Kayıt Ol

Legend // Helios

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Legend // Helios
« : 02 Nisan 2012, 01:14:16 »

İsim: Helios

Tarih: 23 Mayıs 401

Karakter: Gladyatör

Öldürdüğü Rakipler: 46                                                                                            
ÖZELLİKLER
1.1
Fiziksel
Güç:              ■■■■■■□□□□
Çeviklik:         ■■■■■■□□□□
Dayanıklılık:     ■■■■■■□□□□
1.2
Sosyal
Karizma:         ■■□□□□□□□□
Görünüm:       ■□□□□□□□□□
Yönlendirme:   □□□□□□□□□□
1.3
Mental
Ön Görü:         ■■■□□□□□□□
Zeka:             ■■■□□□□□□□
Bilgi Birikimi:     ■□□□□□□□□□
YETENEKLER
2.1
Kabiliyetler


Tehdit:          ■■■■■■■□□□
Kaçınma:        ■■■□□□□□□□
Liderlik:          □□□□□□□□□□
Sokak Bilgisi:   □□□□□□□□□□
Saklanma:      □□□□□□□□□□
Sokak Dövüşü:□□□□□□□□□□
Sportif:          □□□□□□□□□□

2.2
Beceriler

Hayvan Bilgisi: □□□□□□□□□□
El Sanatı:       □□□□□□□□□□
Sürüş:           ■□□□□□□□□□
Ateşli Silahlar: □□□□□□□□□□
Yakın Dövüş:   ■■■■■■■■□□
Rol Yapma:     ■□□□□□□□□□
Gizlilik:           □□□□□□□□□□
Hayatta Kalma:■■■■■■□□□□

2.3
Bilgi Birikimi

Bilgisayar:       □□□□□□□□□□
Finans:           □□□□□□□□□□
Araştırma:       □□□□□□□□□□
Kanun:           □□□□□□□□□□
Dil Bilimi:         □□□□□□□□□□
İlaç:              □□□□□□□□□□
Mistik:            □□□□□□□□□□
Politika:          □□□□□□□□□□
Bilim:              □□□□□□□□□□
AVANTAJLAR / DEZAVANTAJLAR
3.1
Öz Geçmiş                        
1-
2-
3-
3.2
Özel Yetenekler              
1- Silah Kullanma (Orta)
2-
3-
3.3
Dezavantajlar                    
1- İnsancıl Yanı Kayboluyor
2-
3-
Envanter Listesi    

TP+RP+GP Puanları: 4

Sahip Olunan Para:
-

Sahip Olunan Eşyalar:
-
                                                                                            

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Legend // Helios
« Yanıtla #1 : 02 Nisan 2012, 11:19:38 »
İsim:   Helios
Tarih: 23 Mayıs 401
Yer:    Neapolis Arenası


Güm Güm Güm!

Sağlam taştan yapılmış oturma yerinde yüzü önüne eğik ayağının altındaki sarı kumları izliyordu. Kumlar her bir gümleme ile yerde titriyor, tavanı tutan koca kalasların birleşim yerinden itiraz edercesine gıcırtılar yükseliyordu. Bulunduğu odadan tek çıkış olan ve şu anda kapalı olan parmaklıkların demirleri her sarsıntı ile biribirine sürtünüp ince tiz bir ses çıkararak oluşan garip melodiye eşlik ediyordu.

Bir depremi andıran sarsıntının içinden iki iri yarı zırhlara bürünmüş adam çıkageldi ve Helios'un parmaklıklı kapısını açtılar. Hiçbirşey söylemeden arkalarını dönüp dar koridorlardan yürümeye koyuldular. Gladyatör de onları itiraz etmeden takip etti. Attığı her bir adımda sağında ve solunda bulunan kendisininkine benzer parmaklıkların ardındaki kötücül bakışlı adamlar onu görüp parmaklıklara yapışıyor ve ona selam veriyordu.

Zırhlı iki roma askeri sadece yukarı doğru açılabilen demir parmaklıklı bir kapının iki yanında hazır ola geçtiler ve beklemeye başladılar. İşte bu garipti. Şimdiye kadar hep hücresinden çıkar çıkmaz eline körelmiş bir silah verirlerdi. Asla keskin silahlar gladyatörlere verilmezdi. Birbirlerini saniyeler içinde öldürmeleri zevkli olmazdı çünkü. Ayrıca körelmiş bir kılıçla kaçma girişiminde de bulunamazlardı. Boş ellerine tekrar göz gezdirdi Helios ve bunun ardında ne gibi oyunlar olabileceğini düşünmeye koyuldu.

Cevap için beklemeyeceğini çok geçmeden kapının ardındaki uğultu azalınca anladı. Neapolis valisinin boğuk sesi kalabalığın gürültüsünü bastırdı ve konuşmaya başladı. Ne dediği pek anlaşılmıyordu ve aslında onun için önemi de yoktu. Son cümleyi yarım yamalak duydu ve parmaklıklı kapı kirişlerinden ince bir tıslama çıkararak açılmaya başladı.

Helios Arenaya göz gezdirdi hemen. Tam karşısında duran kapıdan onun boylarında ve kaslı bir adam yavaş yavaş çıkıyordu. Arenanın tam ortasında yerde bir mızrak ve bir kılıç duruyordu. İki silah da birbirinden yirmi adım uzaklıktaydı. Bir tercih yapması ve bunu hemen yapması gerekliydi. Ağır davranan birçok rakibi onun paslı ve körelmiş kılıcı altında ezilmişti şimdiye kadar. Eğer ikisi de aynı silaha doğru koşarsa  bu yumruk yumruğa bir mücadele olacak demekti ve eğer birisi silahı ele geçirirse diğerini kesin bir ölüm bekliyordu. Ayrı silahlara doğru hareketlenirlerse işte bu mücadele biraz daha uzun sürebilirdi.

Valinin keyifle yankılanan sesi tekrar duyuldu:

'Oyunlar Başlasın!'

Çevrimdışı Legend

  • ***
  • 590
  • Rom: 18
  • I write because your wrong
    • Profili Görüntüle
Ynt: Legend // Helios
« Yanıtla #2 : 02 Nisan 2012, 20:00:48 »
Helios arena kumlarına orada hayatını geçirmiş olmanın verdiği özgüvenle baktı. Karşısındaki adam mızrak seven tiplerden miydi hiç bir fikri yoktu ama ona göre hafif olan ve rakibi uzakta tutan mızrak acemi işiydi. Halkın istediği her zaman metalin çınlaması ve kanın akmasıydı.

'Oyunlar başlasın!'

Başlama iznini duyan Helios tereddütsüz kılıca atıldı.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Legend // Helios
« Yanıtla #3 : 03 Nisan 2012, 19:01:10 »
Helios bir saniyelik kısa bir düşünce sürecinin ardından kılıca doğru yönelmişti. Mayıs olmasına rağmen kavurucu sıcaktan pişmiş kumların üzerinde yalınayak kılıca doğru atıldı fakat rakibi onun gibi bir saniye bile düşünmeden mızrağa doğru koşmuştu. İkisi de silahlarıyla birlikte ayağa kalktıklarında yüzlerinde hoşnut bir gülümseme vardı. Helios kılıcı seviyordu ve onu istemişti buraya kadar herşey normaldi fakat rakibi de mızrağı istemişti ve eline alır almaz yaptığı hareketlerle mzırak kullanan Retiarius halkından olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde belli etmişti.

Bir Retiariusa mızrak avantajını vermek ölümle eş değerdi fakat Helios bu arenada başarılması güç bir rekora sahipti. Tam 46 rakibi dizlerinin dibinde kanlarını bu sarı kumların üzerine akıtmıştı.

Elindeki kılıcı şöyle bir tarttı ve rakibine doğru emin adımlarla ilerledi. Rakibi mızrağının avantajını kullanmak niyetindeydi ve Helios arenanın kumlarında ilerlerken o da rakibine doğru ilerledi. Mızrağıyla sağdan ve soldan karmaşık bir dövüş tekniğiyle saldırmaya başladı.

Helios avantajsız durumdaydı ama kılıç kullanmadaki yetenekleri zar zor kendisine savrulan güçlü mızrak darbelerini savuşturmaya yetmişti. Üstten sallanan bir darbeden eğilerek kaçıp yerde takla atarak rakibine bir tekme atmayı başarmıştı ve bu duellonun seyrini değiştirmeye yetmişti bile.

En ufak bir açık bu ölüm makinesinin değerlendirebileceği en ufak bir tereddüt rakiplerinin kabusu olmaya yeter de artardı. Öyle de oldu. Tekmeyle sadece bir adım gerileyen rakibine hızla kılıcını savurmaya başladı. Kullandığı tekniği şimdi hayatta olmayan bir eğitmenden öğrenmişti. Sağ sol ve yukarıdan aşağı darbelerle rakibini iyice geriye itti. Mızrak avantajlı bir silahtı, tabi rakibinizi uzakta tutmayı başarırsanız.

Helios sürekli kısa mesafede kaldı ve koluna gelen bir iki zararsız mızrak darbesine katlanarak ölümcül bil saldırıya girişti. Rakibi yaklaşık on dakika geçince darbelerin altından kalkamayacak hale gelmişti. Kör kılıç defalarca göğüs zırhına çarptı ve onu güçsüz düşürdü. Yorulan rakibi çok geçmden yuvarıdan gelen bir kılıç darbesini karşılamakta gecikti ve tam omzuna saplanan kör kılıcın açtığı yaradan fışkıran kanlarla beraber haykırmaya başladı.

Helios acımasızdı. Kılıcı olduğu yerde çevirdi ve çıkardı. Tekrar savurup öbür omzuna sapladı. Rakibi ölene kadar da durmadı.

Dövüş sona ermişti ve seyirciler büyük bir gürültüyle hayrkırıyorlardı.

'Kırk Yedi! Kırk Yedi!...'

Helios iki elini havaya kaldırdı ve seyirciyi selamladı. Kendini halsiz ve bitkin hissediyordu...

Çevrimdışı Legend

  • ***
  • 590
  • Rom: 18
  • I write because your wrong
    • Profili Görüntüle
Ynt: Legend // Helios
« Yanıtla #4 : 08 Nisan 2012, 22:59:36 »
Seyirciyi selamlayan Helios halsizce ayağını kumlara sürüte sürüte paslı parmakları olan demir çıkış kapısına doğru yürümeye başladı.

'Kırk Yedi! Kırk Yedi!...'

Kulaklarını dolduran bu büyük uğultu ona Rudis'inin yani özgürlüğünü verecek tahta kılıcın ona ne kadar yaklaştığını anlatıyordu. 3 Maç daha ve Neapolis nadiren görülen ender bir ana rastlayacaktı, bir köleye özgürlüğünün verilmesi.

Peki Rudis'e sahip olunca ne yapacaktı? Atina'ya mı dönerdi, hayır. Neapolis'te de kalmazdı. Hayatında önce bir Yunan askeri sonra ise bir Roma Gladyatörü olarak tam 13 sene öldürmekten başka bir iş yapmayan bir adam savaş alanı veya arenanın dışında neler yapabilirdi ya da nereye gidebilirdi bilmiyordu ama kölelik denen b.k çukurundan nefret ediyordu. 3 karşılaşma sonra kurtulacaktı... 

Helios kapının önüne geldi. Yaklaşık 1 dakika sonra paslı demir kapı zangırdayarak açıldı. Gardiyanların pis bakışları arasında üstündeki seyircilerin salladığı basık tavanlı dar koridorda ilerledi. Köşedeki hafif yanan bir meşalenin loş ışığında kendine bir baktı, her yeri kandı,yüzüne kan sıçramıştı. Gardiyanların neden pis pis baktığını anladı. Kan ile salça arasında tatları dışında hiç bir fark görmeyen bu adam o bakışları umursamadı... Yüzündeki kanı eliyle silmeye bile yeltenmedi...

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Legend // Helios
« Yanıtla #5 : 13 Nisan 2012, 10:15:50 »
+2 TP

Spoiler: Göster
Zorluk Derecesi: Normal
Kullanılan Yetenekler: Dayanıklılık
(10:03:08) ChatBot: Malkavian sallar 6d20 ve alır 2,2,11,6,12,7.


Her dövüş, kaybedeni öldürür, kazananı ise halsiz bırakırdı. Müsabakanın sonunda birinin hayatını kaybedeceği düşüncesi, vücudun adrenalinle çalkalanmasına ve her yapılan hareketin vücudun elverdiği maksimum güçle uygulanmasına sebep olurdu.

Helios daha önce de bu eforu sarf etmişti ve o bitkinliğin nasıl birşey olduğunu biliyordu. Şimdi ise neredeyse ayakta durmakta zorlanıyordu. Hücresine doğru giderken  başı dönmeye başladı ve görüş açısının kenarlarının hafifçe karanlığa bulandığını fark etti. Birşeyler fena halde ters gidiyordu.

Bir süre sonra duvara yasladığı elleri onu dinlemez oldu, ayakları güçsüzleşmişti. Yere düştü ve hücresinin hemen önünde yerde hareketsiz kaldı. Gözleri karardığında ne kadar süredir burada yattığını bilmiyordu ve önemi de yoktu. Öleceğini hissediyor içine derinden bir korku saplanıyordu. Şimdiye kadar çok nadir hissettiği bir his içinde yeşermeye başladı. Çaresizlik.

Gözleri hala kapalıydı fakat hayal meyal bir konuşmayı duyuyordu.

'...Hadi ama rahip bu adamın halk üzerinde sakinleştirici bir etkisi var.'

'Emirleri sen de biliyorsun. Zaten çok geç kaldık.'

'Sadece üç maçı kaldı'

'...ve o üç maçı da kazanırsa ne olabileceğinin farkında mısın?'

'Son maçında hayatta kalmamasını garanti ediyorum.'

'Bundan önceki maçlar için de aynısını söylemiştin Vali Septus'

'Pekala sen ne yapmamızı öneriyorsun?'

'Önermiyorum vali elimde tuttuğum yetki ile emrediyorum. Bu adam artık bana ait ve benimle geliyor. Sen ise bu dövüşlere son vereceksin. Roma artık Hristiyanlığı kabul etti. İnsan insana yapılan dövüşler artık tasvip edilmiyor. Vali koltuğunda bir süre daha oturmak istiyorsan bu dediklerimi dikkate alırsın...'

Sonrası koca bir karanlıktı ve uyandığında sağlam parmaklıklı sürekli sallanan bir hücredeydi. Bir at tarafından tozlu bir yolda çekiliyordu. Etrafına baktığında herhangi bir şehir olduğuna dair en ufak bir ipucu yakalayamadı. Çok sessizdi. Helios'un alışık olmadığı kadar hem de.

Ağır ağır ilerleyen at arabasının yanında siyah cüppe giymiş, göğsüne büyük beyaz bir haç işlenmiş bir rahip vardı. Atına rahatça oturmuş Helios'a bakıyordu.

'Günaydın ufaklık amma uyudun?' dedi gülümseyerek ve sonra tekrar önüne baktı. Parmaklıklardan bakan Helios rahibe 5 tane koruma askerinin eşlik ettiğini rahatça görebiliyordu.


Çevrimdışı Legend

  • ***
  • 590
  • Rom: 18
  • I write because your wrong
    • Profili Görüntüle
Ynt: Legend // Helios
« Yanıtla #6 : 13 Nisan 2012, 23:18:51 »
Gözlerini açtığında başı çok ağrıyor ve kulağı uğulduyordu. Hele bu kuru sessizlikte gittikçe artan bir uğuldama.

Kendine gelmek için kafası bitkinlikle salladı. Beyni  bir anda kendine gelen Helios'un aklına hayal meyal hatırladığı Vali ile bu adam arasında ki konuşma geldi. Onun üstüne de sayılamayacak çoklukta soru. Beyniniz çok baskı yaptığında düşünemezsiniz. Helios'ta düşünemiyordu.

Kurtulma içgüsüyle etrafına bakan Helios hiçliğin ortasında bir yolda ilerlediklerini anladı. Kafesin içinde yapabileceği bir şey yoktu. Hem bir şekilde kurtulsa bile hiçliğin ortasında ölüp giderdi. Bazen ne kadar inatçı olursanız olun, mantığın sesini dinlemek zorundasınızdır.

'Günaydın ufaklık amma uyudun?'

Adamı süzdü. Cüppesine baktı, yanındaki adamlara da baktı. Kim olduğunu biliyordu ama konuşmak istese de kafasını tam toparlayamamıştı. O sonsuz soruları sormak istese de hali bir tanesini sormaya zor yeterdi. En basiti dilinden döküldü;

'Benden ne istiyorsun Rahip?'

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Legend // Helios
« Yanıtla #7 : 26 Nisan 2012, 22:09:42 »
Rahip gladyatörün güneşte parlayan tenine baktı. Güçlü kasları konuştuğu her saniye hiddetle titriyordu. 'Tam aradığım gibi' diye mırıldandı kendi kendine. Helios'a döndü ve özgüveni bol ses tonu ile konuşmaya başladı.

'Sen bir zamanlar kalabalıkların, kana susamışlığını dindirmek için arenalarda dövüşen bir kuklaydın Helios. Ama artık devir değişti. Hristiyanlık, Roma topraklarına bir veba salgını gibi yayıldı. Şimdi onun gür topraklara atılmış bir ağaç gibi kökleşme zamanı ve bunu yapmak için de ben görevlendirildim. İçinde yaşadığın dünyayı tanımak için çok fırsatın olmadı sanırım ama ben sana tanıtacağım. Bu dünyanın gerçek yüzünü gördüğünde onlarla savaşmak için yalvardığın zaman ben yanında olacağım. En büyük kabuslarınla karşılaştığında ben sana ışığı göstereceğim. Sen ve ben oğlum, bu dünyayı pisliklerden arındıracağız. Beni anlıyor musun?' Gözleri ufka kaydı ve ellerini yumruk yaparak geleceğin düşüncesi ile zevkle gülümsedi.

Ama anlamamıştı Helios. Hiç bir zaman süslü cümleleri ve üstü örtülü lafları anlayacak kadar zeki olmamıştı. Savaş alanına gelince ondan zekisi bu dünya üzerinde zor bulunurdu fakat rahibe boş boş bakmakla yetindi.

Keşiş balindeki kemeri ve ona asılı duran güneşin altında parlayan gümüş topuzu düzeltti ve tekrar konuştu.

'Sen ve ben sıradan insanlarız ama bu dünya, içinde kimsenin inanmak istemeyeceği kötülükleri de barındırıyor. Gölgelerde saklanıp, kanlarımızla besleniyorlar. Her birimiz onların varlığını dahi bilmeden yine onalar tarafından kullanılıyoruz. Dinimiz bunu kesin bir dille yasaklıyor ve bu kötülükleri dünya üzerinden atmamız için bir ordu toplama görevi de, yüce divan tarfından bana verildi. Söyle bana evlat özgür bir adam olarak benim yanımda kötülükle savaşmak mı istersin yoksa madenlere gönderilip bir işçi olarak hayatının geri kalanını harcamak mı?' Rahip gülümsedi. Cevabı çoktan biliyordu. Kimse o kokuşmuş madenlerde çürümek istemezdi.

Çevrimdışı Legend

  • ***
  • 590
  • Rom: 18
  • I write because your wrong
    • Profili Görüntüle
Ynt: Legend // Helios
« Yanıtla #8 : 28 Nisan 2012, 22:14:54 »
'Sen bir zamanlar kalabalıkların, kana susamışlığını dindirmek için arenalarda dövüşen bir kuklaydın Helios. Ama artık devir değişti. Hristiyanlık, Roma topraklarına bir veba salgını gibi yayıldı. Şimdi onun gür topraklara atılmış bir ağaç gibi kökleşme zamanı ve bunu yapmak için de ben görevlendirildim. İçinde yaşadığın dünyayı tanımak için çok fırsatın olmadı sanırım ama ben sana tanıtacağım. Bu dünyanın gerçek yüzünü gördüğünde onlarla savaşmak için yalvardığın zaman ben yanında olacağım. En büyük kabuslarınla karşılaştığında ben sana ışığı göstereceğim. Sen ve ben oğlum, bu dünyayı pisliklerden arındıracağız. Beni anlıyor musun?'


'Sen ve ben sıradan insanlarız ama bu dünya, içinde kimsenin inanmak istemeyeceği kötülükleri de barındırıyor. Gölgelerde saklanıp, kanlarımızla besleniyorlar. Her birimiz onların varlığını dahi bilmeden yine onalar tarafından kullanılıyoruz. Dinimiz bunu kesin bir dille yasaklıyor ve bu kötülükleri dünya üzerinden atmamız için bir ordu toplama görevi de, yüce divan tarafından bana verildi.'


Rahip'in dediği zırvalardan hiçbirini anlamıyordu. Hristiyanlık veya başka bir din, umrunda değildi.  Hayatta bildiği tek kan içici günde onlarca insanın kanını içen yine de doymayan arena kumlarıydı. O kumların üstüne tek başınıza hayatınız için , o canavara yem olmamak için savaşırken kendinizden başka hiç bir şeye inanmazsınız. Tek şansınız kendinizin tanrısı olmak kalabalıkları kendinize taptırmaktır. 
 
Söyle bana evlat özgür bir adam olarak benim yanımda kötülükle savaşmak mı istersin yoksa madenlere gönderilip bir işçi olarak hayatının geri kalanını harcamak mı?

Helios beyninin içinde kahkahalarla gülerken güçsüz yüz kasları bunu ufak bir gülümseme olarak yansıttı. Şu konuşmadan en iyi anladığı şey buydu. Adam ona özgür bir adam olmayı öneriyordu, ama yıllardır uğruna savaştığı özgürlükle uzaktan alakası yoktu. Küfür gibiydi. Bu muydu özgür bir adam olmak?

Bu köleliğinin içine din katılmış başka bir çeşidiydi sadece. Ya savaşırsın , ya da madenlere gidersin. İşin temeli buydu. Helios'un bildiği tek şey hiç bir zaman hiç bir şekilde o bok çukuru madenlere gitmeyecek olmasıydı.  Yıllardır işin sonunda madenlere gitmek için hayatta kalmamıştı.

"Savaşacağım." dedi ve kafasını parmaklıklara geri yasladı.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Legend // Helios
« Yanıtla #9 : 09 Mayıs 2012, 12:35:21 »
+2 RP

"Savaşacağım." dedi ve kafasını parmaklıklara geri yasladı gladyatör. Kendisine pek bir seçenek bırakılmamış olmasına rağmen bahsedilen özgürlüğün sınırları muammaydı.

Rahip de gülümsedi cevabın zaten ne olcağını biliyordu bu yüzden hiç soru sormamış gibi konuşmasına devam etti. 'Aklında sorular olduğunu biliyorum evlat. Ama şöyle bir düşününce Roma'da kim tam anlamıyla özgür ki? Çiftçiler ekinlerinden vergi vermek zorunda ve eğer toprak lordları isterlerse tüm bir senenin hasadını. Toprak lordları valilere, valiler senatoya, senato ise kabul etmek istemese de büyük çoğunlukla krala bağlı. Ama işin ilginç yanı kral da o kadar özgür değil. Ayağına bağlı senato zincirlerini çekiştirip ortalıkta dolanıyor. Bazıları istemediği işleri yapıyor bazıları ise eziliyor. Ben Başrahip Krutor ise sana hayatta zevk aldığın tek işi yaptıracağım evlat ve bu işi yapmaya başlayınca şevkinin artacağına eminim. Öldüreceksin ve bundan zevk alacaksın. Hem de eskisinden de fazla.'

Rahip cümlesini bitirip beklentiyle Helios'a baktı. Tezahurat ya da takdir beklemiyordu. Hatta adam Helios'un sandığı kadar aptal bir fanatik de değildi. Orada öylece Helios'a baktı ve gelecek planları yapmaya başladı.

'Kiminle dövüşeceğini bilmeden parmaklıklar ardında rakiplerini bekleme devrin bitti evlat. Yolumuz uzun. Gökyüzü Tapınağı denen yeni ele geçirdiğimiz ve eğitimini alacağın yere doğru yola çıktık. Zehirin dozunu biraz fazla kaçırmışız anlaşılan üç gündür uyuyorsun. İki günlük yolumuz kaldı. Al bunu iç' dedi Helios içi dolu su çanağını görünce ancak ne kadar susadığını fark edebildi. Kana kana yanaklarından göğsüne soğuk suyu damlata damlata içti.

'Bana bağlılık yemini etmeye hazır mısın?' dedi rahip elindeki kancaya takılı anahtarı Helios'un hücresinin kapısına taktı ve klik sesi duyuldu. 'Dediğim gibi parmaklıklar artık senin için olmayacak...'

Çevrimdışı Legend

  • ***
  • 590
  • Rom: 18
  • I write because your wrong
    • Profili Görüntüle
Ynt: Legend // Helios
« Yanıtla #10 : 22 Mayıs 2012, 15:54:28 »
' Ben Başrahip Krutor ise sana hayatta zevk aldığın tek işi yaptıracağım evlat ve bu işi yapmaya başlayınca şevkinin artacağına eminim. Öldüreceksin ve bundan zevk alacaksın. Hem de eskisinden de fazla.'

Helios’un sorunu öldürmekle değildi. Öldürmeyi çok severdi. Hatta şu sefil hayatındaki tek haz öldürmekti. Helios’un sorunu kahrolası 13 sene boşuna çabaladıktan sonra başa dönmekti. Ama bazı şeyler olmuştur artık kendini hırpalamak yersizdir. Helios da kendini hırpalamadı.

Adamın düşünceli bakışlarına kendi tükenmiş ve boş bakışlarıyla cevap verdi Helios.

'Bana bağlılık yemini etmeye hazır mısın?'

Kapıdan indi. Adama vahşi bir bakış attı ama gözlerinde ne kibir gördü ne de korku. Hazır değildi ama bu bir şeyi değiştirmezdi. Ne kadar rahip de kendisi de kaçmayı denemeyeceğini bilse de tedbiren askerler etrafını sardı. Gözlerini rahipten ayırmadan çömelip sağ dizini büküp yere koyarak ve ellerini kilitleyip sol dizine koyarak yemin pozisyonu aldı ve rahibin kendisinin tekrarlayacağı sözlere başlamasını bekledi.