kısa zaman dilimlerini planlayarak ilerlettiği hayatındaki bir sonraki aşamaydı bu. Hayatta kalmasının yeterli olacağı bir test. Basit geliyordu kulağına aslında; bunu her gün tekrarlamıyor muydu sanki? Odasının köşesinden her an fırlayabilecek avcılara, kapatamadığı penceresine ya da gözlerini kapattığı dakikalara güvenmesi yeterliydi belki de. Tüm bu bilgileri, testleri, öğrenimleri ve egzersizleri onu sadece ve sadece hayatta kalmaya alıştıran şeylerdi. Ayaklarının dibinde çatırdayan köprünün çatlaklarına basmamayı öğreniyordu o. Karşısına çıkıp onu körpüden aşağıya atmaya çalışacak olanları parçalamayı, o parçaları çatlaklara tek tek sokup üzerlerine basmayı ve altında alev alev yanan uçurumla alay etmeyi öğreniyordu. Öğretmeye çalıştıkları şey bu değilse bile öğrendiği buydu. Ve o köprüden vaktinden önce düşmeye hiç ama hiç niyeti yoktu.

Daimi paranoyasının getirdiği temkinlilikle yerdeki yapraklara dokunmadan yanlarından geçti. Odasının kapısını açtıktan sonra daima yaptığı gibi bir kaç saniye içeride bekledikten sonra üzerine atlamaya hazırlanan hiç kimse olmadığına emin oldu ve gereksiz bir gülümseyişin kıvırdığı çatlak dudaklarını yalayarak sarmal merdivenlere çıktı. Eskimiş pabuçlarının bastığı her basamaktaki taş zemini iki kez yoklayarak defalarca indiği bu dar merdivenden aşağı inerken düşündüğü tek şey arkasında onu takip eden biri olup olmadığıydı.

Markov kendisini dünyaya gösterme zahmetine katlanmaktan bıkmayan güneşin tekrarladığı bu bilindik oyunu izlemek üzere manastırın bahçesine çıktı. İnsanlarla konuşmak onu tatmin etmediğinden bu karlı haziran sabahını kimseyle paylaşmak istemiyordu. Sadece karların üzerinde bağdaş kurup oturmayı, gün boyunca bulutların arkasında korkakça saklanacak güneşi görebildiği kadar görmeyi ve her güzel şeyin ne denli kısa sürdüğünü bir kez daha idrak ederek gününü alıştığı karamsarlıkla geçirmeyi düşünüyordu. Yaklaşan sınav için herhangi bir kaygısı yoktu, boş olan midesi ya da son günlerde daima kırmızı olan yorgun gözleri için de. Sadece kendi zihnine, asla tam olarak keşfedemeyeceği o engin araziye kapanmak ve sabah meditasyonunu yapmak istiyordu.

Bugünün eleneni mi? Markov hala hayattaysa ne önemi vardı ki?
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Koyubeyaz // Markov Kireevskiy
« Yanıtla #3 : 07 Nisan 2012, 11:43:14 »
+ 2 RP

Manastırın avlusu bu erken saatlerde bile oldukça kalabalıktı. Kendini dinginliğe ve dünyadaki dengeyi korumaya adamış görevlilerdi onlar ve bu yüzden fazla uyumak günah sayılırdı. Çömezlerden bazıları ellerinde büyük kovalarla yemekhanenin olduğu bölümü su taşıyordu. Kendi çömezliği aklına geldi Markov'un. Bu tapınakta yerleri silmiş, su taşımış, tadilatlara yardım etmiş ve insanın aklına gelebilecek tüm ayak işlerini yapmıştı. Ta ki ustalarını onu eğitmeye ikna edene kadar ve şimdi o son büyük haftaya gelmişti.

Yalnızlığı arıyor ve ona deli gibi ihtiyaç duyuyordu. Bu manastırda kendi ile başbaşa kalabileceği yegane yeri çok önceleri keşfetmişti. Tam 236 basamak ile çıkılan dağın tepesindeki meditasyon alanı...

Sayısını net bir şekilde biliyordu çünkü her basamakta durup arkasından gelen birinin olup olmadığını merak ediyor, sürekli ayağı kayıp bu kadar yüksekten düşerse neler olabileceğinin hayalini kurmaya çalışıyordu. Bu düşünceler onu bir an olsun yalnız bırakmıyordu anlaşılan.

Son basamağı da çıkıp geniş ve kar kaplı meditasyon alanına geldiğinde ellerini arkasında bağlamış kafası tıraşlı ve ciddi bir yüze sahip ustasını orada ayakta dururken gördü. Markov'a sakin bir tavırla döndü ve başını salladı.

Sanki 'Buraya gelebildiğine göre ilk günün sınavını geçmişsin, Tebrikler.' Der gibiydi. Ama ustası asla fazla konuşmazdı ve konuşsa bile bu kelimeler kesinlikle karşısındakini tebrik etmek için olmazdı. Yaşlı adam anlayışla meditasyon bölümünün uç kısmına doğru ilerledi ve Markov'a yalnız kalabileceği bir alan bıraktı.

Yemek zamanı için çanın çalınmasına daha en az iki saat vardı.