Aion'un cebinde para kalmadığında, daha fazla gezmeye fırsat bulamayacağını anlamış, en son bulunduğu yerde tıkılıp kalmıştı. Elbette çareler asla tükenmezdi. Aion'a karnını doyurmak ve para biriktirmek için garip bir yardım eli uzanmıştı. Aion, Salonae şifacısına oldukça minnettardı. Açlıktan ölme noktasına kadar gelmiş bir durumdayken, kendisini yanına almış, sadece ona yardım etmesi gibi küçük bir bedel karşılığında ona yemek vermekle kalmamış, iksirler ile ilgili bildiklerini de onunla paylaşmıştı.
Aslında Aion iksir konusunda pek de hevesli değildi. Bunun sebebi, iksirsiz sihirlere olan ilgisiydi. Aion'un okuduğu bir kitapta, kadim bir büyücüden bahsediliyordu. Tabi bu bir mit miydi belli olmazdı ama, Bu kadim büyücünün yaptığı çok güçlü ve olağan dışı şeyler anlatılıyordu. Aion biraz özenmiş, biraz kıskanmış, çocukça hayallerin peşinden koşar olmuştu. Ne bilsindi ki o kitapdaki büyücü, tamamıyle abartılmıştı.
Yine de Aion'un hangi sınıftan olduğu biliniyordu. O bir cadıydı. Sadece toy ve güçsüz olanlarından. Bu toy ve güçsüzlüğü ise eğitimsizlik ve bilgisizliğinden geliyordu. Deneyimsizdi.
Tabi Aion'un iksir konusunda pek de hevesli olmaması, hiç hevesli olmadığı anlamını taşımamıştı asla. Yaptığı şeyden hala büyük bir zevk duyuyordu ve öğrenmiş olduğu iksirleri kusursuzca yapmak için her gün biraz daha çalışıyordu. Umursamazlık ise, Aion'un karakterinin temelini oluşturuyordu. Kendini bilgi edinmeye ve hayaller kurmaya o denli adamıştı ki, yaşadığı zorluklar, geçmişindeki talihsizlikler, umurunda bile olmuyordu. Geçmişi soyutlamış, geleceğin gür bir güzellikte ve gerçekleşen hayallerle dolu olduğuna kendini inandırmıştı. Ama yine bilmiyordu ki hayat pek de kolay sayılmazdı.
Aion hayaller ve düşünceler içinde, sudan çıkmış balık misali çırpınıyorken, Yaşlı adamın sözlerini uzaktan bir işitti:
"Aion yeter bu kadar çalıştığın. Biraz dışarı çık da genç kızlar senin o güzel mavi gözlerini görsünler azıcık da. Kalan kısmını ben bitiririm."
Yaşlı adam, bunları hakiki bir tebessümle söylemişti. Elindeki iksir şişelerini yavaşça elinden almış, kendisini çok fazla yorduğunu düşünmüş olacak ki, biraz izin yapmasını istemişti. Aion bugünlük yeterince çalışmıştı aslında. Biraz dinlenmek eğlenceli olabilirdi.
"Kızlar mı?" diye sordu alttan bir sırıtışla. "Aklımı çeldin işte!"
Ardından kapıya doğru ilerledi. Ancak tam da kapıyı açıyordu ki, yaşlı adam yeniden konuştu:
"Ah unutmadan! Leydi Sorenia’nın siparişleri dükkanda tezgahın üzerinde duruyor. Çıkmışken onları da teslim ediver. Ücreti hemen ödemezse aylak aylak orada bekleme nasıl olsa bir şekilde ödeme yapar."
Mesaj alınmıştı. Aion, iksirleri teslim etme konusunda oldukça hevesli davranırdı. Bazen iksirlerin parası dışında küçük bir bahşiş alabiliyordu. Kapıyı kapatarak içeri yeniden döndü ve iksirler ile ilgili son hazırlıkları tamamlayarak, çevik bir şekilde dışarı fırladı. Rota, Leydi Sorinia'nın eviydi.
***
Hava bugünlerde mevsim normallerine göre daha soğuk denebilirdi. Bu durum Aion'u sevindiriyordu. Soğuk havaları severdi. Tabi rüzgar bugün gereğinden biraz daha şiddetli estiğinden, Aion yolda üşüdüğünü fark etti. Pek de üşünülecek bir zaman değildi ve Üşünülecek zamanlarda dahi Aion pek de üşümezdi. Ama bugün anormal bir hava durumu söz konusuydu. Zaten yolun kenarındaki koskocaman meşe ağaçları bile üşüyor olacaktı ki, dalları sallanıyor, yaprakları düşüyordu. Aion yürürken onları izledi. Ağaçları hep severdi. Leydi Sorenia'nın evine varana kadar yürümeye devam etti.